YEREL HABERLER - 09 Kasım 2013 Cumartesi 13:54

"cep Telefonları Kanser Yapmıyor"

A
A
A
"cep Telefonları Kanser Yapmıyor"

Merinos AKKM Hüdavendigar Salonu’ndaki ‘Baz istasyonlarının Bursa ölçüm sonuçları, insan sağlığına etkisi ve bu konudaki bilimsel çalışmalar’ konulu toplantıya; Büyükşehir Belediyesi yöneticileri, muhtarlar, kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Altın, haberleşmenin bir hak ve hürriyet olduğunu, teknolojinin gelişmesiyle haberleşmenin de hızla geliştiğini söyledi.
Altın, “Baz istasyonları veri aktarımında köprü vazifesi görmektedir ancak insanlar istasyonların kanser yaptığına inanıyor. Son dönemde hükümet tarafından yapılan düzenlemelerle baz istasyonlarının şehir içinde kurulacağı yerlerin belirlenmesi ve izin yetkisi büyükşehir belediyelerine verildi. Bu konuda hassas davranılsa da tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Maksadımız bilim çerçevesinde işlem yapmaktır. Bilgilendirme toplantısını bu yüzden önemsiyoruz” dedi.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu İstanbul Bölge Müdürü İsmail Karayılan, kurum hakkında, elektromanyetik dalgalar ve 'mobil ile sağlık' konularında bilgi verdi. Dünya nüfusunun yaklaşık 7 milyar civarında olduğunu, cep telefonu kullanan kişi sayısının da 5 milyar civarında olduğunu anlatan Karayılan, cep telefonlarının insanların dışında araçlarda da kullanılmasıyla önümüzdeki yıllarda bu sayının 50 milyara ulaşacağını söyledi.
"DAHA ÇOK BAZ İSTASYONU KURULMALI"
75 milyonluk nüfusa sahip olan Türkiye’de 66 milyon cep telefonu abonesi olduğunu hatırlatan Karayılan, “Bu kadar cep telefonunu çalışması için altyapıya ihtiyaç duyuluyor. Cep telefonlarıyla ilgili yapılan çok sayıda araştırma var. Bilimin belirlediği dünya genelindeki limit ve kriterler var. Bunun üzerinden bizler denetimler yapıyoruz. Her cep telefonu birer baz istasyonu gibi çalışıyor. Önemli olan bunların belirli limit ve kriterlerde olmasıdır. Bir frekanstan ortalama 8 kişi görüşebiliyor. Frekans kıt bir kaynaktır. Türkiye’de tek cihaz için belirlediğimiz değer 10 volt/ metredir. Ortam için ise 41 volttur. Bu değerler diğer ülkelere göre çok düşüktür. Baz istasyonu arttıkça gücün ve elektromanyetik yoğunluğun düştüğünü unutmamalıyız. Gelişmiş ülkelerdeki teknolojiyi veya gelişmeleri aktarmak istiyorsak daha çok baz istasyonu kurdurmalıyız” diye konuştu.
Araba farı gibi baz istasyonu antenlerinin tek yöne yayın yaptığını hatırlatan Karayılan, Türkiye genelinde yapılan denetim ve ölçüm sayıları hakkında bilgi verdi. Radyo televizyon, telsiz ve baz istasyonlarının neredeyse tamamını denetlediklerini ve ölçüm yaptıklarını belirten Karayılan, toplam 104 uygunsuzluk tespit ettiklerini, bunların da direkt halk sağlığına etki etmediğini iddia etti.
