SAĞLIK - 12 Eylül 2019 Perşembe 13:29

10 yıl metal yemek borusu ile yaşadı

A
A
A
10 yıl metal yemek borusu ile yaşadı

Adana’da yaşayan 56 yaşındaki Abdurrahman Bulut, 10 yıl önce 6 ay ömür biçilmesine rağmen gerçekleştirilen başarılı bir tedavi ile sağlığına kavuştu.

Adana’da yaşayan 56 yaşındaki Abdurrahman Bulut, 10 yıl önce 6 ay ömür biçilmesine rağmen gerçekleştirilen başarılı bir tedavi ile sağlığına kavuştu. Bulut, kendisinden ümit kesildiği dönemde adı verilen ve bugün 10 yaşına gelen torunu ile hem hayatının en güzel günlerini yaşıyor, hem de kendisi gibi kanser hastalarına umut veriyor.


Abdurrahman Bulut, hem akciğer kanseri hem de yemek borusu kanseri teşhisi konulduğunda doktorların kendisine ancak 6 ay yaşayabileceğini söylediğini anımsatarak, “Artık yemek bile yiyemez olmuştum. Yemek borumun 3’te 2’si alınmıştı ve ameliyat sonrası ameliyat yerinde darlık ve fistül oluştu Yediğim her şey akciğerime kaçıyordu. Gıda alamadığımdan bir deri bir kemik kalmıştım” dedi.


İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü’nün başlattığı tedavi ile yemek borusuna çeşitli aralıklarla tam 9 kez metal stent takıldığını belirten Abdurrahman Bulut, bu sayede durumunun her geçen gün iyiye gittiğini söyledi.


Kanser hastalığında morali yüksek tutmanın birinci koşul olduğunu, bunun ilaçtan daha fazla etki ettiğine inandığını belirten Abdurrahman Bulut, “Hastalığıma teşhis konulduğunda evimizde cenaze havası var gibiydi. O yıllarda kızım bebek bekliyordu. Onun çocuğunu görüp göremeyeceğimi düşündüğümde gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Şimdi 10 yaşına geldi, onunla zaman geçirirken o kabus dolu günleri hatırlıyor, Allah’ıma binlerce kez şükrediyorum. ‘6 ay ömrün var’ dediler, 10 yıldır şükürler olsun ki yaşıyorum” dedi.


Bulut, hiç göremeyeceğini düşündüğü torununun, koşup oynadığına şahit olduğunu, şimdi düğününü de görmeyi umut ettiğini sözlerine ekledi.


Tedavisi boyunca eşinin yanından bir an olsun ayrılmayan Şadiye Bulut ise, “Eşimin yemek borusunun üçte ikisi alınmış, kalan üçte birlik bölümün ise yüzde 90’ı metal olmuştu. Doktorumuz güzel bir tedavi süreci yaşattı. Biz de onun önerilerini, verdiği ilaçları hiç aksatmadık. Son kontrole gittiğimizde ise bize artık metal yemek borularına ihtiyacının kalmadığını söyleyince dünyalar bizim oldu” diye konuştu.


Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü de uyguladıkları tedavi ile ilgili bilgi verirken, Abdurrahman Bulut’un 9 -10 yıl önce Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi’nde kanser sebebiyle yemek borusunun yaklaşık 3’te 2’sinin alındığını ve mide ile birleştirildiğini, burada oluşan fistül nedeniyle tükettiği gıdaların akciğerine kaçması sonucu beslenemediğini ve buna bağlı olarak aşırı kilo kaybı yaşadığını belirterek, şunları söyledi:


“Hastanın tükettiği gıdaların akciğerine kaçmaması için stent takmamız gerekiyordu. Aslında stent takmak çok zor değildir ama hasta zor bir hastaydı, ayrıca enfeksiyonu vardı. İlk stendi 2011 başında taktık, sonrasında her yıl yeni bir stent takmak zorunda kaldık. Bu arada hastanın akciğerinde kaçan gıdalar sonucu kitleler oluşmuştu. Hastamıza toplam 9 tane stent taktık. İlerleyen zamanda hastanın yemek borusundaki fistül dediğimiz delikler iyileşti ve 7’sini çıkardık. Bir tanesi de eriyen stentti zaten onu çıkarmadık. Şu anda hastamız gayet iyi ve yedikleri de akciğerine kaçmıyor.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.