GENEL - 17 Aralık 2011 Cumartesi 22:23

738. VUSLAT YILDÖNÜMÜ ŞEB-İ ARUS TÖRENLERİ

A
A
A
738. VUSLAT YILDÖNÜMÜ ŞEB-İ ARUS TÖRENLERİ

Hz. Mevlana’nın 738. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri kapsamında düzenlenen Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) töreni, geniş bir katılımla gerçekleşti.
Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen törene, Ürdün Başbakanı Awn Khasawneh, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliği Bakanı Eğemen Bağış, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, AK Parti Konya milletvekilleri ile çok sayıda yerli ve yabancı davetli katıldı.
Program, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu Türk Tasavvuf Müziği Korosu eşliğinde koro şefi Ahmet Özhan’ın Türk Tasavvuf Müziği’nden eserler seslendirmesiyle başladı. Daha sonra konuşmalara geçildi.
Törende konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, "Hz. Mevlana’nın 738. Vuslat Yıldönümü programlarını bugün tamamlıyoruz. 10 gün içerisinde 147 programla binlerce misafirimizi Konya’da ağırladık. Burada yapılan sema programlarına katılan davetli sayısı 1 milyonu geçti. Bu insanları burada bir araya getirenin sevgi olduğunu görüyoruz. Hz.Mevlana ’ayırmak için değil, birleştirmek için geldik’ buyuruyor" dedi.
Konya Valisi Aydın Nezih Doğan ise, vicdan azabı çekmemek için her insanın sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini belirterek, "Gerçek sevgiye kavuşma günü olan bugün de bütün insanlığın sorunlarının çözülmesini diliyorum" diye konuştu.
"HZ. MEVLANA ZİRVE İNSANLARDAN BİRİYDİ"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "İnsanlar vardır; onların eserlerine, hayat akışına, gönül dünyasına girdiğiniz zaman bütün insanlığın ortak vicdanına girmiş olursunuz. Onlar tarihi öylesine aydınlatır ki. Hz. Mevlana zirve insanlardan biriydi. Bütün insanlığın ilgilendiği kadim soruları kendisine soran, onlarla hesaplaşan ve insanoğlunun var oluşuna yepyeni bir anlam kazandıran Hz. Mevlana. Hz. Mevlana’nın eserlerinde karşılık bulursunuz. Hz. Mevlana bütün insanlığı temsil ediyorcasına o aşkla yandı,
o aşkla olgunlaştı. Gerçek bir insan, bütün bir insanlığın varoluşunu anlamlaştırmak için kendisine döner hesap verir, çile çeker ve yeni bir anlam kazandırır insanlığa. Şeb-i Arus budur. Ölümü bir vuslat olarak karşılamak, yok oluşa bir mahremiyettir. Hz. Mevlana asırları aşan bir şahsiyettir. Bugün aramızda maalesef Başbakanımız bulunamıyor. Aramızda bir başka Başbakan var. Mevlana aşığı bir Başbakan aramızda. Kendisine teşekkür borçluyuz. Yaptığı ilk ziyaretlerden biri Konya oldu. Bana Hz. Mevlana’nın
aşığı olduğunu söylemişti. Balkanlar’da, Rumeli’de nereye giderseniz gidin, ’bizim aslımız bir şekilde Konya’ya dayanır’ derler. Biz her yerde barışı gerçekleştirmek istiyorsak, aldığımız ilham Hz. Mevlana’nın 7 öğüdündendir. Kim ne yaparsa yapsın, Mevlana’nın bu öğüdü ile her yerde barış gerçekleşecektir" dedi.
"ONU HAKİKATE GÖTÜREN YOL PEYGAMBERİN YOLUDUR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, Hz. Mevlana gibi değerlerin dünyaya bin yılda bir geldiğini ifade ederek, "Bu gecenin adı Şeb-i Arus. Buraya gelirken şunu düşündüm; ölüm gününe düğün gecesi derken insanlığa nasıl bir ders veriyordu. Günümüz insanını ürküten ölüm, nasıl düğün gecesine dönüşüyordu. Bunu söylerken hayatı seven, ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmış bir insandan bahsediyoruz. Mesele sevmektir. Hz. Mevlana şöyle der, ’Dünyada sevgiye dair ne varsa ben oradayım, savaş varsa ben orada
