POLİTİKA - 23 Kasım 2021 Salı 21:49

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarmak için hazırlıklarımızı tamamladık"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarmak için hazırlıklarımızı tamamladık"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Öğretmenlerimizin haklarını güvence altına alacak bir Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarmak için hazırlıklarımızı tamamladık.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Öğretmenlerimizin haklarını güvence altına alacak bir Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarmak için hazırlıklarımızı tamamladık. Meclis sürecinin ardından yürürlüğe girecek bu kanunla mevcut hakları korunan öğretmenlerimize ilave mali ve sosyal haklar da sağlıyoruz. Artık yürüttükleri görevi bir kariyer mesleği olarak tamamlanacak öğretmenlerimize 3600 ek gösterge başta olmak üzere sağlayacağımız tüm hakların şimdiden hayırlı olmasını diliyorum" dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Öğretmenler Günü dolayısıyla 81 İlden 81 Öğretmenle yemekte bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenleri ağırlamaktan mutluluk duyduğunu belirterek, “Ömrünü öğrenmeye, öğretmeye, vatanına, milletine değerlerine bağlı nitelikli nesiller yetiştirmeye adamış bir öğretmenin hakkı asla ödenmez. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün öğretmenlerimize, ülkemize milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu anlamlı gün vesilesiyle tüm öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. Görevi başında şehit olanlara da darı bekaya uğurladığımız tüm öğretmenlerimizi burada tekrar rahmetle yad ediyorum. Bölücü örgütün, ömürlerinin baharındayken bizden kopardığı Şenay Aybüke Yalçın kızımıza, Necmettin Yılmaz evladımıza ve daha nice kahraman eğitimcilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün hangi konumda olursak olalım her birimiz, üzerimizde hakkı olan bu hocalarımızı, sevgiyle, saygıyla hatırlıyoruz. Bize şefkatle yaklaştıkları için, bizi sabırla yetiştirdikleri için, bize rehberlik ettikleri için, aradan geçen o yıllara rağmen öğretmenlerimizi şükranla yad ediyoruz" dedi.



“Ne yaparsak yapalım öğretmenlerimizin hakkını ödemeyeceğimizin farkındayız"


"Ne yaparsak yapalım öğretmenlerimizin hakkını ödemeyeceğimizin farkındayız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nasıl öğretmenlik sadece ücreti mukabili yapılan bir meslek değilse öğretmenlerimiz için yapılanlar da onların emeklerinin karşılığı olamaz. Ömrünü öğrenmeye, öğretmeye, vatanına, milletine, değerlerine bağlı, nitelikle nesiller yetiştirmeye adamış bir öğretmenin hakkı asla ödenmez. Son 19 yılda eğitim öğretimin her alanında attığımız adımlarla bir taraftan ülkemizi hedeflerine yaklaştırırken diğer taraftan da öğretmenlerimize minnet borcumuzu yerine getirmeye çalıştık. Göreve geldiğimizde en önemli mesele altyapı eksikliğini gidererek okullarımızı çok önemli standartlara kavuşturmaktı, kavuşturduk" dedi.



“Mevcut öğretmen sayımızın yüzde 73’übizim dönemimizde atandı”


Eğitim öğretim alanında gerçekleşen hizmetlere ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Derslik sayımızı 343 binden 601 bin seviyesine çıkartarak ülkemizin her köşesini modern eğitim kurumlarıyla donattık. 2002 yılından bugüne kadar 713 bin 625 öğretmenimizin atamasını yaparak okullarımızın kadro ihtiyacını çözdük. Mevcut öğretmen sayımızın yüzde 73’ü bizim dönemimizde atandı. 2002 yılında ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 36 iken bu sene aynı sayı 23’e indi. Ortaöğretimde bu rakam 30’dan 22 ‘ye geriledi. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde 28, ortaöğretimde 18 iken ilköğretimde 15 Ortaöğretimde 13 olmuştur. Ülkemizin tüm coğrafi bölgelerindeki öğretmen norm doluluk oranları birbirine yakın bir seviyeye ulaşmıştır" diye konuştu.



