GENEL - 13 Temmuz 2018 Cuma 17:56

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü

A
A
A
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü

Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla panel düzenlendi.

Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla panel düzenlendi.


BEÜ Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen program saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Açılış konuşmasını yapan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çufalı, “15 Temmuz şehitlerimiz dahil olmak üzere bu ülke için özgürlük için şehit düşmüş tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. 2016’da 15 Temmuz’da Türkiye için çok önemli olaylar oldu. Birçok şeyin de başlangıcı oldu. Siyaset bilimci, siyasi tarihçi olarak yıllarca anlattığımız bazı şeyler vardı. Hepinizin bildiği bir gelenek oluşmuştu. Türkiye’de darbe olduğu ve aralarda da birçok darbe teşebbüsü ve planları olur. Biz bu olayları anlatır, analiz ederken ve halkımızın buna karşı tepkisi nasıl oluyor bunları anlatırken birkaç şey söylüyordum. Bunlardan birisi de ‘Türkiye’de 10 yılda bir darbe teşebbüsü olur, darbe olur. Büyük bir çoğunluğu başarılı ve askeri darbe olur. Ama bu darbeye karşı bizim milletimiz doğrudan hemen tepki vermez. Bekler. Aradan bir süre geçer. Tekrar sivil hayata dönüldüğünde darbecilere öyle bir ders verir ki öyle bir sonucu ne darbeciler ne de kamuoyu bekliyordu.’ Darbeler ülkeyi 10 yıl 20 yıl geriye götürüyor şeklinde anlatıyorduk. Fakat 15 Temmuz’da bu değişti. Türk siyasal hayatının özelliklerinden birisi de bizde siyasal hareketler lidere bağlıdır. Olağanüstü dönemlerde lider çıkarır diyorduk. Batı’da olduğu gibi 2 dönemde bir veya her dönem lider değişir o ülke yine eskisi gibi devam eder değil de bize has liderle devam eder diyorduk. 15 Temmuz gecesi bir şeyler olmaya başladı. O sırada ne yazık ki ben Türkiye’de değildim. Görevli olarak İsviçre’de bulunuyorduk. Haberini hemen alamadım. TÜBİTAK’ta görevli arkadaşımız Ahmet Özyol’un şehit düştüğü haberini aldık. Kendisi bizim arkadaşımız. Allah rahmet eylesin. Bu bize öyle bir ders oldu ki bizim o anlattıklarımızı silip süpürdü” ifadelerine yer verdi.



“Bütün tarihimiz boyunca en tehlikeli olanı FETÖ denen sapığın ABD’nin uşaklığını yapmasıdır”


Zonguldak Valisi Ahmet Çınar ise, FETÖ’nün ABD’nin uşaklığını yaptığına dikkat çekerek, “Sonra da gariban Anadolu çocuklarını terörist olarak büyütmesinden kaynaklı olarak yaşadık. Dünyanın insafı yok. Uluslararası hukuk, evrensel hukuk değerleri uluslararası ilişkilerdeki temel medeni, diplomatik, hukuksal veriler değerler hiçbir şey yok. İşkenceci, insan hakları kavramlarını artık duyamıyoruz. Çünkü artık maske düştü. Büyük devletler bir olmuşlar mazlumlara saldırıya geçmişler. Petrol, altın gibi Müslümanların yaşadığı yerlere saldırıyor. Büyük bir sıkıntı dünyada aldı götürüyor. Neredeyse zulmü, katilleri kanıksar duruma geldik. Geleceğin en büyük aktörü çok nettir artık Türkiye’dir. Bu oyun bozuluyor, bozulacak. Türk cumhuriyetleri, İslam ülkeleri artık Türkiye’yi lider bir devlet olarak hayaline, hedefine koymuş dua edip bekliyorlar. Emperyalistler aşağılık adamlar, plan programlarını A, B, C ve Z’ye kadar planlarını hazırlıyorlar. Fakat artık o iş bitti. Tarihin en kritik, kırılma noktasını Türkiye yaşanıyor. Artık eşik aşıldı, ben buna yürekten inanıyorum. Uzun yıllar çok fena sömürüldük. Mustafa Kemal Atatürk’ün milli ve dik duruşu Atatürk’ün ölümüyle bitti. Şimdi yeniden kendi kimliğimize aslımıza ve asaletimize dönüyoruz. Allah’ın izniyle bundan sonra büyük adımlarla devleşerek yürümemize devam ediyoruz” diye konuştu.



