EĞİTİM - 09 Eylül 2017 Cumartesi 10:59

Bayburt’ta “Okul ve Çevre Güvenliği” toplantısı

A
A
A
Bayburt’ta “Okul ve Çevre Güvenliği” toplantısı

Vali Ali Hamza Pehlivan Başkanlığında “Okul ve Çevre Güvenliği” toplantısı gerçekleştirildi.

Vali Ali Hamza Pehlivan Başkanlığında “Okul ve Çevre Güvenliği” toplantısı gerçekleştirildi.


Şair Zihni Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda eğitim öğretim faaliyetlerinin en güvenli şekilde devam ettirilmesi için alınması gereken tedbirler ele alındı.


Toplantıda konuşan Vali Ali Hamza Pehlivan 2017 - 2017 Eğitim Öğretim sezonuna iyi bir başlangıç yapmak istediklerini söyledi. Yaz tatili süresince eğitim kurumlarının eksikliklerinin tamamlanmasına yönelik ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından çalışmalar yapıldığını bildiren Vali Pehlivan, “Eğitim, öğretim sezonunun başlamasıyla birlikte bizlere düşen görev çocuklarımız,gençlerimizin, öğrencilerimizin en güvenilir, en sağlıklı ortamlarda kaliteli bir eğitim almalarını sağlamaktır.” dedi.


Eğitim sezonunun açılmasıyla birlikte Bayburt’ta 14104 öğrencinin ders başı yapacağını belirten Vali Pehlivan, “Öğrenci sayımıza baktığımızda Bayburt ilimiz açısından bu rakam ciddi bir potansiyel ifade ediyor. Bu öğrencilerimizin hepsi ailelerinin en kıymetli varlıkları ve bizlere emaneti. Onları eğitim öğretim imkanlarından en iyi şekilde faydalandırmamız gerekiyor. Eğitim ve Öğretim hizmetlerine sadece bir iş veya görev alanı olarak bakmamalıyız. Eğitim her şeyden önce vicdani bir sorumluluk, vatan, millet ve devlet meselesidir. Çünkü eğitim dediğiniz zaman aslında her şeyden bahsetmiş olursunuz. Eğitim ile ilgilendiğiniz zaman aslında her şey ile ilgilenmiş olursunuz. Zira yaşama ve insana dair her şeyin temelinde eğitim bulunmaktadır” şeklinde konuştu.


Vali Pehlivan, Bayburt’un eğitim öğretim faaliyetleri açısından güvenli bir ortama sahip olduğunu fakat bu faaliyetlerin sağlıklı ve güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna vurgu yaptı. Sözlerinin devamında 2016 yılı içerisinde Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlıkları arasında okullarda güvenli ortamın sağlanmasına, koruyucu güvenlik tedbirlerinin artırılmasına yönelik imzalanan işbirliği protokolüne atıfta bulunan Vali Pehlivan, “Bu protokol çerçevesinde artık bütün okullarımızın ‘Güvenli Eğitim Koordinasyon Görevlisi’ bulunacak. Bu görevli arkadaşımız okul müdürlerimiz başta olmak üzere, muhtarlarımız ve okul aile birlikleri ile sürekli iletişim halinde olacak ve emniyet müdürlüğümüzü,jandarma komutanlığımızı mütemadiyen bilgilendirecek."dedi.


Vali Pehlivan öğrencilerin kötü alışkanlıklardan, bağımlılık yapan maddelerden uzak tutulması için her türlü tedbirin alınacağını, okullarla ilgili oluşturulacak kurulların belirli aralıklarla değerlendirme toplantıları gerçekleştireceklerini ve bu yöntemle eğitim öğretim faaliyetlerinde muhtemel aksamaların önüne geçileceğini dile getirdi. Okulla ilgisi olmayanların okul çevrelerinde beklemelerine müsaade edilmeyeceğinin altını çizen Vali Pehlivan sözlerine şu ifadelerle devam etti: “Okullarımızın çevrelerinde bulunan gereksiz yığılmaların önüne geçeceğiz. Burada hem güvenlik birimlerimiz hem de milli eğitim ve okul müdürlüklerimiz gerekli tedbirleri alacak. Valilik oluru ile alınacak bu tedbirlere aykırı davrananlara idari yaptırımlar uygulanacak. Ayrıca okul çevrelerinde metruk yapılar varsa yıkılıp kaldırılması sağlanacak, umuma açık yerler ve parklarda denetimler sürdürülecek”