yokum.’ Hz. Mevlana’nın ölümle barışık olmasının sebebi de sevgidir. Mevlana aşktır, İslam’dır, İslam’a aittir. Onu hakikate götüren yol, Peygamber’in yoludur. Mevlana’yı evrensel yapan, onun mesajlarını evrensel kılan beslendiği kaynaktır, yani İslam’dır. Hz. Mevlana, sözlerine ve hayatlarına riya karıştırmayıp, göründükleri gibi oldular. Mevlana gibi bir değere sahip olmak, gündüzle gecenin farkı gibidir. Hz. Mevlana bize insan olma kılavuzu olmayı armağan etmiştir. Hz. Mevlana şöyle der; ’Düşünce
özgürlüğü kutsaldır, sorgulanamaz. Düşünceler latiftir.’ Mevlana’dan bahsederken geçmişimizi konuştuğumuzdan zannetmeyin. Aynı referansları kullananların dili ortaktır" ifadelerini kullandı.
"BURAYA BİR AŞK ATEŞİNDE BULUŞMAK İÇİN GELDİK"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, "Bu gecede milyonlarca insanın gözü gönlü buradadır. Dünyanın dört bir köşesinden buraya bir aşk ateşinde buluşmak için geldik. Burada Medine-i Münevvere’nin güzel kokusunu duymak için geldik. Bizler burada bir gösteride değiliz. Biz muhabbet ve zikir meclisindeyiz. Burada bütün semboller, göstergeler, Allah’ın ilahisini anlatacaktır. Mevlana’yı anmak, onun nasıl bir kul olduğunu anlamaktır. 8 asırdır insanlara nasıl kul olacağını gösteren bu mürşidin önünde boynumuz
büküktür" diye konuştu.
"Aramıza sevgisizliğin ve nefretin girmesine izin vermeyeceğiz" diye devam eden Arınç, "Bugün birey, toplum ve insanlık olarak büyük sınavlardan geçiriyoruz. Çoğu zaman verdiğimiz sözü unutup kalp kırıyoruz. Çatışma, kavga ve rekabet duygusu kontrol altına alınamıyor. Bütün sanatçılar, şairler, merhametin, sevginin kaynağını aramaktadır. Bu asıl kaynak; Hz. Mevlana’nın ’kölesiyim’ dediği Kur’an-ı Kerim’dir. Bütün Allah dostları, bizi Allah’a çağırıyor. Şeytan da boş durmuyor. Tuzaklar kuruyor, bu
tuzaklardan kurtulmazsak bu sınavı kaybederiz. İslam hem bireye, hem de topluma hitap eder. Çok ayıbımız, kusurumuz var. Bu coğrafyanın hakkını veremiyoruz. İnsanlığa karşı yüklendiklerimizi yerine getiremiyoruz. İmtihanın zorlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Bizler kalbimizi, vicdanımızı yeniden keşfetmek durumundayız. İslam’ın nezdinde bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir; bir insanlığı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir. Bütün insanlığın hukukunu savunmak gibi bir görevimiz var.
Talih artık milletimizin yüzüne gülmüştür. Yeniden insanlığs Biz her yerde barışı gerın hizmetine koşacağız, kurulan tuzaklara düşmeyeceğiz. Gönül kazanmayı en büyük ideal sayacağız. Birbirimizi anlamaya daha çok gayret edeceğiz. Kardeşlerimizi daima yücelteceğiz. Zayıfların yanında olacağız. Siyaseti, kültürü, bilgimizi, güç ve kuvvetle tanımlayamayacağız. Maneviyatımızı kırmak, kardeşliğimizi yaralamak istediler. Allah’a şükür ki artık sesimiz bütün dünyada yankılanıyor. Kibrin, gururun, aç gözlülüğün
faturası iki cihan harbi ve dünyanın iki kutba ayrılmasına neden oldu. Bizden koparılan kardeş ülkelerde acılar halen yaşanıyor. Bizler de insanlığın yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Kin ve nefret üretmek, çatışmak, cinayet, bir uygarlık gösterisi olamaz. Medeniyet telakkimiz güç merkezli değil, adalet merkezlidir. Silahı, parayı kutsayanlar insani değer üretemezler. Her günü yeni bir gün bilerek yeni şeyler söyleyerek, yeni dersler çıkartarak yolumuza devam edeceğiz. Sabit fikirli olmayacağız. Yolumuz aşk
ve muhabbet yoludur. Bu yolu kimse kesemeyecek ve kardeşliğimizi kimse yaralayamayacaktır" ifadelerini kaydetti.
Törene katılamayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar, çektikleri telgraflarda, Hz. Mevlana’nın 738. Vuslat Yıldönümü Törenleri’ne katılamamanın üzüntüsü içinde olduklarını belirttiler.
Protokol konuşmalarının ardından Mesnevi ile ilgili davetlilere bilgi verildi. Mesnevi sohbetinin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Tasavvuf Müziği Sema Grubu tarafından sema ayini icra edildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.