YEREL HABERLER - 01 Nisan 2014 Salı 11:09

Tzob’un Üretici-market Fiyatları Araştırması…

A
A
A
Tzob’un Üretici-market Fiyatları Araştırması…

TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR:
“MART AYINDA MARKET FİYATLARINA BAKILDIĞINDA, 5 ÜRÜNDE FİYAT DEĞİŞİMİ GÖRÜLMEZKEN 17 ÜRÜNDE AZALMA 17 ÜRÜNDE FİYAT ARTIŞI OLDU”
“ÜRETİCİ FİYATLARINDA MART AYINDA 12 ÜRÜNDE FİYATLAR BİR AY ÖNCEKİ FİYATLARA GÖRE DEĞİŞMEZKEN, 15 ÜRÜNDE AZALMA, 8 ÜRÜNDE FİYAT ARTIŞI MEYDANA GELDİ”
“MARKET FİYATLARINDA EN FAZLA FİYAT DÜŞÜŞÜ YÜZDE 40,66 İLE YEŞİL FASULYEDE, EN FAZLA FİYAT ARTIŞI YÜZDE 57,20 İLE KARNABAHARDA GÖRÜLDÜ”
“YEŞİL FASULYE, PATLICAN, SALATALIK GİBİ ÜRÜNLERDE HASAT EDİLEN ÜRÜN MİKTARINDAKİ ARTIŞA BAĞLI OLARAK FİYATLAR GERİLEDİ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Mart ayında market fiyatlarına bakıldığında, 5 üründe fiyat değişimi görülmezken, 17 üründe azalma, 17 üründe fiyat artışı olduğunu söyledi. Bayraktar, üretici fiyatlarında 12 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken,15 üründe azalma, 8 üründe fiyat artışı meydana geldiğini bildirdi.
Şemsi Bayraktar, hem üretici hem markette Mart ayında en fazla fiyat düşüşünün yeşil fasulyede, en fazla fiyat artışının karnabaharda görüldüğünü bildirerek, “market fiyatlarında en fazla fiyat artışı yüzde 57,90 ile karnabaharda, en fazla fiyat düşüşü yüzde 40,66 ile yeşil fasulyede görüldü. Üretici fiyatlarında karnabahar fiyatı yüzde 84,78 artarken, yeşil fasulye fiyatı yüzde 37,47 düştü” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklamalara devam ettiklerini bildirdi.
MARKET FİYATLARINDA DEĞİŞİMLER
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Mart ayındaki market fiyatlarına bakıldığında, 5 üründe fiyat değişimi görülmezken, 17 üründe azalma, 17 üründe fiyat artışı olduğunu belirtti. Mart ayında ıspanak, kırmızı mercimek, kuru incir, toz şeker ve kuru üzüm fiyatlarında değişim görülmezken, fiyat düşüşünün yüzde 40,66 ile en fazla yeşil fasulyede olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 18,40 ile lahana, yüzde 15,30 ile salatalık, yüzde 12,05 ile yumurta, yüzde 11,96 ile patlıcan, yüzde 11,86 ile yeşil soğan, yüzde 10,32 ile pırasa, yüzde 5,18 ile marul, yüzde 4,58 ile kuru fasulye, yüzde 4,47 ile patates, yüzde 3,49 ile sivri biber, yüzde 2,18 ile zeytinyağı, yüzde 2,10 ile kuru kayısı, yüzde 1,50 ile fındık, yüzde 0,90 ile limon, yüzde 0,57 ile mısırözü yağı, yüzde 0,43 ile tavuk eti."
Markette en fazla fiyat artışının yüzde 57,20 ile karnabaharda görüldüğünü anlatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Karnabahardaki fiyat artışını yüzde 24,24 ile domates, yüzde 20,17 ile kuru soğan, yüzde 18,14 ile havuç, yüzde 15,24 ile armut, yüzde 9,50 ile Antep fıstığı, yüzde 8,95 ile elma, yüzde 4,87 ile pirinç, yüzde 4,86 ile maydanoz, yüzde 3,59 ile kabak, yüzde 3,42 ile nohut, yüzde 2,28 ile portakal, yüzde 1,92 ile ayçiçek yağı, yüzde 1,61 ile dana eti, yüzde 1,28 ile yeşil mercimek, yüzde 0,95 ile kuzu eti, yüzde 0,83 ile süt takip etti.”