Güvenli eğitim konusunda ailelere de önemli görevler düştüğünü, çocuk ve gençlerin internette nasıl zaman geçirdiklerinin ebeveynler tarafından takip edilmesinin önemli olduğunu, Valilik bünyesindeki ilgili kurul tarafından internet kafe denetimlerinin etkin bir şekilde sürdürüleceğini, idareci,öğretmen ve velilerin öğrencilerle yakın,yapıcı ve yönlendirici iletişim içinde olmasının onların istenmeyen yollara tevessül etmesinin önüne geçebilmenin en etkili yöntemlerden biri olduğunu belirten Vali Pehlivan "Burada bir kere daha ifade etmek isterim ki eğitim meselesi bir nesil yetiştirme meselesidir. Biz bu nesilleri ne kadar sağlıklı yetiştirirsek geleceğe de o kadar güvenle bakarız. Bu bağlamda her açıdan güvenli okul, güvenli gelecek anlamına gelmektedir. Güvenli olan Bayburt İlimizde bu durumun daim olmasını temin etmek adına gereken tedbirleri alıp hassasiyetle üzerinde duracağız. Bu duygu ve düşüncelerle 2017-2018 eğitim öğretim sezonunun öğrencilerimiz,öğretmenlerimiz,velilerimiz ve tüm eğitim camiası için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor,başarılar temenni ediyorum." dedi.


Toplantı Belediye Başkanı Mete Memiş, İl Emniyet Müdürü Sezayi Er, İl Milli Eğitim Müdürü Soner Can’ın konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunması ve katılımcıların görüş ve önerilerinin alınması ve soru cevap kısmının ardından sona erdi.


