YEREL HABERLER - 22 Mart 2017 Çarşamba 20:04

Uşak Üniversitesi’nde geleneksel okçuluğu yaşatıyorlar

A
A
A
Uşak Üniversitesi’nde geleneksel okçuluğu yaşatıyorlar

Uşak Üniversitesi Binicilik ve Okçuluk Topluluğu üyelerine asırlardır süregelen yöntemle okçuluk öğretiyor.

Uşak Üniversitesi Binicilik ve Okçuluk Topluluğu üyelerine asırlardır süregelen yöntemle okçuluk öğretiyor.


Konuyla ilgili olarak açıklama yapan topluluğun kurucu üyelerinden ve onursal başkanı Uşak Üniversitesi Ekonomi Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Emir Çora "Peygamber Efendimiz ok ve yay için pusatların en hayırlısıdır demiş bu yüzden biz ona karşı ekstra adap ve saygı çerçevesinde yaklaşıyoruz, bu kurallar çerçevesinde okçuluğu öğretiyoruz. İnsanlar bu duygularla geldiği zaman kendilerini çok daha fazla geliştirebiliyorlar, çok daha ileriye gidebiliyorlar" dedi.


Topluluğun şu anki Başkanı Mustafa Taşova ile birlikte binicilik dersleri okçuluk dersleri geleneksel kılıç ve okçuluk eğitimleri verdiklerini söyleyen Çora; " Aynı zamanda yetenekli, kendini geliştiren öğrenci arkadaşlarımız ile birlikte atlı okçuluk çalışmaları yapıyoruz. Üniversite bünyesinde bir topluluğuz fakat cirit üzerine herhangi bir etkinliğimiz yok, şu an sadece binicilik ve geleneksel okçuluk üzerine etkinliklerimiz var. Beş yıllık bir topluluğuz. Okulda bir çok etkinlik yaptık, birçok program yaptık, birçok yarışmalara katıldık. Üniversiteler arası okçuluk müsabakalarında bireyselde birinciliğimiz ve üniversiteler arasında ikinciliğimiz var geçen sene katıldığımız yarışmalarda. Bunun dışında ufak büyük bütün yarışmalara katılarak üniversitemizi ve kültürümüzü tanıtmaya çalışıyoruz." dedi.



Çora geleneksel okçuluğa başlamak isteyen öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu; "Gerçekten isteyen öğrenciler gelsin kültürünü, atasını, dedesini, ceddini seven dini bütün insanlara tavsiye ediyorum. Çünkü bu işin adabı ve üslubu var. Peygamber Efendimiz ok ve yay için pusatların en hayırlısıdır demiş bu yüzden biz ona karşı ekstra adap ve saygı çerçevesinde yaşlaşıyoruz, bu kurallar çerçevesinde okçuluğu öğretiyoruz. İnsanlar bu duygularla geldiği zaman kendilerini çok daha fazla geliştirebiliyorlar, çok daha ileriye gidebiliyorlar. Kulübümüz her sene bir kere üye alımı yapıyor ve kimseyi ayırta etmeden tüm öğrencilerimize ücretsiz okçuluk dersi veriyoruz, bize de ulaşabilirler,başka bir kulübe de gidebilirler herkese tavsiye ederim."



Osmanlıda 12 bin kepaze çekmeden hiç kimsenin eline ok yay verilmediğini hatırlatan Çora; " Bu işe başlayanlar ilk önce kepaze eğitimini almak zorundalar, bu işin antrenman kısmıdır, kepaze olmak değimi buradan gelir, lastik çekmek kol kuvvetlendirmek, beyin ve kas hafızası oluşturmak için yapılan bir antrenmandır. Farklı şekillerde kuvvet uygulanabilecek bir lastik üzerinde de yapılabilir, bir tahta parçasına da bağlanabilir. Bu kepaze 33 şer olarak çekilir, tespih sayısı şeklinde. 33,33 12 bin tane kepaze çekilir. Daha sonra eline kabza verilir. Osmanlı’da okçular abdestsiz ellerine ok yay almamışlar. Okçunun iki rekat namazı vardır bu namazı kılmadan ok atmamışlar. Tekkeler Osmanlıda aynı zamanda ibadethane olarak geçer, vergi alınmayan sayılı yerlerdendir okçular buralarda talim ederlerdi. 12 bin kepaze çektikten sonra hedefe doğrultarak yay çekmeye başlarlardı, ellerine kuvvetli bir yay verilirdi, ortalama 70 libre civarı. Daha sonra üç metreden oklarını bir araya toplayabilmek için 3 metreden torba gez çalışması dediğimiz çuhaların yada hayvan derilerinin içine yine inek kuzu vs. oku kırmayacak sert cisimler doldurarak antrenman, idman yapmışlar ve gitgide mesafeyi artırarak okçuları savaşlara hazırlamışlar. Ondan sonra atlı okçuluk çalışmaları var, yaya okçularının çalışmaları farklı.


