YEREL HABERLER - 29 Ocak 2014 Çarşamba 15:35

Aso Ocak Ayı Meclis Toplantısı

A
A
A
Aso Ocak Ayı Meclis Toplantısı

ASO BAŞKANI NURETTİN ÖZDEBİR:
“GEÇEN HAFTA YAPILAN PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTISINDA ALINAN ÖRTÜK FAİZ ARTIRIMI PİYASALARDAKİ TEDİRGİNLİĞİ YATIŞTIRMAYA YETMEMİŞ VE DOLARDAKİ DEĞER ARTIŞI DEVAM ETMİŞTİR”
“FAİZ ARTIŞININ BÜYÜME VE İSTİHDAM ÜZERİNDEKİ ETKİSİ DE OLUMSUZ OLACAKTIR. BU ŞARTLARDA 2014 BÜYÜMESİNİN YÜZDE 4’ÜN BİR HAYLİ GERİSİNDE KALMA İHTİMALİ BELİRMİŞTİR”
“YOLSUZLUK VE PARALEL YAPILANMALARLA HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ TEMELİNDE MÜCADELE EDİLMELİ, EĞER YENİ YASAL VE ANAYASAL DÜZENLEMELER GEREKİYORSA BU MECLİSİMİZDE AZAMİ UZLAŞMA İLE GERÇEKLEŞTİRİLMELİDİR”
“GEÇ GELEN ADALETİN ADALET OLMADIĞINI, ADALETİN HEPİMİZE LAZIM OLDUĞUNU UNUTMADAN HERKESİ TATMİN EDECEK VE YARGI SİSTEMİNDEKİ SORUNLARI GİDERECEK BİR YARGI REFORMU ACİLEN GERÇEKLEŞTİRİLMELİDİR”
PELİN ÜZEK
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Yolsuzluk ve paralel yapılanmalarla hukukun üstünlüğü temelinde mücadele edilmeli, eğer yeni yasal ve anayasal düzenlemeler gerekiyorsa bu Meclisimizde azami uzlaşma ile gerçekleştirilmelidir. İçine düştüğümüz gerginlikten ancak demokratik kurum ve kuralları güçlendirerek çıkabiliriz” dedi.
ASO Başkanı Özdebir, Ocak ayı olağan Meclis toplantısında TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e teşekkür ederek konuşmasına başladı. Ekonomide çalkantılı günler yaşandığını kaydeden Özdebir, “Küresel piyasalarda 22 Mayıs’ta Fed’in tahvil alımlarını yavaşlatacağı açıklamasıyla başlayan çalkantılar son haftalarda gelişen ülkeler üzerinde önemli bir baskı yaratmaya başladı. Mayıs ayında başlayan bu süreçte gelişen ülkelerden 26 milyar dolar çıktığı tahmin ediliyor. Çıkan bu sermayenin kısa sürede geri dönmeyeceği de biliniyor. Türkiye de bu gelişmelerden, içerideki siyasi gelişmelerin de etkisiyle fazlasıyla payını aldı. Bu süreçte Türkiye’den ciddi bir sermaye çıkışı yaşanmadıysa da gelen yabancı sermayede bir azalma başladı. Bu gelişmelerin sonucunda 28 Ocak itibariyle TL, son 7,5 ayda dolar karşısında yüzde 25’e, euro karşısında ise yüzde 30’a yakın değer kaybetmiştir” diye konuştu.
Borsa İstanbul’daki değer kaybının da yüzde 25’lere yaklaştığını belirten Özdebir, şunları kaydetti:
“Bu gelişmeler sadece Türkiye’yi değil, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika, Rusya gibi diğer gelişen ekonomileri de etkiledi. Bu çalkantılara birçok merkez bankası faiz artırımlarıyla cevap verirken, TCMB farklı bir yol izleyerek parasal sıkılaştırmayı faiz koridoru, munzam karşılıklar gibi başka araçlarla sağlamaya çalıştı. Geçen hafta bizim gibi gelişen ülke paraları dolar karşısında ciddi değer kayıpları yaşadı. Bunun en temel nedeni, hepimizin bildiği gibi Fed’in bugünkü toplantısından tahvil alımlarında yeni bir azaltmaya gideceği beklentisinin artmasıdır. Diğer yandan açıklanan son veriler, Çin’de ekonomik yavaşlamayı teyit etmektedir. Bu gelişme de emtia ihracatçısı ülkelerin paralarında değer kayıplarına yol açmıştır. Ayrıca, Arjantin’in sabit kurdan esnek kura geçmesiyle birlikte peso hızla değer kaybetmeye başlamış, Arjantin ekonomisinin çökme ihtimali de uluslar arası yatırımcıları tedirgin etmiştir.”
