GENEL - 23 Ocak 2021 Cumartesi 12:10

ASKİ Genel Müdürü Öztürk: “Ankara’nın gelecek 30 yılını şekillendiriyoruz”

A
A
A
ASKİ Genel Müdürü Öztürk: “Ankara’nın gelecek 30 yılını şekillendiriyoruz”

ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, ASKİ’nin 2020 yılında gerçekleştirdiği yatırımlar, çalışmalar ve yeni yılda yapılması planlanan projeler hakkında açıklamalarda bulundu.

ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, ASKİ’nin 2020 yılında gerçekleştirdiği yatırımlar, çalışmalar ve yeni yılda yapılması planlanan projeler hakkında açıklamalarda bulundu.


Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgının etkisi altında bir yıl geçirdiklerini ifade eden Öztürk, bu olağanüstü ve zorlu koşullarda ASKİ’nin bir yandan Başkentlilerin musluklarından sağlıklı ve kesintisiz su içmesini sağlarken diğer yandan da yıllardır ihmal edilen altyapı projelerini hayata geçirdiğini söyledi.


ASKİ’nin bir yılını değerlendirirken şeffaf, planlı, bilimsel, yetkin ve hesap veren bir yönetim anlayışını merkeze koyarak 7/24 esasına göre çalıştıklarını belirten Öztürk, günümüz koşullarına göre yeniden yapılandırılan hizmet anlayışı ile mesleki ve kişisel eğitimlerle de personelin kurumsal verimliliğinin artırıldığını söyledi. Pandemi sürecinde çalışmaların aksamadığını ve kronikleşmiş birçok sorunun bu dönemde çözüldüğünü vurgulayan ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, Ankara genelinde 470 kilometre atık su, 96 kilometre yağmur suyu imalatı ve yaklaşık bin 660 kilometre içme suyu hattının başarılı bir şekilde yapıldığını açıkladı.


25 ilçenin tamamında ihtiyaç duyulan, eskiyen ya da yetersiz kalan yerlerde toplam 9 bin yağmur suyu ızgara imalatının gerçekleştirildiğini ifade eden Öztürk, “Aynı dönemde toplam 2 milyon 500 bin metre pis su/yağmur suyu hattı ile toplam 150 bin adet ızgara/baca temizliği yapıldı. 25 ilçemizde toplam 220 bin adet içme suyu/kanal arızası giderildi” dedi.


Tüm bu çalışmaları ASKİ bütçesini kurumun asli hizmet, amaç ve projelerinde kullanarak tamamladıklarının altını çizen Öztürk, ASKİ’nin tüm enerjisini 21. yüzyıl Başkent’ine yakışmayan, acil çözüm bekleyen altyapı sorunlarını çözüme kavuşturmak ile gelecek yılların ihtiyacını karşılayacak altyapı ve içme suyu hatlarını hayata geçirecek projelerin yapımı için harcadığını söyledi.


Açıklamalarına Covid-19 salgının başladığı 2020 yılının Mart ayından itibaren ASKİ’nin aldığı önlemleri anlatarak başlayan Öztürk, şu değerlendirmelerde bulundu: “Hepimizin sağlığını tehdit eden pandemi de hijyenin önemi herkesin malumudur. Bu konuda Ankara Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ASKİ olarak borcundan dolayı hiçbir abonemizin suyunun kesilmeyeceğini ilan eden ilk belediye olduk. Borcundan sayacı sökülen abonelerimizin sayaçlarını derhal takarak kimseyi susuz bırakmadık. Özellikle 65 yaş üzeri yurttaşlarımız evlerinden çıkmak zorunda kalmasınlar diye ekiplerimiz evlerine giderek abonelerin kartlı sayaçlarına avans su yükleme uygulaması yaptı. Çok uygun maliyette dezenfektan üreterek, belediyemizin yanı sıra birçok kurumunda ihtiyacına ücret almadan yanıt verdik. Başkanımız Mansur Yavaş’ın öncülüğünde başlatılan “Su Ver” kampanyası ile ihtiyaç sahibi ile hayırsever vatandaşların bir araya gelmesine aracı olduk.”


Ankara’da çevre ve insan sağlığı esas alınarak, etkin, verimli ve kaliteli su, atık su ile yağmur suyu hizmetlerinin bir bütün içinde ele alınması gerektiğini vurgulayan Öztürk, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikleri, buna bağlı yaşanan kuraklık ve su kaynaklarındaki azalmanın, kentlerin uzun vadeli “su yönetiminin planlanması” gerekliliğini ortaya çıkardığını söyledi.


Öztürk, “Geçtiğimiz yıl Başkent’in 30 yıl boyunca içme suyu, atık su ve yağmur suyu yönetiminde yol haritası olacak Master Plan çalışmalarına başladık. Kentimize yeni bir kimlik kazandıracak Master Plan çalışmalarıyla; su kaynaklarının yönetimi, altyapı ve arıtma sistemleri, kurumsal yapı, yatırım programları ve finansal analizler oluşturulacak” dedi.


Bir ülkenin, bir şehrin medeniyet ölçüsünün altyapı tesislerinin seviyesi ve gücüne bağlı olduğunu dile getiren Öztürk, “Geçmiş deneyimlerden de gördüğüm kadarıyla altyapı yatırımları en çok ihmal edilen konuların başında yer almaktadır. Oysa gelişmiş olarak görülen ülkelerin en büyük özelliklerinden biri de altyapısına yaptığı yatırımlardır” diye konuştu.


2020 yılındaki önceliklerinin Başkent’in her bir noktasında su taleplerinin karşılanması olduğunu ifade eden Öztürk, şu bilgileri verdi: “Öncelikli olarak pandemi koşullarının el verdiği ölçüde muhtarlarımızla, yurttaşlarımızla bir araya gelerek taleplerini aldık. Acil yapılması gereken işleri belirledik. Planlamalarımızı yaptıktan sonra da kısa sürede sorunları çözmeye başladık.”


Ankara’nın 13 ilçesinde bulunan insan sağlığını tehdit eden asbestli ve ekonomik ömrünü tamamlamış PVC boruların değişimine başlandığını ifade eden Öztürk, ASKİ’nin öz kaynakları ile toplam uzunluğu 400 kilometreyi bulan hatların 2021 yılı sonuna kadar yenileceğini açıkladı. Öztürk, yapılan çalışmaları şu sözlerle anlattı: “30 yıldır içme suyu sıkıntısı yaşayan Etimesgut-Sincan-Yenikent-Organize Sanayi Bölgeleri-Gecekondu Önleme Bölgesi-Temelli-Polatlı bölgelerine içme suyu temin edecek 106 kilometre uzunluğundaki hattın ihalesini yaparak yapımına başladık. 1,5 milyon kişinin yararlanacağı projenin 24 ayda tamamlanması planlanıyor.”


Yüzükbaşı’ndan Polatlı’ya su sağlayan mevcut ana isale hattının ekim ayı içinde yenilendiğini de hatırlatan ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, “Sürekli arıza vererek uzun süreli su kesintilerinin yaşandığı ilçede yeni hat devreye alınıncaya kadar sorun yaşanmaması için 120 saat aralıksız süren çalışmayla 80 kilometre uzunluğundaki hatta iyileştirme çalışmaları yaptık” bilgisini paylaştı.


Mevcut hatlara paralel yedek hatların döşenmesinin gerekli olduğunu dile getiren Öztürk, bir hatta arıza olması halinde yedek hattın devreye girmesiyle vatandaşların su sıkıntısı yaşamayacağını ifade etti. Bu kapsamda bir diğer önemli içme suyu projesinden birinin Gölbaşı için döşenecek paralel hat olduğu bilgisini veren Öztürk, “2020 yılında ihalesi yapılan proje ile Altındağ-Mamak-Çankaya ve Gölbaşı’na 26 kilometrelik içme suyu hattı döşeyerek hem Gölbaşı ilçesinin hem de yeni yerleşim yerlerinin su ihtiyacını karşılayacağız” diye konuştu.


ASKİ’nin geçen bir yılda yeni su kaynaklarının bulunması, su kuyularının açılması ile özellikle kırsalda açıktan akan suların kapalı sisteme alınması için çalışmalar yaptığına dikkat çeken Öztürk, “Su sıkıntısı olan 17 mahallede (köy) açtığımız 23 kuyu ile su ihtiyacını karşılamaya başladık. Açılan su kuyularında suyun da kalitesini belirleyerek suyun yapısına uygun arıtma sistemi kurduk. Kanalizasyon hattı olmayan, çevre ve insan sağlığını tehdit eden 85 mahallede atık suları kapalı sisteme aldık” dedi.


Ankara genelinde bin 600 içme suyu deposunun bulunduğunu ifade eden Öztürk, “Büyük çoğunluğunda sızdırmazlık, temizlik, betonarme yapısındaki deformasyonlar bulunan eski ve yıpranmış depolar yerine 227 yeni depo inşa edilirken, depoların yenilenmesine bu yıl içinde de devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.


Ankara’da şiddetli yağmurlarda meydana gelen su taşkınlarının önlenmesi için Sıhhiye Marmara Sokak, Mamak Belediye önü ve paralel sokaklar, Boğaziçi Mahallesi, Ümitköy içi gibi çok sayıda bölgede altyapı çalışmalarını tamamladıklarını, farklı noktalarda ise çalışmaların devam ettiğini kaydeden Öztürk, “Su baskınlarının sıkça yaşandığı cadde ve sokaklar ile özellikle alt geçitlerde yeni imalatlar yaptık. Şöyle ki; bu bölgelerde yenilenen ve sayısı arttırılan ızgaralar yeni döşenen ve ayrıştırılan yağmur suyu ile kanalizasyon hatları sayesinde yağışlı havalarda yaşanan yığılma ve su baskını riski ortadan kalkmış oldu” dedi.


Başkent’in altyapısında yaşanan en temel sorunların başında yağmur suyu ve kanalizasyon hatlarının birçok noktada birleşik olmasının yattığını vurgulayan Öztürk, “Ankara Çayı’nın ulaştığı Sakarya Havzası’nda su kaynakları ve tarımsal sulamada kullanılan su üzerinde baskı oluşturan kirlilik yüklerinin azaltılması ve halk sağlığının korunması için karışık hatlarda ayrıştırma çalışmalarımızda devam etmektedir” diye konuştu.


”Başkent’in suyunu kaynağından itibaren temizlemeye başladıklarının altını çizen Öztürk, yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi verdi: “Ankaralıların kaynak suyu lezzetinde su içmesi için barajlarda algisit uygulamasını başlattık. Baraj Havzası Koruma Planları için çalışmalar yapıyoruz. İçme ve kullanma suyu temin edilen havzalarda hemşehrilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi, su kaynaklarımızın korunması ve gelecek nesillere aktarılması adına Türkiye’de ‘Özel Hüküm Belirleme’ projelerini başlatan ilk idare olduk.”


ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, Başkent’in atık ve yağmur suyunun toplandığı Tatlar Atık Su Tesisinin kapasitesinin artırılması için çalışma başlattıklarını ifade ederek, “Ankara merkezine hitap eden Tatlar Atık Su Arıtma Tesisinde 2010 yılında yapılması gereken kapasite artırımı ne yazık ki yapılmamış. Günlük 750 bin metreküp atık su arıtma kapasitesine sahip ve yetersiz kalan mevcut tesisin revizyonu ve kapasite artırımı için proje ön planlama ve tasarım çalışmaları başlattık” şekline konuştu. Günlük 1 milyon 150 bin metreküp su arıtımının gerçekleştirildiği İvedik İçme Suyu Arıtma Tesisi’nin de kapasitesinin artırılacağını açıklayan Öztürk, tam kapasite olarak çalışan tesisin 4. ünitesinin hizmete alınmasının ardından tesisin 1 milyon 650 bin metreküp arıtma ile tam kapasite çalışacağını söyledi.


