POLİTİKA - 31 Mart 2022 Perşembe 13:01

İçişleri Bakanı Soylu’dan 6 muhalefet partisinin bildirisine ilişkin açıklama

A
A
A
İçişleri Bakanı Soylu’dan 6 muhalefet partisinin bildirisine ilişkin açıklama

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6 muhalefet partisinin ortak bildirisine ilişkin, “6+1’li mutabakatlarını bile büyükelçiye gönderiyorlar.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6 muhalefet partisinin ortak bildirisine ilişkin, “6+1’li mutabakatlarını bile büyükelçiye gönderiyorlar. Birkaç tanesi ifşa oldu diye başka bir büyükelçiye gönderiyorlar. Arkadaşlar bunun adı vatana ihanettir, bu kadar açık ve net. Ben ciddi bir şey söylüyorum. Kaç gündür de söylüyorum, söylemeye devam edeceğim” dedi.


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, beraberinde İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy ile birlikte Türkiye Belediyeler Birliği’nde düzenlenen Sivil Toplum İlişkiler Genel Müdürlüğü Hizmet İçi Eğitim Semineri’nin kapanışına katıldı. Törende konuşan Bakan Soylu, “Güvenlik eksenli, bir anlamda korumak eksenli bir konjonktürden geçiyoruz. İstikrarı korumak, güvenliği korumak, doğayı korumak gibi farklı kaygılar ve gayretler içinde bir dünya gündemini yaşıyoruz. Daha da önemlisi, güvenliğin ekosistemi etrafımızda giderek daha da büyüyor. Siyasi istikrarı korumak, ekonomik alanı etkiliyor; sosyal alandaki bir farklılığın üretebileceği çatışma siyasal istikrarı etkiliyor; terör göçü, uyuşturucu terörü, bir virüs salgını yani sağlık, tüm dünyadaki güvenlik dengelerini etkiliyor. Tıpkı bir ağaç ve sürekli büyüyen gölgesi gibi insan aslında sabit, ama güvenliğin alanı giderek büyüyor. Eskiden devletin ve görevli kurumların sadece polis eliyle asayişi, asker eliyle sınırları koruduğu bir dünya modelinden bugün algılarımızın bile dezenformasyonla yönlendirilmesine karşı bir güvenlik ihtiyacı hissediyoruz” ifadelerini kullandı.



“Biz son 4 yıldır dünyada en çok uluslararası yardım yapan ülkeyiz”


Türkiye’nin 4 son yıldır dünyada en çok uluslararası yardım yapan ülke olduğunu belirten Soylu, “Bakın bugün sizler Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün parçasısınız. Bu genel müdürlük 2018 yılında kuruldu, önceden Dernekler Dairesi Başkanlığı’ydı. Peki bu toplumun sivil toplum anlayışı sadece bu kadar mı geriye gider? Elbette ki hayır. Selçuklu’nun inanılmaz kervansaray sisteminden, derbent teşkilatından tutun Osmanlı’da zirvesini bulan vakıf geleneğine, loncalardan Ahilik Teşkilatı’na kadar uzanan bir karakter var. Bu karakterin Batı’yla büyük bir farkı var. Eylül ayında Balıkesir’deki toplantıda ifade etmiştim. Batı’da sivil toplumun gelişme dinamiği daha çok bilhassa İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle devletlere bağlanan umutların boşa çıkmasıydı. Bizde ise sivil toplumun motivasyon kaynağı, güçlü devlet geleneği içinde sivil topluma tanınan özgürlükçü ve demokratik bir alanın varlığıdır. Bu yüzden Osmanlı’daki loncalar, ayan, vakıf gibi yapılardan oluşan sivil toplum-devlet ilişkisi, modern dünyadaki sivil toplum-devlet ilişkisine oldukça benzer. Hem eskiye ait bu yapılar, hem de kendi kültürümüzden ve inancımızdan gelen ‘şura, istişare’ geleneği, bugünkü modern anlamda bir sivil toplum alanının zeminini hazırlamıştır. , bizim ithal ettiğimiz bir anlayış değildir. Elbette ki örgütlenme biçimleri açısından dönemsel olarak etkilendiğimiz, örnek aldığımız modeller olmuştur, iyi uygulama örnekleri olmuştur. Sonuçta kökeni 16. yüzyıla dayanan bir sahadan bahsediyoruz. Bu kadar uzun bir sürede mutlaka kültürler arasında bu alanda da etkileşimler ve örnek almalar olmuştur. Ancak sivil toplum alanı, buradaki özgürlük alanı ve bunu korumaya yönelik medeniyet aklı, kendi özümüzden gelmiştir, ithal değildir, bize ait anlayışları ve değerleri barındırır. Biz son 4 yıldır dünyada en çok uluslararası yardım yapan ülkeyiz” diye konuştu.


