YEREL HABERLER - 09 Şubat 2014 Pazar 11:48

Tiyatronun Duayeni Haldun Dormen'den Türk Tiyatrosuna Övgü

A
A
A
Tiyatronun Duayeni Haldun Dormen'den Türk Tiyatrosuna Övgü

Tiyatronun duayeni Haldun Dormen, Türk tiyatrosunun on sene sonra dünyanın en iyi tiyatrosu olacağını söyledi.
Dormen, Muhsin Ertuğrul'un kötü bir yönetmen ancak müthiş bir tiyatrocu olduğunu belirterek, kendisini sürekli dinleyerek çok şey öğrendiğini söyledi.
Dormen, yurt dışında tiyatro eğitimi konusunda, "Ben yurt dışında alınan tiyatro eğitimi ve Türkiye’de verilen eğitim arasında çok büyük bir fark görmüyorum. Ben Amerika’ya eğitim almaya gittiğimde Yale Üniversitesi’ndeki tiyatro bölümü dünyada zaten tekti. Günümüzde baktığımızda Türkiye’de de üniversitelerimizde tiyatro bölümü var ve bu sanatın eğitimi veriliyor. Zamanında ülkemizde bu alanda bir takım şeyler eksikti, ben bu nedenle gidip yurt dışında eğitim aldım. Ayrıca her üniversitenin her bölümü çok iyi ya da her hocası çok iyi diye de bir şey yok. Mesela ben yönetmen olmak için gittim Yale Üniversitesi’ne ama yönetmenlik hocamdan bir şey öğrenmedim, orada ne öğrendiysem aktörlük hocamdan öğrendim" dedi.
İlla yurt dışına gidilecek diye bir gereklilik olmadığını belirten Dormen, "Bu tercihe bağlıdır. Ülkemizde de çok iyi eğitim veren üniversitelerimiz var. Ya da çok iyi eğitim verebilecek tiyatro ustalarımız var, Yıldız Kenter de bu hocalardan birisi. Ama herkesin yurt dışına da gitmesi gerekiyor bence. Çünkü o zaman mukayese edebilirsiniz. Yurt dışındaki her şey bize çok iyi ve çok güzelmiş gibi geliyor, ama durum böyle değil. Gidip geldikten sonra ‘biz de aslında bir çok konuda oldukça iyiymişiz’ diyebilmeniz için bir kerede olsa yurt dışına gidip görmeniz gerekli. Oraları gözümüzde çok büyütüyoruz" diye konuştu.
Dormen, İstanbul Üniversitesi Devlet Konsevatuarı’nda derslere hala devam edip etmediği sorusuna, "Emekli olmuştum aslında ama devam etmem konusunda çok istek aldım, Müzikal Bölümü’nde ders vermeye devam ediyorum" cevabını verdi.
OKUL AÇILSIN, BEN GİDER ÇOCUKLARA ÖĞRETİRİM
Dormen, kendisine ait bir sahne sanatları okulu açmayı düşünüp düşünmediği sorusunu ise "Bugünlerde aramızda sıkça lafı geçen ve benim de yapmayı düşündüğüm bir konu bu aslında. Ancak okulu açma, kurma aşamalarıyla ilgilenebileceğimi sanmıyorum. Birisi ya da birileri okulu açarsa ben dersler veririm. Okul açılsın, ben gider çocuklara öğretirim. Ve öyle bir okul açılırsa çok başarılı tiyatrocular yetişeceğine inanıyorum" cevabını verdi.
Türk tiyatrosunun duayeni Muhsin Ertuğrul ile uzun zaman çalışan Dormen, o günleri şöyle anlattı: "Muhsin beyle Amerika’dan gelir gelmez tanıştım ve kendisine bayılmıştım. O kadarşeker ve samimi bir insandı ki, ‘Ooo paşam’ diye karşılamıştı beni. Tanıştıktan sonra da onunla gece gündüz çalışmaya başladım. Bu süre zarfında Muhsin Bey’den çok şey öğrendim. Ama çok enteresandır ki sadece tiyatrocu olarak çok şey öğrendim, yönetmen olarak hiçbir şey öğrenmedim. Çünkü Muhsin bey, çok kötü bir yönetmen ancak müthiş bir tiyatrocudur. Bugün bir Türk Tiyatrosu’ndan bahsedebiliyorsak Muhsin Ertuğrul sayesindedir. Tiyatronun ne kadar ciddi ve disiplinli bir iş olduğunu bize o öğretti. Tiyatroda Muhsin Ertuğrul dahiydi. O benden çok ilerideydi. Muhsin Ertuğrul hep anlatırdı ben de hep dinlerdim".
TÜRK TİYATROSU ON SENE SONRA DÜNYANIN EN İYİ TİYATROSU OLUR
'Halkımızda tiyatroya olan ilgiyi nasıl buluyorsunuz? Gerçekten de tiyatroya ‘Zengin eğlencesi’, ya da ‘üst kültür tabakasının sanatı’ gibi bir anlayış var mı sizce?' sorusuna Dormen, "Hayır bence böyle bir anlayış olmamalı, olduğuna da inanmıyorum. Bugün baktığımızda tiyatro, sinemadan daha ucuz. Kimse farkında değil ama tiyatronun da oldukça çok seyircisi var. İstanbul’da şu anda üç yüzü aşkın tiyatro var. Büyüklü küçüklü alternatif tiyatrolar da var ama fark etmez, sonuç olarak varlar. Tiyatrolar hatta bazen seyirciyle fazla bile dolu oluyor. Broadway’de oynayabilecek kadar iyi olan tiyatrolarımız da var. Çok iyi oyunlar çok iyi tiyatrocular ve çok iyi tiyatrolarımız var. Bence durum böyle giderse Türk Tiyatrosu on sene sonra dünyanın en iyi tiyatrosu olur" cevabını verdi.
Şahan Gökbakar ile yaşanan olaydan da bahseden Dormen, "Benim niyetim ne Şahan Gökbakar’ı küçümsemekti ne de bir başkasını. Sadece bu tarz bir çalışma benim tarzım değildi ve onu ifade etmek istedim. Şahan Gökbakar muhakkak ki iyi bir sanatçıdır, milyonlarca insana da yaptığı işi beğendirmiştir. Ama ben o tarzı beğenmediğim için sevmedim. Çünkü o tarz abartılı ve küfürlere de başvuruluyor" dedi.
Dormen, ‘küfürle güldürmek’le ilgili ise "Küfür bir oyunun içinde gerektiğinde elbette olabilir. Oynanan karakterin içinde bulunduğu durum itibariyle küfür etmesi çok gerekliyse edebilir, bunu anlarım. Ancak durduk yere küfür çok yanlış. Ama sahnelenen bir çalışmada küfür kullanmak, hınkırmak, sümkürmek gibi şeyleri doğru bulmuyorum. Daha önce de söylediğim gibi gerçek Fars tarzı komedi harika bir türdür, abartıdan uzaktır ve çok zordur" dedi.
GÜN BENİM İÇİN MÜZİKLE BAŞLAR
'Çok uzun yıllar boyunca sahnede kaldınız ve bir çok türden esere imza attınız. Bu türler arasından en çok sevdiğiniz ve sizi heyecanlandıran tür hangisi?' sorusuna Dormen, "Müzikaller en sevdiklerim. Çünkü müziği çok seviyorum. Günlük hayatımda bile gün benim için müzikle başlar. Sabah kalkıp müziği açar çalışmaya öyle başlarım. Klasik müziği çok sevmekle birlikte, pop da dinliyorum, ama arabesk pek sevmem, marş sevmem, ama genel olarak her türlü müziği dinlerim" cevabını verdi.
Dormen, vakti olması ve rolü beğenmesi halinde tekrar dizide oynayabileceğini söyledi.
BEĞENDİĞİM OYUNCULAR VAR
Dormen, 'Son dönemde genç oyunculardan kimleri beğeniyor sunuz?' sorusunu ise "Söz konusu tiyatro oyuncularıysa o kadar çok var ki. Ama dizilerden ve sinema alanından beğendiğim oyuncular arasında Kıvanç Tatlıtuğ, Ayça Bingöl, Beren Saat var. Aslında daha çok isim var ama ön plana çıkanlar bunlar" diye cevaplandırdı.