Ankara’da hem içme hem de atık su arıtma tesisi olmayan ilçenin kalmayacağının da altını çizen Öztürk, Beypazarı ve Temelli’de 4 yıldır tamamlanamayan arıtma tesislerinin tamamlanarak ilçe halkının temiz ve sağlıklı su kullanmasını sağladıklarını vurguladı.


Eskimiş ve yetersiz kapasiteye sahip borularda meydana gelen kayıp ve kaçakların su tüketiminde büyük yer tuttuğuna dikkat çeken Öztürk, “Boşa akan kayıp kaçak suların tespitini hızlandırdık. Günlük 168 bin kişinin su ihtiyacına denk gelen 7 milyon 900 bin metreküp suyun boşa gitmesine engel olduk. Fiziki kaçakların yanı sıra suda kaçak kullanımının da önüne geçecek çalışmalara ağırlık verdik” dedi.


Sudaki kayıp kaçakların önlenmesi, su verimliliğinin artırılması ve sağlıklı bir yönetim anlayışının yanı sıra enerji maliyetlerinin düşürülmesinin de önemine değinen Öztürk, “Kesikköprü hattından gelen suyun yüksek enerji maliyeti bulunmaktadır. Gerede suyunun devreye girmesiyle birlikte aylık 23 milyon TL olan enerji maliyeti ortadan kalkmıştır. Tesislerde daha az enerji tüketen pompaların kullanımının yanı sıra tarife değişikliği ile de enerjide büyük oranda maliyeti düşürdük” ifadelerine yer verdi.


Ankara Büyükşehir Belediyesi birimleri ile bağlı kuruluşlarında olduğu gibi ASKİ’nin tüm ihalelerinin de canlı olarak yayınladığını belirten Öztürk, açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyunun gözü önünde yapılan ihalelere rekor sayıda katılım olduğunu sözlerine ekledi. Öztürk, ASKİ’nin 2020 yılı içinde yaptığı toplam 93 ihalenin canlı yayınlandığı bilgisini paylaştı.


ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, faaliyetlerin olası risklere karşı önceden plan ve proje geliştirerek sürdürüldüğünü ifade ederek, “Çalışma prensibimizde ortaya çıkan krizin başarı ile yönetilmesi değil ileride meydana gelecek riskleri önceden belirleyip bu riskler için planlama yaparak adım atmak gerektiğine inanıyoruz. Yani kriz yönetiminden risk yönetimine geçersek, altyapıda hiçbir sorun yaşamayız. Bu sayede de zaman ve maddi kayıpları önlemiş oluruz. Böylece vatandaşlarımızın refah düzeyini de arttırmış oluruz” değerlendirmesinde bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Uzmanından ‘Çöl tozu’ açıklaması : “Hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor” Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye’de etkili olurken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, “Çocuklar, alerjisi ve astımı olanlar, KOAH’lılar, yaşlılar daha fazla risk altında. Partiküllerin içinde kimyasallar da var, ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından etkiler oluşturduğu gösterilmiş. Solunum semptomları olan hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor. ‘Neden olduk’ diyorlar. Dışarıda geçireceğimiz vakti azaltalım, maskeyle çıkalım, aldığımız sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım” dedi. Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye’de etkili oluyor. Rüzgar ile birlikte gelen toz, Yunanistan’ın başkenti Atina’yı turuncuya boyarken uzmanlar, tozun birkaç gün daha Türkiye’yi etkilemeye devam edeceğini belirtti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü toz taşınımına yönelik uyarılar yaparken uzmanlar, insan sağlığına etkisine yönelik bilgi verdi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı. “Çocuklar, alerjisi, astımı olanlar, KOAH’lılar ve yaşlılar daha fazla risk altında” Havadaki tozun vücudun birçok noktasını etkilediğini ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, “Kışı biraz zor geçirdik özellikle viral hastalıklarımız çok fazlaydı, o dönemi şu an biraz kapattık, biraz alerjenler ortaya çıkmıştı. Bahar erken geldi, mart ayında çiçekler, polenler alerji mevsimi derken bugünlerde sabahları uyanıyoruz, arabalarımızın üstü çamur şeklinde. Sahra Çölleri’nden gelen dünyanın döngüsünde olan şeyler bunlar, ülkemize, şehirlerimize ulaşan kum fırtınasıyla ortaya çıkmış bir toz bulutu var. Bunlar mikro küçük partiküller şeklinde havada şu anda uçuşuyorlar. Bunları soluyoruz, belli bir mikro partikülün altındakilerin de akciğerimizin en küçük hava keseciklerine kadar ulaştığını biliyoruz. Bu da bizim solunum yolu şikayetlerimizi artırıyor. Bir; çocukları söylemek lazım, ikincisi alerjisi ve astımı olanlar, üçüncü grup olarak KOAH’lı, dördüncü yaşlı grubumuzu saymamız lazım. 4 grubun bugünlerde dışarıdaki bu etkene maruz kaldığında doğacak sonuçları daha fazla. Hepimiz maruz kalıyoruz ama saydığımız 4 grup daha fazla risk altında. Sadece akciğer için de bir etki oluşturmuyor şu an cildimizde; yüzümüzde, elimizde, saçımızda hissediyoruz. Etrafta uçuştuğu için göz bölümüne gelen hasta sayımızda bir artış var, solunum yoluyla ilgili ciddi manada artan bir şey var. Bu tozların içinde sadece kum taneleri, toz değil kimyasallar da var. Onların ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından da etkiler oluşturduğu dünyada gösterilmiş. Evimizde sinekliklerimiz vardır, partikülleri, polenleri, böcekleri, uzaklaştıracak şekilde, az düzeyde olsa bile geçişini engeller ama ‘Penceremizi çok açalım, havalandıralım’ gibi durumları en azından şu bir hafta için biraz azaltmamamız gerekiyor. Çok acil, olağanüstü bir durum yoksa bu grubun özellikle dışarıda çok vakit geçirmemesini hatırlatmak lazım” dedi. “Hastalar artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor” Toza karşı maske kullanımına yönelik konuşan Dr. Öğr. Üyesi Kansu, “Özellikle kronik grubun kullanması şart, en basit cerrahi maske dediğimiz pandemide kullandığımız maske ile başlanabilir ama bu belli partikülün altını tutmayacaktır. İmkanı olanların özellikle bu saydığımız risk faktöründeki kişilerin 3M maskeleri kullanmalarını hatırlatabiliriz. Bu günlerde göğüs hastalıkları ya da acillere solunum semptomları olan hastalar, alerji, astım geçmişi olan hastalarımız kum fırtınası, partiküller sebebiyle artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla karşımıza geliyor. Neler var; öksürük, hırıltı, gece solunum şikayetleri, bir miktar ateş, nefes darlığı şeklinde bu hastalar acile ya da göğüs hastalıklarına geliyorlar. ‘Neden olduk, ne değişti’ diyorlar, farkına değiller. Alerjenlerin bu günlerde etkisi var ama son 2 haftadır bu kum fırtınasının bu alerji, astım, KOAH olan hastalarda biraz daha solunum semptomlarını kötüleştirdiğini, acile getirdiğini biliyoruz. Meteoroloji açısından takip etmemiz lazım, uzmanların görüşünü dinleyeceğiz, bu hafta akışının süreceğini biliyoruz. Boğazımızda bir gıcık hissi sadece bu saydığımız risk grubu değil şu anda hepimizde var. Cildimizde bir kuruluk hissi var. Birincisi dışarıda geçireceğimiz vakti biraz azaltalım, ikincisi pencerelerimizi çok açmayalım, üçüncüsü maskeyle çıkalım, dördüncüsü eve geldiğimizde lütfen bir duş alalım, üstümüzü değiştirelim. Beşincisi sıvı tüketimi, bol su içmeye çalışalım çünkü o sinüslerimiz, bronşlarımız, burnumuzun içinde de birikiyor bize gıcık hissi de yapıyor. Bu sadece bedenimize aldığımız bir şey değil, şu an da her yere arabamızın üzerine düştüğü gibi tarladaki ekinlere, mahsullere, sebze, meyvelere de düşüyor. Eve aldığımız, pazardan getirdiğimiz sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım" şeklinde konuştu.
İstanbul İstanbul’u erguvan ağaçları süsledi Yeşil, Mavi ve Pembe tonlarının İstanbul Boğazını adeta bir tabloya dönüştüren erguvan ağaçları çiçek açtı. Boğaz manzarası ile birlikte havadan çekilen erguvan ağaçları pembeye boyadığı kıyılar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Baharın müjdecisi olarak bilinen erguvanlar İstanbul’u süslemeye başladı. İstanbul Boğazının her iki yakasında zarif dallarıyla şehre ayrı bir güzellik katıyor. Her yıl Nisan ve Mayıs ayları arasında çiçek açan erguvan ağaçları kenti adeta bir tabloya dönüştürüyor. Vatandaşlar tarafından oldukça ilgi gören pembe çiçekli ağaçlar Ahmet Hamdi Tanpınar, Edip Cansever gibi şairlerin de mısralarında yer aldı. İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu erguvan ağaçlarının her yıl takip ederek, ağaçların daha çok tanıtılması için birçok proje hayata geçiriyor. “Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor” Bahar geldiği zaman erguvan ağaçlarının çiçek açtığını dile getiren İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu, “Erguvanın bir zamanı var Nisan 15 ila mayıs ayının 15’i arasıdır. Bu zaman dilimi bazen nisanın başına doğru bazen mayısın sonuna doğru kayabiliyor. Bir 15 günlük zaman içerisinde çiçekler açıyor. Kahverengi dalların üzerinde birden önce kırmızı sona çiçekler açınca pembe çiçekleri olan bir ağaçtır. Bu ağaç İstanbul boğazının yeşil yamaçlarının üzerinde sanki birisi fırça ile pembe lekeler atmış gibi bir görüntü çıkıyor. Bu izlemesi çok hoş bir manzara oluyor. Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor. Osmanlı döneminde şairler fark ediyor erguvan ağaçlarının çiçeklerini. Modern ve klasik dönemdeki şairlerimiz de erguvan ağaçlarının çiçeklerin bir metafor olarak kullanıyor. Erguvan İstanbul gönüllüleri diye bir gurup oluşturup, İstanbul’dakilere sürekli olarak bunu anlattık. 20 sene önce herkes erguvanı tanımazken şimdi biliyorlar. Osmanlı Padişahlarından 3. Selim’in bir fermanı var “Erguvan ağaçları azaldı biraz erguvan ağaçları dikin” diye. Erguvan ağaçları bizim bütün Marmara ve Akdeniz kıyılarında var” diye konuştu.
