SAĞLIK - 19 Ekim 2016 Çarşamba 10:38

Meme kanserinde psikososyal uyarı

A
A
A
Meme kanserinde psikososyal uyarı

Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, meme kanserinin ruhsal ve psikososyal açıdan ele alınması gerektiğini belirterek uyarılarda bulundu.
Medical Park Gaziantep Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlarda en sık görülen kanser türünün meme kanseri olduğunu belirtti. Şahin, her ne kadar meme kanserinin nedenleri, belirtileri, koruma ve tedavi, tanı ve tarama yöntemleri hakkında bilgilendirme ve farkındalık oluşturmaya dair girişimler gerekli ve yararlı olsa da meme kanseri tanısı alan kadınların ruhsal durumlarının da dikkate alınması ve bilgilendirmelerin önemini anlattı. Hastalığın ruhsal ve psikososyal açıdan ele alınmasının önemine vurgu yapn Şahin, “Hastalığın tanı süreci, belirsizlik, hastalık süreci, tedavi seyri, uygulanan tedaviler, sosyal yaşam, aile ilişkileri ve iş yaşantısına etkilerinin ruhsal ve psikososyal açıdan ele alınması yararlı olacağını ve Meme Kanserinin erken evrede tedavi başarı oranı tama yakınken ileri evrede uygulanan tedavi yöntemleri ve hastalığın yaşam süresini kısaltması ruhsal travmaya neden olabilmekte ya da var olan sorunları artırabilmektedir” dedi.
“Meme kanserinde ruhsal çökkünlük olabilir”
Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, memenin alınmasıyla hastada ruhsal çöküntü olabileceğini söyleyerek, “Kanserli hastalarda psikiyatrik eş tanılar sıklıkla görülür. Eş tanı alma oranı sadece hastalık süreci nedeniyle yaşanan zorluklardan kaynaklanmayıp birincil hastalığın kendisi de anksiyete (kaygı) ve çökkünlüğe neden olabilmektedir. Meme kanseri şüphesi ile takip edilen kadınlar tanı almadan önce ruhsal çökkünlük, umutsuzluk, özgüven kaybı, çaresizlik, sosyal destek kaybı, özellikle mastektomi (memenin cerrahi yöntemle alınması) sonrası cinsel çekiciliği kaybetme, beden parçasını kaybetmeye dair kaygılar yaşayabilmektedir. Hasta yakınlarının verdiği tepkiler, onların yaşadıkları çaresizlik hissi, yetersizlik düşünceleri, suçluluk duyguları da hastalıkla baş etmeyi güçleştirebilmektedir” şeklinde konuştu.
“Meme kanseri kadınlarda farklı tepkiler ortaya çıkarabilir”
Meme kanserinin kadınlarda aynı tepkiye yol açmadığını vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, “Bebeğin doğum sonrası dış dünyayla kurduğu bağın ilk nesnesi memedir. Annenin memesiyle ilk kez tanışan bebek, anne bebek arasında gelişecek olan bağın ve oluşacak temel güven duygusunun da ilk adımını atmış olur. Beslenme, umut, yaşam kaynağıdır meme, sevgi, yakınlık ve beslenmenin yanı sıra cinsel hazzın da ilk nesnesidir. Sigmund Freud “Cinsellik Üzerine Üç Deneme” adlı eserinde anneyi “ilk ve en önemli cinsel nesne” olarak tanımlamıştır. Freud “Bebeğin annenin memesinden emmesi, mutlu gülümsemesi, rahatlayarak uykuya dalması cinsel doyumun ifadesinin ilk örneği olduğunu düşünmeden edemeyiz” demiştir. Annesel aşk, cinsel nesne, aşk nesnesi gibi kavramları da sembolize eden memede gelişen kanserin ruhsal durum üzerine etkileri pek çok kadında farklı olabilmekle birlikte meme kanseri olan hastalarla yapılmış çok sayıda psikiyatrik araştırma da mevcuttur. Yapılan araştırmalar sonucunda, ekonomik durum, aile yaşantısı, sosyal desteğin varlığı ve ulaşılabilirliği, iyi bir iş sahibi olma, kişilik yapısı, ruhsal dayanıklılık, destekleyici uğraşların olması, kansere verilen tepkileri belirleyen değişkenler olduğu sonucuna varılmıştır. Memeyi kadınlıkla eşdeğer tutmayan, sosyal ve aile desteği iyi olan, aile içi duygu ve düşünce paylaşımları olan, iş sahibi, iyi bir işi olan, sosyal destek sistemlerine erişme imkanı olan kadınlar hastalığa yönelik şok, öfke, inkar gibi tepkileri daha çabuk atlatmakta, mücadeleyi daha etkin, daha kararlı sürdürebilmektedir. Travmanın ağırlığı ve yüksekliği travmanın gerek hasta gerek yakınları gerekse de toplum tarafından algılanışına bağlıdır. Bu nedenle de ruhsal tedavi hasta, hasta yakınları ve bu hasta grubuyla çalışan uzman ve diğer çalışanları da içermelidir. Unutmayın tedaviyi etkileyen en önemli faktörlerden biri iyileşmeye dair olan inançtır” diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir merkezli “Mahzen-13” operasyonlarında 2 suç