KESK’e bağlı Eğitim Sen Nevşehir Şube Başkanı Ahmet Çelik, kamu çalışanlarının grevli toplu sözleşme haklarının tanınması gerektiğini söyledi.
Nevşehir Hükümet Konağı önünde bulunan Atatürk Anıtı’nda bir araya gelen KESK üyeleri adına, Eğitim Sen Şube Başkanı Ahmet Çelik bir basın açıklaması yaptı. Sağlık Sen Şube Başkanı Arif Yıldız’ın da katıldığı basın açıklamasında, Çelik, Türkiye’de hak ve özgürlükleri için mücadele eden tüm kesimlerin karanlığa mahkum edilmek istendiğini söyledi. AK Parti iktidarının yaptığı her icraatın, attığı her adımın bu ülkenin üzerine çöken karanlığı daha da artırdığını belirten Çelik, "Bu gün mecliste oylanan, bütçede grevli toplu sözleşme mücadelesi yürüten kamu emekçileri yine yok. Bu bütçede 659 TL’ye mahkum edilen milyonlarca asgari ücretli yine yok. Bu bütçede kıdem tazminatı gasp edilmek istenen işçiler yine yok. Bu bütçede gübre parası bulamayan çiftçiler, köylüler yine yok. Bu bütçede vergi yükü altında ezilen küçük esnaf yine yok. Kısacası bu bütçede insanca bir yaşam sürdürmek isteyenler yine yok. Peki, ne var bu bütçede? Yine sermayeye teşvik, rantiyecilere kıyak var. Asgari ücretten vergi kesintisi var. Tüm kamu hizmetlerinin tamamen paralı hale getirilmesi var. Eğitime ve sağlığa değil silahlanmaya ayrılan payın artırılması var. Vergi yükünün yine bizlerin sırtına yıkılması var. Yükün yine halkın sırtına yıkıldığı bu bütçe emekçilerin, halkın değil, sermayenin bütçesidir. "Büyümede dünya ikincisiyiz, kişi başına düşen milli gelir 10 bin doları geçti" diye övünenlere soruyoruz? Kim büyüyor? Sayısını 9 yıllık iktidarınızda 4 ten 38 e çıkardığınız dolar milyarderleri mi yoksa 659 TL’ye mahkûm ettiğiniz asgari ücretli mi? Teşvik üstüne teşvik yağdırdığınız sermaye mi yoksa 1000 TL’yi aşan açlık sınırının altına ittiğiniz milyonlar mı? Yıllardır topladığınız deprem vergilerini duble yol yapımı için dağıtarak zenginleştirdiğiniz müteahhitler mi yoksa acının dublesini yaşattığınız depremzede Van halkı mı? Büyüyen sadece bu iktidar, bu iktidarın yandaşları ve sözcülüğünü yaptığı sermayedir. Emekçilerin ve yoksullaştırılan halkın ise sıkıntıları, sefaleti büyüyor. AK Parti iktidarı gerçekleri çarpıtmada ne kadar ustalaşsa da güneşi balçıkla sıvayamaz. Bu ülkenin gerçekleri ortadadır." dedi.
Kamu emekçilerinin her geçen gün daha ağırlaşan sorunlar yaşadıklarını belirten Çelik, kendilerini grev haklarını kullanmaya götüren bir çok nedenin olduğunu vurguladı. Çelik sözlerini şöyle sürdürdü; "Grev Hakkımızı, Örgütlenme Özgürlüğümüzü, Özlük ve Demokratik Haklarımızı yok sayan, demokratik bir sendika yasasında olması gereken düzenlemelerin hiç birisine yer vermeyen, tamamen yandaş konfederasyonun siparişine uygun olarak hazırlanan, iki aydır Bakanlar Kurulu’nda bekletilen yasa taslağından mı başlayalım söze? Yoksa açlık sınırının 1000, yoksulluk sınırının 3000 TL’yi aştığı ülkemizde ortalama 1500 TL maaş verilerek açlığa yakın yoksulluğa uzak bir yaşama mahkum edilişimizden mi? Temel tüketim maddelerine en az yüzde 40 oranında zam yapanların "bunlar zam değil güncelleme" diyerek halkla alay etmesinden mi başlayalım söze, yoksa yıllardır gerçek enflasyon rakamlarını çarpıtanların maaşlarımıza sefalet artışı yapmaya devam etmesinden mi? Soruyoruz: Anayasanın, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların bize tanıdığı grev hakkımızı neden kullandığımızı anlatmaya nereden başlayalım? "Devrim, dönüşüm, yeniden yapılandırma" gibi cilalı sözlerin ardına sığınanların, bizi her geçen gün esnek, güvencesiz, performansa dayalı bir çalışmaya daha fazla mahkum etmesinden mi? Yoksa iş güvencemizi tamamen ortadan kaldırmak isteyen iktidarın 657 Sayılı Kanununda değişiklik yapmaya hazırlanmasından mı başlayalım söze. Yurttaşı "müşteriye", kamu hizmeti vermesi gereken kurumları "ticarethaneye", biz kamu emekçilerini "işletme görevlisine" çevirmeye çalışan sistemden mi başlayalım söze, yoksa kamu alanının yapısını halkın aleyhine düzenleyen KHK Sultasından mı? Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 50 bin öğretmen açığı varken ataması yapılmayan 300 bin öğretmenden mi başlayalım söze, yoksa stajyer öğrencilerin aldığı ücreti, net asgari ücretin üçte birine düşürenlerin aç gözlülüğünden mi? Eğitime ayrılan yatırımın payının 9 yılda 3 kat düşürülmesinden mi başlayalım söze Yoksa vekil, ücretli gibi adlar altında güvencesiz olarak çalıştırılan yüz binlerce öğretmenden mi? Sağlık hakkının vazgeçilemez temel haklarımızdan olduğunu anlatmak için nereden başlayalım söze? Nereden başlarsak başlayalım söze anlatmak istediğimiz aslında gayet açıktır. Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hâkim kılınmak istendiği bir ülkede, emeğin, emekçilerin haklarının tanınmadığı bir ülkede demokrasiden de sendikal hak ve özgürlüklerden de söz etmek mümkün değildir." diye konuştu.