Geçen hafta yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında alınan örtük faiz artırımının piyasalardaki tedirginliği yatıştırmaya yetmediğini ve dolardaki değer artışının devam ettiğini söyleyen Özdebir, “Bu gelişmeler sonucu Para Politikası Kurulu olağanüstü toplantı kararı almıştır. Gece yarısı gerçekleşen toplantıda piyasanın beklentileri üzerinde bir faiz artışına gidilmiştir. Para Politikası Kurulu kararlarına göre gecelik borç verme faizi yüzde 7,75’ten yüzde 12’ye, borç alma faizi yüzde 3,5’ten yüzde 8’e, bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma faiz oranı yüzde 6,75’ten yüzde 11,5’e, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faizi ise yüzde 4,5’ten yüzde 10’a yükseltildi. Merkez Bankası karar öncesinde piyasaları yüzde 7’den fonluyordu. Bundan sonra politika faizi haftalık repo faizi olan yüzde 10’dan fonlayacak. Ek sıkılaştırma günlerinde ise faiz yüzde 12’ye kadar yükselebilecek” ifadelerini kullandı.
Merkez Bankası’nın geçen hafta piyasalara yaptığı 4 milyar dolarlık satışın doların yükselişini durduramadığını hatırlatan Özdebir, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu durum diğer gelişen ülke piyasalarını da etkilemiş, güvenli liman arayışıyla gelişen ülke paraları değer kaybederken gelişmiş ülke paraları değer kazanmıştı. Türkiye’nin faiz artırım kararının dünya piyasaları üzerindeki etkisi olumlu olmuş, güvenli liman arayışı durmuş, gelişmiş ülke paraları değer kaybederken gelişen ülke paraları toparlanmıştır. Faizlerdeki sert artışın kısa vadede TL üzerindeki baskıyı hafifletmesi beklenmektedir. Nitekim, faiz artırım kararının ardından dolar ve euroda düşüş gerçekleşmiştir. Ancak, TL’nin orta vadedeki seyrini risk algısındaki değişmeler ve beklentiler, Fed’in politikaları ve bizim gibi gelişen ülkelerdeki gelişmeler belirleyecektir. Kurlardaki gerilemeye rağmen bu trendin devam edip etmeyeceği henüz belli değildir. Diğer yandan faizlerdeki artış şirketlerimize ek maliyetler getirecektir. Şirketlerin faiz giderlerinin artması, zaten ortalama yüzde 4-5 olan kârları ve özkaynakları eritmektedir. Yüksek faizler yatırım iştahını da olumsuz etkileyecektir. Bu kısır döngüden çıkmanın tek çaresi verimliliği artırmak ve inovasyona yönelerek kârlılık oranlarını yükseltmektir. Faiz artışının büyüme ve istihdam üzerindeki etkisi de olumsuz olacaktır. Bu şartlarda, 2014 büyümesinin yüzde 4’ün bir hayli gerisinde kalma ihtimali belirmiştir.”
Türk Lirası’ndaki değer kaybının aşırı olduğunu, buna piyasalardaki güven kaybının ve yaşanan gerginliğin neden olduğunu düşündüğünü belirten Özdebir, “Bu şartlar normale döndüğünde ve piyasalarda güven yeniden tesis edildiğinde TL’nin hızla değerleneceğini ve kurların makul seviyelere geleceğini düşünüyorum. Ancak, güven bir kez kayboldu mu onu yeniden tesis etmenin çok zor olduğunu da biliyoruz. Mayıs ayında 112,5 ile tavan yapan reel kesim güven endeksi o zamandan bu yana bir düşüş trendine girmiş, Ocak ayında 101,4’e kadar gerilemiştir. Tüketici Güven Endeksi de Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 3,5 oranında azalarak 72,4 değerine düşmüştür. Hem reel kesim hem de tüketici güvenindeki bu düşüş, iç talebi olumsuz etkileyecek, büyüme hızını düşürecektir. Değerli Meclis üyeleri, Kredi hacmindeki artış yüksek kalmaya devam ediyor. Ancak, kredi kartlarına gelen sınırlama ve zayıflayan talebe bağlı olarak enflasyon üzerinde talep baskısının azalacağını söyleyebiliriz. Diğer yandan artan döviz kurları enflasyon üzerinde baskı oluşturmaktadır. Merkez Bankası’nın hesaplarına göre döviz kurunda yüzde 10’luk bir artış enflasyonu 1,5 puan artırmaktadır. Kurlar daha makul seviyelere gelmedikçe enflasyon hedefinin tutması da çok zorlaşacaktır. Nitekim Merkez Bankası, 2014 için 5,3 olan enflasyon hedefini 6,6’ya revize etmiştir” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin bir süredir gerginlik içinde olduğunu anlatan Özdebir, şöyle konuştu:
“Yolsuzluk ve paralel devlet yapılanması iddiaları ülkemizde tansiyonu yükseltmiş, risk algısını artırmıştır. Küresel piyasalarda yaşanan çalkantıların ülkemizde daha fazla hissedilmesinin nedeni budur. Yolsuzluklar ve paralel devlet yapılanmalarıyla kararlılıkla mücadele edilmelidir. Ancak, bu mücadelede devletin kurumlarının yıpratılmamasına dikkat edilmeli, kurumlara ve hukuka duyulan güven zedelenmemelidir. Demokrasimizin temel ilkelerinden olan kuvvetler ayrılığı, kurumların birbirleri üzerinde üstünlük sağlamak için kullanılmamalıdır. Yolsuzluk ve paralel yapılanmalarla hukukun üstünlüğü temelinde mücadele edilmeli, eğer yeni yasal ve anayasal düzenlemeler gerekiyorsa bu Meclisimizde azami uzlaşma ile gerçekleştirilmelidir. İçine düştüğümüz gerginlikten ancak demokratik kurum ve kuralları güçlendirerek çıkabiliriz. Aksi takdirde toplumsal ayrışmalar derinleşecek, risk algısı daha da artacaktır. Böyle bir sürecin son on yılda elde edilen kazanımları tehlikeye sürükleme ihtimali vardır.”
