EKONOMİ - 13 Ekim 2014 Pazartesi 10:33

Yerli Turşunun Tadı Avrupa’yı Sardı...

A
A
A
Yerli Turşunun Tadı Avrupa’yı Sardı...

Bursa’nın Orhangazi ilçesine bağlı Gedelek köyünden dünyanın her yerine yılda 60 bin ton turşu ve zeytin ihraç ediliyor.
Gedelek, yılda ürettiği 60 bin ton civarında turşu ve zeytinle Türkiye’nin önemli üretim merkezi haline geldi. 1982 yılında piyasaya giren Zey-Tur-San, başta zeytin ve turşu olmak üzere sos, közlenmiş sebzeler ve konserve üretimi ve ihracatı yapıyor. Zey-Tur-San Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Tüfekçioğlu, "Bilhassa pastörize turşu konusunda çalışıyoruz. İç piyasada Berrak markamızla sektörün en güçlüsü olduğumuza inanıyoruz. Hemen hemen her şeyin turşusunu yapıyoruz. Buna ilaveten yeşil-siyah zeytin ve sos üretimimiz de bulunuyor. 1945 yılından beri aile olarak Ersoy firması ile gıda sektörünün içindeyiz. 1982 yılında ise Zey-Tur-San olarak faaliyete başladık. 1990 yılında bir yabancı sermaye ile ortaklığımız oldu. Dolayısı ile ihracatımız yüzde 60-40 arasında değişkenlik gösteriyor. Şu anda ürünlerimizin yüzde 60’ını iç piyasaya, yüzde 40’ını ise dış ülkelere gönderiyoruz. Bunun yanında Türkiye ve dünyada ünlü markalara fason üretim yapmaktayız. Afyon, İzmir, Balıkesir, Eskişehir, Trakya ve Çanakkale gibi illerimizden ürünlerimizi tedarik ediyoruz. Kendi tarlalarımızda da bazı ürünleri yetiştiriyoruz. Ancak fide üretimiz bize yetmediği için çevre illerden de ürün alıyoruz" dedi.
27 ÜLKEYE İHRACAT
Tüfekçioğlu, 27 ülkeye ihracat yaptıklarını ifade ederek, "Ortadoğu, Asya ve Avrupa ülkelerine sebze turşuları başta olmak üzere közlenmiş ürünler, soslar ve yeşil zeytin pazarlıyoruz. Gıda ürünleri olması sebebiyle, ihracatımızın diğer sektörlere göre daha ayrıntılı olması gerekiyor. Çeşitli tahliller ithalatçılar tarafından talep ediliyor. Bu tahlillerin maliyeti yüksek. Ulusal ve uluslararası üretim, gıda güvenliği sertifikalarına sahip olmamıza rağmen, her ihracat için ayrı sağlık sertifikası alıyoruz. Birçok ülke bu meseleyi ihracatçı firmalara yıllık sağlık sertifikası vererek çözmüş. Hükümet bize de destek olmalı" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Venedik Bienali’nde Türkiye güncel sanatı ilgi görüyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu üstlendiği Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, 20 Nisan-24 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nin ön izlemesi 17, 18 ve 19 Nisan’da gerçekleşti. Bu yılki teması “Foreigners Everywhere / Yabancılar Her Yerde” olan bienale çok sayıda seçkin isim katıldı. Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, İKSV koordinasyonunda, Dışişleri Bakanlığı himayesinde ve Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Türkiye Pavyonu, 21 destekçinin katkılarıyla Venedik Bienali’nin iki ana sergi alanından biri olan Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen mekânda yer alıyor. Adriano Pedrosa küratörlüğünde 20 Nisan-24 Kasım 2024 arasında (17, 18 ve 19 Nisan’da ön izleme) gerçekleştirilen Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nin teması “Foreigners Everywhere / Yabancılar Her Yerde” olarak açıklandı. 