YEREL HABERLER - 01 Mart 2014 Cumartesi 18:32

Memur-sen Başkanı Şenocak

A
A
A
Memur-sen Başkanı Şenocak

Şehir denildiğinde, kalabalık yığınları değil, eğitim, ulaşım, sağlık, tabiat, konfor ve nitelikli iş imkanları gibi insanın yaşam kalitesi bulacağı mekanlardan söz ettiklerini dile getiren Şenocak, bununla birlikte medeni şehirlerin kültür, tarih ve inancıyla bütünleşmiş şehirler olduğunu, Peygamberlerin elçilik görevlerini de şehirlerde sürdürdüklerini ifade etti.
İzmir'in nüfus itibariyle kalabalık bir şehir olduğunu söyleyen Şenocak, "İbn-i Haldun'un teorisine göre İzmir tekamül sürecinde bir şehir. Zira, Konak Meydanı'nda yüzünüzü denize çevirdiğinizde sahil şeridi yapılaşma ile karşı karşıya. 180° döndüğünüzde ise Kadifekale tekamülünü tamamlayamamış. Kırsal, köy görünümünde. 20 yıldır İzmir'de yaşıyorum. Bu manzara ne zaman değişecek? Bu sefer umudumuz var! İlk defa İzmir'de seçimlerde projeler konuşuyor. 100 Yılın Şehircilik Hareketi 1414 Projeyle, Hayat İzmir sloganıyla şehir vizyonunu ortaya koyan Sn. Bakanımız Binali Bey'den ümitliyiz, heyecanlıyız" dedi.
ETYEMEZ: "ŞEHİRLER GEÇMİŞİ, BUGÜNÜ VE YARINI ETKİLER"
Hiç kuşkusuz şehirler inşa etmek uzun soluklu sabır gerektiren ve maddi harçlarla beraber manevi harçların da karışımından meydana gelen bir süreç olduğunu söyleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, "Şehirler maddi ve manevi anlamda bir bütünlük arz etmektedir. Bu açıdan şehir sadece insanın inşa ettiği değil insanı da inşa eden bir yapıdır. Şehirler insanlığın geçmişini etkilediği kadar bugününü ve yarınını da etkilerler. Bugün üzerinde yaşadığımız topraklarda yeni ve köklü bir medeniyetin filizlerini 2071 hedeflerimizi referansımız olarak Anadolu'ya yerleştiren bilgi ve alim kişiler yeşertmiştir" dedi.
Anadolu'nun şehirlerini birbirlerine duble yollarla hızlı tren hatlarıyla köprü ve havaalanlarıyla birbirine bağlamak kültürlerin kaynaşması ve kardeşliğin güçlenmesi için önemli olduğunu kaydeden Etyemez, şunları söyledi "Hızlı tren hatlarımız sadece Eyüp Sultanı, Mevlana'ya bağlamıyor aynı zamanda Londra'yı da Pekin'e bağlayacak zemini de oluşturuyor. Bu noktada ulaştırma eski bakanımız Yıldırım'ın hakkını hepimiz teslim etmeliyiz"
YILDIRIM: HEDEFİMİZ YAŞANABİLİR İZMİR
"Şehirleri sadece insanların birlikte yaşadığı bir yer olarak görmemiz yanlıştır olacaktır" diye konuşmasına başlayan Yıldırım, “Şehirler aynı zamanda yaşadığı değerleri hayatta tutan bir yerdir. Kimsesizler için yaşam alanı bulunan yerlerdir. İzmir’de baktığımızda şehir kimliği İzmirli olarak birçok şehirden daha ileride görülüyor. İzmir de şehrine ait olma duygusu uzun bir süre aldığı halde İzmir de yapılan araştırmalara göre en fazla bir buçuk yılda İzmirliyim diyor. Bu, İzmirlilerin kendine has bir huyudur. Ama gel gör ki son yıllarda medeniyet inşa etme adına katma değer üretememiş aksine geçmişten gelen medeniyet mirasını koruyamamış bir İzmir’den bahsediyoruz. Öyle ki yüzde 62’si sağlıksız yapılardan oluşan bir İzmir’den bahsediyoruz. İzmir’in bu içinde bulunduğu durum tüm hemşerilerimizin içini acıtıyor. Şehrimizin ortak mekanları, meydanları ve tarihi eserleri gittikçe tanınmayacak hale geliyor. İzmirlinin de geleceğe bakışını yaşanan olaylar kötü etkiliyor” diye konuştu.
Yıldırım sözlerine şöyle devam etti: “İzmir koca bir köy oldu serzenişinde son on yılda İzmir de yaşananlar büyük rol oynamıştır. İzmir’de ‘İnsan, Şehir ve Medeniyet’ ilişkisi oluşturmak için elimizden geleni yapacağız. Hedefimiz yaşanabilir İzmir. Trafik sorunlarını hafifletmiş, alt yapı sorunlarını çözmüş ve hava kirliliği sorununu çözmüş bir İzmir. Hedefimiz Fatih Sultan Mehmet’in tanımladığı İzmir’dir. İzmir bir marka şehir olacaktır. İzmir’in kendi değerlerini koruyarak bir dünya şehri olması en büyük hedeflerimizden birisidir. Hayat İzmir yüzyılın şehircilik harekatı tamda bahsettiğimiz İzmir hayalimizi tamamlayan bir projedir.”