Bursa’da yapılan denetimler hakkında da bilgi veren Karayılan, ölçüm yaparken ortamı ölçtüklerini de hatırlattı. Bursa’da toplam 2 bin 960 noktada ölçüm yaptıklarını kaydeden Karayılan, “Yapılan ölçümlerde bulunan en yüksek değer 8.48 volttur. En düşük değer de 0.25 volttur. Yoğunluk ise 2 volt ve altındadır. Bizim ortam için belirlediğimiz limit 900 ile 41 idi. Tek cihazda bu 14 volttur. Bursa’daki telsiz ve radyo televizyon vericilerinin hepsini ölçtük. Kurum olarak piyasaya verilen cep telefonlarını da denetliyoruz. İnsan sağlığı üzerine etkilerini araştırıyoruz. Limitleri aşan makineleri toplatıyoruz, ithalatçı ve üreticisine yüklü miktarda ceza kesiyoruz” dedi.
Cep telefonuyla birisi arandığında sinyalin 80-90 volta çıktığını anlatan Karayılan, vatandaşlara kulaklık kullanmalarını tavsiye etti.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tunaya Kalkan ise, cep telefonu ve baz istasyonları hakkında bilinen yanlışları anlattı. Teknolojiye ayak uydurmak ve akıllıca kullanmak gerektiğini söyleyen Kalkan, kanserin basit bir hastalık olmadığını, yaş ortalamasının yükselmesi sonucu kanser hastalığının arttığını, cep telefonunun kanser yapmadığını, bunu Dünya Sağlık Örgütü’ epidemik taramalarla anlattığını belirtti. Kalkan şunları söyledi:
“14 ayrı ülkede 15 bin kişi üzerinde bağımsız bilim adamları tarafından cep telefonunun insan üzerindeki etkileri, kanser yapıp yapmadığı araştırıldı. Sonuçta, ‘Cep telefonu kanser yapmaz’ denildi. DSÖ bunu kabul etti ve yayınladı. Sadece, ‘Aşırı kullanmayın’ dedi. Bunlara rağmen yanlış bilgiler, 1960’larda İsveç’te yapılan bir araştırmadan dolayı ortaya çıktı. 25 sene boyunca 450 bin kişi üzerinde sağlık taraması yapılmış. 1985’te yayınlanan raporda, yüksek gerilim hattının altında yaşayanlarda lösemi ve beyin tümörü riskinin arttığı belirtilmiş.”
“YÜKSEK GERİLİM HATLARI DAHA ZARARLI”
Yüksek gerilim hatlarının 50 hertz, cep telefonlarının ise 900 milyon hertz civarında olduğunu kaydeden Kalkan, o dönem cep telefonu olmadığı için radyo televizyon yayınlarının çok zararlı olduğunu düşündüklerini belirtti. Yüksek gerilim hatlarıyla ilgili standartların bugün de geçerli olduğunu dile getiren Kalkan, “İyonize etmeyen ışımanın standartlarını öneren kuruluş, bunun 5000 volt/metre olması gerektiğini belirtmiş. Türkiye’de ise bu 15000 volt/metredir. 3 kat yüksek. Yüksek gerilim hatları hakkında kaç kişi şikayette bulundu? ‘Gerilim hattı kaldırılsın’ diye kaç kişi yürüyüş yaptı? Aynı kuruluş baz istasyonları için zararlı sınırı 2000 volt, güvenli sınırı ise 40 volt olarak belirlemiş. Türkiye’de ise oran 4’te birine indirildi. Yüksek gerilim hattında oranlar 3 kat yüksekken kimse sesini çıkarmıyor ama güvenlik sınırın dörtte birine çekilen baz istasyonları günah keçisi ilan ediliyor” dedi.
Cep telefonu ve baz istasyonlarının özgün frekanslarda çalıştığını hatırlatan Kalkan, frekansı yüksek olmasına rağmen şiddetlerinin aşırı düşük olduğuna dikkat çekti. Cep telefonlarının baz istasyonlarıyla haberleşmek zorunda olduğunu anlatan Kalkan, “Baz istasyonu yanınızda değilse başınız beladadır. Esas sıkıntı baz istasyonu değil, esas mesele teknolojiyi doğru kullanmamamız. Baz istasyonlarının kanunla şehir dışına çıkartılması da doğanın kanunlarına aykırıdır. Kanunlarla temel yasaları değiştirebiliyorsak yer çekimi kanunu da kaldırılsın. Baz istasyonu cep telefonunu görmeli. Baz istasyonundan vazgeçemeyiz. Onsuz olmaz. Baz istasyonu ne kadar çoksa o kadar iyi olur. Sık sık olmalı ve her tarafa yayılmalıdır” diye konuştu.