“15 Temmuz çok büyük bir destandır”


Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kudret Bülbül ise 15 Temmuz’un bir destan olduğuna vurgu yaptı. Bülbül, “O günü anlatırken bir kez daha çok yakından hissediyorum. On binlerce insan bir tek bomba bırakılsa belki hiçbirimiz kalmayacağız. Ama bir tek Allah’ın kulu kenara çekilip kaçmaz mı korkmaz mı? Allah o gün herkesin gönlünden korkuyu aldı. Bu açık ve net bir şekilde tarihtir. Çok büyük bir destandır. Ordumuzun içerisindeki hainler nasıl değişip dönüşmüşler, nasıl yeni bir şekle bürünmüşler ki tarihte başka örneği olmayacak şekilde kendi milletinin üzerine yürüdüler. Tankıyla, topuyla kendi meclisi bombalanan ülke konumuna düşürüldü Türkiye. Bize kendilerinin inandığı bir dünya hegemonyası oluşturmak. O yüzden liderlerine ’kainat imamı’ diyorlar. O yüzden uluslararası duruşmalarda altını tekrar tekrar çizelim FETÖ sadece Türkiye için tehlike değildir. Türkiye devletiyle toplumuyla bu mekanizmayı artık çözmüştür” dedi.



“Bizim kutsallarımızı aldılar, güzelce kendileri işlediler ve yine bize karşı kullandılar”


Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Fahrettin Poyraz ise İslam coğrafyasının zaaflarından yararlanılarak bu zaafların projeler ile hazırlanılıp yeniden İslam coğrafyasının karşısına çıkartıldığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı:


“Bugün olan bir şey özellikle de sosyal bir olaysa toplumda kimi ilgilendiriyorsa bir kere sebebi dün değildir. Daha önceki aylar yıllar belki birkaç yüzyıl da geçmişi vardır. Bir kere bunu görmemiz lazım. 15 Temmuz’u anlamak için de işte bu birkaç onlarca yılın da öncesine inmemiz lazım. Bana kalırsa işin temel yanlışlığı bizim Türk modernleşmesi dediğimiz ve pek çok yazarın çizerin, akademisyenin farklı boyutuyla incelediği bu Türk modernleşmesinin Türkiye’deki anlaşılmasından ve uygulanmasından kaynaklanan temel problem var. Bunun için de pozitivist kültürün de bu modernleşme sürecine nasıl etki ettiğini incelememiz gerekiyor. Bu cemaat yapılanması dediğimiz şey gökten zembille inmiyor. Bunun bir hayat bulması için bir yerden destek alması lazım. Cemaat yapılanmasının desteklenmesi konusunda iki temel desteğe ihtiyacı var. Ya her ikisinden birinin desteğini ya da her ikisinin desteğini almak zorunda. Ya bizzat devlet tüzel kişiliği tarafından veya dışarıdaki devletler tarafından desteklenmesi lazım oluştururken ve sonrasında, devlet yasaklasa bile millet tarafından destek görmesi lazım. Veya hem devlet tarafından hem de millet tarafından destek görürse alır başını gider. Biz kendi coğrafyamızda böyle bir süreç yaşadık. Türkiye öyle bir coğrafyada bulunuyor ki bu coğrafyada zaten ’Türkiye Türklere bırakılacak kadar önemsiz bir ülke değil.’ Mutlaka müdahale edilmesi, kontrol edilmesi gereken bir yer. Her türlü yöntemin kullanılarak kontrol edilmesi gerekiyor. Bunlar bu coğrafyayı sadece Türkiye değil tüm İslam coğrafyasını yüzyıllarca araştırmalara tabi tuttular. Geldiler; burada bizim gibi oldular. Bizden biri olarak onlarca yıl yaşadılar. ‘Görevim bitti’ dediler. Adam Londra’da, raporları yazdı. Sonra biz onu ‘Bir casusun hayat hikayesi’ diye gidip de Anadolu veya Ortadoğu’da ne yaptığını onlarca yıl yüzlerce yıl sonra adamın hayatının anılarını okuyarak anlıyoruz. Ama bunlar bunu yüzyıllarca yıl yaptılar. Ve bizim zaaflarımızı kullandılar. Bizim İslam toplumlarının ortak kültürel yapılarının oluşturduğu zaafları kullandılar. Bu noktalarda bir takım ortak kontrol mekanizmaları geliştirmeye çalıştılar. Siz bir ülkeyi işgal edebilirsiniz. Askerinizi gönderebilirsiniz, ordunuzla askerlerinizle işgal edebilirsiniz. Ama daha kolayı varken ne diye ben külfete katlanayım ki. Benim askerim olup da benim askerim olduğunun farkında olmayan benim casusum olup da casusum olduğunun farkında olmayan yapılan da oluşturma imkanı varsa ki var yaptılar bunu. Genel anlamda bu coğrafyanın bu zaaf noktalarını aldılar çalıştılar proje haline döktüler ve bizim karşımıza çıkarttılar. Bir başka örnek, Kesnizani tarikatı diye bir tarikat var. Devletin içerisine çöreklenmiş, Saddam’ın eşi dahil. Irak silahlı kuvvetleri genelkurmay başkanı dahil, ordunun önde gelenleri dahil hepsi bu tarikatın üyesi. Tarikat lideri bir talimat verdi, ABD askerlerine direnmenin haram olduğunu söyledi, herkes silahları döndürdü. Hani hatırlıyorsunuz değil mi birisi (Fetullah Gülen) açıklama yaptı ‘Bu haçlılar iyidir. Onlar ülkeleri işgal ettikleri zaman sizin karınıza kızınıza sarkmazlar’ dedi. Aynı mantık. Ve Irak’ta neredeyse hemen hemen hiçbir mermi atılmadan Irak işgal ediliyor. Bizim kutsallarımızı aldılar, güzelce kendileri işlediler ve yine bize karşı kullandılar.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Ayhan Bora Kaplan davasında ara karar açıklandı Suç örgütü lideri olduğu ileri sürülen Ayhan Bora Kaplan ile suç örgütü şüphelisi 28’i tutuklu 61 sanığın yargılandığı davada ara karar açıklandı. Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Ayhan Bora Kaplan’ın içerisinde bulunduğu 28’i tutuklu 61 sanığın yargılanmasına Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları yer aldı. Mahkeme başkanı duruşmanın sanık savunmalarıyla devam edeceğini ve ardından dosyayı ara karar bağlayacaklarını açıkladı. Hakkında bulunan suçlamaları kabul etmeyen tutuklu sanık Mustafa Koç, operasyonların yapıldığı tarihte kendi rızasıyla teslim olduğunu ifade etti. “Bora Kaplan’ı medyadan tanıyorum” 2018 yılında “Süvari Kahvesi” adlı mekanda bar sorumlusu olarak çalışmaya başladığını anlatan sanık Koç, “Fethi Koyuncu isimli kişi bizim mekanımızda vale eksiği olduğu zaman sadece vale gönderirdi, oradan