YEREL HABERLER - 07 Nisan 2014 Pazartesi 15:29

Sağlık İçin Ayakkabı Seçimine Dikkat

A
A
A
Sağlık İçin Ayakkabı Seçimine Dikkat

FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON UZMANI DR. YILMAZ:
“YANLIŞ AYAKKABI SEÇİMİ TÜM VÜCUT İÇİN ZARARLI”
Acıbadem Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Dilek Koç Yılmaz, yanlış ayakkabı seçiminin tüm vücut için zararlı olduğunu söyledi.
Ayakların doğal bir mühendislik harikası olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Dilek Koç Yılmaz, “Ayaklar 26 kemik, 33 eklem, 107 ligamen ve 19 kastan oluşan en komplike uzuvlarından biri ve insan vücudunun tüm ağırlığını taşımakla görevli. Bu nedenle ayaklarda görülen sağlık sorunları beraberinde diğer bölgelerindeki sağlık sorunlarını da getirebiliyor. Gün içinde ergonomik olarak yanlış tercih edilen ayakkabılar giymek; sırt ve kalça ağırlarından kireçlenmeye kadar birçok sağlık sorununa yol açabiliyor” ifadesini kullandı.
Yanlış ayakkabı seçiminin neden olduğu sorunlara dikkat çeken Dr. Yılmaz, yaşanan sorunları şöyle sıraladı:
Duruş Bozukluğu: Yüksek topuklar vücudun ağırlık merkezini öne doğru iterek bel ve kalçanın normal duruşunu bozuyor, bel kavisi artıyor. Bu durum da bel ve kalça kaslarında aşırı gerginlik ve ağrı oluşmasına yol açıyor.
Diz ve Bacak Ağrısı: Yüksek topuklu ayakkabılar giyildiğinde vücut ağırlığı öne kayıyor ve dizlere aşırı yük biniyor. Bu da beraberinde diz ağrısına ve zamanla diz ekleminde kireçlenmelere yol açabiliyor. Ayrıca topuklu üzerinde daha çok kasılan baldır kasları bir süre sonra bacak ağrılarını da beraberinde getiriyor.
Aşil Tendon Kısalığı: Topuk ne kadar yüksek ise ayağın ön kısmı öne doğru o kadar çok bükülüyor ve aşil tendonunu kısaltarak ağrılara yol açabiliyor.
Topuk Tümseği: Yüksek topuklu ayakkabıların sert arka kısımları ya da kayışları zamanla topuğu tahriş ederek “Haglund Deformitesi” denilen ve topuk arkasında yer alan kemiğin büyümesine neden oluyor.
Ayak Ağrısı ve Ayak Bileği Yaralanmaları: Yüksek topuklar vücut ağırlığını dengeli dağıtamıyor ve uzun süreli giyilmesi sonucu parmak diplerinde “metatarsalji” denilen eklem ağrıları ortaya çıkıyor. Ayrıca yüksek topuklar dengenin bozulmasına yol açtığından düşme riskini arttırarak bilek yaralanmalarına davetiye çıkarabiliyor.
Bunyon Oluşumu: Önü dar ayakkabılar, başparmakta ağrılı kemik büyümesine, başparmağın iç taraftaki diğer parmaklara doğru eğilmesine neden olabiliyor ve şekil bozukluğu ortaya çıkabiliyor.
Morton Nöroma: Yüksek topuk ve önü dar ayakkabılar 3. ve 4. parmaklar arasında yer alan sinir dokusunda kalınlaşmaya yol açarak parmaklarda ağrı ve uyuşukluğa neden olabiliyor.
Çekiç Parmak Deformitesi: Parmak önü dar ayakkabılar, küçük parmakların orta eklem hizasında bükülmelerine yol açıyor ve sonucunda parmaklar, ayakkabı giyilmese bile bükülü kalıyor. Bu da çekiç parmak görünümüne yol açar.
Tırmak Batması: Burnu dar ayakkabılar tercih edildiğinde baş parmaklarda tırnaklara sürekli baskı uygulandığından zamanla tırnak batması sorunu ortaya çıkabiliyor. Bununla birlikte nasır, mantar gibi diğer sorunlar da gözlenebiliyor.
BABETLER SANILDIĞI KADAR MASUM DEĞİL
Dr. Yılmaz, babet ayakkabıların yüksek topukluların tersine ayağa binen yükü öne değil topuğa kaydırarak burada yüklenmeye neden olduğunu ve topuktaki baskı, bilek ve kalça ağrılarına yol açabildiğini ifade etti. Dr. Dilek Koç Yılmaz, babetlerin dış taban kısmının çok ince olduğunu, bu nedenle zeminden gelen darbeleri engelleyemediğini belirterek şunları söyledi:
“Zemin ile ayak arasında kalın bir tabakanın olmaması ayak travmalarını beraberinde getiriyor. Normalde ayakkabıların taban ve sırt kısımları, ayakların yayılmasını önlemek ve yük dağılımını desteklemek için daha sert ve ergonomik bir yapıda üretilmeliler. Ancak babetlerde böyle bir destekleyici bölge bulunmuyor. Bu yüzden babetler uzun süre giyildiğinde yürüyüşte şekil bozukluğu, ayak tabanında yayvanlaşma ve düztabanlık gibi ayak deformasyonlarına neden olabiliyor.”
Dr. Yılmaz ideal ayakkabı ile ilgili önerilerini ise şöyle sıraladı:
İdeal topuk yüksekliği 2-5 cm arası olmalı.
Ayakkabıların burun kısmı yuvarlak ve geniş olmalı, parmaklar yeterince rahat hareket edebilmeli.
Sentetik materyallerden yerine doğal deriden yapılmış, hava sirkülasyonu olan ayakkabılar tercih edilmeli.
Ayakkabının büyüklüğü en uzun parmağa göre seçilmeli.
Eğer babetlerin rahatlığından vazgeçilemiyorsa, içine yumuşak bir destek konulmalı ve ayak kavisi desteklenmeli.
Dolgu topuklarda ön ve arka kısmın eşit olması durumunda sorun yaşanmıyor ancak yine de dolgu kalınlığı 10 cm’yi geçmemeli. Aksi takdirde ayak yerden çok yükseliyor ve yaylanma bozulduğu için diz ve bel ağrıları gözleniyor.
Günün çoğunluğunu ayakta geçirenler için en ideal ayakkabı, bağcıklı yürüyüş ayakkabılarıdır. Bunlar; darbe emici tabanlı, geniş, içi pet ile desteklenmiş ve yüksekliği 2 cm’den fazla olmayan modeller olmalı.
Dr. Yılmaz, yüksek topuklu ayakkabılar konusunda ise şu önerilerde bulundu:
Yüksek topuklu ayakkabıları kısa süreli giyin.
Yürürken dik durun ve karın kaslarınızı sıkın. Bu hareket, vücudunuzu topukların hizasına getirerek ağırlık merkezinizi geri kazanmanızı sağlar.
Ayakkabı içine yumuşak bir destek koyarak diz ve kalçalara yük binmesini önleyebilirsiniz.
Ayakkabı içine yumuşak bir destek koyarak diz ve kalçaların etkilenmesini önleyin.
Topuk eğiminin az olmasına dikkat edin ve kalın topukları tercih edin.
Baldır kaslarınız ve ayaklarınız için germe egzersizleri yapın; bir basamak kenarında çıplak ayakla topuklarınız dışarıda kalacak şekilde ağırlığınızı parmak uçlarınıza vererek durun ve sonra topuklarınızı yere doğru bırakın. Ayrıca yere bir kalem koyun ve ayak parmaklarınızla kalemi alıp bırakın.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Yıllık işletme cetvellerinde son tarih 30 Nisan Samsun Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Selahattin Altunsoy, sanayi işletmelerinin ‘yıllık işletme cetvelleri’ni 30 Nisan 2024 tarihine kadar vermeleri gerektiğini hatırlatarak, verilmemesi durumunda işletmelere 8 bin 322 TL idari para cezası uygulanacağının altını çizdi. Müdür Selahattin Altunsoy, sanayi sicil belgesi sahibi işletmelerin 2023 yılına ait yıllık işletme cetvellerini 30 Nisan 2024 tarihine kadar vermeleri gerektiğini hatırlattı. Altunsoy, “Sanayi sicil belgesi alan işletmeler aynı kanunun 5. maddesine göre her yıl vermek zorunda oldukları bir yıllık faaliyetlerini gösteren yıllık işletme cetvellerini takvim yılı sonundan itibaren en geç dört ay içinde (30 Nisan tarihine kadar) bağlı bulundukları İl Sanayi ve Teknoloji Müdürlüklerine bildirmek zorundadırlar. Bu çerçevede sanayi siciline kayıt olan işletmelerin 2023 yılına ait yıllık işletme cetvellerini Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yayımlanan SGM 2014/11 no’lu Tebliğin 11’nci maddesi uyarınca e-Devlet kapısı veya Bakanlık web sayfası Sanayi Sicil Bilgi Sistemi üzerinden (http://sanayisicil.sanayi.gov.tr) elektronik ortamda vermeleri gerekmektedir. Yoğunluk yaşanmaması için girişler son güne bırakılmamalıdır. Sistem 7 gün 24 saat açık olduğundan mesai saatleri dışında ve hafta sonları da girişler yapılabilir. Söz konusu zorunluluğu yerine getirmeyen işletmelere aynı kanunun ilgili maddeleri uyarınca 2024 yılı için belirlenen 8 bin 322 TL idari para cezası uygulanacağından, ilgililerin cezai müeyyideye maruz kalmamaları açısından 30 Nisan 2024 tarihine kadar 2023 yılı yıllık işletme cetvellerini sistem üzerinden vermeleri önem arz etmektedir. Sanayi işletmeleri tereddüt edilen hususlarda bizzat İl Müdürlüğümüz Sanayi Sicil Birimine müracaat edebileceği gibi kurum telefondan da bilgi ve yardım alabileceklerdir” dedi.