ÜRETİCİ FİYATLARINDA DEĞİŞİM
Mart ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında, 12 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken,15 üründe azalma, 8 üründe fiyat artışı oldu.
Mart ayı fiyatlarında marul, yeşil soğan, kabak, maydanoz, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru incir ve süt fiyatlarında değişim meydana gelmediğini anlatan Bayraktar, şöyle konuştu: "Fiyat düşüşü yüzde 37,47 oranla en fazla yeşil fasulyede görüldü. Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 36,14 ile patlıcan, yüzde 28,10 ile salatalık, yüzde 17 ile pırasa, yüzde 16,45 ile patates, yüzde 15,63 ile kuru üzüm, yüzde 11,11 ile limon, yüzde 9,69 ile yumurta, yüzde 8 ile ıspanak, yüzde 7,69 ile lahana, yüzde 7,14 ile zeytinyağı, yüzde 5,95 ile fındık, yüzde 3,33 ile portakal, yüzde 1,68 ile kuzu eti, yüzde 0,46 ile dana eti izledi. En fazla fiyat artışı yüzde 84,78 ile karnabaharda oldu. Karnabahardaki fiyat artışını yüzde 25 ile elma, yüzde 23 ile domates, yüzde 20 ile armut, yüzde 10,87 ile kuru soğan, yüzde 9,95 ile sivri biber, yüzde 3,45 ile Antep fıstığı, yüzde 1,27 ile havuç takip etti.”
ÜRETİCİ-MARKET FİYAT FARKINDA YENİ LİDER MAYDANOZ
Bayraktar, Mart ayındaki seçilmiş ürünlerde üretici ve market fiyatları arasındaki fark incelendiğinde, en fazla farkın yüzde 462,47 ile maydanozda görüldüğünü bildirdi. Uzun süredir fiyat farkında ilk sırada yer aldıktan sonra geçen ay mandalinanın gerisinde kalan maydanozun Mart ayında yeniden lider olduğunu belirten Bayraktar, ıspanakta yüzde 321,74, kuru soğanda yüzde 310,95, pırasada yüzde 306,96, portakalda yüzde 280,92, lahanada yüzde 279,72, kuru kayısıda yüzde 263,75, marulda yüzde 259,57, kırmızı mercimekte yüzde 254,56, limonda yüzde 251,47, karnabaharda yüzde 246,96, kabakta yüzde 239,61, pirinçte yüzde 229,34, salatalıkta yüzde 225,98, armutta yüzde 217,33, elmada yüzde 208,91 fiyat farkı bulunduğunu vurguladı.
