YEREL HABERLER - 09 Kasım 2013 Cumartesi 14:04

“hemoroid Değil Kolon Kanseri Olabilirsiniz”

A
A
A
“hemoroid Değil Kolon Kanseri Olabilirsiniz”

Op. Dr. Topaloğlu, ayrıca kolon kanserinin meme ve akciğer kanserlerinden sonar ölüme yol açan ikinci büyük sebep olduğunu da belirtti. Kolon kanseri adı verilen bağırsak kanserinin önlenebilir bir hastalık olduğunu ifade eden Op. Dr. Topaloğlu, hastalığın tedavisinde erken teşhisin önemine dikkat çekti. Hastalığın erken teşhisle tedavi oranının yüzde 100’e vardığını dile getiren Op. Dr. Topaloğlu, “40 yaşın üzerinde özellikle aile hikayesi olan herkesin yılda bir kere dışkıda gizli kan incelemesi ve beş yılda bir kez kolonoskopi yaptırması, erken tanı için çok önemlidir” diye konuştu.
Kolon kanserinde erken tanı ile sağ kalma süresi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu söyleyen Op. Dr. Topaloğlu, “Bu yüzden bu tümörde tarama testlerinin amacı kanser belirtileri henüz gelişmeden önce tanı konulabilmesidir. Kolon kanseri teşhisinde en iyi tarama yöntemi, tüm kalın bağırsağın görüntülenebildiği kolonoskopidir. Bağırsak içini döşeyen mukoza isimli dokuyu oluşturan hücreler, bazen polip adını verdiğimiz küçük yumrular oluşturabilir. Polipler iyi huylu tabir edilen ve çevreye yayılma potansiyeli olmayan büyümelerdir. Bağırsak polipleri ortalama 45-50 yaşından itibaren belirmeye başlar. Gelişen poliplerin yüzde 10-20 kadarı ortalama 8-10 yılda habis özellik kazanır, yani kanserleşir. Bu işlemle kolon kanserlerinin öncüsü olan adenomatöz polipleri saptanarak aynı işlem sırasında çıkarılabilinir" dedi.
Yakın akrabalarında bağırsak kanseri ve polip olanlarda, inflamatuar bağırsak hastalığı (ülseratif kolit ve crohn) olan bireylerde ve daha önce meme, yumurtalık ve rahim kanseri nedeniyle tedavi görmüş hastalarda bağırsak polip ve kanserinin gelişme riskinin daha yüksek olduğunu ifade eden Op. Dr. Topaloğlu, hiçbir ilave risk faktörü olmayan kişilerde ise riskin 40-50 yaşından sonra yaş ile doğru orantılı olarak artmaya başladığını kaydetti.
“POLİPLER KANSERE DÖNÜŞEBİLİR”
Poliplerin kansere dönüşünce hücrelerin habis tümör özelliğini kazandığını dile getiren Op. Dr. Topaloğlu, “Bir süre bulunduğu yerde büyüyen habis hücreler, belli bir aşamadan sonra vücudun çeşitli yerlerine yayılma başlar. Bağırsak tümörü en çok lenf yollarını kullanarak metastaz yapar. Lenf yolları bağırsaklardan emilen gıda ve bağırsaklara gelen sıvının fazlasını dolaşıma taşıyan lenfatik sistemin bir parçasıdır. Bağırsak tümörü lenf yolları ile karaciğere, kan damarları yoluyla da diğer organlara metastaz yapabilir. Bulunduğu yerde büyüyen tümör, bağırsakta geçişi engelleyip bağırsak tıkanıklığına da yol açabilir” dedi.
Kolon ve rectum kanserinin tedavisinin cerrahi müdahale olduğunu söyleyen Op. Dr. Topaloğlu, tedavide tümörü barındıran bağırsak bölümünün lenf yolları ve kan damarları ile beraber çıkartıldığını, kalan bağırsak parçalarının birbirine eklendiğini kaydetti. Tümör ve lenf yollarının birlikte çıkartılmasının önemine dikkat çeken Op. Dr. Topaloğlu, “Ayrıca ameliyat sonrası yapılacak pataloji tetkikinde lenf düğümlerinde habis hücre aranır. Lenf düğümlerinde metastaz olması durumunda hastanın iyileşme şansını arttırmak için kemoterapi yapılır. Rektum kalın bağırsağın son kısmıdır. Rektum anüs ile sonlanır. Bu bölgede dışkının tutulmasını ve sinirler vardır. Rektumda tümör olunca geçmişte rektum, anüs ve sfinkterler tamamen çıkartılır ve hastaya kolostomi uygulanırdı. Kolostomi kalın bağırsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına cilde bir torba yapıştırılarak dışkının birikmesi sağlanır. Günümüzde kolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahlar, anatomik bilgilerini ve ameliyat tekniklerini geliştirmişlerdir. Bu sayede 10 yıl öncesine göre kolostomiye daha az gerek duyulmaktadır. Rektumdaki tümörün altında sağlıklı bir-iki santimetrelik bir bölüm varsa rektum çıkartılıp, yukarıdaki sağlıklı bağırsak parçası anüs ve sfinkterlerin olduğu son kısma anastomoz edilebilmektedir (birleştirilebilmektedir). Bazı durumlarda ameliyat öncesi tümöre radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi uygulanıp tümörün büzüşmesi (küçülmesi) sağlanmaktadır. Bu sayede ameliyatın başarı şansı artmaktadır” açıklamasında bulundu.
“KOLON KANSERİNİ EGZERSİZ VE SAĞLIKLI BESLENME İLE YENİN”
Kolon kanseri riskinden korunmak için düzenli egzersizlerin ve sağlıklı beslenme programlarının uygulanması gerektiğine dikkati çeken Op.Dr. Adem Topaloğlu, şöyle konuştu:
“Hayatımızda düzenli spor yapmayı ve sağlıklı beslenme şeklini benimseyerek kanserin oluşum riskini önemli derecede azaltabiliriz. Lifli yiyecek tüketimini artırmak, alkol ve sigaradan uzak durmak, yağ tüketimine dikkat etmek, bol su ve yeşillik tüketmek hem sağlık açısından hem de riski azaltma açısından oldukça faydalı olacaktır. Ailesinde herhangi bir kanser rahatsızlığı bulunan kişilerin kolon kanserine yakalanma riski daha yüksektir. Bu durumda olan kişiler, akrabaları arasında da hangi kanser türü yaygınsa mutlaka o branşla ilgilenen bir uzmanın görüşünü almalıdır. Eğer böyle bir sıkıntısı yoksa kişiler seyrek görülen bağırsak hastalıklarına sahip değilse kalın bağırsak kanseri açısından ortalama riskli bir birey olarak görülür.”
Op. Dr. Topaloğlu, ortalama riskli bireylerin 40 yaşından itibaren hiçbir şikayeti olmasa bile yılda bir gaitada gizli kan araması, beş yılda bir kolonoskopi yaptırmaları önerisinde bulundu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir