ASAYİŞ - 17 Temmuz 2019 Çarşamba 01:12

Baba, yangında küçük kızını kurtarırken dumanlara yenik düştü

A
A
A
Baba, yangında küçük kızını kurtarırken dumanlara yenik düştü

Ankara’nın Sincan ilçesinde bir apartmanda çıkan yangında eşini ve büyük kızını kurtaran baba, küçük kızını kurtarırken bayıldı.

Ankara’nın Sincan ilçesinde bir apartmanda çıkan yangında eşini ve büyük kızını kurtaran baba, küçük kızını kurtarırken bayıldı. Alevlerin arasında kalan baba ve küçük kızı ağır yaralandı.



Yangın, önceki gün saat 04.30 sularında Ankara’nın Sincan ilçesi Andiçen Mahallesi Uğur Sokak’ta bulunan 4 katlı bir binanın en üst katında meydana geldi.İddiaya göre, doğalgaz kaçağı olduğu sırada evde bulunan küçük Zeynep’in (6) mutfağın ışığını yakmasıyla patlama meydana geldi. Patlama sonucu çıkan yangın, bir anda büyüyerek bütün evi sardı. Alevlerin arasında kalan eşi Şenay Aydın’ı ve büyük kızı Ebrar’ı (9) kurtaran baba Ramazan Aydın, korkudan saklanan küçük Zeynep’i (6) yoğun dumandan dolayı bulamadı.



Kucağında kızıyla alevlerin arasında bayıldı


İddiaya göre, küçük kızı Zeynep’i kurtarmak için tekrar alevlerin arasına giren baba, yoğun dumana daha fazla karşı koyamayarak kucağına aldığı kızıyla birlikte evin içerisinde bayıldı. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye, polis ve sağlık ekibi sevk edildi. İtfaiye ekipleri içeride bayılan baba ve kızını kurtarırken sağlık ekipleri de yaralılara ilk müdahalesini yaparak ambulans ile özel bir hastaneye kaldırdı. Baba Recep Aydın ile küçük Zeynep’in durumunun ağır olduğu ve kaldırıldıkları hastanede yoğun bakımda oldukları öğrenildi.



“Yanıyoruz kurtarın bizi”


Yanan dairenin karşı komşusu yangın sırasında evde olduklarını belirterek, ”Sabah 04.30-05.00 sularında bizim kapımıza vuruldu, ‘Yanıyoruz kurtarın bizi’ diye. Kapıyı açtığımızda yoğun dumandan göz gözü görmüyordu. Babam girmeye çalıştı, giremedi. Şenay abla var evinde yangın çıkan. ’İçeride çocuklar var’ dedi. Alev alev yanıyordu burası. Göz gözü görmüyor dumandan. Şenay abla ’bizi kurtarın’ dedi ve sonra biz onu bir daha göremedik. Girmeye çalıştık eve ama giremedik. Küçük 6 yaşında Zeynep’imiz vardı bizim bir de Ebrar var 9 yaşında. Onu babası direkt balkona atıyor. Diğer küçük kızı da almaya çalışırken kız kaçıyor korkudan. Onu da odalarda bulamıyoruz. Daha sonra babası bulup kucağına alıp kaldırınca bayılıyorlar ikisi de. Biz itfaiye çağırdık daha sonra” dedi.



“Biz çığlıklarla uyandık"


Yangında karşı dairede olan bir başka apartman sakini ise çığlıklara uyandığını ifade ederek, “Biz çığlıklara uyandık. Kapıya vurdular kapıyı açtım. Dumanlar içeriye doldu. Kapıyı geri kapattım. Şenay içeriye girdi sandım ama aşağıya inmiş. Cehennem gibi bir şeydi. Anlatamam. O kadar kötü bir dumandı ki. 1.5 saat kaldılar içeride. İtfaiyeciler, ’içeride kimse yok’ diyerek direkt aşağı indiler. ’Bizim oksijenimiz bitti, çıkartamıyoruz biz’ diye aşağıya indiler. Sonra bizden havluyu ıslatıp vermemizi istediler. Ondan sonra ’maskemiz yok’ diye bağırmaya başladılar. ’Suyumuz bitti’ dediler" ifadelerini kullandı.



“Cihaza bağlı yaşıyorlarmış”


Alevlerin arasında kalan 4 kişilik ailenin tanıdıkları olduğunu söyleyen bir vatandaş ise olay anında patlama gibi bir şey olduğunu söyleyerek, “Sabah ezanına kalkmıştık. Patlama gibi bir şey oldu. Eşimi çağırdım, itfaiye geldi. Yukarı çıktılar. Küçük kızla baba içeride kalınca tekrar söyledik itfaiyeye, içeri girdiler. Yarım saat kadar sonra çıkardılar. Sağlık durumları, en son duyduğumuza göre cihaza bağlı olarak yaşıyorlarmış. Birazdan tekrar bakmaya gideceğiz” dedi.



Polis, olaya ilişkin inceleme başlattı. Yangının çıkış sebebi araştırılıyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Yusuf Şimşek; "Tek isteğim polis ya da asker olmak ancak, okumak yerine tarlada çalışıyorum" Tarım işçilerinin çocukları okumak yerine anne ve babaları gibi tarlada çalışmak zorunda kalıyor. Bu çocuklardan 14 Yaşındaki Yusuf Şimşek, okuyup polis ya da asker olmak istediğini söyledi. Uçsuz bucaksız tarım arazilerine sahip Adana’ya her sene binlerce işçi başka kentlerden geliyor ve tarıma istihdam sağlıyor. Şanlıurfa’dan Adana’ya gelerek tarım sektöründe çalışan tarım işçileri, okul çağındaki çocuklarıyla birlikte yaz kış demeden tarlalarda hasat yapıyor. Tarlalarda kurdukları çadırlarda barınan ve tarım sektörüne ciddi şekilde katkı sağlayan Şanlıurfalı tarım işçileri, çocukları da okula gitmek yerine tarlada çalışıyor. Tarlalarda aileleriyle birlikte çalışan çocuklar ise okumak istediklerini ve hayalleri olduğunu söyledi. "Okusam asker ya da polis olurdum" Ailesiyle birlikte tarlada çalışan çocuklardan Yusuf Şimşek (14), "Okula gitmiyorum. 5 yıl önce okulu bıraktım. Yazmayı biliyorum, okumayı bilmiyorum. Günlük 50-60 lira kazanıyorum. Yaşım büyüdükçe para artacak. Ailecek burada çalışıyoruz. Küçük kardeşim var 4 yaşında. O da okula gitmiyor ama ben büyüyünce okula gidip onu okutacağım. Soğan bitince portakala gideceğiz sonra karpuza gideceğiz. Nerede iş varsa oraya gideceğiz. Okusam ya asker ya polis olurdum. Şimdi tarım işçisi oldum" dedi. "Çocuklar okuma gitmek istiyor" Tarım işçilerinin elçisi Gülçin Hanter, “Çocuklar okula gitmiyorlar. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Çocukları aileler kendileriyle birlikte süründürüp getiriyor. Bu çocuğu çadırda bıraksa suya girer sonrada boğulur. Bizim Çukurova bir iş alanıdır. Çukurova’da tarım işçileri için barınma alanları istiyoruz. Eğitim alanı olsun ve çocukları güvenle bırakabilelim istiyoruz. Bu aileler 4-5 ay daha kalacaklar. Çocuklar okuma gitmek istiyor” ifadelerini kullandı. 9 çocuğuyla birlikte tarlaya çalışmaya gelen Eyüp Yörük, “Çocuklarımla birlikte burada çalışıyoruz. Biz Şanlıurfa’dan buraya geldik. Biz tatildeyiz şuanda. Çadırda kalıyoruz. Çocuklar okula gitmiyor. Göndermek istiyoruz ama gönderemiyoruz. 8 tane çocuğum var gitmiyorlar okula” diye konuştu.
Çanakkale Çanakkale Kara Savaşları’nda broşürle propaganda savaşı Çanakkale Kara Savaşları’nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi. Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz" dedi. 109 yıl önce dünya harp tarihine ‘son centilmenler savaşı’ olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları’nda Türk ve İngiliz askerleri silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşıyla da karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında her iki tarafta da sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda propaganda savaşının askerlere etkilerini anlattı. Çanakkale’de Kara Savaşları’nın 25 Nisan 1915 tarihinde başladığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Burada özellikle Anzakların buraya gelmesi ile ilgili olarak daha hemen savaş başlar başlamaz İngiltere Krallığı, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker almaya karar verdi. Oraya gönderdiği emirnameler çerçevesinde oradaki gençleri askere çağırdı. Bu askere çağırma sırasında özellikle o gençlerin Avrupa’ya gidecekleri ve Avrupa’yı görecekleri, orada yaşayacaklarına da dem vuruldu. Pek çok insan oralar ıssız olduğu için ve oradaki yaşamdan kurtulmak için savaşa gönüllü olarak yazıldılar ve hatta orada tarımsal alanda çalışacak insan konusunda büyük zafiyet çekildi. Anzaklar Mısır’a geldiler, orada eğitim yapmaya başladılar. Bu eğitim sırasında özellikle Doğu’nun ve Osmanlı Cihan Devleti’nin elinde bulunan Şam, Bağdat, Kudüs, İstanbul gibi şehirlerin Doğu’nun gizemli şehirleri olduğu, oradaki yaşam biçimlerinin çok farklı olduğuna vurgu yapılarak, onları cezbedecek şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir. 25 Nisan tarihinde Kara Savaşları’nın başlaması ile birlikte Anzak askerleri özellikle ilk önce Mondros‘a geldiler, oradan da Gelibolu Yarımadası‘na sevk edildi. İşte o zaman savaşın gerçek yüzüyle tanışmış oldular. 25 Nisan tarihinde savaşın birinci günü Anzak askerleri çetin bir direnişle karşı karşıya kaldılar. Ve savaş sırasında özellikle propaganda çok dikkat çekici oldu. Bu propaganda içerisinde özellikle cepheye gönderilen dergiler, mecmualar, gazeteler propagandada bir araç olarak kullanılmıştır. Ayrıca savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz. Türk askerlerinin mesela 2 Mayıs tarihinde yaptıkları taarruz sırasında ceplerinde fındık, fıstık, kuru üzüm gibi kendilerinin aç kalmadığını, hatta bu kadar güzel yiyecekler yediklerini gösteren gıdaları da ceplerine sokarak taarruz yaptıkları görülmektedir” dedi. Çanakkale Savaşları’nda özellikle siper savaşları olduğu dönemde başka askerlerin Türk dilini kullandığını ifade eden Atabay, şöyle devam etti: “Özellikle Ermeni askerlerinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkçe’yi kullanarak Türklere seslendikleri, hatta ezan okudukları ve ezan okunuyor diyerek ortaya çıkan Türk askerini özellikle şehit ettikleri görülmektedir. Buna karşılık da Türk askerleri çeşitli hücumlar yaparak özellikle bu propagandayı ortadan kaldırmaya çaba sarf ettiler. Ayrıca o dönemde çıkan çeşitli gazeteler ve broşürler vasıtasıyla da bu propagandaya büyük önem verildiği ve resmi tebliğler yayınlayarak savaş meydanındaki gerçek olayla halkın bilgilendirmesi konusundaki metinler arasında büyük farklılıklar görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu metinler içerisinde Sarıkamış yenilgisi sonrasında ve Erzurum’un düşman işgaline geçmesi konusunda yayınlanan bir tebliğde, Enver Paşa Osmanlı askerinin Erzurum’un doğusundan Erzurum’un batısına geçtiğini belirterek, yeni bir savunma kurulduğunu ifade etmektedir. Halbuki bunun Türkçe karşılığı Erzurum düştü demektir. O yüzden halkı yanıltıcı bilgilerin de yer aldığı bu propaganda sırasında görülmektedir.”