Avrupa’dan, Amerika’dan Türkiye’deki derneklere yardım edildiğini ifade eden Soylu, “Cinsiyetsizlik kavramı ortaya koymak, LGBT’cilik, FETÖ’cülük, kuytuculuk, PKK’cılık, DHKPC’cilik bunların büyük bir bölümü sivil toplum adı altında geliştirmektedir. Bunların her bir kökü dışarıdadır. Bu ülkenin birliğini bozmaya çalışan, değerlerini erozyona uğratmaya çalışanların kökü dışarıdadır. Bizim böyle zararlı alışkanlıklarımız yok. Hepsinin kökü dışarıdır. Adam Avrupa’dan, Amerika’dan, dünyanın birçok yerinden Türkiye’deki sözde derneklere yardım ediyor. Erkekle erkeğin ve kadınla kadının evlenmesini teşvik etmeye çalışıyor, ben bunu görmeyeyim. LGBT’çilik yapıyor, bunu görmeyeyim. Bizim sadece kamu görevimiz yok, biz insanız” açıklamasında bulundu.


Gezi olaylarının Türkiye’deki sivil toplumculuğun üzerinden istismar edildiğini söyleyen Soylu, “Amerika ve Avrupa bir takım yazarları desteklemek, hükümetin bir takım politikalarını eleştirmek, hükümetin bakanlarına hakaret edebilmek, toplumun bütün değerlerini alaşağı edebilmek için vakıflar üzerinden para yardımı yapacak, biz teslim olacağız. Bunların tamamı sivil toplumlar üzerinden gerçekleşiyor” dedi.


Bakan Soylu, 2022 yılı itibarıyla Türkiye’deki faal dernek sayısının 122 bin 98 olduğunu belirtti. Soylu, 2016 yılında bu rakamın 108 bin 217 olduğunu, bunun da yaklaşık yüzde 13’lük bir artışa karşılık geldiğini ifade etti.



“6+1’li mutabakatlarını bile büyükelçiye gönderiyorlar”


6 muhalefet partisinin ortak bildirisi hakkında Bakan Soylu, “6+1’li mutabakatlarını bile büyükelçiye gönderiyorlar. Birkaç tanesi ifşa oldu diye başka bir büyükelçiye gönderiyorlar. Arkadaşlar bunun adı vatana ihanettir, bu kadar açık ve net. Ben ciddi bir şey söylüyorum. Kaç gündür de söylüyorum, söylemeye devam edeceğim” diye konuştu.


STK ziyaretleri kapsamında 2019’dan bu yana toplam 5 bin 204 STK’yı ziyaret ettiklerinin bilgisini veren Soylu, şu ifadeleri kullandı:


"İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüklerimizin modern bir yapıya kavuşturulmasından eksikliklerinin giderilmesine, hizmet kalitesinin yükseltilmesinden sivil topluma yönelik hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesi adına ‘konsept proje’ adıyla bir projemizi de inşallah hayata geçirmenin gayreti içindeyiz. Yeni nesil nüfus müdürlüğü konseptinde olduğu gibi bu proje kapsamında da il müdürlüklerimizin yeni bir tasarımla modern bir görünüme kavuşmasını planlıyoruz. 40 ilde bu projelerin uygulanması talimatını da arkadaşlarımızla birlikte verdik. Görev sahamıza giren her başlıkta olduğu gibi sivil toplum alanında da dijitalleşmeye dair kilit hamleler yaptık. Bunların da en başında halen 123 bin 485 aktif kullanıcısı bulunan DERBİS geliyor. DERBİS üzerinden diğer kamu kurum ve kuruluşları ile yapılan entegrasyon sayısı da şu an 18’e ulaştı. Artık derneklerin gelir tahsilinde kullanılan e-alındı belgesi, ayrıca e-faaliyet ve e-tüzük belgeleri fiziksel ortamın yanı sıra, DERBİS üzerinden de alınabiliyor. Vatandaşların herhangi bir derneğin üyesi olup olmadığını sorgulayabilmeleri, üye olduğu dernekten e-Devlet üzerinden üyeliğini sonlandırabilmelerine ilişkin “dernek üyeliği sorgulama ve sonlandırma” hizmetlerini de tamamladık. Bugüne kadar bu hizmet 3,8 milyon kez sorgulanmış ve bu hizmet kullanılarak 94 bin 363 kişi dernek üyeliğinden istifa etmiştir. Şunu söylemek isterim, bugün derneklerle, sivil toplumla ilgili iş ve işlemlerin yüzde 100’e yakını DERBİS üzerinden gerçekleştirilebilmektedir. DERBİS ve e-Devlet üzerinden yardım toplama başvurusunda bulunmalarına yönelik e-yardım toplama, derneklere elektronik tebligat yapılabilmesine ilişkin e-tebligat, derneklerin tutmakla yükümlü oldukları defterleri DERBİS üzerinde tutabilmelerine imkân sağlanması amacıyla E-defter, UYAP entegrasyonu, siyasi partiler bilgi sistemi-PARBİS gibi birçok dijitalleşme projesini inşallah kısa bir süre içerisinde hayata geçirmeyi planlıyoruz. Önemle üzerinde durduğumuz bir diğer husus ve bu toplantının asıl konusu, elbette ki denetimlerdir. 15 Temmuz sonrasında ciddi bir denetim atağına kalktık. 2017 yılında denetlenen dernek sayımı 3 bin 682’ydi. Bir sonraki yıl bunu 5 bin 582 yaptık, bir sonraki yıl 2019’da 14 bin 639 olarak gerçekleşti, pandemi etkisiyle 10 bin 511 doğru bir azalış oldu. Sonrasında ise geçen yıl 17 bin 787’ye yükselterek bu ivmeyi devam ettirdik. Bu yıl da halen 5 bin 214 denetim gerçekleştirdik. İnşallah yılsonu hedefimiz de 25 bin sayısına ulaşmaktır.”


