- 13 Temmuz 2020 Pazartesi 09:45

Bebeğin doğum günü, babasının öldüğü gün oldu

A
A
A
Bebeğin doğum günü, babasının öldüğü gün oldu

Adana’da ilk bebeği dünyaya gelmeden kaybeden baba, hastanede doğan ikinci bebeğine motosikletle kıyafet götürürken toplu taşıma aracının çarpması sonucu hayatını kaybetti.

Adana’da ilk bebeği dünyaya gelmeden kaybeden baba, hastanede doğan ikinci bebeğine motosikletle kıyafet götürürken toplu taşıma aracının çarpması sonucu hayatını kaybetti. Kaza anı saniye saniye görüntülenirken ölen babanın içinde kıyafet bulunan çantayı bırakmadığı dikkat çekti. Eşi Leyla Kaya, sürücü ev hapsi cezası verilmesine tepki gösterirken, "O nasıl benim kocamı bir ömür boyu mezara gönderdiyse ben de onun bir ömür boyu cezaevinde yatmasını istiyorum" dedi.


Adana’da otomobil kiralama işi yapan 28 yaşındaki Mustafa Kaya, 2 yıl önce Leyla Kaya ile hayatını birleştirdi. Çocuk sahibi olmak isteyen çift, anne Leyla Kaya’nın bebeğini hamileliğinin 4. ayında bebeğini düşürmesiyle büyük üzüntü yaşadı. Anne Leyla Kaya daha sonra ikinci çocuğuna hamile kaldı. Baba Kaya bebeğinin sağ salim dünyaya gelmesi için eşini düzenli olarak kontrole götürdü. Kaya bebeğinin kız olacağını öğrenince de eşiyle kızlarına Azra Nur ismini vermeyi kararlaştırdı.


6 Temmuz günü annenin sancısı başlayınca hastaneye gitti. 7 Temmuz sabahı ise bebeğin sezaryen ile dünyaya getirilmesine karar verildi. Bunun üzerine Leyla Kaya eşi Mustafa Kaya’yı arayarak bebeğine hazırladıkları çantayı kıyafetlerle birlikte getirmesini istedi. Mustafa Kaya bebeğini görme heyecanıyla çantayı hazırlayıp motosiklet ile yola çıktı. Çukurova ilçesi 100. Yıl Mahallesi’nde ara sokaktan ana caddeye çıkan Kaya’ya Veysel K. yönetimindeki 01 J 0157 plakalı toplu taşıma aracı çarptı. Çarpmanın etkisiyle motosikletten düşüp savrulan Kaya’nın bu halde bile bebeğinin çantasını bırakmadığı gözlendi. Bu anlar ise saniye saniye toplu taşıma aracının güvenlik kamerası tarafından kaydedildi.



"Bebek dünyaya geldi anneye eşinin öldüğü söylenemedi"


Hastaneye kaldırılan Mustafa Kaya yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bu arada, Azra Nur bebek ise dünyaya geldi. Anne narkozun etkisinden kurtulup kendine geldiğinde ilk önce eşini sordu. Akrabaları eşinin öldüğünü söylemeyerek trafik kazası geçirdiğini ayaklarının kırıldığını söyledi. Kaya, Kabasakal Mezarlığı’nda toprağa verildi. Genç kadın ise hastaneden taburcu oldu. Eşini evde görmeyi beklerken genç kadına aile kocasının kaza sonrası öldüğünü söyledi. Genç kadın en mutlu gününde yıkıldı.



"En büyük isteği bebeğini görebilmekti"


Leyla Kaya eşinin bebeğini görmeyi çok istediğini ancak göremeden hayatını kaybettiğini belirterek, "Eşimi aradım, bebeğin çantasını ve benim kıyafetlerimi getir dedim, ’tamam’ dedi telefonu kapattık. Daha sonra eşimi tekrar aradığımda telefona cevap vermedi ulaşamadık. Sonra otobüs çarptığını ve sadece ayaklarının kırıldığını söylediler, öldüğünü bilmiyordum. Ters yönde giden bir otobüsün çarptığını öğrendim. Bebeği görmek istiyordu ama göremedi. Bebeğin ismini de eşim, Azra Nur koymuştu. Azra Nur’u görmeyi çok istiyordu çok merak ediyordu. Bir kere göreyim diyordu, sabaha kadar sancın başladı mı diye soruyordu" diye gözyaşlarına boğuldu.



"Onun bir ömür boyu cezaevinde olmasına istiyorum"


Kaya, sürücünün ev hapsi tedbiriyle tutuksuz yargılanmasına tepki göstererek, "Eşim nasıl bir ömür toprağın içinde kalacaksa onunda bir ömür boyu cezaevinde olmasını istiyorum. Şuan evinde yemeği önünde klimasını açmış çocuklarıyla mutlu, ben onun bir ömür boyu ceza almasını istiyorum. Cumhurbaşkanına sesleniyorum, bir ömür ceza almasını istiyorum çünkü o bebeğimle beni yetim bıraktı. Benim eşim toprak altındaysa o da ömür boyu cezaevinde olsun. Ben, Onun evinde olduğunu bilmiyordum" dedi.


Kazadan sonra gözaltına alınan Veysel K. nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından ev hapsi tedbiriyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Bu standın tüm kazancı sokak hayvanlarına Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalında stant açan hayvanseverler kendi tasarladıkları ürünlerin gelirini sokak hayvanları yararına kullanılmak üzere satışa çıkardı. 12. Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı çerçevesinde hayvanseverler Merkez Park’ta stant açtı. Köpekleri sayesinde tanışan ve hayvanlara olan ilgileri nedeniyle tasarladıkları ürünlerin tamamını sokak hayvanlarına harcanmak üzere satışa çıkaran hayvansever kadınlar, kazandıklarını hayvanların kısırlaştırılması ve yaralı hayvanların tedavisi için kullandıklarını söyledi. Hayvansever kadınlar, herkesi sokak hayvanlarına destek olmaya davet etti. "Hepimizin ortak noktası hayvan sevgisi" Karnavala Antalya’dan geldiğini ve ilk kez arkadaşları ile birlikte stant açtıklarını belirten emekli doktor Nilüfer Hatice Tekin, “Biz hayvansever 3 kadın arkadaşız. Diğer yardımcı olan arkadaşlarımız da var. Hepimizin ortak noktası hayvan sevgisi. Özellikle sokak hayvanları tabi. Hepimizin evcil hayvanları var ama onlara biz bakıyoruz zaten. Hobilerimiz var, buradan yola çıktık. Hobilerimizi yaparken bunları doğru bir şekilde değerlendirelim diye düşündük" dedi. "Hayvanlara yardımcı olabilmek için bir para kaynağı olsun istedik" Hobi atölyelerinde tasarladıkları ürünleri sokak hayvanları yararına satışa çıkardıklarını ve standın ilgi çektiğini ifade eden Tekin, "Bir hobi atölyemiz var. Herkes bir şeyler tasarlıyor ve bu ürünlerin tamamı kendi tasarımımız, kendi hobilerimiz. Ürünlerin hammaddesini tedarik ediyoruz ve kazancımızın tamamını sokak hayvanlarının öncelikle kısırlaştırılmasına kullanıyoruz. Aynı zamanda Antalya’da barınaklarla da iletişim halindeyiz. Çok sayıda kedi ve köpek kısırlaştırma ile sahiplendirme yapıyoruz. Aşılama, tedavi ve besleme de yapıyoruz. Ancak bizim için öncelikle kısırlaştırma. Hayvanlara yardımcı olabilmek için bir para kaynağı olsun istedik, çünkü kısırlaştırma ve tedaviler çok maliyetli. Beslemeler de öyle. Çantalar, oyuncaklar, takılar yani bir hanımın evde hobi olarak yapabileceği her türlü ürünü yapıyoruz" diye konuştu. "Yaptığımız işten zevk alıyoruz” Adanalı olduğunu ve bu sayede şehir dışından gelen arkadaşlarına karnavalda sokak hayvanları yararına stant açmaya yönelik bir fikir önerdiğini belirten öğretmen Fatoş Sezgek ise “Biz Sadece gönüllü bir grubuz. Köpeklerimiz sayesinde tanıştık zaten arkadaşlarımızla. Oluşumun içerisinde birkaç arkadaşımız daha var ancak aktif çalışarak bu ürünleri üreten 3 kişiyiz. Zaten bizim yaptığımız hobilerimiz vardı. Zamanla gelişti, sokak hayvanlarına da duyarlı olduğumuz için empati yapıyoruz, asla dönüp de geçemiyoruz. Madem hobimiz var, bunlardan bir şey üretip sokak hayvanları yararına satalım diye düşündük. Herkes her şeyden bir şeyler yapıyor. Kendimiz tasarlıyoruz tamamen, seri üretim yapmıyoruz. Burada olan bir ürünün aynısından bulamayabilirsiniz. Çünkü o anda nasıl gelişiyorsa o şekilde yapıyoruz. Tasarlayarak hem yaptığımız işten zevk alıyoruz, hem de hayvanlara bir yardımımız olsun diye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
Elazığ Medeniyetler beşiği 4 bin yıllık Harput’ta ilkbahar güzelliği Elazığ’da yazılı kaynaklara göre 4 bin yıllık medeniyet ve kültürün ortak noktası olan Harput Mahallesi, ilkbaharın gelişiyle birlikte farklı bir güzelliğe büründü. Elazığ’da ilkbahar mevsimiyle doğa ve tarihi mekanlar rengarenk görüntüye kavuştu. Özellikle tarih ve kültürün iç içe geçtiği Harput, içinde barındırdığı Urartular, Hurriler, Asurlular, Selçuklular, Bizans ve Osmanlı gibi medeniyetlerden kalma tarihi yapılarıyla bir açık hava müzesini andırıyor. Yaklaşık 6 yıl önce UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesine alınan medeniyetler beşiği Harput, 4 bin yıllık geçmişi ile tarihe ışık tutuyor. Harput’ta, M.Ö. 8’inci inci yüzyılda Urartu Krallığı tarafından kurulan ve tarihe ışık tutan Harput Kalesi, İtalya’da bulunan Pisa Kulesinden daha eğri olan Ulu Cami minaresi ve tarihi konakları, ilkbaharın gelişiyle birlikte ayrı bir güzelliğe büründü. Güzel havayı fırsat bilen bazı vatandaşlar ise soluğu tarihi mahallede aldı. Dört mevsim hem yurt içi hem de yurt dışından çok sayıda ziyaretçi kabul eden tarihi mahalledeki eşsiz manzara fotoğraf karelerin yansıdı. ’’Doğuda ilk gelmeleri gereken yer diyebilirim’’ Ailesiyle birlikte İstanbul’dan gelerek Harput Mahallesi’nde konaklayan ve tarihi mahalleyi gezen Atilla Sezgin, ’’Bayram dolayısıyla Elazığ’a gelmek istedik. Geldiğimizde dedikleri gibi burası harika bir yer. Harput’a girdiğiniz gibi maneviyatı da hissediyorsunuz. Her yer birbirine yakın. Biz burada EBUAŞ’a ait Harput konukevlerinde kaldık. Buradaki çalışanlar ve herkes gayet iyi insanlar. Hatta bugün burada beşinci günümüz, gideceğimiz için üzülüyoruz. Tesisleri çok güzel yapmışlar. Burası 5 yıldızlı otelden daha güzel ve her yere konumuyla yakın bir yerdeyiz. Video çekmekten yoruldum. Çok güzel bir yer. İlkbahar ve hava çok güzel. Doğuda ilk gelmeleri gereken yer, diyebilirim’’ dedi. ’’Harput, bütün medeniyet bir tarihin, Anadolu kültürünün burada harmanlandığı Türkiye’nin eşsiz beldelerden bir tanesidir” İlkbaharla birlikte oluşan manzaranın keyfini çıkardıklarını dile getiren Çiğdem Aslanmirza ise ’’Burası, medeniyetler beşiği Harput 4 bin yıllık belki de daha fazla bir tarihi olan güzel bir belde. Burayı, hayal ile gerçeğin birleştiği, insanın ruhunu saran bir güneş olarak nitelendiriyorum. Burası, bütün medeniyet bir tarihin, Anadolu kültürünün burada harmanlandığı Türkiye’nin eşsiz beldelerden bir tanesidir. Evliyalarıyla, bilim insanlarıyla, kültürel varlıklarıyla herkesin mutlaka görmesi gereken önemli bir belde. İlkbahar burada yaşanıyor. Burada çok güzel meltemler var. İnsanlar özellikle yaz mevsiminde gezmek, görmek ve tanımak için buraya akın ediyor” diye konuştu.