“DİZÜSTÜ BİLGİSAYARLAR KISIRLIK YAPIYOR”
Ülke genelinde yaptıkları ölçümlerin yarısının telsiz ve televizyon yayını olduğuna işaret eden Kalkan, elektronik cihaz kullananlara tavsiyelerde de bulundu. Diz üstü bilgisayarın kucakta kullanılmamasını isteyen Kalkan, ısının doğrudan jenital bölgeye ulaştığını, özellikle genç delikanlılarda kısırlığa sebep olduğunu söyledi.
Mikro dalga fırınların da bilinenin aksine hiç zararlı olmadığını kaydeden Kalkan, tasarruflu ampullerin vücuttan uzak tutulmasını istedi. Bu ampullerin içinde cıva bulunduğunu, imha edilirken yayılan buharın ciddi ve ölümcül olduğunu ifade eden Kalkan, yayıldığı alanın da cep telefonu ve baz istasyonun kat kat fazla olduğunu dile getirdi.
“ÇOK KONUŞANLAR KULAKLIK KULLANMALI”
Günde saatlerce cep telefonuyla görüşme yapanların kulaklık kullanmasını tavsiye eden Kalkan, “Arama yapar yapmaz telefonu kulağa götürmeyin. Telefonu görüşme yaparken kulağınıza yapıştırmayın. Bir parmak boşluk bırakın. Baz istasyonunun uzak veya çekim gücünün zayıf olduğu yerlerde görüşmeyi kısa tutun. Çocuklarınıza cep telefonu kullanımını özendirmeyin” şeklinde konuştu.
Konuşmasının sonuna salondan bir katılımcıyı yanına çağırarak cep telefonu üzerinde ölçüm yapan Kalkan, değerin 2.14 altında çıktığını, telefonun arama yaptığında ise değerin 11.28’e çıktığını gösterdi.
Toplantının son bölümünde ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan Haluk Ayhan, güvenli internet kullanımı hakkında bilgi verdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sağlık Bakanı Koca: "Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ziyaret eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Zeytinburnu’nda esnafları ziyaret ederek vatandaşlarla bir araya geldi. Bakan Fahrettin Koca’ya Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, eşlik etti. Öğle namazını Millet Camii’nde kılan Bakan Koca, 58. Bulvar esnafını ziyaret etti. Ziyaretin ardında Bakan Koca, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine geldi. Başhekimlik binasında hastane yöneticileri ve çalışanları ile bir araya gelen Bakan Koca, daha sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu. "Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda” Hekimlerin yapmış oldukları operasyonlardan sonucu kötü olan ve hekimlerin tazminat ödemelerini sonlandıran yasa ile konuşan Bakan Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor. Kasıt olmadıkça sağlık çalışanına veya hekime rücu edilme durumu söz konusu değildir. 1 buçuk yıldan fazla zaman geçti, devam eden davalar dahil olmak üzere bugüne kadar hiçbir hekim arkadaşımıza rücu söz konusu olmadı. Kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Kasıt varlığı mahkeme kararıyla sabitse o zaman cezaevinde olan bir kişiden bahsediyoruz. Bu anlamda beyaz reformun en büyük kazanımlarından bir tanesi Malpraktis Yasası oldu. Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda. Türkiye uygulamada dünyada örneği olmayan bir ülke hekim arkadaşlarımızın uygulamadaki başarılarını biliyoruz” dedi. “Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz” Özel sektörde çalışan bir hekimin 39 milyon tazminat ödemesiyle ilgili konuşan Bakan Koca, “Malpraktis, bu uygulamadaki başarımızı sürdürmek için son derece önemli bir yasaydı. Bu yasa ile kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz. Kamuda çalışan hiç kimsenin bu anlamda kasıt olmadıkça rücu durumu söz konusu olmayacak. Özel