Bir ağacın yay olabilmesi için 2 sene kalıpta kalması gerekiyor, okçunun eğitimini siz düşünün. Bir okçunun eğitimini tamamlayıp Osmanlı ordusunda yerini alması için en az 1,5, 2 sene tekkelerde eğitim görmesi gerekirdi. Sadece 3 ile 6 ay arası kepaze eğitimi sürüyor, 6 ay yakın mesafe çalışsa, uzak mesafeye geçmek için ki savaşlarda uzak mesafeli ve çok kuvvetli yaylar var, o kuvvete ulaşılması için de bir o kadar çalışması gerekirdi." şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Doğu ve Güneydoğuyu Karadeniz’e bağlayan yolda kaya düşmesi ve heyelan tehlikesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Karadeniz’e bağlayan Tunceli-Pülümür-Erzincan karayolu, kaya düşmesi ve heyelan tehlikesi nedeniyle ciddi risk oluşturuyor. Vatandaşlar, muhtemel bir depremde karayolunun kapanabileceğini belirterek bir an önce önlem alınması çağrısında bulundu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Karadeniz Bölgesine bağlayan en kısa karayolu olan Tunceli-Pülümür-Erzincan karayolu, yılda on binleri aşan sürücü tarafından kullanılıyor. Karayolunun bazı bölgelerinde bariyer olmaması, kaya düşme ve heyelan tehlikesi nedeniyle sürücüler endişeli yolculuk yapmak zorunda kalıyor. Karayolları ekipleri tarafından tehlike oluşturan kayalar zaman zaman alınırken vatandaşlar güzergah boyunca ciddi bir çalışma yapılması gerektiğini belirtti. Karayolunu sık sık kullandığını aktaran Ahmet Yıldız, kayaların yol yapım çalışmalarından dolayı sarsıntıya uğrayıp tehlike oluşturduğunu kaydederek, ’’Kayalar birbirinden ayrılmış, emaneten duruyorlar. Bölgemizdeki yol şu anda çok hareketli. Doğu Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan en kısa güzergah. Ovacık karayolunda kaya düşmesi sonucu bir vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e geçen bütün araçlar bu yolu kullanmaktadır. Bu yol üzerinde bulunan kayaların hepsini ivedi şekilde müdahale edilmesi gerekmektedir” dedi. Bölgede deprem beklendiğini hatırlatan Yıldız, “Depremde bu yolların kapanacağı aşikardır. Kesinlikle kayalar düşebilir, tehlike arz edebilir. Bir an önce önlem alınmalı. Zamanında bazı noktalara bariyerler çekilmişti, genişletme çalışmaları yapılmıştı. Şu an bu yolda kayalarla ilgili bir çalıma yapılması gerekmektedir. Asrın felaketi dediğimiz depremde, deprem illerine Erzincan, Erzurum, Sivas’tan ulaşmak için bu yol kullanılmıştı. Bu yol, bölgemiz için çok önemlidir. Deprem anında bu yol kapalı olsaydı araçlar ve kurtarma ekipleri deprem bölgesine ulaşamayacaktı” diye konuştu.
Samsun Hastane otoparkına GES kuruldu Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin açık otoparkına ve çatısına kurulan güneş enerji santrali (GES) ile hastanenin enerji giderlerinden aylık 7,3 milyon, yıllık ise 88 milyon TL tasarruf edilecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen Kamu Binalarında Enerji Verimliliği Projesi (KABEV) kapsamında Sağlık Bakanlığı Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesine GES kuruldu. Konuyla ilgili bilgi veren İl Sağlık Müdürü Dr. Mustafa Uras, "Ülkemizin enerji ihtiyacı, gelişen ekonomiye bağlı olarak şehirleşme ve nüfus artışının da etkisi ile her geçen gün artmaktadır. Artan ihtiyacın paydaşlarına bakıldığında ülkemizde binalar enerji tüketiminde sanayiden sonra ikinci sırada gelmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın KABEV Projesi’nin genel hedefi de; kamunun sektöre öncülük ederek enerji tüketiminin azaltılmasını sağlamak, enerji verimliliği çalışmaları kapsamında karbon salınımını azaltarak çevre dostu enerji sistemlerinin aktif edilmesini sağlayarak, farklı sektörlere örnek olmaktır. Bu çalışmalar çerçevesinde ilimizde de Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanemiz projeye dahil edilmiş ve 7 aydır süren altyapı çalışmaları tamamlanarak, hastanemizde ‘Akıllı Enerji Tasarruf Sistemi’ uygulamaya girmiştir. Uygulama çerçevesinde hastane açık otoparkımızın üstü ve bina çatı üstünde uygun noktalar ‘güneş enerjisi santralleri’ ile donatılmış, otopark ve bu açık alanlar bir enerji santraline çevrilmiş; bina içi aydınlatma sistemleri elden geçirilmiş, kullanılan materyaller enerji tasarrufuna uygun olanlarla değiştirilmiş, ısıtma ve soğutma sistemlerimizde iyileştirmeler yapılmıştır. Enerji kullanımını artıran tüm bağlantı ekipmanları yenilenmiş ve bina enerji sistemi otomasyon üzerinden takip edilerek anlık verimlilik takibinin yapılması sağlanmıştır" dedi. "Enerji giderleri aylık 20 milyondan 7,3 milyon düşecek" Hastanenin tasarruf edeceğini ifade eden Müdür Uras, "Sistem sayesinde elektrik, ısıtma, soğutma gibi enerji giderlerine aylık olarak yaklaşık 20 milyon TL harcayan hastanemiz, uygulamaya giren sistem sayesinde yüzde 36,8 tasarruf sağlayacak, bu da aylık 7,3 milyon, yıllık ise 88 milyon TL tasarruf elde edilmesini sağlayacak. Enerjide dışa bağımlığın önlenmesine katkı sağlanmasını da hedefleyen bu çalışma sonucunda hastanemize ait binalarda yıllık ortalama enerji tüketiminden 8 milyon 536 bin 422,28 kilovatsaat tasarruf edilecek ve CO2 emisyonunda yıllık 3 bin 47,09 ton azaltma sağlanarak hastanemiz ‘çevre dostu hastane’ haline gelecek. Bu örnek uygulamasının başarıyla sonuçlanmasından dolayı hem proje kapsamında bize destek olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza hem de süreci yakından takip ederek hızla tamamlanmasını sağlayan hastane yönetimimize teşekkür ediyorum. Örnek enerji tasarrufu uygulamalarımız diğer sağlık tesislerimizde de 2024 yılında adım adım devam edecektir" diye konuştu.