tanıyorum. Ayrıca Bora Kaplan adlı kişiyi tanımıyorum, sadece medyadan biliyorum. Kaplan’la sadece nezarethane ve duruşma salonunda yan yana geldim. Herhangi bir örgüte üye olmak veya faaliyette bulunmak gibi bir girişimim olmamıştır. Gereğini size bırakıyorum” diye konuştu. “Bora Kaplan’dan suç teşkil edecek emir almadım” Suç örgütüne üye olmadığını iddia eden tutuklu sanık Mümin Ali Beldek, “Suç örgütüne üye değilim. 15 yıldır gece alemin de çalışmaktayım. Bu sebepten dolayı mekana gelen müşterilerle illaki samimi olmuşumdur. Bora Kaplan ile de bu şekilde tanıştım. Filistin Caddesi’nde boş bir dükkan vardı. Bora Kaplan’la konuşup burayı “Makyaj” adında gece kulübü yapalım dedik, kendisi de olumlu yaklaştı. 8 senedir de İzmir Çeşme’de çalışıyorum. Bora Kaplan’dan suç teşkil edecek bir emir almadım” ifadelerine yer verdi. "Dişleri sökülmüş bir şahısla konuşsam muhakkak hatırlarım” Çankaya İlçe Emniyet Müdürü tutuksuz sanık Necdet A.Ç., Organize Şube Ekipleri tarafından gözaltına alındığında konuyla ilgili hiçbir şey hatırlamadığını söyledi. Konunun anlatılması üzerine hatırladığını iddia eden Necdet A.Ç., "Olay günü, komiserlerden birisi gelip bana bir şahsın geldiğini, şahsın dayak yediğini ve hürriyetinden yoksun bırakıldığını ancak çelişkili ifadeler verdiğini söyledi. Bu konuyla ilgili Gasp Büroya ulaşamadıklarını söyledi. Gasp Büro amirini aradım, kendisine durumu söylediğimde, ‘Konuyu ben zaten biliyorum. Siz şahsı gönderin, bende iki güne Esat karakoluna gönderiyorum’ dedi. Şahsı Esat karakoluna gönderdik. Bir gün sonraysa konuyla ilgili ne olduğunu merak ettiğim için komiserlerden bir tanesiyle görüştüm. Komiser bana, ‘Şahıs susma hakkını kullanmak istedi’ dedi. Ben de nasıl böyle bir şey olabilir diye tekrar şahsa ulaşmaya çalışalım dedim. Şahısla konuştuğumu hatırlamıyorum. Çünkü karşımda böyle eziyet görmüş iki gün hürriyetinden yoksun bırakılmış vahşice dişleri sökülmüş bir şahısla konuşsam muhakkak hatırlarım” diyerek savunmasını noktaladı. "Benim arabama bomba atsanız dahi işlemez" Mahkeme başkanının, Bora Kaplan’a ‘Esenboğa Havalimanında yakalandığı beyaz renkli SUV aracın neden zıhlıydı?’ sorusuna sanık Kaplan, “Biz ticaret yapıyoruz, para taşıyoruz. Duyuyoruz haberlerde. Adamı çevirmişler onu gasp etmişler, öldürmüşler. Bizim çalışanlarımızın başına da böyle bir iş gelmesin diye bankadan para çekilirken de bu aracı kullanıyorduk. Zırhlı araç olduğu için dışarıdan saldırı olmaz. Ayrıca benim silaha ihtiyacım yoktur. Neden? Benim arabama bomba atsanız dahi işlemez. Suç işlemek amaçlı değil bu araç. Tamamen kendimi savunma amaçlı” dedi. Sanık beyanlarının ardından ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına, tutuksuz sanıkların adli kontrol tedbirlerimin devamına hükmetti. Duruşma, 22 Nisan Pazartesi gününe ertelendi.
İzmir İzmir Kitap Fuarı Kültürpark’ta başladı İzkitapfest-İzmir Kitap Fuarının açılışı Kültürpark’ta gerçekleştirilirken, 350’ye yakın yayınevi, 50’ye yakın sahaf ile onlarca kurum geleneksel fuarda yerini aldı. İzmir Kitap Fuarı, 19-28 Nisan tarihlerinde 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilecek. İzkitapfest - İzmir Kitap Fuarı, Kültürpark’ta kapılarını açtı. 350’ye yakın yayınevi, 50’ye yakın sahaf ile onlarca kurumun katıldığı İzkitapfest; Lozan’dan 26 Ağustos’a, Kaskatlı Havuz’dan Basmane’ye ve Atatürk Açıkhava Tiyatrosuna kadar Kültürpark’ın tüm alanlarına yayılarak doğayla iç içe bir edebiyat buluşmasına ev sahipliği yapıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde, İZFAŞ tarafından düzenlenen kitap fuarı, 19-28 Nisan tarihlerinde 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilecek. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da, bu yıl Kültürpark’ın dört bir yanındaki açık alanlarda düzenlenen İzkitapfest - İzmir Kitap Fuarının açılışını yaptı. Kültürpark Lozan Kapısının iç bölümünde yapılan açılışta Başkan Tugay, yazar Ahmet Ümit ve CHP Zonguldak ve İzmir eski Milletvekili Kemal Anadol’a plaket takdim etti. Fuara İzmirlileri davet eden Başkan Cemil Tugay, “İzmirliler, Kültürpark’ın tamamında bir fuar yaşamanın keyfini, değerini bilir. Şimdi, ülkemizin ilk fuarı İzmir Enternasyonal Fuarıyla yaşadığımız bu geleneğe İzkitapfest de eklendi. ‘Baharın coşkusuyla Kültürpark’ta’ sloganıyla düzenlediğimiz festival sayesinde Kültürpark’a işte şimdi bahar geldi” dedi. “Kitaplar bizi dünyaya açar” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “Bugün, İzmir’imizin hazinesi Kültürpark’ın kapılarından geçerken geldiğimiz yer, sadece Kültürpark değildi. Zamanları ve mekanları aşan bir yolculuğa adım attık hep birlikte. Öyle ki parkımızın sınırları genişledi; içine tüm zamanları, coğrafyaları, evrenin sonsuzluğunu ve dünyanın tüm hikayelerini aldı. İnsanlığın başlangıcından bu yana üretilen fikirler, yaşanan duygular, durumlar, hikayeler, bilimin ve sanatın bütün yolculuğu burada; Kültürpark kapılarının içinde bugün; çünkü bugün, kitapların şenliğini başlatıyoruz. Kitaplar, bizi dünyaya açar” diye konuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları ile yayıncılığa yeni bir soluk geldiğini ifade eden Başkan Cemil Tugay, “Söyleşiler, imza günleri, konserler, dans ve pantomim gösterileri, müzikaller, tiyatrolar, illüzyonist gösterisi gibi onlarca türde binden fazla etkinlikle tam anlamıyla bir kitap festivali bizi bekliyor" diye aktardı. Sanat ve edebiyatın zorunlu tüketim maddesi haline getirilmesi gerektiğini savunan İzkitapfest’in onur konuğu yazar Ahmet Ümit, “İzmir gibi Türkiye’nin çok anlamlı bir şehrinde kitap fuarının onur konuğu olmak muhteşem bir şey. Bana hep şu soru soruluyor; ‘İzmir’le ilgili roman yazmayacak mısın? İzmir’de konu mu yok, bu kadar renkli, canlı, muhteşem tarihe sahip bu şehirde yok mu seni ilgilendiren bir konu?’ İzmir’i yazmadan ölmeyeceğim, merak etmeyin. İzmir ile ilgili şahane bir roman yazacağım, tarihi bir roman olacak ve elbette bu şehrin ilk ozanı dediğimiz büyük Homeros ile ilgili olacak. Başka çaresi var mı? Homeros olmadan İzmir olur mu?” şeklinde konuştu. Başkan Tugay, açılışın ardından Kültürpark’ta açılan stantları gezdi. Birçok yazar ve yayınevi, Başkan Tugay’a kitap hediye etti. Fuarı geliştirerek ve büyüterek yola devam edeceklerini ifade eden Tugay, büyüdüğünde belediye başkanı olmak istediğini söyleyen fuarın minik katılımcısı Poyraz’la da sohbet etti. Tugay, katılımcılara iyi fuarlar dileyerek İzmirlileri Kültürpark’a davet etti. Birbirinden önemli isimler İzkitapfest’te Girişin ücretsiz olacağı İzkitapfest, saat 10.00 ile 21.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. İzkitapfest, sadece kitap alışverişi için değil; aynı zamanda söyleşiler, dinletiler, yarışmalar, konserler ve imza günleri ile ziyaretçileri için tam bir kültür şölenine dönüşecek. Yazar, şair, çizer, gazeteci, edebiyat dünyasının birbirinden önemli 800’den fazla ismi, düzenlenecek binin üzerinde imza etkinliği ve söyleşi ile deneyimlerini paylaşacak. Sivil toplum kuruluşları ve bu kuruluşlar bünyesinde yer alan yazarlar da özel olarak düzenlenen alanda okuyucuları ve İzmirli kitapseverlerle buluşacak. Sahaf Sokağı ile Türkiye’nin en geniş sahaf katılımına da ev sahipliği yapacak fuarda, özel kitap müzayedesi de gerçekleşecek. Atatürk Açıkhava Tiyatrosu birbirinden değerli isimleri ağırlayacak Kültürpark Açıkhava Tiyatrosunda bilim, düşün ve edebiyat dünyasının birbirinden değerli isimleri düzenlenecek söyleşi ve imza etkinliklerinde kitapseverlerle bir araya gelecek. Tarihçi, akademisyen, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı 22 Nisan’da, akademisyen, jeolog ve bilim insanı Prof. Dr. Celal Şengör 21 Nisan’da, şair yazar Murathan Mungan 27 Nisan’da, tarihçi, akademisyen, yazar Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan 27 Nisan’da, animasyon yapımcısı ve karikatürist Varol Yaşaroğlu da 27 Nisan’da Atatürk Açıkhava Tiyatrosu’nda İzmirlilerle buluşacak. Edebiyatın önemli isimleri İzkitapfest’te Fuarda, birbirinden değerli yüzlerce yazar, şair, çizer, imza günleri ve söyleşilerle okurlarıyla bir araya gelecek. Ahmet Ümit, Ahmet Telli, Ayşe Kulin, Buket Uzuner, Canan Tan, Çağan Irmak, Mahir Ünsal Eriş, Mete Kaan Kaynar, Mine Söğüt, Murathan Mungan, Murat Menteş, Saygı Öztürk, Sema Kaygusuz, Serhan Asker, Şükrü Erbaş, Umut Sarıkaya gibi isimler fuarda okurlarıyla buluşacak. İzkitapfest’i, 10 gün boyunca yüz binlerce kitapseverin ziyaret etmesi bekleniyor. Fuarla ilgili katılımcı yayınevleri, etkinlik, söyleşi, imza günü takvimi ve daha fazla bilgi https://www.kitapizmir.com/ adresinde yer alacak.