FİYAT DEĞİŞİMLERİNİN NEDENLERİ
Üreticide fiyatı artan ürünlere bakıldığında karnabaharda sezon sonuna gelinmesinin fiyat artışında etkili olduğunu, elmada ise piyasaya arz edilen ürün depolardan sağlandığı için talepteki canlanmaya bağlı olarak fiyat artışı görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Armutta benzer bir durum söz konusudur. Domates ve sivri biberde arz örtü altından sağlanıyor. Hasat edilen ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak fiyatlarda artış meydana geldi. Fiyatı düşen ürünlere baktığımızda, yeşil fasulye, patlıcan, salatalık gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki artışa bağlı olarak fiyatlar geriledi. Patates ve kuru üzümde talepteki daralmaya bağlı olarak üretici fiyatlarında düşüş yaşandı. Genel olarak değerlendirdiğimizde arz ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiği görülmektedir.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Hürmetçi Sazlığı’na ziyaretçi merkezi Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, doğaseverler ve fotoğrafçıların gözde mekânı Hürmetçi Sazlığı’na yeni bir tesis kazandırdıklarını belirtti. Başkan Özdoğan, doğal güzellikleriyle ünlü Hürmetçi Sazlığı’nı ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin daha konforlu bir deneyim yaşamasını sağlayacak modern bir tesisin yapımına başladıklarını söyledi. Yeni tesisin doğanın kalbinde konforlu bir nokta olacağını ifade eden Başkan Özdoğan, ziyaretçi merkezinin yapım çalışmalarını yerinde inceledi. Hürmetçi Sazlığı’nı ziyaret edenlerin dinlenme ve ihtiyaçlarını karşılayabileceği modern imkanlar sunacağına vurgu yapan Başkan Özdoğan, doğaseverlerin ve macera arayanların vazgeçilmez duraklarından biri olan Hürmetçi Sazlığı’nın artık daha fazla hizmet ve imkanla misafirlerini ağırlayacağını söyledi. Özdoğan sözlerine şöyle devam etti; “Hürmetçi Sazlığı Ziyaretçi Merkezi’nin ihalesi geçtiğimiz aylarda yapılmıştı ve yapım çalışmalarına da başlandı. Burada yaklaşık 400 metrekarelik bir tesisin temel aşamasındayız. Çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah yaz sonu itibariyle burada toplantı salonu, muhtarlık binası, bir de tabii ki mescidi ile lavabosu ile ziyaretçilerimizin rahat edebileceği bir alanı da Hürmetçi Mahallemize kavuşturmuş olacağız. Buradaki güzellikleri görmeye gelen, fotoğraf çekimi yapan, manda birliğinden, Karpuzsekisinden, Hürmetçiden hem alışveriş hem de turizm amacıyla gelen vatandaşlarımızın dinlenebileceği çayını, kahvesini içebileceği bir alanı da inşallah vatandaşlarımıza kazandırmış olacağız. Tesisimiz hem ilçemize hem de ilimize hayırlı olsun.”
Kayseri Vücuda yapışan kenenin başının ezilmesi virüsün kana bulaşmasını hızlandırıyor Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker, kene vakalarının bahar aylarının gelmesiyle artacağına dikkat çekerek; vatandaşlara uyarılarda bulundu. Toker; vücuda yapışan kenenin başının ezilmesinin virüsün kana bulaşmasını hızlandırdığını söyleyerek; "Vücudu kapatan uzun kollu ve uzun bacaklı giysiler, mümkünse çizme, değilse paçaları çorabın içerisine koyma gibi koruyucu önlemler alınabilir" dedi. Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker; artan kene vakalarına ilişkin açıklamalarda bulunarak, vatandaşları uyardı. Toker; "Bahar aylarının gelmesiyle birlikte özellikle Kırım Kongo kanamalı ateşi ve diğer hastalıkları bulaştıran keneler hareketli bir hale geldiler. Büyüdüler, çoğaldılar, insanlara ve hayvanlara bulaşma ihtimalleri arttı. Kırım Kongo virüsle bulaşan ve etkili olan bir hastalık ama keneler bu virüsü tükürük salgılarında bulundurduğu için ve vücuda tutunup kan emdiği süreçte de bu tükürük ile kişinin kanına tekrardan bu virüsü aktarabiliyorlar. Ayrıca kenenin çıplak elle parçalanması gibi temaslarla