POLİTİKA - 10 Ocak 2012 Salı 12:56

MHP GRUP TOPLANTISI

A
A
A
MHP GRUP TOPLANTISI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasını eleştirerek, "Milli Güvenlik Kurulu’nda yer almış, TSK’nın en üst mevkisine tırmanmış, kahraman Türk askerine komuta etmiş bir kişi ne hazindir ki; terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı cezaevine konulmuştur. Bu küstah iddia aklın ve mantığın iflas ettiğinin göstergesidir" dedi.
Partisinin TBMM’deki grubunda konuşan Bahçeli, 2007 yılının Haziran ayından beri darbe iddiaları kapsamında bir dizi tutuklamaların ve hukuki süreçlerin yaşandığını anımsattı. Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz ve İnternet Andıcı gibi isimlerle anılan darbe iddialarının soruşturulması ve bu kapsamdaki gelişmelerin Türk milletini hem meşgul ettiği hem de herhangi bir sonuca gidemediği için oyaladığını savunan Bahçeli, "AK Parti zihniyeti kendisi için tehlike gördüğü kim varsa statükocu
olarak yaftalamış, vesayetçi diyerek damgalamış ve değişim karşıtı göstererek ön almaya ve inisiyatif elde etmeye çalışmıştır. Dört yılı aşan bir süredir neticelenmeyen yargı süreçleri, TSK’yı hedefine alan taciz ve kuşatmalar bugün itibariyle çok kritik bir aşamaya ulaşmıştır. Aklımıza ister istemez, Türkiye’nin bu şekilde kuruluş ilke ve zemininden adım adım uzaklaştırıldığı hususu gelmektedir. Elbette parti olarak demokrasi dışı arayışlara, müdahalelere ve telkinlere karşı son derece hassas ve
tepkiliyiz. Millet iradesinin silahların gölgesine sokulmasına asla tahammülümüz bulunmamaktadır. Milliyetçi-ülkücü hareketin şerefli mensuplarını darbeci anlayışla ilişkilendirmeye yeltenen düşünce ve yaklaşımları şiddetle reddettiğimizi huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi’nin, bugüne kadar darbelerden, gayri meşru müdahalelerden ve ara rejim yönetimlerinden büyük zarar gördüğünü, acılar çektiğini hepiniz bildiğiniz gibi, aziz milletimiz de buna şahittir" diye
konuştu.
Demokrasiyi teminat altına almanın yolunun sadece dış müdahale yollarını kullanılmaz hale getirmekten değil, bunun yanında diğer görüşleri de dinlemeyi öğrenmiş, düşüncelere saygı gösteren, onların da haklı olabileceğine ihtimal veren köklü bir demokratik zihniyet dönüşümünden geçtiğini belirten Bahçeli, "Gazetecilerin dört duvara arasına kilitlendiği, basılmamış kitapların toplatıldığı, işçilerin coplandığı ve iktidarla ilgili eleştiri getirenlerin kovuşturmalara uğradığı bir yerde demokrasiden sadece
isim olarak bahsetmek mümkündür" dedi.
Konuşmasında yargıyı da eleştiren Bahçeli, "Türkiye’nin bölünmesi için fütursuzca mücadele veren, kin ve nefret tohumlarını saçan çevrelere hareketsiz kalan bazı yargı mensuplarının, sıra başka konulara geldiğinde ortalığı ayağa kaldırması tam anlamıyla çifte standarttır. Bizim hukuka saygımız vardır ama lütfen dikkat ediniz bu hürmetimiz, yalnızca tarafsız ve herkese eşit uzaklıkta bulunan bir hukuk mantığınadır. AKP’nin borazanını çalan, siyasetin dar mahzenlerinde terazisinin kefelerini yitiren hukuk
anlayışıyla, Türkiye’nin gerçek anlamda sorunlarının üstesinden gelebilmesi mümkün değildir.12 Eylül Referandumunda verilen her evet oyunun bugünkü sıkıntılarda payı vardır. Yargının siyasallaşması, hukukun AKP’nin dümen suyuna girmesi konusunda bu referandum büyük bir rol oynamıştır. Bugün geldiğimiz bu aşamada, Silivri’nin mütareke yıllarındaki Bekir Ağa Bölüğünden, hukuku iğfal eden yüzsüzlerin de Binbaşı Bekir’den hiçbir farkı kalmamıştır. Bundan sonra tek eksik vardır, o da yeni bir Malta sürgünü için
kolların sıvanmasıdır. Nasıl olsa AKP zihniyeti, tıpkı aynı anlayıştan türediği bedbahtlar gibi yabancı emellere teslim olmuştur. Ve istediği yerde, istediği gibi sürgün şartlarını oluşturabilecektir" dedi.
GENELKURMAY ESKİ BAŞKANI BAŞBUĞ’UN TUTUKLANMASI
Bahçeli, konuşmasında Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanmasına değinerek eleştirdi. Bu gelişmenin her açıdan mühim ve vahamet düzeyi yüksek bir hadise olduğunu belirten Bahçeli şöyle konuştu:
"Sayın İlker Başbuğ’u hedefine alan tutuklama kararının hali hazırda bize göre üç boyutu vardır ve bunların birbiriyle yakından bağ ve bağlantısı olduğu kuşkusuzdur. Birinci olarak, iki yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten bir şahsiyete yöneltilen suçlamanın niteliği ve içeriğidir. Ve maalesef itham edilen suçlama çok ağırdır ve hiçbir vicdan sahibi tarafından da kabul edilemeyecektir. Milli Güvenlik Kurulu’nda yer almış, TSK’nın en üst mevkisine tırmanmış, kahraman Türk askerine komuta
etmiş bir kişi ne hazindir ki; terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı cezaevine konulmuştur. Bu küstah iddia aklın ve mantığın iflas ettiğinin göstergesidir. Sapla samanın karıştığının, doğruyla yanlışın yer değiştirdiğinin açık delilidir. Buradan muhataplarına sormak istiyor ve biraz utanmaları varsa cevap vermelerini bekliyorum. Şayet Genel Kurmay Başkanı terör örgütü kurup yönettiyse bu örgüt ve militan kadrosu nerededir? Yoksa gizli gündemlerde, kanlı terör örgütü PKK’yla kahraman Mehmetçiğin yer
değiştirilmesi mi vardır? Bu terör örgütünün yatağı, yuvası ve konuşlandığı yer neresidir? Mehmetçik terörist olmuştur da bizim ve aziz milletimizi n değil, bunun yanında din mi haberi yoktur? Eğer Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ terörist ise İmralı’da yatan cani kimdir ve hangi suçtan dolayı oradadır? Kandil fitnesinin faillerine bundan sonra nasıl hitap edilmeli ve ne denmelidir? Geçtiğimiz 30 Ağustos kutlamalarında, Başkomutan sıfatıyla tebrikat kabul eden Cumhurbaşkanı Sayın Gül, acaba önünden
geçen ve ellerini sıktığı teröristleri fark edememiş midir? Bu durum karşısında bebek katilinin Silivri’ye nakli ya da İlker Başbuğ’un İmralı’ya götürülmesi düşünülmekte midir?
Şu hususun altını kalın olarak çizmekte yarar görüyorum: Türk ordusunun suçlandığı, tedirgin edildiği, kötülendiği, töhmet altına alındığı bir ortamda; Meclis Genel Kurulunda, ’haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız’ zırvalarını duymak son derece normaldir. Genelkurmay Başkanlarının, yıllarca hizmet vermiş komutanların aşağılanması, küçük düşürülmesi ve hakarete uğraması sıradan bir hal alacaktır. 2003 yılı Ağustos ayında Genelkurmay ikinci başkanlığına atanan, 2006 Ağustosunda Kara Kuvvetleri
Komutanı olan ve son olarak 2008 ile 2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten değerli bir şahsiyetin terörist suçlamasıyla karşılaşması başka türlü izah edilemeyecektir. Bu durum göstermektedir ki, hem Başbakan, hem de sözü edilen şahsiyetin Genelkurmay Başkanlığına atanması için onay veren Cumhurbaşkanı terörist faaliyetleri bilinen bir komutana göz yummuş ve bir suç varsa iştirak etmişler veya azmettirmişlerdir. Ayrıca TSK’nın üst mevkilerinde bulunan birçok değerli şahsiyetin de aynı
suçlamaya maruz kalıp tutukluluk hallerinin devam ettiği aşikardır. Türk milletinin varlığı, birliği, devamlılığı ve esenliği için canlarından vazgeçen Peygamber Ocağı’nın şerefli mensuplarını, terörist olarak göstermeye çalışmak; ancak ve ancak harama el uzatan, boğazından geçiren ve şirretin hesabına çalışan kifayetsizlerin işi olacaktır. Unutulmasın ki Türk milleti bunu asla affetmeyecek ve bölücü terörle mücadele eden şahsiyetlerin iftiralarla yıldırılmaya çalışılmasını hoş görmeyecektir."
Başbuğ’un yargılanma yerinin Yüce Divan olduğunu belirten Bahçeli, "12 Eylül 2010 tarihindeki anayasa değişiklikleri sonucunda 148’nci maddeye ilave edilen bir hükümle; Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanın da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanmasının önü açılmıştır. 30 Mart 2011 tarihinde kabul edilen Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunla da bu husus düzenlenmiş ve Anayasa Mahkemesi
yetkilendirilmiştir. Bu itibarla Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin eğer hükümeti devirmek maksadıyla darbe niyeti taşıdığı ve planı yaptığı iddia ediliyorsa, bunun görev dışı yorumlanması hukuken tutarlı ve inandırıcı olmayacaktır. Çeşitli davalardan tutuklu yargılanan muvazzaf yada emekli generallerin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’ncü maddesinin 3’üncü fıkrasında sayılan ’Katalog Suçlar’dan dolayı cezaevinde tutuldukları bilinmektedir. Genelkurmay Başkanı’nın da bu kapsama sokulduğu; silahlı terör
örgütü kurma veya yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engelleme n değil, bunun yanında diye teşebbüs etmeyle itham edildiği anlaşılmaktadır. Elbette darbe teşebbüsünün tüm ayrıntılarıyla soruşturulması ve gerçeklerin bir an önce milletimize anlatılması gerekmektedir. Buna bir diyeceğimiz yoktur. Ancak Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin, Anayasa’nın amir hükmünü ihlal edercesine Yüce Divan dışında yargılamaya tabi tutulması üzeri örtülemeyecek bir yanlış
ve kastı aşan bir hatadır. Geçtiğimiz yılın Ocak ayında Hizbullah militanlarının halaylar eşliğinde serbest kalmasını sağlayan, Deniz Feneri zanlılarını özgürlüğüne kavuşturan ve asıl katilleri Habur’da affeden zihniyet; Genelkurmay Başkanlığından 1,5 yıl önce emekli olmuş bir şahsı tutuklayarak cezaevine koymuştur. Kaçma, saklanma ve delilleri yok etme ihtimalleri göz önüne alınmadan böylesi kritik ve önemli bir makamda bulunmuş kişinin istisna olması gereken tutuklanma işlemine tabi tutulması asla kabul
edemeyeceğimiz bir durumdur" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan atama kararları Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan atama kararları Resmi Gazete’de yayımlandı. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan atama kararlarına göre Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda açık bulunan Vergi Başmüfettişliklerine Furkan Fırat, Erhan Yaşaran, Hatice Senger Erdoğan, Levent Emre, Bayram Gülçiçek, Barış Gürsoy, Volkan Nurdağ ve Halime Eda Tandoğan atandı. Bakanlıkta açık bulunan Vergi Müfettişliklerine ise Sevil Toprak, Osman Neşet Tandoğan, Erol Cihan Dersinlioğlu ve yapılan yeterlilik sınavda başarı gösteren Vergi Müfettiş Yardımcıları Murat Dönmez, Güler Çelik, Harun Yartaş ve İbrahim Ayyıldız atandı. Atamalar 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 ve 3’üncü maddeleri ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 37’nci maddesi gereğince gerçekleştirildi. Tarım ve Orman Bakanlığında açık bulunan Başmüfettişliklere ise 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2 ve 3’üncü maddeleri gereğince Müfettişler Caner Atasever, Mahmut Kaynar ve Songül Afşar atandı. Tarım ve Orman Bakanlığında ayrıca 5’inci Bölge Müdürü Şahin Çılgın görevden alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığında ise açık olan Başmüfettişliklere 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2 ve 3’üncü maddeleri gereğince Müfettişler Ercan Sarı, Atilla Özkan, Mustafa Yavuz Ülküm, Birol Baha Bağ, Burak Büyükkuzukıran, Fatih Tuna Tunasoylu, Enes Keten ve Emre İlhan atandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Afyonkarahisar İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Tanır ise görevden alındı. Karar ile birlikte 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2 ve 3’üncü maddeleri gereğince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında açık bulunan İş Müfettişliğine Yasin Zengin, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında açık bulunan Başmüfettişliğe Müfettiş Eşref İmamoğlu atandı. Karara göre 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2’nci maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürü Züleyha Aydoğan ve Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü Trabzon Bölge Müdürü Enver Uzun ise görevden alındı.
Aksaray Aksaray’da nefes kesen polis-hırsız kovalamacası kamerada Aksaray’da inşaat malzemesi deposunu soyan hırsızlar ile polis arasındaki kovalamaca film sahnelerini aratmadı. Elektrikli motosikletle kaçan hırsızlar bir süre sonra motosikletin aküsünün bitmesiyle bu kez de yaya olarak kaçmaya başladı. Gecenin sessizliğini siren seslerine bıraktığı kovalamacada hırsız kardeşler yarım saat süren takip sonucu yakalanırken, nefes nefese kalan şüphelilerden biri yere yatırılıp ters kelepçe yapıldığı esnada polis memurlarına “Kalbim var” diyerek yardım istedi. Olay, gece yarısı Tacin Mahallesi’nde bulunan bir inşaat malzemesi deposunda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, depodan oksijen bariyerli yerden ısıtma borusu çalan 2 hırsız, çaldıkları boru paketlerini beraberinde getirdikleri 3 tekerlekli elektrikli motosiklete yükledi. Hırsızlık esnasında çevrede bulunan bir vatandaş durumu fark ederek hemen 112 Acil Çağrı Merkezine ihbarında bulundu. İhbar üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede belirtilen adrese intikal eden ekipler 2 şahsı depodan hırsızlık yaparken suçüstü kıstırdı. Polisleri görünce neye uğradıklarını şaşıran 2 hırsız deponun duvarından atlayarak bahçe dışındaki boruları yükledikleri elektrikli motosiklete binerek kaçmaya başladı. Şahısların kaçması üzerine polis ekipleri telsizden anons ederek diğer ekiplere kaçış istikameti hakkında bilgi verdi. Ekiplerin hırsızların peşine düşmesiyle gecenin sessizliği siren sesleriyle yankılandı. Polis ve hırsızlar arasında yaşanan kovalamaca ise film sahnelerini aratmadı. Bir süre elektrikli motosikletle kaçan hırsızlar kaçarken çaldıkları boruları da motosikletin kasasından aşağıya attı. Polis ekiplerinin bölgeyi abluka aldığı kovalamacada motosikletin aküsünün bitmesi üzerine hırsızlar bu kez de motosikleti bırakıp yaya olarak kaçmaya başladı. Taşpazar Mahallesi’nde ara sokaklara ve apartmanların bahçesine girerek izlerini kaybettirmeye çalışan S.Ç. (21) ve U.Ç. (34) isimli 2 kardeş çok geçmeden yakalandı. Yüzüstü yere yatırılarak ters kelepçe yapılan nefes nefese kalan hırsızlardan S.Ç. ekiplerin ters kelepçe taktığı esnada “Kalbim var” diyerek yardım istedi. Yüzüstü yatırılarak kelepçelenen 2 kardeş gözaltına alınarak polis aracına bindirildi. Şahıslar sorgulanmak üzere İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine götürülürken çaldığı yaklaşık 150 bin TL değerindeki malzemeler sahibine teslim edildi. Olayla ilgili Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahkikat başlatıldı.
Sakarya Para vermeyen annesini benzin dökerek yakan şahıs tutuklandı Sakarya’nın Akyazı ilçesinde para istediği annesinden ret cevabı aldıktan sonra benzin dökerek kendisini ve annesini ateşe veren şahıs tutuklanarak cezaevine gönderildi. Elleri sargıda adliyeye sevk edilen şahsın, kendisini görüntüleyerek soru yönelten gazeteciye, “Niye çekiyorsun ki bu kadar, ne yaptığımı sen nereden biliyorsun?” ifadeleri de dikkatlerden kaçmadı. Korkunç olay, 18 Nisan Perşembe günü Akyazı ilçesi Erdoğdu Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, geçtiğimiz hafta annesi M.Y.’den (64) geçtiğimiz hafta bir miktar para alan ve tekrar isteyince ret cevabı ile karşılaşan Ö.Y. (42) öfkelendi. Ö.Y., maddi ve ailevi sorunları iddiası ile benzin dökerek annesi ve kendisini yaktı. Durumun haber verilmesi üzerine bölgeye jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İlk müdahalesi olay yerinde yapılan talihsiz kadın, ilk olarak Akyazı İlçe Devlet Hastanesi’ne buradan da Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Vücudunda 2 ve 3’üncü derece yanıklar oluşan ve hayati tehlikesi bulunan M.Y., buradaki müdahalelerinin ardından Kocaeli Şehir Hastanesi Yanık Ünitesi’ne sevk edildi. Elleri sargılı şekilde adliyeye sevk edilen şahıs tutuklandı Her iki elinde de yanıklar oluşan şüpheli Ö.Y. ise olaydan kısa bir süre sonra yakalanarak ilçe jandarma komutanlığına götürüldü. Şahıs, burada tamamlanan işlemlerinin ardından elleri sargılı bir şekilde adliyeye sevk edildi. Ö.Y.’nin kendisini görüntüleyerek soru yönelten gazeteciye, “Niye çekiyorsun ki bu kadar, ne yaptığımı sen nereden biliyorsun?” cevabını vermesi ve ‘Pişman mısınız?’ sorusunu ise yanıtsız bırakması dikkatlerden kaçmadı. Adliyeye sevk edilen Ö.Y., tutuklanarak cezaevine gönderilirken, hastanede tedavi gören M.Y.’nin hayati tehlikesinin devam ettiği öğrenildi.