“Kadın öğretmen oranı yüzde 50 ‘in altındayken yasakçı zihniyetle mücadelemiz neticesinde bu oran yüzde 60’ı bulmuştur”


2002’den bu yana kadın öğretmen sayısında önemli bir atış olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:


"Bizden önce kadın öğretmen oranı yüzde 50 ‘in altındayken yasakçı zihniyetle mücadelemiz neticesinde bu oran yüzde 60’ı bulmuştur. Ders kitaplarını ücretsiz dağıtarak her sene başında yaşanan kargaşanın önüne geçtik. Hem ailelerimizi büyük bir dertten kurtardık. 81 vilayetin tamamın kazandırdığımız kütüphane, spor salonu, laboratuvarlar ile okullarımız arasındaki farkları önemli ölçüde giderdik. Müfredatta yaptığımız reformlarla daha modern daha özgün kendi kabiliyetlerine daha uygun dersleri seçme imkanı sunduk. Çocuklarımızın bir kısmının ayağına adeta pranga vuran katsayı problemini ortadan kaldırarak mesleki eğitimi cazip hale getirdik. Evlatlarımızı dar kalıplara mahkum eden formatlayan jakoben eğitim modeli yerine her bir öğrencimizin içindeki yeteneği keşfetmeyi amaçlayan bir yaklaşımı eğitim sistemimize hakim kıldık. Bu gayretlerimizle ülkemizi eğitim alt yapısı açısından değil müfredat ve içerik açısında da günümüz ihtiyaçlarıyla uyumlu bir çehreye kavuşturduk."



“İnsanı ihmal eden, insan faktörünü dikkate almayan hiçbir politika hedefine ulaşamaz”


Son 19 yılda bütçede en büyük payın daima eğitime tahsis edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüzdeki yıl için eğitim bütçemizi 274 milyar 385 milyon lira olarak belirledik. Bu rakam merkezi yönetim bütçesinin yüzde 15,7’sine tekabül ediyor. Böylece ülkemizi dünyanın devler ligine taşıma mücadelemizin odağında eğitimin bulunduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyduk. Eğitimde son 19 yılda elde ettiğimiz başarılara yenilerini eklemeyi hedefliyoruz. 2023 ‘e giderken bir taraftan ülkemizin en önemli ihtiyaçlarından olan mesleki ve teknik eğitim özendirirken diğer taraftan eğitimde fırsat eşitliğini daha da güçlendirecek adımlar atmayı sürdüreceğiz. İnsanı ihmal eden, insan faktörünü dikkate almayan hiçbir politika hedefine ulaşamaz. Özellikle eğitim gibi doğrudan çocuklarımızı ve istikbalimizi ilgilendiren bir meselede işin merkezinde insanın bulunması gayet tabiidir. Bu anlayışla öğretmenlerimizi dünyanın en iyi en donanımlı en huzurlu eğitimcileri haline getirmek için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz, yapacağız. Sizlerin çocuklarımızın eğitim öğretimi konusunda gösterdiğiniz gayreti ve fedakârlıkları yakından takip ediyoruz. Öğretmenlerimizin sıkıntısını kendi sıkıntımız görerek şartları zorlama pahasına gereken her adımı atıyoruz" şeklinde konuştu.



“Öğretmenlerimizi korumayı gözetmeyi sürdüreceğiz"


2002’den bu yana öğretmenlerin maaşlarında ciddi bir artış olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdiye kadar ülkemizin imkanı genişledikçe ortaya çıkan katma değerden özellikle öğretmenlerimizin istifade etmesini sağladık. Öğretmenlerimizin mali ve sosyal haklarında önemli iyileştirmelere gittik. Göreve yeni başlayan bir öğretmenimizin maaşı 2002 yılında 470 lira iken Temmuz 2021 itibariyle nereye çıktı biliyor musunuz? 5 bin 100 liraya yükseldi. Nereden nereye. 2002 yılında aynı öğretmenin aylık 60 saatten aldığı toplam ek ders ücreti 165 lira iken Temmuz 2021 itibari ile 1 272 liraya çıktı. 2002 yılından ek ders ücreti ile birlikte bir öğretmenin eline 635 lira geçerken bugün 6 bin 372 lirayı geçmektedir. Ayrıca 2002 yılında bir öğretmenin eğitim öğretim hazırlık ödeneği 175 lira iken bu sene itibari ile bu rakam 1250 liraya ulaşmıştır. Büyük Türkiye vizyonuna yakışır biçimde inşallah büyük Türkiye’nin mimarları olan öğretmenlerimizi korumayı gözetmeyi sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.



“Öğretmenlerimize 3600 ek gösterge başta olmak üzere saplayacağımız tüm hakların şimdiden hayırlı olmasını diliyorum"


Öğretmenlere müjdeler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öğretmenlerimizin haklarını güvence altına alacak bir Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarmak için hazırlıklarımızı tamamladık, meclis sürecinin ardından yürürlüğe girecek bu kanunla mevcut hakları korunan öğretmenlerimize ilave mali ve sosyal haklar da sağlıyoruz. Artık yürüttükleri görevi bir kariyer mesleği olarak tamamlanacak öğretmenlerimize 3600 ek gösterge başta olmak üzere saplayacağımız tüm hakların şimdiden hayırlı olmasını diliyorum" açıklamasında bulundu.


Program sonrası Milli Eğitim Mahmut Özer tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a okulu olan İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde 1970- 71 yılı 5B sınıfı öğrenci ve öğretmenlerine ait fotoğrafların yer aldığı bir tablo hediye edildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Evcil hayvan endüstrisi İstanbul’da buluşuyor Evcil hayvan ürün ve hizmetleri sektörünü bir araya getiren, Türkiye evcil hayvan sektöründeki en büyük organizasyon Petzoo Fuarı, 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Küresel evcil hayvan ürün, malzeme ve aksesuar sektöründe son 5 yılda büyüme kaydedildiği ifade edilirken Uluslararası Evcil Hayvan Ürün, Malzeme ve Aksesuar Tedarikçileri Fuarı (Petzoo) 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Her yıl yerli ve yabancı binlerce ziyaretçiyi ağırlayan fuar uluslararası pazarda yer almak, global iş birlikleri kurmak, marka ve ürünlerini tanıtmak isteyen Türk firmaları için fırsatlar sunuyor. “105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı" Evcil hayvan ürünleri sektörünün gelişimi açısından fuarın çok önemli olduğunu vurgulayan Ulusal Fuarcılık Genel Müdürü Selçuk Çetin, “Ulusal ve uluslararası evcil hayvan ürünleri sektörünün bir araya gelmesini sağlayan buluşma noktası fuar, pazar büyütme, sektörü geliştirme, ihracatı arttırma odaklı bir organizasyon. Türkiye’nin markası Petzoo artık dünyanın pek çok ülkesinde tanınıyor. Türkiye pazarında yerli ürün ve hizmetler hakimiyet kurdu hatta yurtdışında da söz sahibi olmaya başladı. 30 bin metrekarelik alanda gerçekleştireceğimiz fuara yoğun bir talep var, şimdiden çok az yerimiz kaldı. Geçen sene katılımcı firma ve markalar, ürünlerini ve hizmetlerini 120 ülkeden gelen 50 bin civarında ziyaretçiye tanıtma imkanı buldu. Bu yıl özellikle yurtdışında yaptığımız özel tanıtım çalışmaları ile çok daha fazla yabancı ilgisi bekliyoruz. Rakamlar Türkiye’nin potansiyelinin ve sektörün globalleşmesinin göstergesidir. Evcil hayvan ürünleri sektörü günümüzde 300 milyar dolarlık dev bir pazar haline geldi. 105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı gerçekleştiren Türk pet sektöründe yaklaşık bin firma faaliyet gösteriyor. 2025 yılı sonunda yeni pazar arayışı ile ihracatın 500 milyon dolara çıkacağını öngörüyoruz. Günümüzde evcil hayvanlara dair her türlü ürün ve hizmet Türkiye’de üretilebiliyor. Fuarda, evcil hayvan sahiplerinin ihtiyaç duyabileceği her şeyi bir arada bulmak mümkün” dedi.
Bingöl Binlerce yıllık tarihi olan 5 katlı Zağ Mağaraları turizme kazandırılmayı bekliyor Bingöl’de 2019-2022 yılları arasında yüzey araştırmaları çerçevesinde incelenen 5 katlı Zağ Mağaları’nın binlerce yıllık tarihi olduğu tespit edildi. MS 100 ve 200’lü yıllarda ilk Hristiyanlar tarafından inşa edildiği ileri sürülen mağaraları daha sonra Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullandı. Tarihi alanın çevre düzenlemesi yapılarak turizme kazandırılması bekleniyor. Bingöl Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebi Butasım, Bingöl merkeze bağlı Kuşburnu köyü kırsalında bulunan 5 katlı Zağ Mağaraları hakkında İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Binlerce yıllık tarihi olan mağaralarının ilk Hristiyanlık döneminde kayalar arasına oyma yapılarak inşa edildiğini aktaran Doç. Dr. Butasım, MS 100 ve 200’lü yıllarda Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan Hristiyanların burada ibadet ettiklerini söyledi. 2019-2022 yüzey araştırmaları çerçevesinde mağaraların incelendiğini belirten Doç. Dr. Butasım, ’’Sanat tarihi alanında yaklaşık 20 yıldır Bingöl üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarımız ekseninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar Daire Başkanlığının izni ve Bingöl Üniversitesinin destek ve katkılarıyla Bingöl merkeze bağlı bulunan Zağ mağaraları üzerinde yüzey araştırmaları yaptık. 3 yıl boyunca yaptığımız araştırmalar neticesinde Zağ mağarasının yek pare bir kayaya oyma yaşam alanı ve manastır kilisesi şeklinde, mini bir şapel halinde yapılan bir kompleks olduğunu tespit ettik. Zağ Mağaralarıyla ilgili tarihsel olarak çok net bilgilere sahip olmasak da içindeki şapel ve yapının genel özelliklerinden M.S. 2’nci yüzyılda yani 100 ve 200’lü yıllar arasında ilk inşa edildiğini, tek tanrıya inanan Hristiyanlar tarafından inşa edildiğini ileri sürüyoruz. O dönemde özellikle tek tanrıya inanan Hristiyanların Roma devleti tarafından kabul edilmediğini biliyoruz. İşte bu tek tanrıya inanan Hristiyanlar Roma imparatorluğundan kaçmak için bu tür yapılar inşa etmişler. Zağ mağarası da bunlardan biri” dedi. ’’Turizme kazandırılmalı’’ 2003 yılında Bingöl’de meydana gelen depremden dolayı ön cephesinin yıkıldığını aktaran Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası 5 katlı sistem üzerine inşa edilmiş, girişi gizli bir geçitle sağlanmıştır. 2003 Bingöl depreminde ön cephesi tamamen yıkıldığı için ön cephe şuan da açık görünüyor. Şapel dediğimiz alanında büyük kısmı maalesef tahrip oldu. Bu giriş yukarıdan yine kayaya oyulmuş bir asansör gibi düşünelim, bir baca şeklinde kayadan aşağıya doğru iniliyor. Birinci katta odalar mevcut, ikinci katta ise yine odalar sağlı sollu ve su sarnıcı olarak tespit ettiğimiz yerler var. Yine üst katlarda çapraz geçişlerle birbirine bağlantıları sağlayan odalar mevcut. Zağ Mağaraları doğal ve beşeri unsurlardan dolayı tahrip olmaya yüz yüze kalmış bir yapı. Buranın ivedilikle hem yollarının yapılması hem güçlendirilmelerinin yapılması, çevre temizliği gibi çeşitli restorasyonlarının da yapılması önemlidir. Bölgenin ve şehrin turizmine önemli katkılar sağlayacak bir değerdir’’ diye konuştu. ’’600’lü yıllarda Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullanmış’’ 634’lü yıllarda Müslümanların ilim merkezi olarak söz konusu alanı kullandığını dile getiren Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası tabi ilk dönemlerde Hristiyanlar tarafından kullanıldıktan sonra 634’lü yıllardan sonra Diyarbakır’ın fethi ile Bingöl’de İslam akınlarıyla İslam beldesi olmaya başlamış. İşte bu dönemlerden sonra özellikle Osmanlı döneminde Zağ mağaraları yapısına hiç karışılmadan Müslümanlar tarafından kullanılmış. Özellikle bölgede ilmin merkezi haline gelen bir medrese okul olarak hizmet vermiştir” şeklinde konuştu. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Zağ mağaralarının restorasyonu için proje hazırlandığı ve turizme kazandırılması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’a ziyaretçi akını Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 31 Mart Yerel Seçimleri’nde milletin iradesi ile yeniden güven tazelemesinin ardından şehir protokolünün yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, odalar, dernekler, teşkilatlar ve vatandaşlar tarafından ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri kapsamında adeta ziyaretçi akınına uğruyor. Yerel yönetim hizmetlerini gönül belediyeciliği anlayışıyla yürüten Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, kamu kurum kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile istişareler gerçekleştirerek ortak aklı ön planda tutmaya yeni dönemde de devam ediyor. Başkan Büyükkılıç, yerel seçimlerde yeniden seçilerek Kayseri için hizmetlerine aralıksız devam ederken, tebrik ve teşekkür ziyaretleri kapsamında, Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Dursun Büyükbaş, Cumhuriyet Başsavcısı Burhan Bölükbaşı, ERÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kamil Cihan ve heyeti, Milli Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Saraçoğlu ve heyeti, Servisçiler Odası Başkanı Yavuz Ay ve yönetimi, ASKON Başkanı İlker Barlı ve beraberindekiler ile Sarıoğlan Yıldırım Mahallesi Muhtarı Orhan Koçer, İl Müftüsü Yusuf Akkuş ve kentte görev yapan il müdürleri, KİMDER Başkanı Hacı Ali Çakıcı ve heyeti, Büyükkılıç’a ziyarette bulundular. Başkan Büyükkılıç, misafirlerini başkanlık toplantı salonu ve makamında ayrı ayrı kabul ederek, sohbet etti, istişarelerde bulundu. Ziyaretlerin ardından açıklamalarda bulunan Büyükkılıç, Büyükşehir Belediyesi olarak gönül belediyeciliği ve kucaklayıcı hizmet anlayışı çizgisinde gayret gösterdiklerini vurgulayarak, “Nazik ziyaretleri için ziyaretçilerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. El ele, omuz omuza uyum kültürü ve ortak akıl ile hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi. Samimi ve sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyaretlerde Başkan Büyükkılıç’a hediye takdimleri olurken, Büyükkılıç misafirleriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirdi.
Karabük Karabük’te üreticiler ana arı yetiştirmenin püf noktalarını öğrendi Karabük’te arıcılık yapan 26 üreticiye “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu verildi. Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği ortaklığında Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı(BAKKA) Teknik Desteği sağlanan “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu düzenlendi. Bal arısı koloni bireyleri ve önemi, ana arı üretim modelleri, kontrolsüz şartlarda ana arı yetiştirme, kontrollü şartlarda ana arı yetiştirme, yapay tohumlama, ana arının gelişmesine etki eden etmenlerin ele alındığı eğitimde kursiyerlerin ana arı yetiştirmek için gerekli olan malzemeleri bilmeleri, hangi zaman ve şartlarda üretim yapılması gerektiğini bilmeleri, en verimli koloniyi oluşturmanın arıcılık alanındaki önemi ve gerekliliğini kavrayabilmeleri, ana arının ve larvaların takibinin önemini bilmeleri, ana arı ve koloni hastalıklarını bilmek ve hastalıklara karşı çözüm üretebilmek gibi becerilere hakim olmaları amaçlandı. Yüksek Ziraat Mühendisi Alim Tutar, Karabük İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından arıcılık yapan üreticilere verilen “Ana Arı Üretim Eğitimi’nin teorik bilgilerinin daha önce verildiğini ve şuanda da pratik olarak devam ettiğini söyledi. Eğitim ile birlikte üreticilerin ana arı yetiştirmek için pratik bilgilere ulaştığını belirten Tutar "İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından her yıl ilimizde arıcılık yapan ya da arıcılık yapmak isteyen çiftçilerimize arıcılık kursu açılmaktadır. Ancak “Ana Arı Yetiştirme Kursu” İl Müdürlüğünün başvurusu, Bakanlık onayı ile ilk defa açılmaktadır. Kursa Alanında uzman Bakanlığında onay verdiği hocalar tarafından verilmektedir. Her arıcımız kendi arılığında bulunan ana arıyı üretmesi ve özellikle kendisine bunu iş kolu olarak görmek isteyen arkadaşlarımız olursa bunlar da ileride ana arı işletmesi oluşturabilmesi için bu eğitim verildi. Çünkü ana arı üretimini ticari maksatla yapabilmesi için bu sertifikaya arkadaşların ihtiyacı var. Bu sertifika olmadan kesinlikle ticari boyutta ana arı üretimi yapan işletme olmaları mümkün değil" dedi. Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fuat Alpay, "İlimizde arıcılarımızın en büyük sorunlarından bir tanesi ana arı teminin de sıkıntı yaşamamız. Ana arı üretiminde görülen bazı sıkıntıları aşmak adına İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzle birlikte ana arı yetiştiriciliği kursu düzenledik. Kursun pratik eğitimini Karabük’te Safranbolu, Yenice ve Karabük Merkez olmak üzere üç bölgeye ayırdık" diye konuştu. Alpay, kursa 26 üreticinin katıldığını söyledi.
Bilecik Kadınların çamurdan temizlediği yeşil soğan sofraları süslüyor Türkiye’de yeşil soğanın en çok üretildiği illerin başında gelen Bilecik’te son hasadına başlanan ürün, Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. Marmara Bölgesi’nin sebze üretim merkezlerinden Bilecik’in Söğüt ve İnhisar ilçesine bağlı köylerdeki seralarda yeşil soğanın son hasadı yapılırken temizlenip satış noktalarına gönderiliyor. İklim dolayısıyla mikro klima özelliği taşıyan bölgede ’Marmara’nın Küçük Antalya’sı diye de adlandırılırken, örtü altı tarımın yapıldığı köylerde Aralık ayı gibi başlayan yeşil soğan hasadının sonuna gelindi. Yeşil soğanın hasadında ve temizliğinde çalışanların çoğunluğunu oluşturan kadınlar, sabah ev işlerini tamamladıktan sonra tarlada toplanan ürünleri çamurundan temizleyerek deste haline getiriyor. Hasatta işin yükünü, zahmetini çeken kadınlar, taze soğanın dikim, söküm, toplama, temizleme, yıkama ve paketleme gibi aşamalarının her bölümünde çalışıyor. Temizlenen yeşil soğanlar Marmara Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. "İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" Bu yıl hasadı tamamlanan taze soğan hakkında bilgi veren Yakacık Köyü Muhtarı Hüseyin Yıldırım, "Marmara’nın küçük Antalya’sı olarak adlandırılan ovadayız. Marulla beraber taze soğan hasadımız da başladı. Belirli miktarda taze soğan yapıyoruz büyük şehirlere gönderiyoruz. Taze soğan bizim köyde 50 dönüm, 60 dönüm vardır. Biz bunun kurusunu alırız dikeriz onu taze yaparız. 50 dönüm aşağı yukarı 500 ton 600 ton kuru soğan alır ekeriz biz kendi köyümüz olarak. Tabi dışarılarda var daha fazla da üretim oluyor. Biz taze soğanı işleriz, işçiliğini yaparız İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" dedi. "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz" Yıldırım açıklamanın devamında, "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz. Geçen sene bu kadar değildi bu sene rekolte fazla. Mesela geçen seneden en az 100-150 ton fazla ekim var. Fiyat şu anda tam şey değil bizim burada 30-40 lira arası yeşili. Tabi halde değişiyor" diye konuştu. "Taze soğan işçiliği zor biraz" Taze soğan üreticisi Kamile Aktaş ise "Burada 8 dönüm oluyor. Taze soğanı yapıyoruz, dikiyoruz bu zamanda işte. Bu ayın sonunda da yapıyoruz yani. Soğan bittikten sonra domatese başlıyoruz, dikiyoruz. Şimdi fiyatlar düşük. Bir iniyor, bir çıkıyor. Yani soğan işçilik olunca biraz zor" dedi. Öte yandan İl genelinde bin 877 dekar alanda yılda 7 bin 600 tonu aşkın yeşil soğan üretiliyor.