da hayvanlardan insanlara, insanlardan da diğer şekillerde dolaşım devam ediyor. Biz bu virüsü 2002 yılında Türkiye’de İç Anadolu ve Kuzey Doğu bölgesinde görmeye başladık. Erzurum, Tokat ve Çorum bölgesindeydi ama iklimin ısınması, havanın sıcaklığı ve hayvancılıkla ilgili hareketin artmasıyla da Kayseri v e güneyindeki illerde de keneyle bulaşan Kırım Kongo vakaları artmış durumda. Hayvancılık, mera ve otlaklar uğraşan kişiler risk grubunda. Kenelere karşı buraların düzenli olarak ilaçlanması önemli. Özellikle risk grubunda olmayan kişiler, piknik ve gezi amaçlı bu yerlere giren kişilerde de vücudu kapatan uzun kollu ve uzun bacaklı giysiler, mümkünse çizme, değilse paçaları çorabın içerisine koyma gibi koruyucu önlemler alınabilir. Ortamdan döndükten sonra özellikle koltuk altı, kulak arkası ve kasık gibi katlantı bölgelerinin kontrol edilmesi, özellikle çocuklarda ve kendisine dikkat edemeyecek yaşlılarda bu bölgelerin düzenli olarak kontrol edilmesi de önemli" ifadelerini kullandı. "Virüsün direkt bir tedavisi yok" Virüsün geç kalınmış vakalarda ölümcül olabileceğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Toker; "Kırım Kongo Kanamalı Ateşinde kenenin tutunmasından sonra beklenen süre ilk 3-4 gün gibidir. Özellikle kas ve bağ ağrısı, halsizlik gibi tablolar olabilir. Beraberinde yükselen ateş, burun ve diş eti kanaması yada vücutta nedensiz morluklar, karın ağrısı ve ishal bulguları olabiliyor. Buy tür bir tabloda mutlaka bir sağlık hizmet kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Çünkü çok uzun yıllardır dünya ver Türkiye’de mevcut olsa da bu virüsün etkin bir direkt tedavisi yok. Biz bunu vücudu destekleyen tedaviler ile güzel bir şekilde tedavi edebiliyoruz. Yine de geç kalınmış vakalarda maalesef ölümcül olabildiği için sağlık kuruluşu desteğini ihmal etmemek gerekiyor" dedi. Vücuda yapışan kenenin başının ezilmesi durumunda virüsün kana bulaşmasının hızlandığının altını çizen Ayşin Kılınç Toker; "Ortamdan döndüğümüzde kontrollü bir kene ile karşılaştık. Özellikle keneyi çıplak elle tutup başını koparacak şekilde bir hareket yapmak yada ezmek virüsün kana bulaşmasını daha da hızlandırıyor. Hareketsiz bir kene ise cımbız yardımıyla yumuşak bir hareketle çıkartmayı deneyebiliriz. Eğer kolaylıkla çıkmıyorsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna gitmemiz gerekiyor. Bu noktada hem birinci basamak hizmetler hem de acil servislerde vatandaşlarımıza yardımcı oluyorlar" diye konuştu.
Malatya Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden ‘Dev’ ameliyat Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 210 kilogram olan obezite hastası başarılı bir ameliyat geçirdi. 26 yaşındaki hastanın hedefi bu ameliyat ile 10 kilo verebilmek. Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 210 kilogramlık Muhsin Akklınç’a cerrahi operasyon gerçekleştiren Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, yıllar önce dramatik sonuçlanan operasyonların günümüzde artık çok daha olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade etti. 210 kiloya sahip 26 yaşındaki Muhsin Akkılınç’a mide küçültme operasyonu gerçekleştiren Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, obezitenin vücutta yağ birikiminin artmasıyla oluştuğunu belirtti. Obezite ile mücadelenin sadece genel cerrahi uzmanlarının değil, multidisipliner yaklaşımla yapılması gereken bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, "Tüm hastalara önce bir endokrinoloji dahiliye uzmanlığı eşliğinde diyet tedavisi verilmesi gerekmektedir. Diyet tedavisinin ardından bir de farmakolojik tedavi dönemi var. Bunlara rağmen zayıflayamayan, zayıflamayı başaramayan hastalarımız için cerrahi operasyon önermekteyiz. Yıllar önce obezite cerrahisinden kaynaklanan