2022-2024 Danışma Kurulu’nda Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Öğretim Üyesi Nilüfer Ergin Doğruer, sanatçı İnci Eviner, küratör ve Fiorucci Art Trust Direktörü Milovan Farronato ve Sanat Dünyamız dergisi editörü, sanat yazarı Fisun Yalçınkaya yer alıyor. Seçkin isimler katıldı Dünyaca ünlü bu sanat etkinliğini takip eden pek çok seçkin isim bulunuyor. Kain Yapı A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Kain, “ Venedik Bienali’nde, Türkiye Pavyonu’nda Türkiye’deki güncel sanatın önde gelen isimlerinin muhteşem eserlerinin sergilendiğini görmek büyük gurur” dedi. Kain, “Dünyanın en önemli koleksiyonerleri ve sanatın gerçek anlamını bilenlerle birlikte burada bulunmak çok heyecan verici. Ayrıca ülkemizin de sanata ve sanatçılara yatırımının gün geçtikçe arttığını görmek de çok güzel. Benim için sanat, hayatımda önemli bir yer kaplıyor. Bu sebeple burada olduğum için çok mutluyum” diye ekledi.
İstanbul "Kitap okuma alışkanlığını arttırmamız gerekiyor" Yazar Selcan Gür, Moderatör Mehmet Cemil eşliğinde yeni kitabı Plaza Sufisi’ni okuyucularına sundu. Söyleşi gerçekleştiren ikili kitap hakkında dinleyicilere bilgiler verdi. Yazar Gür ayrıca kitap okuma alışkanlığını edinmemiz gerektiğine dikkat çekti. Yazar Selcan Gür’ün, kişisel gelişim, felsefe, psikoloji ve tasavvuf ile harmanlanan “Plaza Sufisi” adlı kitabını bir söyleşi ile dinleyicilerine tanıttı. Ayrıca Gür günümüzde sosyal medya kullanımının artmasıyla kitap okuma oranlarının düştüğünü belirtti. Kitap okumanın insanı rahatlattığını ve düzgün düşünmeye teşvik ettiğini belirten Gür insanın kendini tanıması ve bulması için kitap okumanın önemli olduğunu belirtti. “Haz ve tüketim peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşamayı seçmeliyiz” Kitabı 3 yılda tamamladığını belirten Yazar Selcan Gür, “Bu kitabı yazma sürecim yaklaşık 3 yıl sürdü. Pandemi döneminde tasavvuf ile ilgili kitaplar okumaya başlamıştım. Pandemi döneminde hepimiz hayatımızı sorguladık. Hayatımızın ne kadar değerli olduğunu sorguladık. Günümüzde insanların bir mutsuzluk ve anlam krizi var. Depresyon oranları giderek artıyor. Yapılan araştırmalara göre geçmiş dönemde depresyona girme yaşı 29’lardayken şimdi 15 yaşlara kadar düştü. Depresyon oranları da tüm toplumlarda artmaya başladı. Bunun sebebi hem bir anlam krizi ve mutluluğu sürekli hazlar ve tüketim peşinde koşarak elde etme yanılgımız. Ben bu kitapta plaza ve sufi terimlerine yer vermemin amacı plaza günümüz insanını temsil ediyor. Metropollerde yaşayan betonlar arasına sıkışmış plaza insanını. Sufi de bildiğiniz gibi tasavvuf öğretisini temsil ediyor. Tasavvuf öğretisi günümüz insanına ne vadedebilir. Kitabımda Pozitif psikoloji ile tasavvuf öğretisinin buluştuğu yerler nelerdir, mutluluğu yanlış mı tarif ediyoruz, haz ve tüketim peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşamayı önceliklersek bu bize neler kazandırır bu soruların cevaplarını aradık” dedi. “Kitap okumayı arttırmamız gerekiyor” Kitap okuma alışkanlığının artması gerektiğini belirten Yazar Gür, “Yapılan araştırmalar gösteriyor ki sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek haset duygumuzu tetikliyor. Haset duygumuz tetiklenince depresyona girme eğilimimiz artıyor. Günümüzde çoğumuz sosyal medyada ve ekran karşısında videolar izleyerek vakit geçirdiğimiz için bu bizi olumsuz yönde etkiliyor, bencilliğimiz artıyor, gereksiz tüketime yönleniyoruz. Bu anlamda kitaplara daha çok ihtiyacımız var. Yine araştırmalar gösteriyor ki sosyal medya ile aramıza mesafe koyduğumuzda en azından zaman zaman ara verdiğimizde tekrardan olumlu duygularımız uyanıyor. Kendimizi bulmak ve iyi hissetmek konusunda bu çok etkili bir yöntem. Bu yüzden kitap okuma alışkanlığını edinmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.