SAĞLIK - 14 Eylül 2017 Perşembe 13:11

Okul öncesi muayene ve test uyarısı

A
A
A
Okul öncesi muayene ve test uyarısı

Biyokimya Uzmanı Dr.

Biyokimya Uzmanı Dr. Servet Külahçıoğlu, sağlam çocuk takiplerinden birinin mutlaka okul öncesi dönemde yapılması gerektiğini belirterek, “Okul öncesi sağlam çocuk takibinde çocuklar ayrıntılı bir fizik muayene ile değerlendirilmeli boy, kilo ve tansiyon ölçümleri yapılmalıdır” dedi.


Memorial Diyarbakır Hastanesi Biyokimya Bölümü’nden Uzman Dr. Servet Külahçıoğlu, sağlam çocuk takiplerine ilişkin bilgi verdi. Çocuklara yönelik sağlam çocuk takiplerinin, büyüme ve gelişmenin izlenmesi, mevcut ya da oluşabilecek hastalıkların önceden tespit edilmesi için son derece önemli olduğunu belirten Külahçıoğlu, sağlam çocuk takiplerinden birinin mutlaka okul öncesi dönemde yapılması gerektiğine işaret etti. Okul öncesi sağlam çocuk takibinde çocukların ayrıntılı bir fizik muayene ile değerlendirilmesi, boy, kilo ve tansiyon ölçümlerinin yapılması gerektiğini vurgulayan Külahçıoğlu, “Bazen sadece muayene bile olabilecek birçok hastalık hakkında bize ipucu verebilir. Yine bu takiplerin bir parçası olan laboratuvar testleri ile gelişebilecek çeşitli hastalıklar, sakatlıklar, büyüme-gelişme geriliği, erken puberte gibi durumlar erkenden tespit edilebilir ve gerekli önlemler alınabilir” dedi.



“Kansızlık ve demir eksikliği kötü etkileyebilir”


Okul öncesi dönemde yapılması gereken laboratuvar testlerine ilişkin bilgi veren Külahçıoğlu, şunları kaydetti:


“Tam kan tahlili ve kan demir düzeyi ölçümü yapılmalı. Kansızlık veya demir eksikliği için tam kan tahlili ve kan demir düzeyi ölçümü yapılmalıdır. Kansızlık saptanırsa ileri tetkikler gerekebilir. Bu tetkikleri her yıl okul öncesi dönemde tekrarlamakta fayda vardır. Çünkü kansızlık veya demir eksikliği çocukta halsizlik, dikkat eksikliği ve algılama bozukluna neden olarak okul başarısını ve yaşantısını kötü yönde etkileyebilir. Ayrıca yapılacak bir tam kan tahlili, enfeksiyon, lösemi gibi birçok önemli hastalık için de uyarıcı olabilir. Okul öncesi dönemde var olabilecek bir idrar yolu enfeksiyonunu veya diyabet gibi metabolik bir olayı saptamak için mutlaka tam idrar tahlili ile idrar biyokimsayal ve mikrobiyolojik olarak analiz edilmesi gerekir. Eğer İdrar yolu enfeksiyonu saptanırsa ileri tetkik olarak idrar kültürü yapılır. Saptanan idrar yolu enfeksiyonu ve etkeni tedavi edilir, böylelikle böbreklerde oluşabilecek ileri bozukluklar önlenmiş olur.



“Parazitler okul yaşantısını olumsuz etkiler”


Diğer testlere ilişkin de bilgi veren Külahçıoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:


“Koroner kalp hastalığı olan çocuklarda 2 yaşından sonra yılda 1 kez, aile öyküsü olmayan çocuklarda ise okul öncesi dönemde kolesterol ve lipid düzeylerine mutlaka bakılmalıdır. Total kolesterol 200 mg/dl üzerinde ise ileri tetkikler yapılarak çocuk takibe alınmalı ve diyeti, aktivitesi, hayat tarzı düzenlenmelidir. Düzenlenen diyetin korunması içinde okul yönetiminden yardım istenmelidir. Okul öncesi dönemde, yenidoğan döneminde hepatit aşısı yapılmış olsa bile HBsAg ve Anti HBs tahlilleri yapılarak bağışıklık ve aşılama durumu kontrol edilmelidir. Sonuca göre aşı tekrarı gerekebilir. Okul öncesi dönemde dışkıda parazit araması da mutlaka yapılacak testlerden biridir. Parazitler çocuklarda halsizlik, dikkatsizlik, iştahsızlık ve kansızlığa neden olarak okul başarısını ve okul yaşantısını olumsuz etkileyebilir. Aşırı kilolu çocuklarda şeker hastalığı açısından kan şeker düzeyleri ölçülmelidir. Tiroid bezinin normalden az ya da çok çalıştığı durumlarda çocuklarda değişik belirtiler oluşur ve çocuğun okul başarısı etkilenir, hayatı zorlaşır. Bu nedenle okul öncesi dönemde tiroid hormon düzeyleri ölçülerek tiroid bezinin normal çalışıp çalışmadığı tespit edilmeli ve gerektiğinde düzenleyici tedaviler başlanmalıdır. Büyüme geriliği ya da erken ergenlik belirtileri olan çocuklarda büyümeyi ve ergenliği etkileyebilecek hormon düzeyleri ölçülmelidir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde ve sanayi bölgelerinde yaşayan çocuklarda kan kurşun seviyesi ölçülmelidir. Muayene ve laboratuvar testleri dışında çocuklar okula başlamadan önce bir göz muayenesinden geçmeli ve bebeklikte yapılan işitme testi tekrar edilmelidir. Tüm bunları yaparak çocuğunuzun yoğun geçecek bir eğitim-öğretim dönemine sağlıklı bir şekilde başlamasını sağlamış olacaksınız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Altınova Belediyesi Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde fide dikim zamanı Yalova’nın Altınova ilçesinde bulunan ve 240 çeşit şifalı bitkiye ev sahipliği yapan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’ne baharın gelmesiyle birlikte fide dikimi işlemleri başladı. 2020 yılında kurulan ve Altınova Belediyesi tarafından işletilen Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde 40 dönüm alanın 28 dönümünde şifalı bitkilerin üretimleri gerçekleştiriliyor. Yetiştirilen şifalı bitkilerin halka satışlarının da yapıldığı bahçeye, ziyaretçilerin ilgisi her geçen gün artıyor. Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova Şubesi ile iş birliği yapılan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’yle ilgili bilgi veren Müdür Mustafa Sarıgül, bahçede ağaç, sarılıcı, sürünücü bitki gruplarının yer aldığını dile getirdi. Sarıgül, bahçede kekik, lavanta gibi mutfakta kullanabilen bitkileri yetiştirip vatandaşların satışına sunduklarını belirtti. Bahçede bulunan salonda üniversitelerle ortaklaşa halk ve çiftçileri bilinçlendirmek üzere konferanslar düzenlediklerini de kaydeden Sarıgül, “Kendi fidemizi yetiştirebileceğimiz üretim seramızı yaptık. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’yla ortak bir proje. Mürver bitkisi, kudret narı ve tıbbı nane dediğimiz bitkilerden aşamalı olarak çalışmalar yaptık. Tamamen insan sağlığına faydalı olabilecek çalışmalar yapıyoruz. Tabi bunu eczacılık ve tıp fakülteleri hocaları ile beraber yapıyoruz. Yurt dışından getirmiş olduğumuz, adapte etmiş olduğumuz, özel bitkilerimiz var. Şizandra üzümü dediğimiz, hamamelis cadı fındığı dediğimiz, çikolata sarmaşığı dediğimiz çok ilginç bitkiler de var burada. Alanımızda şeker otu steviayı zaten artış çok yaygınlaşmaya başladı. Vatandaşlarımızı bilinçlendirip özelikle diyabet hastası vatandaşlarımızı bunu kullanmaya yönlendiriyoruz. Tamamen sağlıklı, organik bitkiler bunlar” dedi. Sarıgül, bahçede baharla birlikte fide dikimi yaptıklarını anlatan bu yıl 25 bin civarında fide üretimi yaptıklarını ve bunları üniversitelerle de paylaşacaklarını kaydetti. Altınova Belediye Başkanı Yasemin Fazlaca ise ilçeye ve Yalova’ya değer katan mekanlardan olan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nin Türkiye’de örnek bahçelerden birisi olduğunu ifade etti. Yıl boyunca çok sayıda kişinin ziyaret ettiği bahçenin ilgi odağı olduğunu söyleyen Fazlaca, vatandaşları da bu alanı gezmeye davet etti.
Zonguldak ZBEÜ’de 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu başladı Zonguldak’ta ilki gerçekleştirilen Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu’nda iletişimin önemine vurgu yapıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesince farklı disiplinleri iletişim zemininde buluşturmayı amaçlayan 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu, Farabi Kampüsü İlahiyat Fakültesi Binası Doç. Dr. Ali Aslan Konferans Salonu’nda başladı. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu sempozyumun açılış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Tuğba Akdal yaptı. Akdal, sempozyumun düzenlenmesinde katkı sağlayanlara teşekkür etti. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Vekili Profesör Dr. Hamza Çeştepe fakültelerinin öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirdiğine vurgu yaptı. Çeştepe, “Planlama ve uygulama ölçütlerinin yerel, ulusal ve ulus ötesi ihtiyaçlar ve gelişmeler perspektifinde belirleyen ve söz konusu ölçütleri kesinlikle tutarlılık ilkeleriyle uygulamaya konan fakültemiz gerek altyapı çalışmalarını gerekse öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirmektedir. Fakültemizin düzenlediği Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu ile sizlerle buluşmanın ve paylaşmanın onur ve mutluluğunu yaşamaktayız” dedi. İletişimin paylaşmak, öğrenmek, sosyalleşmek gibi birçok konuda var olmanın anahtarı olduğunu belirten Çeştepe, “Hayati nitelik taşıyan ve bu yönüyle yaşamın vazgeçilmez bir gereği olarak açıkladığımız iletişim, paylaşmanın, öğrenmenin, sosyalleşmenin, keşfetmenin kendimizi ve başkalarını tanımanın, kısacası var olmanın anahtarıdır. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde en ufak bir konuda dahil bir sorun ve çatışma varsa nedeni en temelde iletişime dayanmakta ve çözüm yolu da dolayısıyla iletişimden geçmektedir” ifadelerine yer verdi. Çeştepe, iletişimin multidisipliner bir alan haline geldiğini ve iletişime dair çalışmaların hız kazandığını da sözlerine ekledi. ZBEÜ Rektörü Profesör Dr. İsmail Hakkı Özölçer, iletişim kavramının insanlık tarihiyle yaşıt olduğuna dikkat çekti. Özölçer, “Mühendislik ve çevre ile ilgili olduğu kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri de önceliğine alan güzide üniversitemizde ve emeğin başkenti Zonguldak‘ta böylesi bir etkinlikle sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. Nitekim genel anlamda iletişim kavramının ve iletişim fakültelerinde verilen eğitimin en belirgin özelliklerinden biri disiplinler arası bir yapıya sahip olmasıdır. Dolayısıyla iletişimin çok yönlülüğünü temel alan söz konusu bu sempozyumda farklı disiplinlerin iletişim şemsiyesi altında tanık olmalı, ulusal ve uluslararası düzeyde birbirinden değerli davetli konuşmacıları ağırlamanın gururu ve mutluluğunu yaşamaktayız. İnsanlık tarihiyle yaşıt olan iletişim kavramı uygarlıkların oluşmasında ve bilginin nesiller boyunca aktarılmasında şüphesiz ki en önemli araçtır” dedi. İletişimin bireylere sosyal kişilik kazandırılmasının yanı sıra bilginin ve kültürün aktarılmasına, ihtiyaçların giderilmesinden toplum düzeninin devamlılığına pek çok işi yerine getirdiğini ifade eden Özölçer, “Özellikle son yıllarda ekonomi, eğitim, sağlık, teknoloji gibi alanlarda yaşanan toplumsal gelişmeler ve küresel etkiler meydana getiren deneyimler, iletişim ve iletişim çalışmalarının önemini daha da belirgin hale getirmiştir. Yine bununla birlikte 21. Yüzyılda yaşanan dijital dönüşümler bir yandan iletişim eğitiminde ciddi değişimler gerektirmekteyken diğer yandan da iletişim alanında faaliyet gösteren tarafların bu dönüşümün gereklerini en iyi şekilde anlamasını ve uygulamalarına yansıtmasını zorunlu kılmaktadır” diye konuştu. Sempozyum; açılış konuşmalarının ardından Profesör Dr. Nurettin Güz, Profesör Dr. Mine Demirtaş ve Doçent Dr. Nozima Muratova’nın katıldığı ilk oturumla başladı. Toplamda 16 oturumun gerçekleştirileceği sempozyum, 26 Nisan’da sona erecek.