komplikasyonlar vardı. Bundan dolayı operasyonlar ölümle sonuçlanan çok dramatik ve çok medyatik olabiliyordu. Ancak yıllar içerisinde hem cerrahların tecrübelerinin artmasıyla hem de tıbbi teknolojinin daha ilerlemesiyle komplikasyon alanları ve bunlara bağlı ölüm oranları çok daha azalmış durumda. Bu yüzden hastalar güvenerek tecrübeli merkezlerde ameliyat olabilirler. Ülkemizde kadınların neredeyse yüzde 40’ı erkeklerin ise yüzde 25’i maalesef obez sınıfına girmektedir. Bu yüzden obeziteyle mücadele ülkemiz için çok önem arz ederken, Sağlık Bakanlığımız her geçen gün obezite merkezlerini arttırarak kurmaktadır" dedi. “Hedefim 100 kilogram vermek” Kahramanmaraş’tan Malatya’ya obezite tedavisi için gelen Muhsin Akklınç ise cerrahi operasyon ile mide küçültme ameliyatı olduğunu belirtti. Aşırı kilolarından dolayı hayatında zorluklar yaşadığını ifade eden Akkılınç, "Aşırı kilolar yüzünden yürürken çok zorlanıyordum ve belim ağrıyordu. Günlük işlerimin birçoğunu yapamıyor, önemli toplantılara katılamıyordum. Daha önce birçok kez normal diyet yaptım. Fakat olmadı. Cerrahi operasyonun eskisi gibi başarısız sonuçlanma riskinin az olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, 210 kilo iken beni ameliyat etti. Kendisine teşekkür ediyorum. Benim için ideal olacak kilo 100 ila 110 arası. Yapılan mide küçültme cerrahi operasyonu ile 100 kilogram verme hedefindeyim” diye konuştu.
Samsun ‘Afrika çöl tozları çocukları daha fazla etkiliyor’ Çöl tozlarının solunum yolu hastalığı olanları olumsuz etkileyebileceğine değinen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, “Çöl tozlarının yoğun olduğu günlerde özellikle çocuklar ve solunum sistemi rahatsızlığı olanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir” dedi. Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, Afrika çöl tozları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Astım hastaları dikkat etmeli” Çöl tozlarının solunum yolu hastalığı olanları olumsuz etkileyebileceğine değinen Prof. Dr. Köksal, “Çöl tozlarının yoğun olduğu günlerde özellikle çocuklar ve solunum sistemi rahatsızlığı olanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Erişkinlerde özellikle solunum yetmezliği olanlarda, astım, KOAH, bronşiektazi ve solunum yolları rahatsızlığı olanlarda problemler daha belirgin şekilde ortaya çıkar. Ayrıca çocuk yaş grubu da en fazla etkilenen grubunu oluşturmaktadır” diye konuştu. “Solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabilir” Çöl tozlarının, solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Köksal, “Çöl tozlarının havada fazla miktarda bulunması, mukozal yüzeyler ile teması gözde, burunda ve solunum yollarında direk tahriş edici etkisiyle rahatsızlık verebilir. Özellikle alerjik bünyeye sahip kişilerde ve KOAH, astım gibi solunum yolu hastalıkları bulunan kişilerde bu tahriş edici etkisi daha yoğun olarak karşımıza çıkabilir. Toz miktarının arttığı durumlarda normal sağlıklı bireylerin de solunum yolları etkilenmektedir. Bu tahriş edici etkisinden başka, toz partiküllerine bakteri ve virüsler bağlı kalarak solunum yolu enfeksiyonlarına da neden olabilir. Böyle durumlarda solunum yolu enfeksiyonlarının artmasının bir nedeni de artan toz miktarının güneş ışığını ve ultraviyoleyi engelleyerek yine havada mikroorganizmaların uzun süre kalmalarına neden olmalarıdır” şeklinde konuştu. “Zorda kalmadıkça dışarı çıkmayın” Prof. Dr. Köksal, “Tüm bu olumsuz şartlarda akciğer sağlığımızı koruyabilmek için özellikle kronik solunum yolu ve astımı olan hastalarımızın, toz yoğunluğunun fazla olduğu dönemlerde zorunlu kalmadıkça dışarı çıkmamaları, ev havalandırmalarını bu dönemlerde yapmamalarını ve maruziyet olduğu dönemlerde mutlaka maske takmalarını öneriyoruz” ifadelerini kullandı.