İş dünyası olarak yargıdan şikayetçi olduklarını ifade eden Özdebir, “Davalar çok uzamakta, en basit davalar bile yıllarca sürebilmektedir. İşçi-işveren uyuşmazlıklarında mahkemeler, oluşmuş önyargılar nedeniyle işveren aleyhine sonuçlanmaktadır. Son yıllarda Avrupa’nın en büyük adalet saraylarını yaptık ama onlar da yetersiz kalmaya başladılar. Tahkim mekanizmalarının yetersizliği nedeniyle en küçük uyuşmazlıklar bile mahkemelere düşmekte, mahkemelerin iş yükü artmaktadır. Mahkeme kararları da yüksek yargıda birikmektedir. Geç gelen adaletin adalet olmadığını, adaletin hepimize lazım olduğunu unutmadan herkesi tatmin edecek ve yargı sistemindeki, sorunları giderecek bir yargı reformu acilen gerçekleştirilmelidir. Tıkanan AB müzakerelerinin yeniden başlaması ile birlikte geri plana düşen AB uyum yasaları üzerindeki çalışmalar hızlandırılmalıdır. Son on yılda sağlanan ekonomik ve demokratikleşme başarılarıyla ülkemizin yıldızı dünyada parlamıştır. Bu nedenle Türkiye’nin dünyadaki imajını zedeleyecek davranış ve söylemlerden kaçınmak büyük önem taşımaktadır. Bu sürecin bir an önce bitmesini ve gergin ortamın süratle normalleşmesini diliyoruz” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Komşusunu öldüren sanığa müebbet hapis talebi Kocaeli’nin İzmit ilçesinde beraber alkol içtiği komşusunu nişanlısına küfür ettiği iddiasıyla tüfekle vurarak öldüren sanık hakkında müebbet hapis cezası talep edildi. Olay, 21 Haziran 2023’de Durhasan Mahallesi’ndeki ağaçlık alanda meydana geldi. İddiaya göre, İsmail Kütük (54) ile Erdem D. (35) arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesiyle Erdem D., pompalı tüfekle İsmail Kütük’e ateş etti. Kurşunlar vücuduna isabet eden Kütük, olay yerinde yaşamını yitirdi. İlçe Jandarma Komutanlığına giderek teslim olan Erdem D. ise tutuklandı. Olaya ilişkin açılan davanın duruşması Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya tutuklu sanık Erdem D., maktulün ailesi ve taraf avukatları katıldı. Cumhuriyet savcısı mütalaasında, sanığın jandarmaya verdiği ilk ifadesinde maktulün annesine yönelik küfür ettiğini söylediği, ancak mahkeme huzurunda ise nişanlısına yönelik küfür ettiğini beyan ettiğini belirtti. Sanığın suçtan kurtulmaya ve tahrik hükümlerinin uygulanmasına yönelik çelişkili ifade verdiği göz önüne alındı. Bu sebeple sanık hakkında kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası talep edilirken, tahrik indirimi ise uygulanmaması istendi. Mahkeme heyeti, avukatların süre talebi üzerine sanığın tutukluluk halinin devamına ve duruşmanın ertelenmesine karar verdi. Maktulün nişanlısına küfür ettiğini iddia etmişti Sanık ilk celsede verdiği ifadesinde, "Maktul ile beraber alkol içiyorduk. İsmail Kütük müstakbel eşi hakkında çirkin sözler söyledi. Hamile nişanlım hakkında, ’O çocuk senden değildir, çocuğun kimden olduğu belli değil’ diyerek nişanlıma küfür etti. Söyledikleri karşısında İsmail’e karşı çıkınca yüzüme tükürüp küfür etti, tokat attı. Yerde duran tüfeği kendisine doğrultum. İsmail tüfeğin namusunu tutarak ’Beni mi vuracaksın?’ diyerek küfür etti. Aramızda arbede oldu, tüfeği doğrulttuğumda elim tetikteydi ve tüfek patladı. Neresine isabet ettiğini hatırlamıyorum. Yere düşmeyince yine bana saldıracak düşüncesiyle 2 kez daha tetiğe bastım. Sonra olay yerinden uzaklaştım" ifadelerini kullanmıştı.