TİYATRO BENİM HAYATIM
'Sizin tiyatro dışında, radyo, televizyon, edebiyat ve hatta gazetecilik alanında da çalışmalarınız var, ama tiyatro hep ön planda oldu, bu konuda neler söylemek istersiniz?' sorusuna Dormen şu cevabı verdi:
"Evet sinemacılık yaptım ve ödüller kazanmış filmlerim var. Ama bundan sonra bir sinema filminin rejisini üstlenmem, teklif gelirse sadece oynarım.
Gazetecilik açısından bakacak olursak, bir gazetede bir sütunumun olması önemli çünkü söyleyecek sözlerim oluyor. Bunları okurla paylaşmayı seviyorum. Şu anda herhangi bir yerde yazmıyorum ancak teklif gelirse neden olmasın, yazarım. Yıllarca televizyon programları da yaptım, radyo programlarım da oldu, hatta kitap da yazdım. Ancak son durağım yine tiyatro. Çünkü tiyatro benim hayatım. Aslında Amerika’da eğitim almaya giderken de sinemacılık eğitimi almaya gitmiştim, hayalim buydu ama tiyatroda takılıp kaldım ve çok mutluyum".
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenler’de öğretmene "kötü not" dayağı Esenler’de iddiaya göre bir veli, çocuğu sınavdan kötü not aldığı için okulda öğretmeni darp etti. Olayda öğretmen hafif şekilde yaralanırken, taraflar birbirinden şikayetçi oldu. Olay Esenler’de Esenler Ayvalıdere Ortaokulu’nda 23 Nisan kutlamaları öncesi meydana geldi. İddiaya göre, okulda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Ozan Kaya’nın öğrencini sınavdan kötü not aldı. Bunun üzerine sinirlenen veli, okula gelip öğretmeni darp etti. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kaşı ve dudağı patlayan öğretmen ambulans ile hastaneye kaldırıldı. Kavga nedeniyle öğretmen hafif şekilde yaralanırken, taraflar birbirinden şikayetçi oldu. “Öğretmenin kaşı açılmıştı” Öğretmeni darp edildikten sonra gören esnaf Erkan Sevinç, “Dün iş yerini açtık. Önce polis sonra ambulans geldi. Gidip baktığımızda öğretmenin darp edildiğini gördük. Öğretmenin kaşı açılmıştı. Sonra veli gitmiş herhalde. Öğretmeni ambulansa aldılar. Öğretmen biraz yerde hırpalanmış, üstü başı tozdu. Öğretmenin durumu iyiydi. Araca yürüyerek gitti. Biraz boğuşmuşlar” dedi. “Ambulans öğretmeni hastaneye götürmüş” Olayla ilgili konuşan esnaf Habip Sabancı, “Biz saat 12 gibi iş yerlerimizi açıyoruz. Okul içerisinde hengame var dediler. Bir velinin bir öğretmenle tartışıp darp ettiğini söylediler. Daha sonra ambulans ve polis ekipleri geldi. Öğretmenin kaşının patladığını, gözünden yaralandığını bize söylediler. Sonra ambulans öğretmeni hastaneye götürmüş. Birbirlerinden şikayetçi olmuşlar. Sebebini bilmiyoruz” şeklinde konuştu. “Bir öğrencinin notunu sıfır girdi diye velisi gelmiş” Darp edilen öğretmenin öğrencisi Öznur Güneyli, “Ayvalıdere Ortaokulu’nda okuyorum. 23 Nisan’da gösteriden önce bir kavga oldu. Ozan hocamı çok severim. Hocalara ve öğrencilerle bir sorunu yoktu. Notlarımızda da bir problem olmuyordu. Bize bağırıp kızmıyordu. Kime sorsam Ozan hocayı çok seviyor. Bir öğrencinin notunu sıfır girdi diye velisi gelmiş. 2 erkek öğretmene vurmuşlar. Ozan hocanın sadece kaşı ve dudağı patlamış” ifadelerini kullandı. “Aldığımız notları hep fazlasına tamamlayan bir öğretmendi” Öğretmen Ozan Kaya’nın öğrencisi Beril Öz, “Ozan hocanın bir öğrenciye sıfır verdiği söyleniyor. Daha sonra 2 veli 23 Nisan gösterisinin başlangıcında Ozan hoca ile kavga ettiği söyleniyor. Bu kavga sonucunda kaşının patladığı ve gözünün morardığı söyleniyor. Ozan hoca çok iyi birisiydi. Sıfır vermeyi bırak sınıftan geçirmemezlik bile yapmıyordu. Aldığımız notları hep fazlasına tamamlayan bir öğretmendi” diye konuştu.