Vali Ali Hamza Pehlivan başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, Belediye Başkanı Mete Memiş, Vali Yardımcısı Mutlu Almalı, İl Emniyet Müdürü Sezayi Er, İl Jandarma Komutan Vekili Jandarma Yarbay Ali İbili, Arpalı Belediye Başkanı Şadi Terzi, İl Milli Eğitim Müdürü Soner Can, İl Sağlık Müdürü İlker Hancı, İl Özel İdare Genel Sekreteri Hayrettin Koçyiğit, okul müdürleri, muhtarlar, okul aile birliği başkanları ve öğrenci velileri katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gümüşhane Baharda çıkıp yazın kayboluyorlar Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Gülaçar köyünde her yıl bahar aylarında yaşanan ilginç doğa olayında köyün her iki yamacında da aynı anda ortaya çıkan ve aynı anda kaybolan su kaynakları 2 ay boyunca görsel şölen oluşturuyor. İkisu-Şiran karayolu kenarındaki Gülaçar köyünde her bahar mevsiminde ilginç bir doğa olayı yaşanıyor. Hem köyün üst tarafında hem de Gülaçar deresinin karşısındaki yamacında her yıl bahar mevsiminde akmaya başlayan dereler yaklaşık 2 ay boyunca dağın ortasından çıkıp akmaya devam ediyor ve daha sonra kayboluyor. Hiç su akmayan bölgede birdenbire adeta dere olup şelaleye dönüşen sular için bölgede çeşitli efsaneler dilden dile dolanırken, suların karla kaplı dağlarda karların eriyip dağın içindeki mağaralara dolduktan sonra taşması sonucu aktığı değerlendiriliyor. Sosyal medyada doğada yaptığı yemek ve doğa videolarıyla bilinen Yusuf Oral ilk başlarda az olan suyun alt kısımlara doğru adeta büyük bir dereye dönüştüğünü görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Yılın aynı gününde akmaya başlayıp yaklaşık 2 ay sonra aynı gününde kuruyan sulardan sadece tek bir kaynaktan saniyede 200 litreye yakın su çıktığını aktaran Oral, gördüğü manzara karşısında “Muazzam, serinliği çok güzel, gerçekten keyfi çok güzel” ifadelerini kullandı. “Bu muhtemelen birbirine bağlı bir yeraltı havuzunun olduğunu bizlere gösteriyor” Yıllardır merak ettiği bölgenin kaynağına geldiğini ve bir saat yürüyerek şelalelere ulaştığını kaydeden Oral, “Buradaki şelale 4 noktadan çıkıyor o yüzden ismini ’4 göze’ koyuyorum. Belki bir ismi vardır onu bilmiyorum. Bu vadide yaşıyorum. Bu şelalelerin Gülaçar köyünün üzerinde bulunan bir yerde yılın aynı gününde akmaya başladığı ve aynı gün kurumaya başladığı söylenir. Burası Gülaçar’a giderken ki vadi. Vadinin sağıdan ve solundan bu sular çıkıyor ve ortada Gülaçar deresi var. Şelaleler karşılıklı yani. Aralarında yaklaşık 2 kilometre kuş uçuşu mesafe olan noktalar. Ama kot olarak hemen hemen aynı. Aynı gün aktığı söyleniyor köylüler tarafından. Biz de yıllardır aynı şeyi burada gözlemliyoruz. Bu yeraltı su sistemine bakıldığında muhtemelen birbirine bağlı bir yeraltı havuzunun olduğunu bizlere gösteriyor. Gerçekten görülmeye değer bir yer. Özellikle suyun çıktığı bu nokta insanın ruhunu dinlendiriyor. Gerçekten çok mutluluk verici, çok keyifli” dedi.
İstanbul Kolay morarma hemofili habercisi olabilir Hemofilinin ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Hemofili kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliğidir. Kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızıntı şeklinde uzun süren kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir” dedi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Işık Odaman Al, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Işık Odaman Al, hemofilinin kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliği olduğunu belirterek “Hemofili A ve hemofili B olarak iki tipi vardır. Hemofili A’da eksik olan, faktör VIII’dir. Tüm hemofili hastalarının yüzde 85’ini oluşturur. Hemofili B’de ise faktör IX eksikliği mevcuttur ve hastaların yüzde 15’ini oluşturur. Hemofili kalıtsal (doğumsal) bir hastalıktır. X’e bağlı çekinik olarak kalıtılır. Yani kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Öte yandan sonradan kazanılmış mutasyonlar da hemofili hastalığına neden olabilmektedir. Toplumdaki sıklığı hemofili A için 5 bin erkek çocukta 1 iken hemofili B için 30 bin erkek çocukta 1’dir” şeklinde konuştu. Sünnet sonrası uzayan kanamaya dikkat Hemofili A ve B’de klinik bulguların benzer olduğuna işaret eden Doç. Dr. Işık Odaman Al, şöyle devam etti: “Eklem ve kas içi kanamalar en sık görülen bulgulardır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Hastalık faktör düzeyinin kandaki seviyesine göre ağır (faktör düzeyi < yüzde 1), orta (yüzde 1-5) ve hafif (yüzde 5-40) olarak sınıflandırılır. Klinik bulgular ise hastanın yaşına, faktör düzeyine göre değişir. Ağır hemofilide bulgular daha ciddi olup yenidoğan döneminde ve erken çocukluk döneminde ortaya çıkar. Hastalar emeklemeye ve yürümeye başlama döneminde eklem içi kanamalar ile başvurur. Hafif hemofilide ise bulgular daha ileri yaşlarda, ağır bir travma ya da cerrahi işlem sonrası kanama şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın tanısı şüphelenilen kişilerde kan faktör seviyesine bakılarak konulur. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızma şeklinde uzun süren kanama, sünnet sonrası beklenmedik kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir. Tanı konulmasında aile öyküsü mutlaka sorgulanmalıdır. Erken tanı konulması özellikle ağır hemofili hastalarında hayat kurtarıcıdır.” Ciddi kanama olmadan koruyucu tedavi şart Doç. Dr. Işık Odaman Al, tedavinin esasını eksik olan faktörlerin yerine konulması olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Günümüzde plazma kaynaklı ve rekombinant olarak üretilen faktör konsantreleri mevcuttur. Ağır hemofili hastalarında ciddi kanamalar gelişmeden koruyucu tedaviye başlanmalıdır. Koruyucu tedavi hemofilinin tipine, hastanın kilosuna, kanama sıklığına ve şiddetine ve faktör düzeyine göre bireyselleştirilir. Genellikle haftada 1 olarak başlanıp, haftada 3’e kadar arttırılır. Bu tedavide amaç hastanın kan faktör seviyesini yüzde 1’in üzerinde tutmak ve ciddi kanamaların önüne geçmektir. Diğer tedavi şekli ise ‘kanadıkça’ olarak isimlendirilen hastanın kanaması olması durumunda uygulanan faktör yerine koyma tedavisidir. Faktör konsantreleri hastalara damar içi infüzyon yolu ile uygulanmaktadır. Hemofili ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. Bu süreçte hasta ve ailesinin bilgilendirilmesi ve tedaviye uyumu çok önemlidir. Hastalar hematoloji, fizik tedavi, ortopedi hekimi, fizyoterapist, psikolog gibi bir çok disiplinden profesyonel uzmanlarca takip edilmelidir. Hastalar hastalığın ismi, ağırlık derecesi, kullandığı faktör konsantresi, takip eden merkez ve hekimin bilgilerini içeren kimlik kartları taşımalıdır. Tedavide amaç hayatı tehdit eden, ani gelişen kas içi, beyin içi kanamaların önüne geçmek olduğu kadar, uzun vadede hastaların bebeklikten, erken çocukluk, okul dönemi, ergenlik ve erişkin dönemlerine geçişte karşılaşabileceği kronik sorunları da tespit edip çözmektir. Tekrarlayan eklem içi kanamalar kısa ve uzun vadede hastaların hayat kalitesini önemli düzeyde etkilemektedir.” Uzun dönemde sakatlığa ve psikolojik sorunlara yol açabilir Tekrarlayan kanamalarda uzun dönemde sakatlığa yol açabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Tekrarlayan kanamalar sonucu eklem içinde inflamasyon (yangı) oluşmakta ve kısa dönemde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığına; uzun dönemde ise eklem hareket yeteneğinin kaybına yani sakatlığa neden olmaktadır. Bu tür sakatlıklar ise hastalarda fiziksel aktivitede azalmaya ve osteoporoz, obezite, sosyolojik ve psikolojik sorunlara da neden olur. Fiziksel aktivite her yaş grubunda oldukça önemlidir ve desteklenmelidir. Böylece sinir ve kas gelişimi desteklenir ve eklem hareket açıklığı artar. En çok önerilen sportif aktiviteler yürüyüş ve yüzmedir. Erken çocukluk döneminde hastaların aşıları aşı takvimine uygun olarak yapılır. Ancak kas içi yerine cilt altı uygulama tercih edilmelidir. Eğer kas içi uygulama zorunlu ise koruyucu olarak uygulanan faktör tedavisi ile aynı güne denk getirilmeli ve aşı sonrası aşı uygulanan bölgeye baskı uygulanmalıdır. Okul dönemindeki hastalar için ise okul yönetimi ve öğretmenleri hastalığın tedavisi ve acil durumlar hakkında bilgilendirilmelidir. Aile ve öğretmen iş birliği içinde olmalı ve çocuk bu dönemde psikososyal olarak desteklenmelidir. Ergenlik dönemi ise tedaviye uyumun en çok bozulduğu dönemdir. Hastalar kronik sürecin vermiş olduğu bıkkınlık, kanama ataklarının eskisi kadar sık olmaması, bağımsız olma arzusu gibi nedenler ile tedavilerini aksatabilmektedir. Son yıllarda klasik faktör uygulamalarının yanı sıra uzun yarı ömürlü faktörler, faktör VIII’ e benzer etki gösteren bisipesifik antikor (Emicizumab) ve faktör dışı tedaviler geliştirilmiştir. Emicizumab henüz ülkemizde kullanım onayı almamıştır. Gen tedavisi çalışmaları ise devam etmektedir” değerlendirmesi yaptı.
Mersin Mersin’in ilk kadın muhtarları mazbatalarını alıp göreve başladı Mersin’in Mut ilçesinde iki kadın muhtar adayı ilk defa seçimleri kazanarak muhtar seçildi ve mazbatalarını alıp göreve başladı. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde muhtar adayı olan Fatma Ayan (59), 120 oydan 63’ünü alarak erkek rakibini geride bırakıp Tuğrul Mahallesi’ne muhtar seçildi. Fatma Dorla ise (49) erkek muhtar adayı karşısında 244 oyun 125’ini alarak Çömelek Mahallesi’nde muhtar seçildi. Muhtar seçildiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Tuğrul Mahalle Muhtarı Fatma Ayan, “İlk defa Mut ilçemizde 2 kadın aday muhtar olarak seçildik. Atatürk’ün biz kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkından yola çıkarak biz de aday olduk. Mut’a bir kadın eli değsin istedik ve çalışmalarımız sonucunda gece gündüz çalışarak bu hedefimize ulaştık. Mahallemizi bir üst seviyeye getirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğiz” dedi. Çömelek Mahalle Muhtarı seçilen Fatma Dorla ise, “Önceki seçimde adaylığımı koymuştum. Bir kadın olarak köye kadın eli değmesini istiyordum önceki seçimde kaybettim. 6 adayın içinde ikinci sıraya yerleştim. Benim için avantaj olacağını düşündüm. İkinci sıraya gelmek benim için büyük bir başarıydı. Tekrarını denemek istedim tekrarında da 31 Mart 2024 tarihinde bir seçime girdik. Karşımdaki rakibim eski muhtardı. Bir tane aday vardı eski muhtar. 119 oy o aldı 125 oy ben aldım. Ben birinci geldim. Köyüm için en iyi hizmeti güzel bir şekilde yapacağıma eminim kendime güveniyorum. İstiyorum ki her yerde bir kadının eli değsin istiyorum. Çömelek için de benim elim inşallah uğurlu gelecek her şey güzel olacak” diye konuştu. Çömelek Mahallesi’nin eksiklerine değinen Dorla, “Yollarda şu anda gerçekten ciddi anlamda sıkıntı var. Sularımız yazın yetersiz. Ulaşımımız yok. Gögden yaylasının yolu şu anda çok berbat durumda oranın asfalt yapılması için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz inşallah. Daha çok sorunlar var ama ileriye dönük yavaş yavaş tek tek inşallah bunları çözeceğime eminim bir kadın olarak” diyerek sözlerini bitirdi.