örgütü çökertildi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İzmir merkezli 3 ilde gerçekleştirilen “Mahzen-13” operasyonlarında 2 suç örgütünün çökertildiğini açıkladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından paylaşım yaparak operasyonlar hakkında bilgi verdi. Bakan Yerlikaya’nın verdiği bilgilere göre, İzmir merkezli olarak Mersin ve Van’da gerçekleştirilen “Mahzen-13” operasyonlarında elebaşılığını Tahsim Aktaş ve Murat Hanaylıoğlu’nun yaptığı 2 ayrı suç örgütü çökertildi. Operasyonlarda toplam 25 şüpheli yakalanırken 16 adet tabanca, 2 adet tam otomatik uzun namlulu silah, 10 adet tüfek, çok sayıda fişek, tüfek kartuşu ve muhtelif miktarda uyuşturucuya ise el konuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu İzmir merkezli Mersin ve Van’da düzenlenen operasyonlarda, organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, eğlence mekanlarını cebir ve tehdit kullanarak ele geçirmeye çalıştıkları, esnaflara ait işyerlerini kurşunladıkları, silahlı tehdit ile mağdur şahıslara zorla senet imzalattırdıkları, 3’üncü şahıslar adına para tahsilatı yaptıkları, silah ticareti yaptıkları, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarını işledikleri tespit edildi.
İzmir Uzman jinekologdan kadınlar için önemli uyarı: "Normal saymayın" Jinekolog Elifnur Özak, menopoz sonrası görülen vajinal kanamalara dikkat çekti. Bu dönemde görülen kanamaların genellikle iyi huylu nedenlere bağlı olduğunu belirten Uzm. Dr. Özak, “Ancak bazı kötü huylu hastalıklar ve kanserler kendilerini vajinal kanamalar ile belli edebilirler. Menopoza girildikten sonra, artık vajinal kanamalar ‘normalimiz’ olmaktan çıkar, göz ardı edilmemelidir.” diyerek kadınları uyardı. Acıbadem Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Elifnur Özak, menopozun kadınların doğal yaşam döngüsünün bir parçası olduğunu hatırlattı. Adet kanamasının kesilmesine menopoz denildiğini, tıbbi açıdan ise menopozun yumurta ve hormon üretiminin sona ermesi anlamına geldiğini vurgulayan Uzm. Dr. Özak, kadınların bu yeni dönemi için, "Kadınlarda ortalama 40’lı yaşlardan itibaren reprodüktif çağın menopozal kısımları başlar. Adetlerimiz, belirgin bir problem olmadığı sürece, bir anda kesilmez, yavaş yavaş araları açılarak gider. 2 ayda bir, 3 ayda bir, 6 ayda bir... ’Pre- menopoz’ dediğimiz bu menopoz öncesi dönemde kadınlarda “vazomotor semptom” olarak bilinen sıcak basmalarıyla, ani ve yoğun terlemelerle, ani sinirlilik haliyle, geceleri uyku problemleriyle, vajinal kurulukla sıklıkla karşılaşırız. Bunlar, vücutta azalan östrojen düzeylerinin bedenimizde oluşturduğu sonuçlardır. Premenopozal dönemdeki bu sorunların hemen hepsinin tedavisi mümkündür. Ne zaman ki bir sene hiç adet görülmez, ancak o şekilde ‘menopoza girdim’ diyebiliriz. Bu dönem de ortalama 45-55 yaşları arasına denk gelmektedir" bilgilendirmesinde bulundu. Normal kabul etmeyin, sebebini öğrenin Menopoz sonrasında vajinal kanamalar görülebildiğini, bunların pek çok kadın tarafından “normal” kabul edilip, doktor kontrolüne gerek duymadığını belirten Uzm. Dr. Özak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadınlar özellikle doğurganlık süreçlerinde, hamilelik öncesinde ve hamilelikte kadın hastalıkları ve doğum uzmanı kontrolünde olmayı önemserler. Menopoza girdikten sonra ise artık jinekologla işlerinin bittiğini düşünürler, muayenelerini ihmal ederler. Menopoza girdikten sonra kanama sorunu yaşadıklarında bunu göz ardı ederler. Oysa bu dönemdeki kanamalar masum olmayabilir. Menopoz sonrası vajinal kanamalar genellikle iyi huylu sebeplere bağlı olsalar da bazı kötü huylu hastalıklar ve kanserler kendilerini vajinal kanamalar ile belli edebilirler. Menopoz sonrası kanama durumunda, jinekolojik muayene ve bu muayene sonuçlarına bağlı olarak rahim içinden (endometriyum) örnekleme yapmak, biyopsi alarak kötü huylu bir hastalık olup olmadığını değerlendirmek gerekebilir. Endometriyum kanserleri erken dönemde kendisini kanama ile belli ettiği için, çoğu zaman bu kanamalar sayesinde erken evrelerde yakalanır ve pek çok hastada kemoterapi ihtiyacı dahi olmadan, sadece ameliyatla cerrahi olarak tedavi edilebilir. Kötü rüya görmemek için bu kanamaların nedenlerinin belirlenmesi gerekir."