İstanbul İstanbul’u erguvan ağaçları süsledi Yeşil, Mavi ve Pembe tonlarının İstanbul Boğazını adeta bir tabloya dönüştüren erguvan ağaçları çiçek açtı. Boğaz manzarası ile birlikte havadan çekilen erguvan ağaçları pembeye boyadığı kıyılar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Baharın müjdecisi olarak bilinen erguvanlar İstanbul’u süslemeye başladı. İstanbul Boğazının her iki yakasında zarif dallarıyla şehre ayrı bir güzellik katıyor. Her yıl Nisan ve Mayıs ayları arasında çiçek açan erguvan ağaçları kenti adeta bir tabloya dönüştürüyor. Vatandaşlar tarafından oldukça ilgi gören pembe çiçekli ağaçlar Ahmet Hamdi Tanpınar, Edip Cansever gibi şairlerin de mısralarında yer aldı. İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu erguvan ağaçlarının her yıl takip ederek, ağaçların daha çok tanıtılması için birçok proje hayata geçiriyor. “Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor” Bahar geldiği zaman erguvan ağaçlarının çiçek açtığını dile getiren İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu, “ Erguvanın bir zamanı var Nisan 15 ila mayıs ayının 15’i arasıdır. Bu zaman dilimi bazen nisanın başına doğru bazen mayısın sonuna doğru kayabiliyor. Bir 15 günlük zaman içerisinde çiçekler açıyor. Kahverengi dalların üzerinde birden önce kırmızı sona çiçekler açınca pembe çiçekleri olan bir ağaçtır. Bu ağaç İstanbul boğazının yeşil yamaçlarının üzerinde sanki birisi fırça ile pembe lekeler atmış gibi bir görüntü çıkıyor. Bu izlemesi çok hoş bir manzara oluyor. Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor. Osmanlı döneminde şairler fark ediyor erguvan ağaçlarının çiçeklerini. Modern ve klasik dönemdeki şairlerimiz de erguvan ağaçlarının çiçeklerin bir metafor olarak kullanıyor. Erguvan İstanbul gönüllüleri diye bir gurup oluşturup, İstanbul’dakilere sürekli olarak bunu anlattık. 20 sene önce herkes erguvanı tanımazken şimdi biliyorlar. Osmanlı Padişahlarından 3. Selim’in bir fermanı var “Erguvan ağaçları azaldı biraz erguvan ağaçları dikin” diye. Erguvan ağaçları bizim bütün Marmara ve Akdeniz kıyılarında var” diye konuştu. (AFS-SB-
Tokat Toz bulutu sandılar, gerçek sonra anlaşıldı Tokat’ta Yeşilırmak Mahallesi’nde bulunan sanayi yolunda beklenmedik bir olay meydana geldi. Bir arı kolonisi, yolda sürü halinde görüntülendi. Mobilya mağazasının önündeki süs bitkisinde toplanan arılar, çevredeki esnaf ve vatandaşlar arasında tedirginliğe yol açtı. Durumu fark eden esnaf, arılara sakinleşmeleri için su vererek yardımcı oldu. Ancak arı sürüsünün dağılma belirtisi göstermemesi üzerine bölgedeki arıcılar devreye girdi. Bölgeye özel kıyafetlerle gelen arıcılar, arı sürüsünü kontrol altına almak için harekete geçti. Şerbet ile birlikte bir karton koliye yerleştirilen arılar, bölgeden uzaklaştırıldı. Yetkililer, koloninin daha güvenli bir alana taşınarak bal üretimi için kullanılacağını belirtti. “Arılar saldıracak sandık” Arıların toz bulutu gibi cadde üzerinden geldiğini söyleyen Tuğrul Eray, “Arılar toz bulutu halinde gelerek mağaza önünde durdu. Biz bir şey mi oldu diye korktuk. Erkek arı oğul verdiği için bunlar sokmuyormuş. Süs ağacında durdular. Arıcı arkadaşı çağırdık. Kendisi de geldi 10 dakika içerisinde arıları topladı. Ama arılar ilk geldiğinde buradan geçenler korktu. Vatandaşlar arılar saldıracak sandı ama bir şey olmadı. Biz de su verdik” dedi. Arıcılıkla uğraşan Serkan Arslan ise arıların oğul verdiği için tehlikeli olmadığını söyleyerek şerbetle toplayarak götürdü.
