EĞİTİM - 15 Mayıs 2020 Cuma 15:48

Rektör Şahin, öğrencilere telefonla ulaştı ve hasbihal etti

A
A
A
Rektör Şahin, öğrencilere telefonla ulaştı ve hasbihal etti

Aksaray Üniversitesi (ASÜ) Rektörü Prof.

Aksaray Üniversitesi (ASÜ) Rektörü Prof. Dr. Yusuf Şahin, pandemi süreci münasebetiyle uzun bir süredir kampüste olamayan öğrencilerle telefon görüşmesi yaparak, hem hal ve hatırlarını sordu hem de yaklaşan bayramlarını kutladı.


Öğrencilerin, üniversitenin asli unsurları olduğunu ve kampüste yapılan her çalışmanın doğrudan ve dolaylı olarak öğrencileri ilgilendirdiğini belirten Rektör Şahin, “Biz ASÜ yönetimi olarak, düzenli şekilde öğrencilerimizle toplanıyoruz ve yapıp ettiklerimizi karşılıklı istişare ediyoruz. İkindi çayları, sportif müsabakalar, etkinlik toplantıları, kahvaltı ve yemekler, topluluk ziyaretleri Salgın süreci münasebetiyle öğrencilerimizle yaptığımız toplantılara mecburi bir ara vermek durumunda kaldık. Biz de öğrencilerimize telefonla ulaşıp, onlara duyduğumuz sevgiyi, özlemi aktarmak, varsa sorularını yanıtlamak ve kısa süreli de olsa hasbihal etmek istedik” dedi. Şahin, öğrencilerin ve aile büyüklerinin sağlık durumu başta olmak üzere, uzaktan eğitim süreci ve dersler hususunda bilgiler aldı ve öğrencilere kampüsteki son durum hakkında bilgiler aktardı. Telefonun diğer ucunda Rektör Şahin’i duyan öğrenciler önce büyük bir şaşkınlık yaşadı, sonrasında ise yapılan görüşmeden duydukları memnuniyeti dile getirerek, “Sayın Rektörümüze nezaketleri münasebetiyle çok teşekkür ediyoruz. Yaptığımız bu görüşme bizlere moral oldu” dedi.


