YEREL HABERLER - 19 Mart 2014 Çarşamba 12:00

Sanko Üniversitesi Bilimsel Toplantıya Evsahipliği Yaptı

A
A
A
Sanko Üniversitesi  Bilimsel Toplantıya Evsahipliği Yaptı

Sanko Üniversitesi, ‘Omuz Ekleminin Ultrasonografik Değerlendirilmesi ve Omuz Artroskopisi’ konulu eğitim toplantısına ev sahipliği yaptı.
Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Konferans Salonu’nda, uluslararası düzeyde gerçekleşen eğitim toplantısında, konunun uzmanı pek çok akademisyen konuşmacı ve katılımcı bir araya geldi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Sanko Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nalan Akbayrak, kuruluş aşamasında olan Sanko Üniversitesi’nin 2014-2015 döneminde eğitime başlayacağını bildirdi.
Prof. Dr. Akbayrak, burada olan tüm katılımcılara teşekkür ederek, şunları söyledi:
“Sağlık Bilimleri alanında eğitim öğretime başlayacak olan üniversitemiz eğitimin yanında toplumsal sağlık alanında da şehrimize katkı sunacak. Hastanemiz bünyesinde bugüne kadar pek çok konuda konferans oldu. Bundan sonra da üniversite ve hastane işbirliğiyle konferanslarımız ve eğitim toplantılarımız devam edecek.”
OMUZ ANATOMİSİ
Açılış konuşmasının ardından Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Sever, ‘Omuz Anatomisi; Anatomik Nedir? Patolojik Nedir?’ konulu bir sunum yaptı.
Katılımcılara omuz anatomisi hakkında bilgi veren Opr. Dr. Gökhan Sever, “Omuz eklemleri hareket genişliği en yüksek olan eklemlerdir. Dolayısıyla yumuşak doku stabilitesi ağırlıktadır ve bu durum yumuşak doku deformasyonuna sebep olmaktadır” dedi.
Toplantıda Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Levent Bostancı, “Artroskopik Portaller; Hangi Portal? Ne Zaman?” konulu sunumunda, omuz artroskopisinin uygulanış şekli hakkında bilgi verdi.
Yumuşak dokuların kolaylıkla zedelenebildiğine dikkati çeken Opr. Dr. Bostancı, “Omuz eklemleri geniş bir eklem açıklığı ve zayıf kemik desteği olan geniş yumuşak dokudan oluşan eklemlerdir. Bu eklemler çok kolay zedelenebilir” diye konuştu.
Omuz artroskopisinin iki pozisyonda uygulanabileceğini belirten Opr. Dr. Bostancı, “Tedavi hasta daha çok şezlong pozisyonundayken uygulanır. Hasta omuz eklemi dışarıda kalacak şekilde oturtulur. Omuz artroskopisi portalları hasar görecek dokudan uzak olmalı ve referans noktaları önceden belirlenmeli. Referans noktaları çizilmeden omuz artroskopisi uygulanmamalı. Aksi takdirde ne kadar tecrübeli olursak olalım dokular zarar görebilir” şeklinde konuştu.
Opr. Dr. Bostancı, ‘Referans noktaları ve çizimler’, ‘Kanülün yerleştirilmesi’, ‘Lateral ve Superier giriş’ gibi konularda katılımcıları bilgilendirdi.
AMELİYATIN EN KİLİT NOKTASI DÜĞÜM ATMAK
‘Artroskopik Düğüm Teknikleri ve Anchor Seçimi’ konulu sunumunda ameliyatın en kilit noktalarından birinin ‘Düğüm atmak’ olduğunu belirten Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Aydın Büdeyri, “Cerrahide çok fazla düğüm tekniği var. En güvenilir teknik hangisidir? Düğüm attıktan sonra nasıl ameliyathaneden emin bir şekilde çıkarız sorularına cevap bulmamız gerekiyor. Açık cerrahide kullanılan düğüm kapalı uygulama için uygun değildir. Düğüm kaliteli olmalı ve güven vermelidir” dedi.
Düğüm teknikleri hakkında bilgi veren Opr. Dr. Büdeyri, iyi düğüm atmak için neler yapılması gerektiğini anlattı.
“Amaç sağlam düğüm atmak” diyen Opr. Dr. Büdeyri, “Düğüm neden gevşer, doku neden iyileşmez…? Ya doku yırtılmıştır ya yanlış ip ya da yanlış düğüm tercihi yapmışızdır veya ilmik kaymıştır. Bu seçenekler artabilir. Önemli olan düğümün gideceği yolu görmek ve bilmektir. Beklenmeyen durumda organize kalmak çok önemlidir. Daha güçlü ve dayanıklı düğüm atmak için dikkat şarttır” ifadelerini kullandı.
‘Rotator Manşet Yırtıkları ve Omuz İnstabilitesi’ konulu bir sunum gerçekleştiren Dokuz Eylül Üniversitesi Ortopedi Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Özkan ise konuşmasında, adalelerin senkronize halde çalıştığını ifade ederek, “Herhangi bir adalede meydana gelebilecek problem diğer adaleleri de etkiler. Bu da omuz biyometrisinin bozulmasına sebep olur. O bölgede oluşan yırtık zamanla daha da büyür. Yırtık meydana geldikten sonra diğer tendonlara binen yük, yırtıkta büyüme oluşturur. Hasar 2-2.5 senede ortaya çıkar” dedi.
Bu vakaların görüldüğü hastaları tedavi ederken yağlı dejenerasyon olmadan müdahalenin büyük önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Özkan, “Yağlı dejenerasyon fazlalaştıkça yırtık dikilse bile sonra tekrarlama riski artar. Tendonun yapısında bozukluk meydana gelir. Fonksiyonel açıdan bir fayda sağlamaz” diye konuştu.
Tedavide yırtığın şeklinin iyi tespit edilmesi gerektiğinin önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özkan, yırtığın derecesine göre tamiri konfigüre etmek gerektiğini kaydetti.
YIRTIĞIN TEDAVİ AŞAMALARI
Cerrahi işlem dışındaki tedavi yöntemlerinin tedavinin faydası açısından tercih edilmediğini söyleyen ABD’li Dr. Joseph C. Tauro ise ‘Omuz Ultrasonografik Değerlendirilmesi, İleri Retrakte Yırtıklar Artroskopik Retrakte Subscapularis Tamiri’ konulu sunumunda, ameliyat görüntüleri ışığında, yırtığın tedavi aşamalarıyla ilgili bilgi verdi.
Tedavide cerrahi işlemlerin sağlıklı sonuç vereceğini belirten Dr. Joseph C. Tauro, “Tedaviye geç kalındığında iyi bir sonuç elde edemezsiniz. Hasta size gelene kadar yırtık büyüyebilir. Fizik tedavi de çözüm olmaz. Yırtık daha da kötüleşebilir” uyarısını dile getirdi.
Hastanın yaşı ve yırtığın derecesinin tedavide önemli yer tuttuğuna dikkat çeken Dr. Joseph C. Tauro, “Bütün yapıların konumunu iyi bilmek tedavide başarı şansını artırır. Yırtığın şekli tam olarak belirlenmeli ki tamiri de ona göre belirlenebilsin” diye konuştu.
Konuşmasının ardından Dr. Joseph C. Tauro’ya, Sanko Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sınav tarafından toplantıya katılımından ötürü teşekkür belgesi takdim edildi. Prof. Dr. Sınav tüm konuşmacı ve katılımcıları katkılarından dolayı teşekkür ederek, Sanko Üniversitesi’nin bu tür bilimsel organizasyona ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
GÜNÜMÜZDE AÇIK CERRAHİ ÇOK FAZLA TERCİH EDİLMİYOR’
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Demirtaş da toplantıda ‘Masif Cuff Yırtıkları ve Artroplasti’ konusunda bilgi verdi.