Van İnci kefalinin zorlu göçü başladı Van Gölü’nde yaşayan binlerce inci kefalinin, su sıcaklığının yeterli seviyeye yükselmesiyle üremek için akışın tersine yüzerek tatlı sulara göçü başladı. Dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayan, yılın belli döneminde üremek için suyun akışının tersine yüzerek, tatlı sulara göç eden inci kefallerinin zorlu yolculuğu başladı. İnci kefali, Van Gölü’nün yaşayan ve üreme dönemi olan 15 Nisan-15 Temmuz tarihleri arasında neslini sürdürmek için tatlı sulara göçü başladı. Seyrine doyumsuz görüntülerin ortaya çıktığı göç sırasında inci kefalleri, önlerine çıkan engelleri uçar gibi zıplayarak aşıyor. Gölün tuzlu ve sodalı suyundan derelerdeki tatlı sulara ulaşmak için suyun akışının tersine yüzen, karşısına çıkan engelleri zıplayarak geçmeye çalışan balıklar, her yıl bu mevsimde görsel şölen sunuyor. Balıkların neslini sürdürebilmek amacıyla ortaya koyduğu mücadeleyi izlemek için de her yıl binlerce yerli ve yabancı turist kente geliyor. “Özellikle 2 bin yılından günümüze kadar olan süreçte göç çok sıkıntılı geçti” Konuyla ilgili açıklama yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Son yıllarda ülkemiz genelinde görülen kuraklığın yansımaları Van Gölü havzasında da ortaya çıktı. Bunun en büyük etkisi yaz aylarında Van Gölü’ne dökülen akarsuların debilerinde çok ciddi düşüşler oldu. Su yönetiminde yapılan yanlışlarla beraber Van Gölü’ne dökülen en büyük akarsulardan birisi olan Bendimahi Çayı, göl ile buluşamadı. Özellikle 2 bin yılından günümüze kadar olan süreçte yaz mevsiminde çok sıkıntılı geçti. Van Gölü’nde yaşayan ve endemik bir tür olan inci kefali yaşamını her ne kadar Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı sularında sürdürse de üreme dönemi olan Nisan ve Temmuz aylarında sürüler halinde Van Gölü’nden tatlı sulara yani göle dökülen akarsulara önemli bir göç gerçekleştiriyor. Şayet akarsularda yeterli su bulamazsa sağlıklı bir üreme gerçekleştirmesi söz konusu değil. Havzamızda 20 bine yakın insan Van Gölü inci kefali balıkçılığından geçimini sağlıyor. Bu sebepten dolayı yaz mevsiminde akarsularda su bulunması hayati bir öneme sahip” dedi. “Bu sene suyumuz son 4 yılın en yüksek seviyelerinde” 2 bin yılından itibaren akarsu debilerinin çok sıkıntılı geçtiğinin ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Bu sene suyumuz son 4 yılın en yüksek seviyelerinde. Yani akarsularda su debisi yüksek. Ümit ediyoruz ki Temmuz ayına kadar bu debi hafif düşüşler olsa da bu şekilde devam eder. İşte bu noktada koruma çalışmaları daha da büyük bir öneme sahip. Çünkü akarsuda su var, milyarlarca balık gelecek, bizim bu balığı kaçak avcılardan korumamız lazım. Bu noktada koruma çalışmaları sorunsuz bir şekilde aksamadan yürütülmeli ve elde edilen kazanımlar kaybedilmemesi lazım. Koruma çalışmalarının yakından takipçisi olacağız. Sağlıklı bir üreme yapılabilmesi için bütün ekolojik unsurlar tam olarak yerinde işte bu noktada akarsu kenarlarında ve yol kontrollerinde jandarmanın, merkezlerde polisin ve zabıta ekiplerinin etkin bir görev alması lazım. Şayet bunu sağlayamazsak suyumuzun çok fazla olması anlam ifade etmeyecek" dedi.