Farklı okullardan öğrencilere telefonla ulaşan Rektör Şahin, bu görüşmelerin devam edeceğini belirtti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Kavaz: ‘Ticari ahlakın dozu kaçtı’ Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği Erzurum Başkanı Abdulkerim Kavaz, enflasyonla mücadeleden kamu tasarruflarına, asgari ücretten İsrail ile ticaretin kısıtlanmasına kadar gündemdeki birçok önemli konulara ilişkin çok kritik açıklamalarda bulunarak, "Türkiye’de maalesef yüksek enflasyonla birlikte ticari ahlakın dozu kaçtı. Ne yazık ki, birçok şeyi bahane edip zam yapan insanlar var" dedi. İsrail’in Filistin’e saldırıları sonrası bazı İsrail ürünlerine yönelik vatandaşların gerçekleştirdiği boykotu değerlendiren Kavaz, Filistin için yapılan boykotu önemli bulduklarını söyledi. “Onlara sattığımız ürünlerden çok, onlardan aldığımız mallarda boykot daha önemli.” diyen Abdulkerim Kavaz, “Boykot ettiğimiz ürünleri biz kendi üretimimizle raflara koyabilmeliyiz. Bunu koyamıyorsak bu da iş adamları olarak bizim ayıbımız diyoruz. Bizim mutlaka boykot edilen ürünlerin daha kaliteli ve ekonomik olanını üretmemiz gerekiyor” dedi. “Üyeleri arayıp, kiminle ticaret yapıyorsun deme yetkimiz yok” İsrail ile ticaret eleştirileri yapılırken zaman zaman Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin de adının geçirilerek yapılan eleştirilerin hatırlatıldığı Kavaz, “İsrail ile ticaret konusunda hassasiyet ve tepki gösterenleri ikiye ayırmak lazım. Gerçekten Filistin’de yaşananlara yüreği yanan, kederlenen ve ne yapabiliriz derdine düşen samimi insanların gayretlerini çok önemsiyoruz. Bu insanların da bizi samimiyetle eleştirmesine hep hoşgörü ile baktık ve kendimizi de sorguladık. Ama manevi değerleri ön planda tutan hassas işadamlarından oluşan bir kurumu sırf eleştiri konusu yapmak için eleştirenleri ise art niyetli olarak algıladık. Bize gelene kadar o kadar kurum varken neden Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği’ni öne çıkardılar? Bizim 14 bin üyemiz, 60 bin üye iş yerimiz var. Bizim yönetim olarak tek tek üyeleri arayıp ‘Sen ne yapıyorsun, kiminle ticaret yapıyorsun’ diye sorma gücümüz de yok, bunu yapma yetkimiz de yok. Sonuçta devletin izin verdiği bir ticaret yapılıyor, gayrimeşru değil. Dolayısıyla bu açıdan bakınca Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin hedefe konmasını, seçim öncesi bu kampanyaların koro halinde dile getirilmesini iyi niyetli bulmadık. Ama iyi niyetle yapılan bütün eleştirilerin de, bu noktadaki feryatların da bizim için kıymetli olduğunu söylüyoruz” ifadelerini kullandı. “Keşke daha önce kısıtlama adımlarını atsaydık” Hükümetin İsrail’e ihracatta 54 kalemde aldığı kısıtlama kararına da değinen Kavaz, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye, küresel ekonominin bir parçası. Dolayısıyla atılan tüm adımları devletimiz mutlaka artısını eksisini tartarak atar. Türkiye’nin attığı bu adım 25 Mart’taki BM Genel Kurulu’nda alınan ateşkes kararının devamı Çünkü yaptırımı olan, bağlayıcılığı olan bir ateşkes kararını bir ülke dikkate almıyorsa bir sonraki adım ekonomik yaptırımdır. Türkiye de BM kararına paralel bir adım atmıştır. Doğru da yapmıştır. Biz bunu destekliyoruz. Keşke daha önce bu adımları atmış olsak. Orada 7,5-8 milyon civarında Müslüman Filistinli yaşıyor; ama işgal altındaki topraklarda, ama İsrail kimliği taşıyarak Bu insanların orada yiyecek, içecek, giyecek ve temizlik ürünleri ile ilgili Türkiye’nin malına ihtiyaçları var. Ama bu noktada demirdir, bakırdır, çeliktir, boyadır, kablodur Bunun izahlı bir tarafı yok. Biz üyelerimize, ‘Vicdanı olan, Filistin hassasiyeti olan herkes kendi vicdanını sorgulasın. Bizim açımızdan şu zamanda bu doğru bir ticaret değildir’ demiştik.” “Kamu tasarrufları izleme komitesi kurulsun” Son günlerde enflasyonla mücadele konusunda kamunun tasarruf politikalarına yönelik çeşitli kesimlerde tartışmalar yapılırken konuyla ilgili konuşan Kavaz, daha önce kamu tasarruflarını inceleme komisyonu önerisi getirdiklerini, bu önerilerinin bugün de geçerli olduğunu kaydetti. OVP’nin hazırlık sürecinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve ekonomi kurmayları ile çeşitli istişareler gerçekleştirdiklerini hatırlatan Kavaz, “Dolmabahçe’deki bir toplantıda, yetkililerimize ilettik. Özel sektörden, piyasalardan kemer sıkması beklenirken ve ülkemizin gerçekleriyle ilgili tasarruflu davranılması teşvik edilirken, buna kamunun da öncülük etmesi gerektiğini söyledik. Bunu yaparken de bir kamu tasarruflarını izleme komitesi gibi bir birim kurulmasını, 2 aylık, 3 aylık, 6 aylık, bir yıllık tasarruf hedeflerinin konulmasını, bu hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de kamuoyuna deklare edilmesini söyledik. Bu teklifimiz hala geçerli. Çünkü ilçelerde bile genel müdür yardımcıların dahi ithal lüks arabalara bindiğini vatandaşlarımız, üyelerimiz bize söylüyor. Bu durum vatandaşları rahatsız ediyor tabii. Sonuçta tasarruf politikası topyekun olacak. Bu arada Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği olarak ‘İsraf ekonomisinden kanaat ekonomisine geçiş’ isimli bir rapor da hazırlıyoruz. Haziran sonuna kadar tamamlamayı düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. “Aslolan alım gücünü artırmak” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın asgari ücrete temmuzda herhangi bir ara zammın gündemlerinde olmadığına ilişkin sözlerini de değerlendiren Kavaz, “Çalışma Bakanı’nın fikrine biz de katılıyoruz. Türkiye’de maalesef yüksek enflasyonla birlikte ticari ahlakın dozu kaçtı. Maalesef birçok şeyi bahane edip zam yapan insanlar var. Asgari ücretteki 10 puanlık bir artış enflasyona en az 1,2 puan etki ediyor. Sene başında verilen zammın da hiç fena bir zam olmadığını düşünüyoruz. Yılın ikinci yarısında enflasyonun da azalmasını gördüğümüz zaman insanların alım gücünün çok fazla erimeyeceğini düşünüyoruz. Yılın ikinci yarısındaki bir ara zam hem OVP’de hem de birçok firmanın yıllık bütçelerini etkileyecek bir olumsuzluğa sebep verebilir. Aslolan alım gücünü artırmaktır, alım gücünü korumaktır. Yoksa asgari ücrete zam yapalım her şeye yeniden zam gelsin enflasyon tekrar artsın. Bir sarmala giriyoruz maalesef. Bu noktada enflasyonu düşürmek ve alım gücünü artırmak esas olmalıdır” şeklinde konuştu. “Fedakarlık üretim şartlarını durdurarak olmamalı” Ekonomik görünüme ilişkin olarak da belli göstergelerin OVP hedefleriyle uyumlu şekilde gerçekleştiğine işaret eden Kavaz, şöyle devam etti: "İş dünyasının en büyük iki sıkıntısı vardı. Biri öngörülebilirlik olmayışı, ikincisi de döviz hareketliliği. OVP ve 12. Kalkınma Planı ile 5 yıllık bir program açıklandı. Para politikası ve mali politikalar belirlendi. Bu iki husus ortadan kalkmış durumda. Bizler iş adamları olarak Türkiye’de ekonominin 2024, 2025 ve 2026’da nerelere gideceğini, enflasyonda ne olacağını ve dövizin yaklaşık nerelere geleceğini görebiliyoruz. Ekonomiyi soğutacaksak büyümeden biraz fedakarlık yapmak gerekiyor deniliyor. Bu üretim şartlarını durdurarak olmamalı. Tüketimleri azaltarak olmalı. Bizler üretmeli, istihdam sağlamalı ve ihraç etmeliyiz. Türkiye’nin cari açığının azaltılmasının çok daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu doğrultuda yatırım yapanları, üretim yapanları destekleyecek mekanizmalar oluşturulmalı. Alınacak önlemler kademeli ve dengeli bir şekilde yapılmalı. Seçimsiz 4 yılımız var. Bu dönemde yapısal reformlar hayata geçirilmeli. Dijital dönüşüme, verimliliğe odaklanmamız lazım."