Ordu Topraksız tarım sistemiyle çilek üretimine başladılar: Yıllık kazanç hedefleri 5 milyon TL Ordu’da, aldıkları hibe desteği ile 6 dönümlük serada topraksız tarım uygulaması ile çilek üretimine başlayan çift, yıllık yaklaşık 5 milyon TL kazanmayı hedefliyor. Fatsa ilçesinde yaşayan Özge Arslan ve eşi Uğur Arslan, topraksız tarım ile çilek üretimi yapmaya karar verdi. 2021 yılında aldıkları hibe desteği ile seralarını kuran çift, yaklaşık 10 dönümlük arsa üzerine 6 dönüm çilek serası kurdu. Burada 110 bin fideden yıllık 80-100 ton arası üretim yapan çift, yıllık 5 milyon TL kazanmayı hedefliyor. “Öğretmenliğe hiç başlamadan çilek üreticisi oldum, 6 dönüm alanda 30 dönümlük üretim yapıyoruz” Üniversitenin çocuk gelişimi bölümünden mezun olan yaşındaki Özge Arslan, topraksız tarım uygulaması ile verimin 5 katı arttığını belirterek, “Öğretmenliğe hiç başlamadan ticarete başladım, öncesinde farklı sektörlerde de çalıştık, şuanda çilek üretimi yapıyoruz. Topraksız tarım olduğu için herkes su kültürüyle üretim yaptığımızı zannediyor ancak Hindistan cevizi kabuğu içerisinde yetiştiriyoruz. Toprakta olmayan bütün değerlerin tamamını biz veriyoruz ancak kesinlikle hormon ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) yok. Toprağa göre daha hijyenik ve verim olarak 3-5 kat arası daha verimli. Burası 6 dönümlük sera ancak 30 dönüm toprak üretimine tekabül ediyor” diye konuştu. “2 yılda kendini amorti etti, yıllık 5 milyon TL getirisi bekliyoruz” Serada bulunan 110 bin fidede yıllık 80-100 ton ürün ile yıllık 5 milyon TL getiri beklediklerini söyleyen Özge Arslan, “Getirisinden memnunuz, 2 yıl önce 7 milyon liraya kuruldu, şu an maliyetler arttı ancak bu süre zarfından kendini amorti etti. Zaten kırsal kalkınma projesinden de destek almıştık. İl Tarım ve Orman Müdürümüz Kemal Yılmaz’ın da bizlere çok desteği oldu. İlk yıl 3 milyon TL gibi bir getirisi oldu, bu yıl 5 milyon kadar bir gelir bekliyoruz. Sektör açık, bu kalitede çilek Antalya’da ihracata gidiyor, biz burada iç piyasada satıyoruz. İlerleyen günlerden Karadeniz Bölgesi’nin tamamına yaymayı hedefliyoruz” ifadelerine yer verdi. Uğur Arslan ise eşinin fikri ile topraksız tarım sistemiyle çilek üretimi yapmaya başladıklarını ve başarılı olduklarını dile getirerek, bu tür hibe desteklerinin insanları teşvik ettiğini ve üretime katkı sağladığını söyledi.