2016-2020 yılları arasında Türkiye’de kurulmuş 22 LGBTİ derneğine toplam 20 milyon 127 bin dolar yardım yapıldığı bilgisini veren Soylu, “2021 yılında herhalde 5 milyon dolar vardır. Toplam 25 milyon dolar LGBT derneklerini Batı deli gibi fonluyor. İdlib’te, Bangladeş’teki kamplarda gördüğüm sefilliği, dramı başka hiçbir yerde görmedim, günlerce etkisinde kaldım samimiyetle söylüyorum. Batılı ülkelerden oralara bu kadar sistemli, bu kadar kolay ve hızlı para bulabilmemiz mümkün değil. Sistemli diyorum çünkü bahsettiğim bu 25 milyon küsür dolar yardım, her yıl belli oranda artarak gelmiş. 2016 yılında yıllık 1.7 milyon dolar, 2019’da 5.3 milyon dolar, pandemi etkisiyle 2020’de düşmüş. Düşmüş hali 4.2 milyon dolar. Bu yıl 5 milyon dolar, hiç boş bırakmamışlar, hiç parasız bırakmamışlar. Bir başka kıyas daha yapayım; yurtdışından gelen yardımları, konularına göre ayırdığımızda, bir yanda 22 LGBTİ derneğine gelen 25 küsür milyon doları tutun. Şöyle bir tablo ifade etmek isterim. Yurtdışı yardım alınan 20 kategori içinde 4’üncü en büyük kategori, 84.6 milyon dolarla ‘hak ve savunuculuk dernekleri’ olarak görünüyor. 2018-2020 arasında toplam 1.5 milyon TL; 250 bin dolar, 200 bin euro ve 175 bin İngiliz sterlini dış yardım almış. Faaliyetleri arasında ne var biliyor musunuz? Erişim engeli kararı verilmiş internet sitesi içeriklerini, kendi sosyal medya hesaplarından erişime açmak. Yani aslında, sizin kamu düzeninizle, kanunlarınızla, kurumlarınızla, sizin kamu düzeninizde aldığınız kararları delmek, onları yok saymak. Şimdi insan ister istemez şunu sorguluyor, acaba bunlara gelen fonlara yardım mı demek lazım, yoksa stratejik yatırım mı? Biz bu stratejiye yabancı değiliz. PKK’yı yıllarca bu yöntemle beslediler. 15 Temmuz öncesinde, Batman’da, Şırnak’ta adı sanı duyulmamış, sadece bir yıllık mazisi olan derneklere Avrupa’dan milyon euroluk EFT’ler yaptılar. DHKP-C, aynı şekilde yıllardır Batı’nın bu yöntemle fonladığı bir yapıdır. Sivil toplum kuruluşu görünümündeki pek çok dernek üzerinden fonlanmıştır. Keza bugün birtakım dini yapıların güya radikal görüntü vererek sokak eylemleri yaparak, polisle ve devletle karşı karşıya gelerek, özgürlük savaşçısı kılığında toplumsal bir ayrışma oluşturmaya çalışması, yine sivil toplum alanını istismar etme stratejisinden beslenmektedir” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de enginar hasadı başladı Türkiye’de enginar üretiminde birinci sırada yer alan İzmir’de hasat yoğunluğu başladı. Enginarın tarladan çıkış fiyatının 15 lira olduğu, pazarlarda ise şu sıralarda 20-25 TL arasında satışa sunulduğu öğrenildi. Türkiye’de enginar üretiminin yaklaşık yüzde 29’unun karşılandığı İzmir’de enginar hasadı için hummalı bir çalışma var. Seferihisar ilçesi Turgut köyünde, sabahın erken saatlerinde başlayan hasat, gün boyu sürüyor. Bazı çiftçiler de bu yıl artan maliyetlerden dolayı, karaciğer dostu olarak bilinen enginarın yerine alternatif meyve-sebze arayışına geçti. “Adet fiyatı tarlada 15, tezgahta 20-25 TL’den satılıyor” Enginarların sakız cinsi olduğunu belirten üretici Ecem Bezer, “1992 yıllarında 3 bin dönüm kadar sakız enginarı üretilmekteydi, ancak şu an enginarımız 500 dönüme kadar düşmüş durumda. Çiftçilerimiz, artan maliyetler sebebiyle küskün durumda. Enginarı azaltıp, başka meyve sebze ekmeye başladılar. Enginarın tarlada satış fiyatı 15 TL, ancak pazara, manava satış yapan çiftçi, esnaf, birim fiyatını 20-25 TL arası satmak durumunda kalıyor” diye konuştu. “Enginar karaciğerin dostudur” Enginarın önemli bir geçim kaynağı olduğunu ve sağlığa iyi geldiğini belirten Bezer, şunları kaydetti: “Enginar, karaciğerin dostudur. Bir insanın enginar sezonunda toplam 60’a yakın enginar yemesi gerekmektedir. Sağlık açısından çok faydalıdır. Enginarı, sezonunda herkes tüketmelidir.” “Su sıkıntısı çekiyoruz” Eskiden maliyetlerinin düşük olduğunu, çiftçilik yapmanın daha kolay ve su olduğu zamanlar enginar üretiminin çok fazla olduğuna değinen üretici Turgut Bezer, “Ancak şu an herkesin suyu olmadığı için enginar üretimi aza indirilmiş durumda. Devletimiz bu konuda bize, üreticilere teşvik sağlarsa, Seferihisar’ın sakız enginarına çiftçimiz tekrardan döndürülebilir. Teşvikler az gibi görülse de bizim için çok değerli. Seferihisar’da sosyete manavımız var ve 15 yıldır kendi enginarımızı üretip, manavımızda satışa sunuyoruz. Kendi manavımız, tezgahımız olmasa, pazarını bulmakta, satmakta çok zorlanırdık. Küçük üreticilerin elinden tutup, maliyetleri düşürebilirsek, üreticilerimiz tekrar tarlalara geri döner” cümlelerini aktardı. “Seferihisar’da enginar üretiminin yüzde 70’ini karşılıyorduk” Turgut, Ulamış, Azmak ve Düzce köylerinde 3 bin dönüm sakız enginarlarının bulunduğunun altını çizen Bezer, “Türkiye’nin her tarafına gönderirdik. Türkiye’nin yaklaşık yüzde 70’ini karşılıyorduk. Maliyetlerden dolayı enginar üretimini azalttık” diye ekledi.
Elazığ Elazığ’da gençlerin ’ruh sağlığına’ odaklanan uluslararası buluşma Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneğinin işbirliğiyle başlatılan "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim" Projesi, 8 ülkeden 29 kişinin katılımıyla Elazığ’da başladı. Proje dahilinde uzmanlar, ruhsal sağlık sorunları yaşayan gençlere fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili terapi uygulamalarını gözlemleyecek ve alternatif eğitim modelleri üzerine çalışacak. Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim” Projesi, Elazığ’da büyük bir heyecanla başladı. Proje çerçevesinde 8 ülkeden 29 katılımcı, ruhsal bozukluğu olan gençlere terapi aracı olarak fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili çeşitli uygulamaları gözlemlemek üzere bir araya geldi. Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Polonya, Slovakya, Malta, Makedonya ve Bulgaristan’dan gelen uzmanlar, 8 günlük süre boyunca alternatif eğitim modelleri üzerine yoğun bir çalışma gerçekleştirecek. Bu süre zarfında, zihinsel sağlık sorunları yaşayan gençlere yönelik eğitimlere katılacak olan uzmanlar, aynı zamanda ilgili kurum ve kuruluşları ziyaret ederek yerinde incelemelerde bulunacak. ’’Çalışmalardan oldukça etkilendim’’ Proje hakkında bilgi veren Avrasya Gençlik Gelişim Derneği Başkanı Meriç Tahan, ’’Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme” Erasmus Eğitim Projesi için Elazığ’dayız. Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği ile iş birliği halindeyiz. Alternatif eğitim modelleri üzerine zihinsel sağlık problemi yaşayan gençlerimize sağlayabileceğimiz bu modeller üzerine bir projedeyiz. 8 ülkeden 29 katılımcı ile Elazığ’da gerçekleşiyor. Bu proje boyunca sanat ve spor bazlı terapi modellerini paylaşıyoruz ve dergi çıkartacağız. 8 gün boyunca çeşitli kurum ziyaretleri ve iyi uygulama ile gözlem etkinlikleri yaptık. Aynı zamanda Belçika’dan Hollanda’dan, Malta’dan, Makedonya’dan Slovakya ve Polonya’dan ve çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen uzmanlar da kendi deneyimlerini paylaştılar. Ayrıca Elazığ’daki iyi uygulamaları incelediler ve bu başarılı uygulamalardan çok etkilendiler” dedi. Belçika’da bir terapi merkezinde uzman olan Sam Lambin, ’’Elazığ’daki çalışmalardan oldukça etkilendim. Belçika ve Türkiye’de yapılanlar oldukça birbirine yakın. Beklentimin çok üstünde modeller uygulanıyor. Elazığ’daki özellikle Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki uygulamalar çok iyi. Özellikle aile ziyaretleri konusunda ben de benzer çalışmalar yapıyorum ve buradaki ziyaretlerde de benzer etkinlikler gözlemledim. Farklılıklar da var bunları da paylaşmak için buradayız” şeklinde konuştu. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi çalışanlarına teşekkür ederek konuşmasına başlayan ve verimli bir proje gerçekleştirdiklerini ifade eden Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği Başkanı Çiçek Tutuş, ’’Projemiz beden ve zihinsel hareketleri konuları hakkında farklı ülkelerden gelen katılımcılarla birlikte bir hafta boyunca kamu kurum ve kuruluşlarını da ziyaret ederek çeşitli eğitim ve sosyal çalışmalar yapmaktayız. Derneğimiz bir çok ulusal ve uluslararası projeler yürütmekle beraber halen devam eden etkinliklerimiz, faaliyetlerimiz de Kültürhane Kitap Kafe adı altında devam etmektedir” diye konuştu. Hollanda’dan gelen katılımcılardan Rüstem Demir ise ’’Her şeyden önce Elazığ’ı çok beğendik. Bilmediğimiz bir şeyleri burada fark ettik, Elazığ’da Türkiye’de olan üç kurumdan birinin burada kurulduğunu ve yüzüncü yılında olduğunu da öğrendik. Çok değerli çalışmalar yapıldığını gördük. Bu ziyaretimizde Türkiye uyruklu olmayan, yabancıları da getirdik. Farklı ülkelerden katılımcılarla gelmeye çalıştık ve onlar da çok mutlular. Türkiye’nin farklı bir resmini gösterme imkanı bulduk” dedi. Polonya’da PDR uzmanı olarak çalışan Viktoria Pandelova da Elazığ’daki uygulamalardan oldukça etkilendiğini, birçok şey öğrendiğini ve kendi uygulamalarını da paylaşmaktan memnun olduğunu dile getirdi.