sektör ayrı. Kamuyla ilgili güvence sağlanmış durumda. Bu anlamda hiçbir hekim arkadaşımız endişe etmesin. Devam eden ve bundan sonra olacak olan davalarla ilgili kasıt, mahkeme kararıyla sabit değilse hiçbir şekilde rücu söz konusu olmayacak. Bu yasa dünyada benzeri olmayan hekimleri güvence altına alan bir yasa olduğunu bilelim” şeklinde konuştu. “700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz” Zeytinburnu’nda yeni bir hastanenin yapım ihalesine çıkıldığını söyleyen Bakan Koca, “Zeytinburnu’yla ilgili ciddi bir sağlık kuruluşuna ihtiyacımızın olduğunu biliyoruz. Buradan arsasını planladığımız, imar durumunu belediye başkanımın da bu noktada bitirdiği ve projesini de bitirmiş olduğumuz 700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz. Var olan hastanenin 300 yataklı hastane ile birlikte sağlık kampüsünde toplam 1000 yataklı eğitim, araştırmasın Zeytinburnu kavuşmuş olacak. Bununla ilgili 2026 yılı sonunda bitirmeyi planladık. Burada göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önemli olduğunu biliyoruz. Göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önde olduğu ama onkoloji, KVC dahil bütün birimleriyle yetkin olan hastanın bir başka hastaneye sevk edilmediği, şehir hastanesi standartlarında bir hastaneye Zeytinburnu kavuşmuş olacak. 2026 yılı sonu için bitirmeyi planladık” ifadelerini kullandı. Zeytinburnu’na yeni bir sağlık kompleksine ihtiyacı olduğunu söyleyen Bakan Koca, “Başkanımla da konuştum, var olan alanın sağlık alanı olarak, sağlık kuruluşu yapılmasından yanayım. Bu konuyla da ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Mehmet Özhaseki’yle onunla görüşmüş olacağım. Burayı da sağlık alanına katmak istiyoruz. Çabamız o yönde olacak” cümlelerini kullandı. Bakan Koca, açıklamaların ardından hastaneden ayrıldı.
Antalya Bakan Ersoy: "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Antalya’da Doğu ve Güneydoğulu iş insanlarının iftar yemeğine katıldı. Burada konuşan Bakan Ersoy, Antalya ve ilçelerinde gerçekleştirdikleri ziyaret ve buluşmalarda yapılan çalışmaları inceleme ve eksiklikleri yerinde tespit etme imkanını bulduklarını söyledi. “Vatandaşlarımızı dinledik, çiftçilerimizle dertleştik, basınımızla buluştuk, esnafın taleplerini not ettik” diyen Ersoy, Antalya’nın tüm noktalarına nüfuz ederek adeta şehrin röntgenini çektiklerini aktardı. "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız" Turizm konusuna da değinen Bakan Ersoy, küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle sektörün büyük sorunlar yaşadığını belirterek, "Herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda hayata geçirdiğimi doğru politikalar ve geliştirdiğimiz stratejiler neticesinde hem şehrimiz hem de ülkemiz adına büyük bir başarı elde ettik. Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız. Peki bu başarıların elde edilmesi, milyonlarca insanın seyahatlerinde rotayı Antalya’ya çevirmesi, Danimarka’da insanların Antalya’daki kültürel mirası araştırması sadece tesadüfle açıklanabilir mi? Elbette hayır. Emin olun başarılı olmak için çok çalışıyoruz. Hiçbir sorunu halının altına süpürmüyor, kalıcı çözümler geliştiriyoruz” dedi. “Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz” Turizmi 12 aya yaymak için kültür, tarih, sağlık, doğa, inanç, gastronomi, spor gibi alanlarla turizmi çeşitlendirdiklerini kaydeden Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün dünyanın dört bir yanında, 200’den fazla ülkede Antalya’nın, Kemer’in tanıtımını gerçekleştiriyoruz. Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz. Çin’de, Japonya’da, Amerika’da, Almanya’da, Rusya’da, Manavgat’ı, Kemer’i, Side’yi tanıtıyoruz. İnsanlık tarihinin en önemli kültürel mirasına sahip olan bölgemizde bu mirasın gün yüzüne çıkartıp, her yıl milyonlarca insanın şehrimizi, ilçelerimizi ziyaret etmesi için tarihin en yoğun arkeoloji çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Yeni kütüphaneleri, müzeleri, sanat merkezlerini, restorasyonları, galerileri, festivalleri Antalya’mıza kazandırıyoruz. En çok izlenen uluslararası filmlerin Antalya’da çekilmesini sağlıyoruz.” “Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister” İlçelere yapmış olduğu ziyaretlerde, gördüğü ve duyduklarını paylaşan Ersoy, "Biz dünyanın bir ucunda Avustralya’da gözbebeğimiz Antalya’nın tanıtımını yapıyor, bölgeye turist çekip, turizm gelirimizi arttırmanın çabası içine girmişken şehrimizdeki bazı yerel yöneticilerimizin temel görevlerini dahi yerine getirme konusunda çok da başarılı olduklarını söyleyemiyoruz. Biliyorsunuz yeri geldiğinde bu güzel şehir ve bu şehrin insanları kaybetmesin diye yerel yönetimlerin sorumluluğundaki birçok soruna el atıyoruz. Altyapı sorunlarını çözüme kavuşturuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak arıtma tesisleri inşa ediyoruz. Antalya’nın kanalizasyonuna, içme suyuna, yağmur suyuna el atıyoruz. Diğer bakanlıklarımızla görüşerek şehrin ihtiyaçlarının karşılanması adına elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz. Biz Antalya’nın turizmde dünyanın süper ligine yükselmesi ve oradaki yerini kalıcı hale getirmek için gece gündüz demeden çalışırken, yerel yönetimlerimizin de başarılı çalışmalar ortaya koymasını beklemek sanırım tüm Antalyalıların en doğal hakkıdır. Sadece kısır siyasi tartışmalar oluşturup, bu tartışmalardan medet umarak başarılı olmak mümkün değildir. Belediyecilik aynı zamanda bilgi ister, çalışma ister, proje ister. Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister. İyi bir belediye başkanı kendini değil kentini düşünen kişidir” diye konuştu. “Antalya bunu hak etmiyor” Bakan Ersoy, 16 milyonun üzerinde turistin geldiği Antalya’nın temel altyapı problemlerini çözme konusunda yeterli olamadığını ileri sürerek, "Tüm desteğimize rağmen sosyal ve kültürel yatırımlar konusunda, şehrin hak ettiği projeler hayata geçirilmedi. Maalesef Antalya bunu hak etmiyor. Biz, Antalya’nın dünyanın en önemli turizm merkezleriyle rekabet edip bir adım öne geçmesi için çalışırken, maalesef bazı yerel yöneticilerimiz bu iddianın çok uzağında kaldılar. Eğer biz Antalya’nın küresel bir vizyonla hareket edip, rakiplerinden ayrışmasını istiyorsak yerelde de böyle iddialı bir bakış açısı geliştirmek zorundayız. Bunun için biz Antalya’nın hizmet alanında kaybedecek tek bir saniyesi dahi olmadığını söylüyoruz. Bizim şehir için çalışan, dinamik kadrolara ihtiyacımız var. Antalya’nın bugün burada olduğu gibi birbirine karşı samimi olan, birbirine gönlünü açan, dürüst, çalışkan ve üreten kadrolara ihtiyacımız var. Bu şehirde yaşayan, bu şehir için üreten, kalbi bu şehir için atan vatandaşlarımıza yönelik; ayrımcılık yapmayan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, herkesin inancına, kültürüne, geleneğine saygı duyan, herkese eşit davranan, adil yerel yöneticilere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.