Günümüzde açık cerrahinin çok fazla tercih edilmediğini belirten Prof. Dr. Demirtaş, bilgi ve deneyimin önemine vurgu yaptı.
“MR değerlendirilirken klinik bulgulara hakim olmak gerekir” diyen Prof. Dr. Demirtaş, “Tedavide ‘Cerrahi mi yoksa artroskopi mi?’ tercihinden ziyade uygulanacak prensipler çok daha büyük önem taşıyor. Artroskopik uygulamada temel prensiplerin uygulanmaması durumunda faciaya yol açabilirsiniz. Doğru bilgi ve doğru prensiple hastaya faydalı olursunuz fakat yanlış bilgi ve yanlış prensiple hastaya zarar verirsiniz. Emek ve deneyimle başarı oranı da yükselir” diye konuştu.
Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Cenk Cankuş da “Omuz Ekleminin Ultrasonografik Değerlendirilmesi ve Omuz Artroskopisi” konulu eğitim toplantısına katılan tüm katılımcılara teşekkür ederek, böyle bir organizasyonda yer almaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Toplantının son bölümünde Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Radyoloji Uzmanlarından Dr. Zülküf Ekşi ‘İnteraktif Omuz Ultrason Pratiği’ konusunda bilgiler verdi. Toplantı ortopedide güncel teknikler ve son gelişmelerle ilgili ‘vaka tartışması’ ile son buldu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Yalova’da bisiklet yolu ağı genişliyor Yalova Belediyesi’nin Gaziosmanpaşa Mahallesi’nde başlattığı yeni bisiklet ve yürüyüş yolu çalışmaları, Kemer Köprü Caddesi’nden başlayıp 8. sokağa kadar devam edecek olan asfalt ve baskı işlemleri devam ediyor. Yalova Belediyesi, yeni bisiklet ve yürüyüş yolları için çalışmalarını sürdürüyor. Sağlıklı yaşamı ve kent içinde bisiklet kullanımını teşvik etmek amacıyla başlatılan bisiklet yolu projesinde Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki 8. Sokak’ta asfalt serimi devam ediyor. Toplam 770 metrelik yol güzergâhında çalışmalar, Kemer Köprü Caddesi’nden Gaziosmanpaşa Caddesi’ne kadar devam edecek. Kemer Köprü Caddesi ile Şelale Sokak arasında kalan alanda ise dekoratif aydınlatmalar kullanılarak göze hitap edecek bir çalışmaya imza atılmak isteniyor. Çalışmalarla ilgili bilgi veren belediye yetkilileri, “Bisiklet ve yürüyüş yolu çalışmalarımızda aşınma tabakasının serimi ile baskı işlemleri eş zamanlı olarak devam ediyor. İlk olarak Kemer Köprü Caddesi’nden başlayan çalışmalar, yaklaşık 590 m uzunluğundaki Gaziosmanpaşa Caddesi’ne kadar devam ediyor. Akabinde yaklaşık 180 metre uzunluğundaki 8. Sokak’ta da çalışmalarımızı da kısa sürede tamamlayacağız. Baskı çalışmamızın tamamlanması sonrasında dekoratif boyama asfalt boyama, çizgi çalışmaları, dekoratif aydınlatma ve peyzaj çalışmalarını da tamamlayarak yolumuzu hemşehrilerimizin hizmetine sunacağız” ifadelerine yer verdi.
İstanbul İmrahor İlyas Bey Camii’ne uzay kafes: 100 yıl sonra üstü kapatılacak Geçmişi Ayasofya Camii’nden 100 yıl eskiye dayanan İmrahor İlyas Bey Camii’nde 2023 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. Tarihte geçirdiği çeşitli badirelerden dolayı üst yapısı ve ahşap bölümleri yok olan İmrahor İlyas Bey Camii’nde kurulan Uzay Kafes Sistem Geçici Çatı hakkında bilgi veren Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “Doğal çevreden etkilenmemesi adına geçici çatı kurma fikrimiz ortaya çıktı. 100 yılı aşkındır doğal çevreden etkileniyordu. Tabi bu sistem böyle bir açıklıktaki yapı için modüler ve hafif olması açısından bizim tercih sebebimiz oldu” dedi. Restorasyonu tamamlandıktan sonra ibadete açılacak olan tarihi camideki çalışmalar havadan görüntülendi. Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nden 100 yıl daha öncesine tarihlenen ve 5. yüzyılda inşa edilen İmrahor İlyas Bey Camii diğer adıyla Studios Manastırı, İstanbul’daki en eski dini yapı olarak biliniyor. Bizans döneminde kilise olarak kullanılan yapı, İstanbul’un fethinden sonra camiye dönüştürüldü. 2. Beyazıt döneminde, İmrahor İlyas Bey tarafından camiye dönüştürülen yapı tarihte birçok badire atlattı. En büyük hasarı Latin istilasında gören tarihi cami, 1894 depreminden de etkilendi. Sultan 3. Selim döneminde onarılan İmrahor İlyas Bey Camii’nin, 1900’lü yılların başında önce yangın daha sonra da yağmurdan dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap bölümü çöktü. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla beraber İmrahor İlyas Bey Camii kedi haline terk edildi. 1934 yılında Ayasofya Camii, müzeye çevrilince tarihi yapı müzeye devredildi. 1954-1955 yıllarında bir onarım geçiren İmrahor İlyas Bey Camii, yaklaşık 100 yıl atıl kaldıktan sonra 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleşti. İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyonu için hazırlanan projeler 2019 yılında Koruma Kurulu tarafından kabul edildi. Tarihi camide restorasyon devam ediyor Onaylanan projeler çerçevesinde 2023 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları sürüyor. Tarihi camide çevre temizliği gerçekleştirildi. Çeşitli badirelerden dolayı 100 yıldır üstü açık olan İmrahor İlyas Bey Camii’ni korumak adına Uzay Kafes Sitem Geçici Çatı kurulumu devam ediyor. Çatının kurulumunda tarihi camide bulunan opus sectila döşemelerin zarar görmemesi için, döşemeler kum torbalarıyla korumaya alındı. Geçici çatının tamamlanmasından sonra tekke binasında itinalı söküm gerçekleştirilecek. Ayrıca tarihi camide, kuzey bölümdeki üst galeriyi taşıyan sütunlar bulunurken güney bölümündekiler yok oldu. Güney bölümündeki sütunlarda aslına uygun restore edilecek olan İmrahor İlyas Bey Camii, çalışmaların tamamlanmasının ardından ibadete açılacak. Öte yandan tarihi camide kurulan Uzay Kafes Sistem Geçici Çatı havadan görüntülendi. “Ayasofya Camii’nden yaklaşık 100 yıl önce inşa edildiğini söyleyebiliriz” İmrahor İlyas Bey Camii’nin tarihi hakkında konuşan Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “İmrahor İlyas Bey Camii’nin inşasını Semavi Eyice ve Müller Wiener gibi uzmanlardan edindiğimiz bilgiye göre, 5. yüzyılda inşa edildi. Dolayısıyla Ayasofya Camii’nden yaklaşık 100 yıl önce inşa edildiğini söyleyebiliriz. İstanbul’daki en eski dini yapı olarak ifade edebiliriz. İlk inşa edildiğinde ‘Studios Manastırı’ yapılıyor. İstanbul’un fethine kadar da manastır olarak işlev görüyor. Fetihten sonra 2. Beyazıt döneminde Mirahor İlyas Bey tarafından camiye ve tekkeye çevriliyor. İmrahor İlyas Bey’den bahsetmek gerekirse, 2. Beyazıt devrinde sarayda ahırların, en başındaki kişi. İmrahor İlyas Bey Camii, cami ve tekkeye çevrildikten sonraki ilk şeyhi de burada metfun bulunuyor” ifadelerini kullandı. “Yangın ve doğal etkilerden dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap elemanları kayboldu” Tarihî süreçte İmrahor İlyas Bey Camii’nin birçok badireler atlattığını ifade eden Feyyaz Fidan, “Depremler ve yangınlar görüyor. En büyük tahribatı ama Latin istilasında gördüğünü ifade edebiliriz. Ardından 1894 depreminde bir hasar görüyor. 3. Selim devrinde Hassa baş Mimarı tarafından onarıldığını biliyoruz. 1900’lü yılların başlarına geldiğinde ise önce yangın ve doğal etkilerden dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap elemanları kayboluyor. 1925’de tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunuyla kullanıma kapatılıyor. 1934 yılında ise Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesiyle, müzeye devrediliyor. 1954-55 yıllarında bir onarım geçiriyor. Daha sonra 2012 Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleştiriliyor. Bu süreçte tabi biz projelendirme çalışmalarına başladık. Böyle bir yapının projelendirmesi de çok detaylı bir iş oluyor. İskeleler kuruyoruz, araştırma çukurları açıyoruz ve nihayetinde 2019 yılında restorasyon projelerini Koruma Kurulu tarafına onaylatıyoruz. 2023 yılının başında Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul Valiliği koordinasyonuyla restorasyon çalışmalarına başladık. Bu kapsamda, öncelikle çevre temizliği ve yüzeysel bitki temizliği yapıldı. Ardından buranın doğal çevreden etkilenmemesi adına çünkü 100 yılı aşkındır doğal şartlardan etkileniyordu, bir geçici çatı kurma fikrimiz oldu. Uzay kafes sistem geçici çatı yapılması bilim kurulumuzda onaylandı. Koruma Kurulu tarafından da onaylandı. Bu onaylardan sonra ancak bu sistemi kurmaya başladık. Tabi bu sistem böyle bir açıklıktaki yapı için modüler ve hafif olması açısından bizim tercih sebebimiz oldu” şeklinde konuştu. “Üst galeriyi tamamlayarak burayı ibadete açacağız” Restorasyonun tamamlanmasının ardından İmrahor İlyas Bey Camii’nin ibadete açılacağını belirten Fidan, “Şuna temas etmek lazım; Harim de opus sectila denen döşemelere özellikle önem atfediliyor. Bu tabii yalnızca İstanbul’un, Türkiye’nin kültürel mirası değil, dünyanın kültürel mirası olarak görebiliriz. Opus sectila döşeme sistemi de yapıldığı dönemde birçok şehirden gelen taşların geometrik düzen içerisinde döşenmesi. Bunu Ayasofya Camii’nde de görüyoruz. Geçici çatı yapılırken, opus sectilanın kötü etkilenmemesi, herhangi bir düşmeye maruz kalmaması adına kum çuvallarıyla koruma yapıldı. Bunun dışında geçici çatı yapılmasından sonra restorasyon ve konservasyon çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tekke binasının itinalı sökümünü yapacağız. Yapıda muhtes olan önceki onarımlarda çimento harçlı sıvalar yapıdan uzaklaştırılacak. Bundan sonra da İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyon çalışmalarını tamamlayarak cami olarak ibadete açılmasını hedefliyoruz. İmrahor İlyas Bey Camii özgününde yan nefler ve galeri katı da bulunuyordu. Yan neflerden kuzeyde bulunan sütunlar, üst galeriyi taşıyan sütunlardı bunlar günümüze kadar ulaştı fakat güney yönündeki sütunlar günümüze ulaşamadı. Tabii restorasyon kapsamında bunlarında ihyası gündeme gelecek. Bunları da yapıp üst galeriyi tamamlayarak burayı ibadete açacağız” diye konuştu.