Kütahya Kütahya’da sözleşmeli erler için yemin töreni Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığında temel eğitimlerini tamamlayan 289 sözleşmeli er için yemin töreni düzenlendi. Düzenlenen yemin törenine Hava Eğitim Komutanı Hava Korgeneral Erdoğan Gür, Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Baş, Belediye Başkanı Eyüp Kahveci ve temel askerlik eğitimini tamamlayan askerlerin yakınları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, tugay sancağının tanıtılmasının ardından askerler, ellerini etrafında sıralandıkları masaların üstünde bulunan Türk bayrağı ile silahların üzerine koyarak yemin etti. Kütahya Hava Er eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Baş, yemin eden sözleşmeli erlere başarılar diledi. Türk kültüründe askerliğin kutsal olduğunu belirten Baş, "Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı, insan odaklı yönetim anlayışı ile sadece erbaş ve erlere değil geleceğin komutan, lider ve yöneticilerine temel askerlik eğitimi veren ve kendisine çok özel sorumluluklar yüklenen Hava Kuvvet Komutanlığının tek eğitim tugay komutanlığıdır. Bu bilinç ile icra edilen ant içme törenleri millî birlik ve beraberliğimizin güçlendiği, vatana ve millete bağlılığın şeref sözü ile perçinlendiği, ülkemiz için canımızı seve seve vereceğimizin haykırıldığı çok özel anlardır." dedi. "Evlatlarınızla ne kadar övünseniz azdır." "Türk milletinin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri onun ayrılmaz bir parçası ve daima Türk milletinin hizmetindedir; yeri, Türk milletinin kalbidir" diyen Tuğgeneral Baş, "Sizlerin varlığı ile bu törenlerin anlamı ve coşkusu daha da büyümekte, heyecanı bir kat daha artmaktadır. Karşınızda büyük bir heyecan ve onurla duran 2024/S1 dönemi sözleşmeli erlerimiz vatanımızın dört bir yanından gelerek kutsal asker ocağında silah arkadaşı olmanın bilincine ve hazzına vardılar. Biraz önce ettikleri yemin ile de birer sözleşmeli er olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı saflarına katıldılar. Sizler, bu evlatlarımızın andına şahitlik edip bu gururu onlarla paylaştınız ve sevinçlerine ortak oldunuz. Ettikleri bu yemin, askerin mesleğine yürekten bağlanışıdır. Teminatı, şeref bedeli gerektiğinde vatan uğrunda gazi veya şehit olmaktır. Ordu-millet kavramının oluştuğu Türk kültüründe askerlik kutsaldır. Kutsaldır, çünkü vatana hizmettir. Şehitlerimizin ve gazilerimizin miras bıraktığı vatanı canı pahasına korumaktır. Bu çerçevede; Türk milletinin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri onun ayrılmaz bir parçası ve daima Türk milletinin hizmetindedir; yeri, Türk milletinin kalbidir. Değerli anneler, babalar, Mehmetçiklerimizin eşleri ve yakınları, biliyorum ki; bugün burada hayatınızın en unutulmaz anlarından birini yaşıyorsunuz. Karşınızda dimdik duran evlatlarınıza bakarken büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorsunuz. Gururu sizlere yaşatan evlatlarınızla ne kadar övünseniz azdır. Bu gururunuzu paylaşmanın mutluluğu içerisinde sizleri kutluyor, bu vatan evlatlarını yetiştirdiğiniz için sizlere saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Bu kutsal ocaktaki eğitiminizi başarı ile bitirdiniz ve artık göreve hazırsınız. Eğitim süresi içerisinde sadece verilen eğitimi değil, aynı zamanda bayrak, vatan, asker ve silah arkadaşlığının oluşturduğu paylaşma, yardımlaşma, bir ve beraber olma duygusunu da yaşadınız. İnanıyorum ki bu ortamın sağladığı arkadaşlıklarınız meslek hayatınızda da kalıcı olacaktır. Bu kapsamda öncelikli hedefiniz; şanlı ecdadımızın, canları pahasına kurdukları cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmak olmalıdır. Sizleri, Hava Kuvvetleri Komutanlığı saflarına yeni görev yerlerinize uğurlamanın mutluluğu ile kutsal andınızın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Kısa bir eğitim dönemi içerisinde milletimizin bize en değerli emaneti olan Mehmetçiklere saygı ve sevgiyi esas alarak askerî disiplin ve eğitim verdiniz, onları göreve hazırladınız. Sizleri bu üstün gayretiniz ve disiplin anlayışınız nedeniyle kutluyorum. Konuşmamı sonlandırırken kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir personeli olarak bu gurur anını yaşamamıza vesile olan cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve değerli gazilerimize sonsuz minnet ve saygılarımı sunuyor, bu aziz vatanın birliği ve dirliği için canlarını esirgemeden feda eden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum." ifadelerini kullandı. Korgeneral Gür ve Tuğgeneral Baş başarılı askerlere katılım belgesi, ailelerine ise hediye takdim etti.