Antalya Antalya’da deniz manzaralı 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi Antalya’nın tarihi sembollerinden Hıdırlık Kulesi’nde gerçekleşen arkeolojik kazılarda, Roma dönemine ait 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi. Şu ana kadar 100 metresinin gün yüzüne çıkarıldığını belirten Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, "Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üçkapılar’a kadar uzanıyor ve denize kadar olan bağlantısını bulduk" dedi Antalya Müze Müdürlüğü ve KUDEB denetiminde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen ’Hıdırlık Kulesi Çevresi Arkeolojik Kazı ve Seyir Terası Projesi’nde hummalı çalışma sürüyor. Tarih ve manzarayı buluşturacak projede teknik çalışmalar ilerlerken, yeni arkeolojik keşifler de gün yüzüne çıkarılıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin, Antalya’nın kültürel mirası ve tarihi yapılardan Hıdırlık Kulesi’ni kültürel ve turistik çekim merkezi haline getirmek için 2020 yılında Koruma Kurulu kararı doğrultusunda başlattığı arkeolojik kazı çalışmaları sonunda bölgede antik dönem kalıntıları ve yapıları ortaya çıkmıştı. Sütunlu cadde gün yüzüne çıkarıldı Proje kapsamında tarihi kalıntıların konservasyon çalışmaları devam ederken, arkeolojik kazı çalışmaları da titizlikle sürüyor. Son olarak kulenin güney kısmında tarihe ışık tutacak sütunlu bir cadde gün yüzüne çıkarıldı. Caddenin Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık olduğu belirtilirken, uzunluğunun 800 metre olduğu değerlendiriliyor. “Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor” Daha önceki kazı çalışmalarında hamam, Girit Buz Fabrikası ve villa mozaiklerinin ortaya çıkarıldığını aktaran Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, bu eserlerin sürdürülebilir kullanımı ve korunması için projeler ürettiklerini kaydetti. Projenin bitimiyle birlikte Türkiye’nin en büyük seyir terasını hayata geçireceklerini belirten Öz, “Çalışmalar sonlandığında önemli çıkan yapılar cam kaplamalardan sergilenecek, diğer alanlarda da ahşap yürüme alanları olacak. Kamusal anlamda önemli bir iş yapıldı. Burada işgal altındaki alanlar söz konusuydu, biz bu işgalleri tekrar kamuya kazandırmak için işgallerden arındırıp bu alanda çalışmalarımızı tamamlayıp projemizi 2023 yılında uygulamaya başladık. Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor. Konservasyon çalışmaları hızla ilerliyor, bunun akabinde de terasla ilgili çalışmalar gerçekleşecek” dedi. “100 metrelik kısmına ulaştık” Yapılan çalışmalar esnasında Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık sütunlu bir cadde bulunduğuna dikkati çeken Öz, şu bilgileri paylaştı: “Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üç Kapılara kadar uzanıyor. Burada da denize kadar olan bağlantısını bulduk. Aslında o caddeyi ayağa kaldırıyoruz. 3 bin 500 yıl önce Roma Dönemi’ne ait. Kültür Bakanlığımız devamının olduğunu öngörüyor, tahmini 800 metre olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 100 metrelik kısmına ulaştık.” Buz fabrikası Öz, ortaya çıkan yapılardan Girit Buz Fabrikası’nın genç Cumhuriyet Dönemi’ne ait olduğunu belirterek, “Hemen yanında bir kanal açılmış. Tabii burası Antalya ve havalar sıcak. Yiyecek ve içeceklerin korunmasıyla ilgili kurulmuş önemli bir tesis. Geçmişteki sanayileşmeyle ilgili de bize done veriyor” ifadelerini kullandı. “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli” Proje kapsamında Hıdırlık Kulesi’nin dışının konservasyonu ve yenilenmesiyle ilgili de çalışmalar yaptıklarını da sözlerine ekleyen Öz, “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli. Bu anlamda tarihe önem veren bir başkanla çalışmak bizim için çok güzel” dedi.