- 16 Ekim 2019 Çarşamba 10:07

Yakalandığı meme kanserini yetiştirdiği mor çilekle yendi

A
A
A
Yakalandığı meme kanserini yetiştirdiği mor çilekle yendi

Aksaray’da meme kanserine yakalanan ve daha sonra organik tıbbi aromatik bitki üreticiliğine yönelen kadın, organik olarak ürettiği mor çilek bitkisiyle kendisini tedavi ederek kanseri yenmeyi başardı.

Aksaray’da meme kanserine yakalanan ve daha sonra organik tıbbi aromatik bitki üreticiliğine yönelen kadın, organik olarak ürettiği mor çilek bitkisiyle kendisini tedavi ederek kanseri yenmeyi başardı.


Aksaray’ın Eskil ilçesinde yaşayan 41 yaşındaki Havva İnanç, yakalandığı meme kanseri sonrası tıbbi aromatik ve şifalı bitkiler yetiştirme kararı aldı. Bir süre tohumları biriktiren İnanç, ilçede bulunan tarlasında ilk olarak safran bitkisi üreterek çöl toprakları olarak adlandırılan bölgede yetiştiricilik yapılabildiğini görünce daha sonra enginar yetiştiriciliğine geçti. Meme kanseri olan ve mücadelesinden hiç vazgeçmeyen İnanç, internette yaptığı araştırmalar ile kansere, şeker hastalığına ve sedef hastalığına iyi gelen mor çilek yetiştiriciliği yapmaya karar verdi. Tarlasına mor çilek üretimine başlayan İnanç, mor çilek üretimini de başarırken, aynı zamanda kendi tedavisi için de kullandı. Meme Kanserinin dördüncü evresinde olan İnanç, organik olarak yetiştirdiği mor çilek ile kendini tedavi ederek meme kanserini yenmeyi başardı. Daha sonra organik mor çilek yetiştiriciliğini daha da geliştiren İnanç, şimdi Türkiye’nin yanı sıra Rusya ve Çin’e ihracat yapıyor.



“Göğüs aldırmaktansa sağlıklı bir vücudum oldu”


Havva İnanç, yaptığı mücadele ve çalışmaları, tedavi sürecini ve yaşadıklarını şöyle anlattı:


"Aksaray’ın Eskil ilçesinde çöl topraklarında organik tarım, tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği yapıyorum. 2005 yılında kanser rahatsızlığına yakalandım. İnternette yaptığım araştırmalar üzerine tıbbi aromatik bitkilerden ziyade daha şifalı bitkiler neler diye o ürünlerin tohumlarını biriktirmeye başladım organik olarak. İlk başta safran ile başladım ve Eskil ilçesinde gerçekten verim aldım, başarı elde ettim. Arkasından enginara girdim, enginardan sonra da mor çilek. İstanbul’da tanıştığım Çinli amcamızın bir tohum vermesiyle beraber mor çilek ile tanıştım. Ben meme kanseri son evresindeydim. Atlattım. Bu bitki ile atlatmam şöyle: ilk aşamada kanser rahatsızlığı olan bayanlarda, kadınların korkulu rüyası göğüs kanseridir. Ele gelen bir kitledir. Bu fındık, ceviz büyüklüğünde geliyor. Bunlar geldiği zaman ben dedim ki, bunu ne yapayım, bu şekil elime aldım, açtım, içerisindeki özü. Bu şekilde göğüsteki yara bölgesine süre süre o kitleyi küçülttüm. Yemekle beraber, yediğim zaman aynı şekilde küçüldü kitle. Sonra tekrar doktoruma kontrole gittiğim zaman ‘Kızım ne yaptın?’ diye sordu. Dedim böyle böyle, ‘Benim bir yetiştirdiğim ürün var, onu deniyorum’ dedim. ‘Çok büyük başarı’ dedi. Kanseri yendim, şu anda gayet iyiyim. Yani göğüs aldırmaktansa şu an sağlıklı bir vücuda sahip oldum. Gerçekten de kendi çevremdeki kanser hastalığı, şeker hastalığı, sedef hastalığı gibi etrafımdaki insanlara bunu tavsiye ettim. Ücretsiz denemelerini yaptım. Gerçekten çok fazla insanda insülini attılar, insülin kullanmıyorlar. Vücutlardaki sedef hastalığında yüzde 70 oranında azalma var. Şuan halen kullanılıyor. Bunun gibi birçok hastalıkta şifa olan gerçekten güzel kaliteli bir ürün. Yemelerini tavsiye ediyorum.”



“Olmazsa olmaz değil, ne ekersek olur, yeter ki isteyelim”


Olmaz denilen topraklarda yetiştiricilik yaptığını ifade eden Havva İnanç, “Gerçekten bir başarı elde edeceğime ben de inanamıyordum. Bu işe girdiğimde internetten araştırma yaptım. ‘Ben organik tarımı nasıl yapabilirim’ diye. Kendim sertifika aldım, eğitimlerini de gördüm ama yetmiyor. İl tarım müdürlüğü ile il tarım müdürümüz ile tanıştım. Daha önceki müdürümüz ve şimdiki müdürümüz olsun beni Ankara’ya Cumhurbaşkanımızın yanına götürdüler. Safranı gösterdim, ‘çok güzel’ dediler. ‘Eskil gibi bir yerde çöl toprağında çok güzel’ dediler. Enginar dedim. ‘Ege’de olan bir bitki, gerçekten dünya üçüncüsü olan o da bir güzellik. Ben dedim mor çilek yetiştiriyorum müdürüm bana yardımcı olun dedim. Beni organik tarım bölümüne yönlendirdiler. Gerçekten destekleri ile ürünlerin gübreleme aşamasından tutun her şeyini tecrübemi kazandım. Her konuda da 7-24 destekleri oldu. Başarı elde ettiysem resmi kurumların sayesinde, kendi azmimle ve ailemin desteği ile oldu. Bu topraklarda gördüğünüz gibi çöl toprağı, beyaz bir toprakta olmazsa olmaz değil. Ne ekersek olur, yeter ki isteyelim. Ürünlerimizi şu anda gönderdiğimiz Rusya ve Çin. Son 1 aydır güzel bir rakam oluştu. Elimdeki ürün tahminimizin üzerinde oldu o kadar olacağını beklemiyorduk. 2 ton kadar ürünüm var şu an elimde. 2 tondan kalan üründe yaklaşık 500 kilo civarında. 4 kilosu 100 TL” dedi.



“Tüm çiftçilerimize her türlü desteği veriyoruz”


İl Tarım ve Orman Müdürü Bülent Saklav ise bakanlık olarak üreticilerin doğduğu yerde doymalarını amaçladıklarını belirterek, çeşitli çalışmalar yaptığını söyledi. Saklav, “Burada çiftçimiz organik tarım çerçevesinde mor çilek üretiyor. İlimizde 15 adet çiftçimiz 135 dekar alanda organik tarım yapıyor. Organik tarımdaki amacımız ilaç kullanmayarak hem ürün çeşidini artırmak, hem de ihracata yönelmek. Bunu da çiftçimiz bu mor çileği Rusya ve Çin’e ihraç ediyor. Üretim de iyi, verim de iyi. İnşallah amacımız ilimizdeki organik tarım yapan çiftçi sayımızı artırarak hem Aksaray’ımızın hem çiftçilerimizin hem de milli ekonomiye katkı sağlamak istiyoruz. Bizim amacımız çiftçilerimizi doğduğu yerde doyurmak. Amacımız bu olduğu için çiftçilerimize bu konuda her türlü desteği sunuyoruz. Organik tarım, iyi tarım yapan çiftçilerimize ve tüm çiftçilerimize her türlü teknik desteği veriyoruz. Bu teknik destek sonucunda da çiftçilerimiz burada örnekte görüldüğü gibi Rusya ve Çin’e mor çilek ihracatı yapıyorlar şu anda. Çok güzel bir olay, ilimizden bir ihracat yapılması. Bunu da artırmayı düşünüyoruz. Hem ilimizin hem de çiftçimizin ekonomisine katkı sağlamak için” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri farklı ülkelerde Kütahya’yı tanıtıyor Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi İngilizce Öğretmeni ve proje koordinatörü Özlem Çalışkan Yoğunlaştırılmış Yabancı Dil Ağırlıklı 5/C sınıfıyla birlikte faklı ülke ve şehirlerden öğretmen ve öğrencilerle bir araya gelerek Kütahya’yı tanıtıyor. Okul Müdürü Rüştü Benli konuyla ilgili yaptığı açıklamada, kuruculuğunu Trabzon Mahmut Celaleddin Ökten Anadolu İmam Hatip Lisesi Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu’nun üstlendiği, Romanya’nın kurucu ortak olduğu “My History,My Town, My Culture” ( Tarihim,Kasabam,Kültürüm) isimli eTwinning Projesine ortak olarak katılan Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin proje çerçevesinde Kütahya’yı tanıttıklarını ifade etti. Müdür Rüştü Benli, “ Her ülkenin ve şehrin kendi kültürel, tarihi zenginliklerinin öğrenciler tarafından tanıtıldığı proje faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’nin kuruculuğunda Romanya, İtalya, İspanya, Azerbaycan, Yunanistan, Polonya, Litvanya ve Arnavutluk’taki okullarla ortak faaliyetler yürütülmektedir. Bu çerçevede Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi İngilizce Öğretmeni ve proje koordinatörü Özlem Çalışkan “Yoğunlaştırılmış Yabancı Dil Ağırlıklı 5/C sınıfımızla birlikte faklı ülke ve şehirlerden öğretmen ve öğrencilerle bir araya geliyor ve biz de kendi şehrimiz Kütahya’mızı tanıtıyoruz. Efelerimizi ve Efe oyunlarımızı anlatarak başladığımız projemizde, Kütahya’mıza özgü şalvar, çini, iğne oyası, hamam bohçası, bor madeni ve benzeri ürünler ile Kütahya Kültür köşesi oluşturduk. E müzede sergilenecek olan bu çalışmamızdan sonra okulumuzda Kütahya’mıza özgü yemeklerin yer aldığı Kütahya Yöresel Yemek günü düzenledik. Sıkıcık çorbası, dolamber böreği, leblebi, haşhaşlı lokum, gözleme, ılabada dolması gibi pek çok yöresel yemeği yapılış aşamaları ile birlikte ortaklarımızla paylaştık. Bundan sonrası için de proje faaliyetlerimiz çerçevesinde Kütahya’mızı tanıtmaya devam edeceğiz. Kütahya’mızın sahip olduğu tüm bu güzellikleri paylaşmaktan çok mutluyuz. Kütahya Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak okulumuzun da adı olan şehrimiz Kütahya’yı tanıtıyor olmanın mutluluğunu yaşıyoruz ve bu süreçte desteklerini esirgemeyen velilerimize de çok teşekkür ediyorum” dedi.
Kocaeli İki belediyenin çalışanları birbirine girdi Kocaeli Şehir Hastanesi’nin etrafının düzenlenmesi sırasında iki belediyenin çalışanları karşı karşıya geldi. Yaşananlar üzerine Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Aydınlık ile İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet görüştü. İddiaya göre İzmit Belediyesi ekipleri, şehir yanında bulunan ve Tavşantepe Mahallesi’nde kalan sokağın asfalt çalışması için bölgeye gitti. Bu sırada aynı sokakta çalışma yapan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ekipleri ile İzmit Belediyesi çalışları karşı karşıya geldi. İki grup arasında zaman zaman kavgalar da yaşanırken, İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet bölgeye geldi. İzmit Belediyesi ile gelen grupta yer alan bir kişi İzmit Belediyesi meclis üyesi İbrahim Efe’yi ittirdi. Yere düşen İbrahim Efe’ye İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet ile yanında bulunanlar, "Kendini yere atıyorsun, numara yapma" diye tepki gösterdi. Bu sırada Fatma Kaplan Hürriyet’in yanında bulunan bir kişi de yere düştü. Yaşananlar an be an kaydedildi. Ayağa kalkan İbrahim Efe, "Başkanım bu yapılanlar doğru mu?" diyerek Fatma Kaplan Hürriyet’e tepki gösterdi. Yaşananların ardından Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Aydınlık’ta bölgeye geldi. Fatma Kaplan Hürriyet ile Hasan Aydınlık karşılıklı görüşme gerçekleştirdi. Fatma Kaplan Hürriyet açıklama yaptı Yaşananların ardından Fatma Kaplan Hürriyet yaptığı açıklamada, "Lütfen biraz uzlaşı. Lütfen beraber hizmet edelim. Birbirimize bilgi verelim. Biz bu konuda erinmeyiz. Teşekkür etmekten de asla gocunmayız. Sonuçta seçilmiş belediye ve belediye başkanlarıyız. Dolayısıyla nezaket gereği birbirimize bilgi vermek çok zor olmasa gerek. Bundan sonra biz yapıcı tavrımızı devam ettireceğiz. Uzlaşı arayışımızı devam ettireceğiz. İnşallah bu uzlaşı arayışımıza olgunlukla cevap gelir" dedi.
Denizli Arıcılardan çevre örgütlerine ilginç sitem: "Arı yoksa peşinden koştukları hayvanlar da olmayacak" Denizli’de plansız yapılan ilaçlama, polen toplayan arılara zarar verdi. Gelişmiş ülkelerde aynı zamanda tohumlama yapan arılar için ücret ödendiğine savunan arıcılar, bu konuya duyarsız kalan çevreci örgütlere, “Arı yoksa peşinden koştukları hayvanlar da olmayacak ancak belgesellerde izleyebilecekler” diyerek sitem etti. Baharla birlikte arıların polen mesaisi de yoğun bir şekilde devam ederken, arıcılar için de korku dolu günler başlamış oldu. Arıların polen topladığı gün içinde yapılan ilaçlamalar, kolonilerde kayıplara yol açtı. Denizli’nin Buldan ilçesinde arı yetiştiriciliği yapan ve Denizli Arı Yetiştiricileri Birliği Yönetim Kurulu üyesi olan Hakan Aytekin, polen toplayan arıların bu dönemde badem, erik, kiraz, vişne, şeftali, ayva ve armut ağaçlarında dölleme yaptığına dikkat çekti. Meyve üreticilerinin ilaçlamalarını akşam saatlerinde yapmalarının önemine değinen Aytekin, “Arıların doğal yaşama yaptıkları katkı tartışılamaz. Arı yaşamazsa hayat olmaz. Çiftçilerimiz ilaçlamalarını akşam saatlerinde yapsınlar ki arı ölümleri olmasın” dedi. Ailesinin tek geçim kaynağının arıcılık olduğuna işaret eden Aytekin, “Baharın gelmesiyle arılarımız hummalı bir çalışmaya başladı. Arılarımız çiçek açan meyve ağaçlarından polen toplarlarken bir taraftan da dölleme yapıyorlar. Bahar gelince işlerimiz yoğunlaşıyor ama biz arı yetiştiricileri için sıkıntılarda başlamış oluyor. Bizim en büyük sıkıntımız, zamansız yapılan ilaçlamalar. Meyve üreticilerimiz zamansız ilaçlama yapmalarından dolayı arılarımız zarar görüyor, zehir alıyorlar. Bugün dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde arıcılara arılar meyve ağaçlarında tohumlama yaptıklarından dolayı ekstra ücret ödenirken, bizler tohumlama sırasında arılarımız zehir almasın diye uğraşıyoruz. Üreticilerimizden ricamız ilaçlamalarını akşam saatlerinde yapmalarıdır. Albert Einstein’ın da dediği gibi ‘Arılar olmazsa, dünya olmaz. Arı yoksa hayat yoktur’ Bu dünyayı biz dedelerimizden değil, çocuklarımızdan ödünç aldık. Özellikle kimyasal ilaçlardan uzak durmamız gerekiyor” diye konuştu. “Çevreci örgütler arı ölümlerine duyarsız kalıyor” Arılar konusuna duyarsız kalan çevre örgütlerine sitem eden Aytekin, tepkisini şu sözlerle ifade etti: “Doğa dernekleri ve doğa ile ilgili çevreci sivil toplum örgütlerine sitemde bulunuyorum. Bu konuya önem vermelerini istiyoruz. Eğer arılar olmazsa, onların peşinden koştuğu hiçbir hayvan ve bitki topluluğunun yaşama şansı yoktur. Arı yoksa hayat yok. Arı yoksa peşinden koştukları hiçbirinin hayvanın resmini çekme gibi şansları olmayacak ancak doğayı belgesellerde veya eski çektikleri arşivlerinden izleyebilirler. Arıların zehirlenmesi noktasında lütfen bize destek çıksınlar. Arıların yaşaması, doğanın var olması gerçeğinden yola çıkarak bizlere destek vermeleri gerekiyor. Bu anlamda arıcılarımızın bereketli bir sezon geçirmelerini temenni ediyorum.”