ALKAN: SANAYİ SONRASI DÖNEMİN YAYGIN ÖRNEĞİ, "ELEKTRONİK EV"
Moderatörlüğünü AK Parti İzmir Milletvekili ve AB Uyum Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu'nun yaptığı Şehir ve Medeniyet Paneli'nin ilk sunumunu Selçuk Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Alkan gerçekleştirdi. Alkan, 'Yeni Teknolojileri Gölgesinde Şehir' başlıklı konuşmasında, günümüzde bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin temel probleminin şehirleşme ve şehirlileşme /şehirlileşememe sorunu olduğunu söyleyerek, "Buradaki gerçek şehir ve şehirleşme gerçeğini anlamak bir bakıma, teknolojik gelişmeleri ve sonuçlarını anlamak olacaktır. Bu temel ilişkinin kodlarını çözebilir ve geleceğe dönük mekan planlamasına veri olacak teknolojik gelişmeleri bilimsel bir zemine taşıyabilirsek, şehirleşme/şehirlileşememe sorunlarımıza da kalıcı ve doğru çözümler üretebiliriz" diye konuştu.
Sanayi devrimi sonrası şehirlerin en büyük sorununun ulaşım olduğunu da dile getiren Alkan, Günümüzde inanılmaz boyutlara varan "özel araba" tutkusu, şehirlerimizin çözümü zor hatta çözümsüz sorunu durumundadır. Bir insanın mekanda işgal ettiği 0.30 m2/insanlık alana karşılık, aynı insanın aracı, 25 m2/araçlık bir alanı işgal etmektedir. Şehiriçi ulaşımı kilitleyen bu gerçeğe çözüm yine teknolojiden gelmektedir" dedi. Alkan, sanayi sonrası (Bilgi Çağı) dönemin yaygın ve önemli dinamiğinin "Elektronik ev" olacağını kaydetti.
GENİM: TARIM ŞEHİRLERİNİN DÖNÜŞÜMÜ ENDİŞEYE SEVK EDİYOR
Şehir ve yaşam üzerine konuşan Türkiye Anı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Sinan Genim ise tarım şehirlerinin önce sanayi, sonra bilgi toplumunun yaşadığı şehirlere dönüşmeye başladığını belirterek, "Bir yandan şehirleşme için çaba sarf ederken, diğer yandan toprağa bağlılığı devam ettirmeye çalışan bir toplumun çektiği sıkıntılar, günümüzdeki problemleri doğurmaktadır. Tarımsal kökenli insanların oluşturduğu şehirlerimiz hızla, önce sanayi, giderek de bilgi toplumun yaşadığı şehirlere dönüşmeye çalışmaktadır. Birbiri peşi sıra toplumun üzerine yığılan değişim dalgaları hepimize neler oluyor, daha neler olacak gibi endişelere sevk etmektedir" diye konuştu.
DEMİRCİ: İSLAM TAŞRAYA KARŞI ŞEHRİ TERCİH ETTİ
Tarih boyu insanoğlunun ideallerini daha büyük bir dünya içinde kurma çabasının sonucu olarak şehirlerin ortaya çıktığını kaydeden Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Demirci, 'Türk İslam Geleneğinde Şehir, Kimlik ve Medeniyet' sunumunu gerçekleştirdi. Demirci, İslam anlayışının başından itibaren anti bedevi ve taşraya karşı şehri tercih eden bir tutum sergilediğini, Kur’an ayetleri, Hadisler, Farabi ve İbn Haldun gibi düşünürlerin de şehir merkezli bir ütopya geliştirdiğini ifade etti.
Yüzyılın başında Türk halkının yüzde 92'si köylerde, yüzde 8'i ise şehirlerde yaşarken günümüzde ise toplumun yüzde 75'inin büyük şehirlerde yaşadığını belirten Demirci, "Türk toplumunun büyük bir kısmı şehirde yaşamakla beraber kalan diğer kısmı ise şehirli olmanın eşiğinde yaşamaktadır. II. Abdulhamit ile başlayan ve 1930'lara kadar da devam eden, 'Milli Mimari Dönemi' hareketinin kaldığı yerden devam ettirilmesi gerekiyor" diye konuştu.
ŞENGÜL: YEREL YÖNETİMLERDE GÖRÜLMEMİŞ HİZMETLER BAŞLATTIK
Şehir Plancısı olan AK Parti İzmir Milletvekili ve aynı zamanda TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Üyesi Aydın Şengül ise "Ülkemizdeki kentlerimizin kurgulanamadığını, kontrolsüz, kimliksiz, kendi halinde, özellikle sosyal ve fiziksel planlama anlayışının tümüyle terk edilerek yerini tesadüfiliğe, keyfiliğe, 'Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler' anlayışına bıraktığını görüyoruz" diye kaydetti. Sonuç olarak yasadışı, hiçbir kurala bağlı olmadan yapılaşmış, çarpık, sağlıksız, güvenilir olmayan yapı stoğuna ve yerleşim alanlarına sahip kentlerin ortaya çıktığını belirten Şengül, "Bu sağlıksız kentleşmenin acı sonuçları, son olarak 1999 Düzce ve Gölcük, 2012 Van depremlerinde en ağır şekilde yaşanmıştır" diye konuştu.
Kent planlamasının yalnızca fiziksel kurallara göre değil, çok yönlü sosyal, ekonomik, hukuksal, bürokratik ve politik sorunların çözümü ve koordinasyonu ile başarılı olabileceği gerçeğine inandığını dile getiren Şengül, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "İktidarımız, ülke yönetiminde olduğu gibi yerel yönetimlerde de daha önce görülmemiş düzeyde ve kalitede hizmetler başlatmış ve sunmuştur. Toplumun her kesimine yönelik hizmetler çeşitlenerek ve odaklanarak sürecektir"
Panel sonrası konuşmacılara plaket ve İzmir Hatırası hediyeleri takdim edildi.
Şehir ve Medeniyet Paneli: Memur-Sen İzmir İl Temsilciliği, İş-Kur İzmir İl Müdürlüğü,, Turkuvaz Medya Grubu ve Haber35.com.tr'nin katkılarıyla gerçekleştirildi.
(MD
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Polisin alkollü sürücü ile imtihanı: Üfleme eğitimi verilen kadın 44. seferde başardı Aksaray-Konya Karayolunda jandarmanın "dur" ihtarına uymayarak kaçan kadın sürücü, jandarma ve emniyeti alarma geçirdi. 53 kilometre kaçan kadın sürücü E-90 Karayolunda kovalamaca sonucu yakalandı. Alkolmetreye üflermiş gibi yapıp üflemeyen ve 3 alkolmetre değiştirerek kadına üfleme eğitimi veren polis, üfletme imtihanına girdiği kadın sürücünün 44. üflemesinde promilini alabildi. 0.97 promil alkollü çıkan kadın sürücüye ceza kesilerek ehliyetine el konuldu. Olay Aksaray - Konya Karayolu Eşmekaya Kavşağı’nda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Aksaray Konya Karayolunda yol kontrolü yapan İl Jandarma Komutanlığı ekipleri durumundan şüphelendikleri kadın sürücünün kullandığı 68 AAN 849 plakalı otomobile ‘dur’ ihtarında bulundu. İhtara uymayan kadın sürücü hızla denetim noktasından kaçtı. Aksaray istikametine kaçan kadın sürücünün plakası jandarma ekipleri tarafından hem jandarma hem de emniyet haber merkezine bildirildi. Bunun üzerine jandarma ve polis ekipleri karayolu ve aracın geldiği istikamete yönelik adeta bölgeyi abluka altına aldı. Jandarma ekipleriyle kısa süre kovalamacaya giren kadın sürücü 53 kilometre kaçtıktan sonra şehir merkezi girişinde polis ekiplerinin de "dur" ihtarına uymadı. Ekiplerin kaza riskine karşı kontrollü bir şekilde takip ettiği kadın sürücü çok gidemeden Tacin Mahallesi E-90 Karayolu üzerinde yakalandı. 44. üflemesinde pes eden kadın sürücü 0.97 promil alkollü çıktı Durdurulduktan sonra araçtan indirilen ve isminin Gülten Nas Y. (49) olduğu belirlenen kadın sürücü rahat tavır ve hareketleriyle dikkat çekti. Ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirilen kadın sürücüye alkol kontrolü yapmak isteyen polis memurlarının üfleme eğitimi ile imtihanı burada başladı. Alkol kontrolünden geçirilmek istenen kadına polis memurlarınca alkolmetre üfletilmek istendi. Alkolmetreyi üflemeye çalışan kadın üflermiş gibi yapıp üflemekten çekinirken, polis memurları kadına adeta üfleme eğitimi verdi. Bir polis memuru ağzıyla kadına üflemeyi gösterirken, bir değir polis memuru da elindeki üfleme çubuğunun poşetiyle üflemeyi anlattı. Eğitimin ardından polis memurlarının üfletme imtihanı başladı. Kadına defalarca alkolmetreyi üfletmeye çalışan polis memurları kadının üflemeyip üflüyormuş gibi göstermesiyle büyük bir sınav verdi. Alkolmetreye de güvenmeyen kadın sürücüye 3 farklı alkolmetre üfletildi. Zaman zaman su içen ve dinlenmeye geçen kadın sürücü 1 saat boyunca polis memurlarına ecel teri döktürdü. 43 kez alkolmetreyi üflemeyerek kandırmaya çalışan kadın sürücü 44. üflemesinde pes ederek normal bir şekilde üfledi. Üflemenin ardından kadının 0.97 promil alkollü olduğu belirlendi. Polis ve kadın arasındaki yaşanan ilginç diyaloglar ise anbean kameralara yansıdı. Alkollü araç kullanmaktan 6 bin 439 TL para cezası kesilen kadın sürücünün ehliyetine de 6 ay süreyle el konuldu. Araç ise olay yerine çağırılan bir yakınına teslim edildi.