GENEL - 14 Ocak 2020 Salı 13:16

HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan: “1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir”

A
A
A
HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan: “1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir”

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Bildiğiniz gibi 2017 yılı Aralık ayı itibariyle kamuda çalışan yaklaşık 1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük reformlarından biri olarak hepimiz tarafından ilan edilmiştir” dedi.

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Bildiğiniz gibi 2017 yılı Aralık ayı itibariyle kamuda çalışan yaklaşık 1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük reformlarından biri olarak hepimiz tarafından ilan edilmiştir” dedi.


HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, 2020 yılı Başkanlar Kurulu toplantısına katıldı. Toplantıda önemli açıklamalarda bulunan Arslan, özellikle 31 Mart 2019’da gerçekleştirilen Yerel Seçimler sonrası yaşanan sıkıntılara dikkat çekti. İdlib’te yaşanan olaylara da değinen Arslan, dünyanın Suriye’de yaşanan sıkıntılara tepkisiz kaldığı hakkında görüşlerini paylaştı. Arslan, 2020 yılında HAK-İŞ’in gündeminde öncelikli olarak 696 sayılı KHK’nın olacağını da aktardı.



“CHP ve HDP’li belediyeler el değiştirdiği için sendikalarımıza yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir”


HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, konfederasyonunda 2019 yılında önemli gelişmeler yaşandığını belirterek 14’üncü Olağan Genel Kurulunun da verimli geçtiğini aktardı. 31 Mart 2019’da gerçekleştirilen yerel seçim sonuçlarının öneminden bahseden Arslan, eş değiştiren belediyeler hakkında konuştu. Arslan, CHP ve HDP’ye geçen belediyelerdeki HAK-İŞ’li çalışanların baskıya uğradığını hatırlatarak, “Ekonomideki gelişmeler ve özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmeler 696 sayılı KHK’nin 2020 yılı için önümüze koyacağı yeni durum ve buna bağlı olarak bir kısım gelişmeleri ifade etmek mümkün. Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra bazı CHP ve HDP’li belediyeler el değiştirdiği için sendikalarımıza yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Üyelerimiz öncelikli olarak sendikalarımızdan istifa ettirilmek için büyük bir baskı ile karşılaşmış ve bu baskılara direnen arkadaşlarımızın bir bölümü ne yazık ki işten çıkarılmıştır. Bir bölüm arkadaşımız sendikal baskılara direndiği için sürgün edilmiş, bazı işyerlerinde eylemler başlatılmış bazı işyerlerinde çeşitli etkinliklerle bu baskı, tehdit, işten çıkarmalar ve sürgünler protesto edilmiştir. Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın karşılaştığı bu durum konfederasyonumuz tarafından da yakından takip edilmiş, üyelerimizin ve sendikalarımızın gerçekleştirdiği eylem, yürüyüş ve protestolara konfederasyonumuz da destek olmuştur. İşten çıkarılan arkadaşlarımızın işe dönmesi konusunda yürütülen kampanyalara destek sağlanmış, işyerleri değiştirilmiş, sürgün edilmiş arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olma içerisinde bir kararlılık ortaya konmuştur” ifadelerini kullandı.



“Sendikalarımıza bağlı çalışan 29 bin 272 Hak-İş üyesi çeşitli baskı, tehdit, korkutmalarla istifa ettirilmiştir”


31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından 109 işyerinde çalışan HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı işçilerin baskılarla sendika değiştirdiğini aktaran Arslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden çalışan işçilerin SMS ile işten çıkarıldığını aktardı. Arslan, “109 işyerinde çalışan konfederasyonumuza bağlı sendikalarımıza bağlı çalışan 29 bin 272 Hak-İş üyesi arkadaşımız çeşitli baskı, tehdit, korkutmalarla ve bir kısım engellemelerle sendikalarından istifa ettirilmiştir. Yine 6 bin 327 arkadaşımız çeşitli belediyelerden işten çıkartılmış ve büyük bir bölümünün de tazminat ve temel hakları maalesef ödenmeden işten çıkarılmışlardır. 350 üye arkadaşımızın ise işyerlerinden istifa ettirilmesi sağlanması için uzak bölgelere sürgünler gerçekleşmiştir. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, işten çıkarılan işyerlerindeki eylemler sürdürülmektedir. İstanbul’da bin 469 arkadaşımız herhangi bir hukuki takibat olmadan, herhangi bir soruşturma ve kovuşturma olmadan, disiplin cezası olmadan sadece seçim öncesi işe alındıkları için iş akitleri tazminatsız ve herhangi bir uyarı olmadan bir SMS yoluyla iş akitleri feshedilmiştir. 140 gündür arkadaşlarımız İstanbul Büyükşehir belediyesi önünde mücadelelerini sürdürmektedirler. Bu mücadele işe yeniden dönme mücadelesidir. 6 bin 500 üyemiz adına toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı ve masaya oturmadığı için Antalya Büyükşehir belediyesinde 174 gündür grev devam etmektedir” dedi.



“AB ülkelerini kıyasladık, karşılaştırdık”


Arslan, 2019 yılı içerisinde HAK-İŞ Konfederasyonunun yönetim kurulunda alınan karar gereği hem 1 Mayıs’ta, hem de daha sonraki süreçlerde vergi konusunda çalışma yapılması hususundaki karar gereği uzmanlarla bir vergi reformu raporu hazırlandığına değindi. Özet rapor; başta hükümet kanadı olmak üzere, AK Parti grup Başkan Vekillerine, Maliye Bakanlığına ve diğer bakanlıklara ulaştırıldığını açıklayan Arslan, “Siyasi partilerden, grup başkan vekillerine, basın kuruluşlarına bu talebimiz duyurulmuş ve vergi konusunda HAK-İŞ’in talepleri kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu taleplerimizin özeti özellikle vergi konusundaki düzenlemelerin, dijital vergilendirme ile yapılan düzenlemeden önce biz bu çalışmaları başlatmıştık, özellikle bütçe plan komisyonunda bu kanun görüşülürken yine kendileriyle görüşerek bu düzenlemenin kapsamının genişletilmesini talep ettik. Vergi konusunda HAK-İŞ’in özellikle ücretliler üzerindeki vergi yükünün fazlalığına dikkat çektik. Vergilendirmede çalışanların medeni durumunun, çocuk sahibi olup olmadığı, evli olup olmadığı ve birden fazla kişinin muhatabı olarak çalışmalarının dikkate alınıp alınmadığı, özellikle ilk dilim verginin ne kadarının gelirlerin vergi dışı bırakılması gerektiği gibi çeşitli temel yaklaşımları ortaya koyduk. AB ülkelerini kıyasladık, karşılaştırdık. Hem AB ülkelerindeki hem de ülkemizdeki vergi düzenlemeleri konusundaki bizim açımızdan olumsuz hususların altını çizerek bunun özellikle yeniden gözden geçirilip bir düzenleme yapılması talebimizi yeniledik” diye konuştu.



“DİSK, HAK-İŞ VE TÜRK-İŞ olarak ortak bir çalışma yaptık”


Asgari ücrette vergi dilimine giren ücretlerle ilgili açıklamalarda bulunan Arslan, “Çarpıcı bir örnek olarak söylersek 2007 yılında yaklaşık 15 maaş asgari ücretin 15 katı, 15 asgari ücreti aldığı zaman yüzde 20 dilime giren ücretlilerin, 2019 yılında 7 aylık gelirlerinden, 7 aylık asgari ücretten sonra yüzde 20 dilimine girmiş olması, aslında vergi dilimlerindeki adaletsizliği, 2007’den 2019 yıla kadar gecen 12 yılda nasıl işçiler aleyhine değiştiğinin bir somut işareti. Yine Almanya’dan bir örnek vererek Türkiye’deki uygulamaları kıyasladık. Almanya’da evli, çocuk sahibi bir işçinin ilk dilim 9 bin Euro’luk vergi diliminin iki katına çıkartıldığı, yani 18 bin Euro’nun vergi dışı bırakıldığı ve evli bir işçinin vergi diliminin yüzde 1,5 olduğu, bekar olduğu zaman yüzde 19’a kadar çıktığı ve burada da mümkün olduğu kadar aile, çocuk ve medeni durumun vergilendirmede doğrudan etkili olduğunu ve bunun da işçiler lehine bir düzenleme ile ortaya koyduklarını ifade ettik. Biz de bu konuda vergi dilimlerinin özellikle ilk dilimin asgari ücret tutarındaki gelirlerimizin vergi dışı bırakılması ama sadece asgari ücretin değil bütün ücretlerde asgari ücret tutarındaki gelirlerin vergi dışı bırakılması, ikinci dilime geçmek için de ortalama ücretlerin 12 aylık tutarlarının üzerine çıkarıldığı zaman bir üst vergi dilimine girileceği konusundaki taleplerimizi kamuoyuyla paylaştık. Bizim bu çalışmalarımız üzerine TÜRK-İŞ’ten bir çağrı aldık vergi konusunda ortak bir çalışma yapılması talebi bize iletildi ve biz de bunu kabul ettik, DİSK, HAK-İŞ VE TÜRK-İŞ olarak ortak bir çalışma yaptık. Bu çalışmalarda da konfederasyonumuzun kendi çalıştığı çerçevede ve bazı bir kısım ilavelerle ortak bir açıklamayla üç konfederasyon vergi konusunda bir araya gelerek kamuoyuyla bu taleplerimizi paylaştık. Bu paylaşma ile birlikte dijital vergi düzenlemesi ne yazık ki bizim bu taleplerimize rağmen parlamentodan geçti ama biz tekraren vergi konusundaki çalışanların uğradığı haksızlıklar, adaletsizliklerin giderilmesi konusundaki kararlılığımızı her fırsatta kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.



“Maalesef Türkiye’nin dışında İdlib’te olup bitenlere dünya sessiz ve sağır kalmıştır”


MEMUR-SEN ile birlikte HAK-İŞ’in birlikte yürüttüğü İdlib için yardım kampanyasının son durumu hakkında da bilgi veren Arslan, “Geçtiğimiz günlerde MEMUR-SEN, HAK-İŞ Konfederasyonunun öncülüğünde, Kızılay, AFAD ve İHH’nın içerisinde bulunduğu 6 sivil toplum ve sendikanın ortaklaşa düzenlediği bir kampanya gerçekleştirildi. Kampanyanın amacı İdlib’teki yaşanan insanlık trajedisidir. İdlib’te yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli sıkıştırılmış durumda, hayatta kalmaya çalışıyorlar. Rejimin ve Rusya’nın desteği ile yapılan Astana görüşmeleri ve anlaşmalarına rağmen, ne yazık ki uzun zamandır İdlib’teki sivil halka, başka hava saldırıları olmak üzere, rejim ve Rusya tarafından yoğun bir katliam gerçekleştirilmektedir. Amaç Suriye’nin güney tarafından idlib’in güneyinden başlayarak 3,5 milyon Suriyeliyi kendi topraklarından sürerek, Türkiye’ye yönlendirmektir. HAK-İŞ ve MEMUR-SEN olarak yaptığımız bölgeden gelen acil çağrılar üzerine bir değerlendirme yaptık. Maalesef Türkiye’nin dışında İdlib’te olup bitenlere dünya sessiz ve sağır kalmıştır. Her gün onlarca insanın katledildiği bölge süratli bir şekilde Türkiye’ye doğru genişletilmekte ve sınırda yüz binlerce Suriyelinin birikmesine neden olmuştur. Şu anda sınırda yaklaşık 1 milyon Suriyeli kötü şartlarda, çamurlar içerisinde çadırlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Özellikle 2018 yılında başlayan ekonomik kriz 2019 yılında hız keserek 2020 yılına geldiğimizde makro ekonomik göstergelerde olumlu bir tabloyu önümüze koymaktadır. Borsa her gün yeni bir rekora gitmekte, döviz tüm çalkantılara rağmen stabil durumunu korumakta, enflasyon 2019 TÜFE rakamları 11,86 civarına düşmekte ve 2020 yılı için de enflasyonun düşeceği konusunda çeşitli verilen kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Büyüme 2019 yılındaki büyüme artıya geçmekte ve 2020 yılında büyüme hedefleri yüzde 3 oranında hedeflenmektedir. Faizler hızla düşmekte ve yeni faiz indirimleri Merkez Bankası tarafından planlanmaktadır. Sanayi üretimi kısmi olarak artmakta, kapasite kullanımı ve ihracat oranda artmaya devam etmektedir” diye konuştu.