Mersin Tarsus’ta sanatsal etkinlikler artıyor Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Tarsus’a Değerler Katanlar Kurulu (TADEKA) tarafından sanatsal etkinlikler tüm hızıyla devam ediyor. TADEKA’nın öncülüğünde ’Dünya Sanat Günü’ne özel olarak hazırlanan ve birçok sanatçının eserinin yer aldığı ’Sanat Güzelleştirir’ adlı karma resim sergisi, Mehmet Bal Sanat Galerisi’nde açıldı. Açılışa Büyükşehir Belediyesi Kent Katılımı ve Sivil Toplum ile İlişkiler Şube Müdürü Başar Akça, TADEKA üyeleri, siyasi parti temsilcileri ve sanatseverler katıldı. Birçoğu Büyükşehir Belediyesi tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel Berdan Konukevinde 2 gün süren resim çalıştayında ortaya çıkan eserden oluşan sergi, 30 Nisan’a kadar açık kalacak. “Sanat yapmayı herkese tavsiye ediyorum” Serginin küratörlüğünü yapan ressam Nurettin Gözen, açılışta yaptığı konuşmada, eserlerin birçoğunun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak gerçekleşen atölye çalışmalarında yapıldığını ifade ederek, “Herkesin eline sağlık. Bundan sonra devam edecek, daha güzel şeyler yapacağız. Sanat iyileştirir, sanat moral verir, sanat insanı güzelleştirir. Sanat yapmayı herkese tavsiye ediyorum” dedi. “Çalışmaların tamamına ful destek olacağız” Mersin Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanı Şerife Hasoğlu Dokucu, yapılan çalışmalarla Mersin’in çok daha ilerilere gideceğini kaydederek, “Hep birlikte bu çatı altında sanat çalışmaları yapmak bizim için çok büyük bir fırsat. Özellikle Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesinde olduğumuz için TADEKA çatısı altında kadın çalışmalarının tamamına destek olacağız. Dernekler bazında yeni projelerle geliyoruz” diye konuştu. “Sergilemenin gururunu yaşıyoruz” Sanatçılardan Seda Yıkılmazpehlivan da Büyükşehir Belediyesi tarafından ’8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak Berdan Konuk Evinde gerçekleştirilen resim kampına da katıldığını belirterek, “57 ressamın katıldığı çalıştayda 75 küsur resim ortaya çıktı. Onlardan iki tanesi de bana ait. Hem keyifli bir organizasyon içerisinde yer aldık hem anlamlı bir güne, anlamlı resimler üretmeye çalıştık. Biz çok eğlendik. Bu değeri görmekten de mutlu olduk. Bugün de sergilemenin gururunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Yozgat Korkutan artış: Yozgat’ta son bir haftada 255 kişinin vücudundan kene çıkartıldı Havaların ısınmasıyla Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakalarında artış yaşanırken, Yozgat’ta son bir haftada 255 kişi vücuduna yapışan kene nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurdu. KKKA hastalığının yoğun şekilde görüldüğü illerden biri olan Yozgat’ta ilkbahar mevsimiyle birlikte kene vakaları başladı. İç Anadolu Bölgesi’nde özellikle Yozgat, Sivas ve Tokat çevrelerinde sık görülen ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olan keneler kırsal kesimde yaşayanlar için risk oluşturuyor. KKKA’nın ölümcül sonuçlar doğurduğunu söyleyen uzmanlar ise, tarım alanları, yeşil alanlar ve hayvancılığın yapıldığı yerler ile pikniğe giden vatandaşlara uyarılarda bulunarak tedbirli olmalarını istedi. En çok vakaya Saraykent ilçesinde rastlandı Uzmanlar, kırsal alanda vatandaşların vücudu kapatan kıyafetler tercih etmelerini, pantolon paçalarını çorapların içine sokmalarını tavsiye ederken, ateş, halsizlik, baş ağrısı, vücut ağrısı, ishal gibi şikayetleri bulunan kişilerin ise en yakın sağlık kuruluşuna gitmelerini önerdi. Uzmanlar ayrıca, vücuda yapışan kenenin bulunduğu yerden çıplak elle temas etmeden çıkartılması gerektiğine dikkat çekti. Yozgat ili genelinde son bir haftada 255 kişinin vücuduna kene yapışırken, kene vakalarının en yoğun olduğu ilçe ise Yozgat’ın Saraykent ilçesi oldu. Saraykent ilçesinde 60, Sarıkaya ilçesinde 30, Kadışehri ilçesinde 27 ve diğer ilçeler olmak üzere 255 kişi sağlık kuruluşlarına müracaat ederek, vücuduna yapışan keneyi çıkarttı. Kene yapışması nedeniyle Yozgat Bozok Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde 2, Yozgat Şehir Hastanesi’nde ise 1 olmak üzere 3 kişinin de tedavisinin devam ettiği öğrenildi. “Keneye karşı tedbirli olun” Yozgat Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Doktoru Dilek Yılmaz, keneye karşı vatandaşları uyararak, almaları gereken tedbirler konusunda uyarılarda bulundu. Yılmaz, “Vatandaşlar dağa, ormana, tarlaya, bahçeye giderken açık renkli ve kapalı kıyafetler giyinmeliler. Pantolon paçalarını çoraplarının içerisine koysunlar, kırsal alandan döndükten sonra kıyafetlerini tamamen çıkartıp vücutlarını kontrol etsinler. Özellikle kasık bölgeleri, diz arkaları, kulak arkası ve ense ve saç diplerine bakıp kene kontrolü yapsınlar. Eğer hastaya kırsalda kene temas ettiyse kendileri sağlık ocağına başvurmadan önce güvenli bir şekilde keneyi kendileri çıkarsınlar. Tabii ki bunu çıplak elle yapmayıp, eldiven, bez veya poşet ile kenenin kafa kısmına en yakın yerden tutup keneyi çıkarsınlar. Kene tuttuktan sonra kendilerini 10 gün boyunca gözlemlemeliler. Ateş, bulantı, kusma, baş ağrısı, yaygın vücut ağrısı, iştahsızlık, halsizlik gibi belirtilerin bir ya da birkaçı olursa o zaman hastaneye başvursunlar. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ölümcül bir hastalık ve bu nedenle vatandaşlarımızın çok dikkatli olmalarını öneriyoruz” dedi.
İstanbul Net UYP açığı 314,2 milyar dolara yükseldi Net UYP, 2023 yıl sonunda eksi 286,7 milyar ABD doları iken 2024 Şubat sonunda eksi 314,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Şubat ayı Uluslararası Yatırım Pozisyonu Gelişmeleri’ni açıkladı. Buna göre Şubat sonu itibarıyla, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerine göre, Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, 2023 yıl sonuna göre yüzde 2,4 oranında azalışla 320,2 milyar ABD doları, yükümlülükleri ise yüzde 3,2 oranında artışla 634,4 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Türkiye’nin yurt dışı varlıkları ile yurt dışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net UYP, 2023 yıl sonunda eksi 286,7 milyar ABD doları iken 2024 Şubat sonunda eksi 314,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 2023 yıl sonuna göre yüzde 8,8 oranında azalışla 128,5 milyar ABD doları, diğer yatırımlar kalemi yüzde 3,3 oranında artışla 126,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve mevduatları yüzde 8,1 oranında artışla 50,4 milyar ABD doları oldu. Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 2023 yıl sonuna göre yüzde 11,3 oranında artışla 176,3 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Portföy yatırımları 2023 yıl sonuna göre yüzde 6,9 oranında artışla 102,5 milyar ABD doları oldu. Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku 2023 yıl sonuna göre yüzde 16,7 oranında artışla 34,5 milyar ABD doları olurken, yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku yüzde 6,2 oranında artışla 2,8 milyar ABD doları, Hazine’nin tahvil stoku (yurt içi yerleşiklerce alınan tahvil stoku düşüldükten sonra) ise yüzde 2,8 artışla 43,7 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde, diğer yatırımlar 2023 yıl sonuna göre yüzde 1,3 oranında azalarak 355,6 milyar ABD doları oldu. Yurt dışı yerleşiklerin yurt içi yerleşik bankalardaki Yabancı Para mevduatı, 2023 yıl sonuna göre yüzde 3,2 oranında azalarak 41,8 milyar ABD doları olurken, TL mevduatı yüzde 9,1 oranında artarak 18,6 milyar ABD doları oldu. Bankaların toplam kredi stoku yüzde 0,6 oranında artarak 63,6 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin toplam kredi stoku yüzde 1,9 oranında azalarak 99,2 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti.