İstanbul Üniversitesi tarafından yürütülen kazılarda, İslami usullere göre gömülmüş öncü göçebe Türklerin 10. veya 11. yüzyıla ait sağlam durumdaki iskeletleri ortaya çıkarıldı.
NTV Tarih Dergisi’nin Ocak sayısında yer alan habere göre, Amasya yakınlarında İslami usullere göre gömülmüş öncü göçebe Türklerin 10. veya 11. yüzyıla ait sağlam durumdaki iskeletleri ortaya çıkarıldı. Amasya kent merkezinin 25 km. güneybatısında, Çekerek Irmağı’nın 2 km. kuzeyinde ve verimli Geldingen Ovası’nın batı yakasındaki Oluz Höyük’te beşinci yılını tamamlayan sistematik arkeolojik kazılar devam ediyor. Bölgede, sayısı şu ana dek 99’a ulaşan mezarın bulunduğu ve İslami geleneklerle gömülmüş
bireylerin oluşturduğu bir mezarlık alanı saptandı. Helenistik ve Pers dönemleri kültür katlarını tahrip ederek yapılmış gömülerin bulunduğu mezarlık alanı, henüz sınırları ve kesin birey sayısı belirlenememiş olan üç seviyeden oluşuyor.
Üçüncü seviye, yani en alttaki mezarlarda ise hem çocuklar hem de yetişkin bireyler bulunmaktadır. Üst seviye mezarları ile bireylerin yatış yönü ve duruşu, İslami tarz gömü geleneği ile benzerlik gösteriyor.
HÖYÜĞÜN EN İLGİ ÇEKEN MEZARI; 6 YAŞINDAKİ BİR KIZA AİT İSKELET VE YANINDAKİLER
Höyüğün en ilgi çeken mezarı, 6 yaşındaki bir bireye ait iskelet ile yanındaki buluntular oldu. İslami tarzda defnedilmiş bir kız çocuğuna ait iskeletin kulak hizasında tunç küpeler, göğüs kısmının sağ tarafında ise tunç fibula (çengelli iğne) bulunduğu bildirildi. Sol kulak küpesi basit bir halka şeklinde sağ kulak küpesi ise diğerine benzer bir halkaya takılmış muska biçiminde, alt kısmında sarkaçları olan, ortası delik ve içi boş bir gövdeden oluşuyor. Döküm tekniğiyle yapılmış muska biçimli gövdenin
yüzeyinde 8 formunda yuvarlak hatlı motiflerle bezemeler var. İlk araştırmalar sonucu Anadolu’da bir benzeri saptanamayan küpe, genel görünümüyle İslam sanatı geleneklerinde üretilmiş bir takı izlenimi veriyor.
Yaşanılan coğrafyadan miras alınan Anadolu’nun Müslüman olmayan kentli ve taşralı öğeleri ile ortak bir yaşam tarzının geliştirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumu kiremitli mezarlar örneklemektedir.
Küpeleri ve fibulası ile defnedilen kız çocuğu bu duruma çarpıcı bir örnektir. Söz konusu buluntular bireyin İslami gömü geleneği dahilinde uygulanmış eski geleneklerini yansıtmaktadır.
Oluz Höyük ıssızlaştıktan yaklaşık 1000 yıl sonra, 10. ya da 11. yüzyıllarda oluşmaya başlayan mezarlığın sahiplerinin höyükte yaşamadığı, söz konusu yüzyıllara ait herhangi bir mimari kalıntı ya da taşınabilir bulgu ele geçmemiş olmasından anlaşılmaktadır.
Bu arkeolojik gerçeklik, mezarlığın sahibi olan insanların kim olduğu, nerede yaşamış ve nereden gelmiş oldukları sorularını da gündeme getiriyor.