“Ciddi bir işsiz stokumuz devam etmekte”


Olumlu gelişmelerin yanı sıra işsizlikten de bahseden Arslan, kayıt dışı istihdamda da artış yaşandığının altını çizdi. Arslan, “Halen ciddi bir işsiz stokumuz devam etmekte, kayıt dışı istihdamımız uzun yıllardan sonra ne yazık ki 2019 yılında 2 puanlık artış sergilemekte ve kayıt dışı istihdamda bir artış söz konusudur. İşsizlik sigortasındaki dengeler ilk kez 2019 yılında gelir gider dengesi gider dengesi yönünde bozulmuştur ve bu hepimizi ciddi şekilde endişeye sevk etmektedir. Çalışanların özellikle ücretlilerin hem ihtiyaç kredisi hem de kredi kartı borçlarındaki artışlar dikkati çekmekte ve bu konuda yaptığımız araştırmada, yaklaşık 3 milyon 900 bin çalışan icra takibi sonucunda hacizlerle karşı karşıya kaldığını görmekteyiz. Çeşitli işverenlere sağlanan yeniden yapılanma gibi bir kısım düzenlemelerle çalışanların bu mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bir çalışma yapılıp arkadaşlarımızın kredi kartı borçları ve ihtiyaç kredisi borçlarının sürdürülebilir şekilde yeniden düzenlenmesi talebimizi yeniledik. Hem Maliye Bakanlığı’nın hem de Bankalar Birliği Başkanımız hem de Ziraat Bankası Genel Müdürümüzden bu konudaki yapacağımız çalışmalarla ilgili kendilerinin de bir değerlendirme yapacaklarını ifade ettiler. Bu sorunun çözümü konusunda çaba sarf edeceğiz” şeklinde konuştu.



“2020 yılında çalışma hayatında yeni bir kaosun temelleri atılmıştır”


2020 yılında HAK-İŞ’in gündeminde öncelikli olarak 696 sayılı KHK’nın gelişmeleri olacağını aktaran Arslan, “Bildiğiniz gibi 2017 yılı Aralık ayı itibariyle kamuda çalışan yaklaşık 1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük reformlarından biri olarak hepimiz tarafından ilan edilmiştir. Özellikle usulüne uygun ama kaybedeni olmayan bir sınavla bütün arkadaşlarımız kadrolarına kavuşmuşlar ancak KİT’lerde kadro alamayan arkadaşlarımızın da kadrolarına kavuşması için her fırsatta HAK-İŞ bu konuyu da gündeminden hiç eksik etmemiş ve arkadaşlarımızın kadrolarının verilmesi konusunda ciddi bir çalışma ortaya konmuştur. Ancak kararnamenin bizimle konuşulmayan, konfederasyonumuza hiçbir şekilde bilgi verilmeden ve yapılan görüşmelerdeki bize verilen taahhütlerin dışında bir madde eklenerek 2020 yılında çalışma hayatında yeni bir kaosun temelleri atılmıştır. Bunu her fırsatta hükümetimize ve ilgililere iletmemize rağmen, bu konuda ne yazık bir düzenleme yapılmamıştır. Özet şudur, sendikalarımızın büyük bir mücadele ile büyük bir çaba ile örgütlediği üyelerimiz bir kanun maddesindeki değişiklikle sendikalarından kanun zoruyla başka sendikaların üyesi yapılmaya ne yazık ki itilmişlerdir. Ve bu ciddi bir şekilde krizi bu yıl içerisinde bizimle buluşturacaktır. Bunun ortadan kaldırılması konusundaki çabalarımız bundan sonra da hız kesmeden devam edecektir. Ama bu gerçekten örgütlülüğü bugüne kadar büyük bir temel olarak alan ve bu konuda ciddi bir mücadeleyle yapan konfederasyonumuza bağlı sendikaların adeta örgütlenmelerinin cezalandırıldığı bir noktaya itilmiştir. Bununla ilgili yaptığımız itirazlar, eleştiriler, muhatapları tarafından kabul görmüş ancak bu konuda bir düzenleme ne yazık ki yapılamamıştır. Eğer bu düzenleme gerçekleşmezse, bizim talebimiz, özellikle KHK’nin bünyesinde yer alan 6356 sayılı kanuna geçici 7’inci maddenin 3’üncü fıkrası olarak ilave edilen düzenleme üyelerimizin, sendikalarımızın büyük bir bölümünün üye kaybını, hiç hak etmedikleri halde, taşeron sistemle hiç mücadele yapmayan, hiçbir şekilde taşeron mücadelesinde emekçilerin yanında yer almayan sendikalara ne yazık ki üyelerimiz kanun zoruyla üye yapılmak istenmektedir. Bunun ortadan kaldırılması için yoğun bir çabamız var” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği, Uluslararası akreditasyon için Atatürk Üniversitesinde Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Veteriner Fakültesinin uluslararası düzeyde akreditasyonu kapsamında 23-25 Nisan 2024 tarihlerinde Veteriner Fakültesinde yeniden değerlendirme ziyaretinde bulunan Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği (EAEVE) değerlendirme ekibinde yer alan Dr. Bertil Douw (Chaırperson-Netherlands) ve Koordinatör Prof. Pierre Lekeux’ı kabul etti. Kabulde Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yavuz Selim Sağlam, EAEVE İrtibat Görevlisi Prof. Dr. Armağan Hayırlı ile Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Sözbilir de yer aldı. Rektör Çomaklı: “Veteriner Fakültemizin Uluslararası Akreditasyona Sahip Olacağına Yürekten İnanıyorum” Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı yaptığı konuşmada; Atatürk Üniversitesinin, kaliteli eğitim-öğretim ve bilimsel çalışmaları ile bölgenin ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılar sağladığını belirtti. Atatürk Üniversitesinin, hedeflerini dünya standartları doğrultusunda belirlediğini ve bunları gerçekleştirmek için stratejiler oluşturduğunu aktaran Çomaklı: “Dünyada ve ülkemizde meydana gelen değişimleri yakından takip eden üniversitemiz, seçkin akademik ve idari kadrosu ve üstün nitelikli öğrencileri ile aydınlık geleceğin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Üniversitemiz Veteriner Fakültesi de eğitim, araştırma ve hayvan sağlığına yönelik hizmetlerini başarıyla sürdürmektedir. Üniversite yönetimi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da fakülteye her türlü desteği vermeye devam edeceğimizi belirtmek isterim. Ulusal düzeyde VEDEK tarafından akredite edilen Veteriner Fakültemizin uluslararası akreditasyona sahip olması için yoğun çalışmalar yaptık. Bu başarıya da tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte ulaşacağımıza yürekten inanıyorum” diye konuştu. Dekan Sağlam: “Fakültemiz, Hayvan Sağlığına Yönelik Hizmetlerini Başarıyla Sürdürmektedir” EAEVE değerlendirme ekibini ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını ve heyeti Erzurum’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyduklarını ifade eden Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yavuz Selim Sağlam da yaptığı açıklamada: “Bildiğiniz gibi fakültemize ilk tam ziyaret EAEVE ekibi tarafından 15-19 Kasım 2021 tarihlerinde yapıldı. Bu hafta fakültemize "yeniden ziyaret" yapıyor. İlk ziyaret raporunda belirtilen büyük ve küçük eksiklikleri gidermek için yoğun bir şekilde çalıştık. Hazırladığımız Yeniden Ziyaret Öz Değerlendirme Raporunda çalışmalarımızı detaylı bir şekilde anlattık. Veteriner Fakültemiz; eğitim, araştırma ve hayvan sağlığına yönelik hizmetlerini başarıyla sürdürmektedir. İlk ziyaret raporunda sunulan övgüler ve olumlu yorumlar bizi cesaretlendirdi. Ziyaret ekibinin görüş ve önerileri dikkate alınarak öğrencilerin uygulamalı eğitim deneyimlerini artıracak önemli iyileştirmeler yapıldı” dedi. İlk ziyaret sonrasında yapılan revizyon ve değişikliklerin Veteriner Fakültesinin EAEVE standartlarına uyumunu önemli ölçüde artırdığını ve akreditasyon durumu açısından olumlu gelişmeler olarak değerlendirileceğini düşündüklerini aktaran Dekan Sağlam: “Dr. Bertil Douw ve Prof. Pierre Lekeux’u üniversitemizde ve fakültemizde ağırlamaktan bir kez daha mutluluk duyduğumuzu belirterek, nazik iş birlikleri ve yardımlarından dolayı kendilerine teşekkür ediyor, verdiği sonsuz destek için Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı nezdinde tüm fakülte ailemize şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı. Ziyaretin ardından Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği (EAEVE) değerlendirme ekibi; Veteriner Fakültesinin değerlendirilmesi, öğrenci ve akademisyenler ile yüz yüze görüşmeler yapılması ve uygulamalı derslerin yerinde incelenmesi neticesinde yapmış oldukları raporlama çalışmalarının ardından şehirden ayrıldı.
İstanbul TFF’den Türk vatandaşlarına EURO 2024 öncesi Schengen uyarısı Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Almanya’nın ev sahipliğinde 14 Haziran-14 Temmuz 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı (EURO 2024) yerinde takip etmek isteyen Türk vatandaşları için Schengen vizesi gerektiğini açıkladı. Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) resmi internet sitesinden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Almanya’daki 10 şehrin ev sahipliğinde 14 Haziran - 14 Temmuz 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan ve A Milli Takımımızın da yer alacağı 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı (EURO 2024) yerinde takip edecek olan vatandaşlarımıza bu seyahat için geçerli bir Schengen vizesi gerekmektedir. Henüz geçerli bir Schengen vizesi bulunmayan vatandaşlarımızın, vize başvurularının zamanında onaylanabilmesi adına vakit kaybetmemeleri önemle rica olunur. Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu tarafından, Türk pasaportuyla seyahat edecek olan maç bileti sahibi vatandaşlarımız için başvuruların hızlandırılması doğrultusunda özel bir süreç oluşturulmuştur. Bu özel sürecin detayları aşağıdaki gibidir: Schengen vizesi başvuruları yalnızca Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na şahsen yapılabilir. Randevuların garanti altına alınması adına hem bilet numarası, hem de rezervasyon referans numarası gerekmektedir. Bu bilgilere UEFA Bilet Portalı’nda yer alan ’Sipariş Geçmişi’ sekmesinden ulaşmak mümkündür. Yaşanabilecek teknik problemler ve sorular için https://support.tickets-euro2024.uefa.com/hc/en-us adresinden destek alınabilecektir."
Ankara Mansur Yavaş’tan büyükelçi ve misyon şeflerine 23 Nisan resepsiyonu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. 65 ülkenin büyükelçisi ile misyon şeflerinin katıldığı davette konuşan Yavaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığını ve bu günün ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün olduğunu belirterek, “Dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Ankara’da coşkuyla kutlandı. Kutlamalar çerçevesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. Yavaş’ın ev sahipliğinde Mogan Park Konuk Evi’nde gerçekleştirilen 23 Nisan resepsiyonuna Ankara Valisi Vasip Şahin, büyükelçiler ile yabancı misyon temsilcileri, Ankara ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, basın mensupları, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve çok sayıda davetli katıldı. Konuşmasına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlam ve önemine değinerek başlayan Yavaş, “Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı ve ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün. Bu anlamda dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. “Başarımızdaki en büyük rol yönetim anlayışımız” Türkiye’deki son yerel seçimlerden bahseden Yavaş, yüzde 60,4 gibi rekor bir oy oranı ile tekrar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğini dile getirerek, “Bu başarıda hiç şüphesiz geçtiğimiz 5 yılda ortaya koyduğumuz adil, tarafsız, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, insan ve çevre odaklı yönetim anlayışımız önemli rol oynadı. Betona ve ranta değil, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan projelerimiz Ankara halkı tarafından kabul gördü. Bundan dolayı önümüzdeki dönem de aynı anlayışla halkımıza hizmete devam edeceğiz” diye konuştu. “Halkın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz” Ankara halkının refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarına artan bir azimle devam edeceğinin altını çizen Yavaş, “Akıllı şehir, yeşil dönüşüm, kırsal kalkınma, kent turizmi ve termal turizm gibi alanlarda söz verdiğimiz projeleri gerçekleştirmek için azimle çalışacağız. Tüm bu çalışmaları yaparken dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak sizlerle yakın işbirliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Sizlerin de bir Ankara sakini olarak ülkelerinizdeki tecrübeleri bizimle paylaşmanızdan ve iş birliklerimizi artırmaktan büyük mutluluk duyacağımızı bir kez daha belirtiyoruz” diyerek iş birliği çağrısında bulundu. "Avrupa Birliği temel hedeflerimiz arasında" Avrupa Birliği’ne girişi önemsediklerini belirten Yavaş, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin temel hedefleri arasında yer aldığını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem verdiklerini, bunun Türkiye için vazgeçilmez olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin son dönemdeki Avrupa Birliği ile olan ilişkilerine de dikkat çeken Yavaş, şunları kaydetti: “Türkiye’nin üye statüsü yerine ’dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır. Ne yazık ki, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik adımları geleceğe dair net bir yol göstermiyor ve ciddi bir jeostratejik vizyon veya tutarlı bir eylem planı içermiyor. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin stratejik çıkarları, Gümrük Birliği’nin siyasi şartlara bağlı kalmadan ve daha fazla gecikme olmadan yeşil ve dijital politikalar doğrultusunda modernize edilmesini gerektiriyor. Bu, sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücünü ve stratejik özerkliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda zorlu siyasi ve jeopolitik sorunların üstesinden gelinmesi için gerekli olan karşılıklı güvenin oluşmasına da destek olacak.” “Milletimiz ‘mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir” Yavaş, 18 Mart 2016’da gerçekleşen Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlarla ilgili de şunlara değindi: “Türkiye’nin üzerindeki sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık sadece göçmenler için bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun oluşturduğu toplumsal huzursuzluk, demografik baskı, sosyo-kültürel ve ekonomik çatışmalar, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir. Tam da bu sebeple milletimiz ’bir mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük, hakkaniyetle ve rasyonellikle bağdaşmamaktadır. Bu bakımdan mültecilerin kendi ülkelerinde doğru bir planlama ve insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum.” “Filistin halkının yanındayım” Atatürk’ün "Yurtta sulh, dünyada sulh" ilkesinin her zaman yol gösterici olduğunu söyleyen Yavaş, çocuk ve sivillere yapılan saldırılarda Filistin halkının yanında olduğunu belirterek, “21. yüzyılda çocukları, sivilleri öldürmek, susuz ve elektriksiz yaşamaya zorlamak sadece savaş değil, insanlık suçudur. Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum. İsrail hükümetini sağduyulu hareket etmeye davet ediyorum. Gazze’de, Filistin ve İsrail’in her yerinde en kısa sürede savaşın sona ermesini ve daha fazla çocuk ve sivilin hayatını kaybetmemesini umuyorum” diye konuştu. "Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram tüm dünyayı etkilemektedir" Zor zamanlarda belediye başkanları olarak etkilenen bölgelere ve insanlara yardım sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Yavaş, sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram, sadece savaş bölgelerinde yaşayan insanları değil, tüm dünyayı etkilemektedir. Ayrıca Ankara’da yaşayan herkesin seslerinin duyulduğu ve endişelerinin dikkate alındığı bir istişare ortamı oluşturmak için buradayız. Savaşların gölgesinde barışın değerini bir kez daha anlamamız ve içselleştirmemiz gerekmektedir. Barışı korumak ve barışın yeniden tesisini sağlamak, sadece ulusal bir görev değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluktur. Uluslararası toplumun bir parçası olarak Türkiye’nin barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, dünya genelindeki barış çabalarını destekleyici bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Bizler, belediye başkanları olarak bölgesel çatışmalara insani açıdan, barışçıl açıdan bakmaya devam edeceğiz.”