İstanbul Dilan ve Engin Polat, iş yeri kurşunlama davasında hakim karşısına çıkacak Sosyal medya fenomeni Banu Parlak’ın güzellik merkezinin kurşunlanmasına ilişkin açılan dava kapsamında Dilan ve Engin Polat çiftinin de aralarında bulunduğu 11 sanık bugün Küçükçekmece Adliyesi’nde hakim karşısına çıkacak.Bahçeşehir 1. Kısım Doğa Parkı’nda bulunan sosyal medya fenomeni Banu Parlak’a ait güzellik merkezi 1 Ekim 2023 günü saat 02.00 ve 04.30 sıralarında motosikletli şüphelilerce kurşunlanmıştı. Olaya ilişkin hazırlanan iddianame kapsamında Dilan ve Engin Polat çiftinin de ‘azmettirme’ suçundan cezalandırılması istenen davanın görülmesine bugün Küçükçekmece Adliyesi’nde başlanacak.İddianamedenKüçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık Dilan Polat’ın sosyal medya hesabından yayınladığı bir videodaki konuşmasında Banu Parlak’a tehdit mesajı gönderdiği açıklanmıştı.İddianamede bu mesajdan kısa bir süre sonra Dilan ve Engin Polat’ın aldığı ortak karar ile sanık Engin Polat’ın müştekinin iş yerine silahlı saldırı düzenlenmesi için Gürcistan’daki bağlantıları vasıtasıyla kamuoyunda "Daltonlar" çetesi olarak bilinen silahlı organize suç örgütünün firari yöneticilerinden Beratcan ve Batın Can Gökdemir’le iletişim kurduğu aktarılmıştı. Gökdemir kardeşlerin de İstanbul’da özel olarak kiralanan hücre evinde eyleme hazır vaziyette bekleyen sanıklar Batuhan İnci, Yunus Emre Yıldız, Nizamettin Bilgili, Onur Abiç ve İsmail Emre Arifoğlu’na talimat verdiği iddianamede belirtilmişti.İddianamede, iş yerinin kurşunlandığı ve bu nedenle dış cephesinde bulunan 5 camın 4’ünün değiştiği, saldırı sebebiyle toplam zararın 45 bin lira olduğu kaydedilmişti.Olayın ardından şikayetçi olan Banu Parlak, kendisini öldürtmek isteyen Polat ailesinden şikayetçi olmuştu. Dilan Polat ise ifadesinde, tehdit içerikli görüntüdeki konuşmaları Parlak için söylemediğini, kendisine sözlü saldırıda bulunanlara genel olarak çektiğini savunmuştu.Sanık Engin Polat ise saldırıyı sosyal medyadan duyduğunu, saldırıdan 2 gün önce Banu Parlak’ın sosyal medyadan açıklama yapıp kendilerini suçladığını savunarak, bunu kimin yaptığını bilmediğini anlatmıştı.İddianamede, Polat çiftinin "birden fazla kişiyle birlikte silahla tehdit suçunu azmettirme" ve "mala zarar vermeye azmettirme" suçlarından toplamda ayrı ayrı 2 yıl 4 aydan 8 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilmişti.Haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklar Barış Boyun, Beratcan ile Batin Can Gökdemir için ise "silahlı suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "birden fazla kişiyle birlikte silahla tehdit", "mala zarar verme" ve "ruhsatsız silah taşıma" suçlarından ayrı ayrı toplamda 8 yıl 4 aydan 23 yıla kadar hapis cezası istenmişti.İddianamede, diğer sanıklar Batuhan İnci, İsmail Emre Arifoğlu, Nizamettin Bilgili, Onur Abiç, Yunus Emre Yıldız ve Sezgin Polat’ın farklı suçlardan 2 yıl 4 aydan 23 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti.