GENEL - 16 Ocak 2020 Perşembe 10:29

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: "Şubat ayında 40 bin atama daha yapılmalıdır”

A
A
A
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: "Şubat ayında 40 bin atama daha yapılmalıdır”

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Şubat ayında 20 bin atamaya ilave olarak 40 bin atama daha yapılmalıdır” dedi.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Şubat ayında 20 bin atamaya ilave olarak 40 bin atama daha yapılmalıdır” dedi.


Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 2019-2020 eğitim-öğretim yılının ilk döneminin sona ermesi dolayısıyla bir açıklama yaptı. Geylan, tüm eğitim çalışanlarına iyi tatiller dileklerini ileterek, 2019-2020 eğitim-öğretim yılının başında sıraladığı meseleler ve düzeltilme taleplerini hatırlattı. Şubat ayında yapılması planlanan 20 bin atamaya ilave olarak 40 bin atama daha yapılmasını isteyen Geylan, “Bu eğitim-öğretim yılı başında eğitimin sorunlarını sıralamış, öncelikle meselelerin bir an önce düzeltilmesini talep etmiştik. Ancak ne yazık ki birçok sorun hala ortada duruyor. Şubat ayında 20 bin atamaya ilave olarak 40 bin atama daha yapılmalıdır. Bunlardan en önemlisi öğretmen atama sayısının yetersizliğidir. Bilindiği gibi MEB, Şubat ayında 20 bin sözleşmeli öğretmen alımı yapacak. Tabi bu atama ne eğitim hayatımıza katkı sağlayacak ne de atama bekleyen öğretmenlerin beklentilerini karşılayacak. Şöyle ki; sendikamızın yaptığı ücretli öğretmen araştırmasına göre ülkemizde 81 ilde 80 bin 583 ücretli öğretmen çalıştırılmaktadır. 81 ilde 81 bin ücretli öğretmen görevlendirmesi, ülkemizde 81 bin noktada öğretmen açığı olduğunu göstermektedir” dedi.


Geylan, ücretli öğretmenin hiçbir özlük hakkı bulunmadığını ifade ederek, “Ücretli öğretmen, girdiği ders başına ücret alan, dolayısıyla aylık ücreti asgari ücret bile olmayan öğretmendir. Bu öğretmenlerin hiçbir özlük hakkı bulunmamaktadır. Okul müdürü istediği anda işine son verebilir. Öğretmenlik formasyonu almayan, iki yıllık mezun olanlar dahi ücretli öğretmen olarak görev yapabilmektedir. Devletin öğretmen açığını böylesine aciz bir yöntemle gidermeye çalışması çok acıdır” dedi.


Eğitim Fakültesi mezunlarının sayısının arttığını ve bu duruma bağlı olarak mezun sayısının arttığını belirten Geylan, “Öte yandan eğitim fakültesi mezunlarının sayısı, bununla birlikte atama bekleyen öğretmen sayısı katlanarak artmış ve işsiz öğretmenler kervanı almış başını yürümüştür. Her yıl 40 bin öğrenci eğitim fakültesinden mezun olmaktadır. Atama sayısı yetersiz olunca büyük bir yığılma söz konusu olmaktadır. Üniversite sayıları ve fakültelerin kontenjanları, ülkenin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Aksi takdirde bugün olduğu gibi yüzbinlerce eğitim fakültesi mezunu ortada kalır. Bu durumun sorumlusu devlet kapısında iş bekleyen gençlerimiz değil, sağlıklı planlama yapamayan kamu yöneticilerdir. ‘Muhakkak her mezun olanı devlet işe alacak diye bir şart yok’ yaklaşımı ise topu taca atmak demektir. Çok net söylüyoruz ayakları yere sağlam basan tedbirler alınmazsa önümüzdeki yıllarda atama bekleyen öğretmen sayısı belki 1 milyona dayanacaktır” ifadelerini kullandı.


Eğitim Fakültesi’nden mezun olup formasyonu elinde olan sayısız öğretmenin atama sıkıntısından dolayı başka mesleklere yöneldiğini belirten Geylan, “Ataması yapılmayan öğretmen problemi başka işlere yönelen ya da yıllarca işsiz kaldığı için bunalıma giren hatta intihar eden öğretmen vakaları ile karşılaşmamıza da yol açmaktadır. Bu aynı zamanda sosyal bir sorundur. Hayatlarının baharında iş bulamadığı, cep harçlığına muhtaç olduğu için intihar eden öğretmenlerimizin sayısı günden güne artmaktadır. Bu öğretmenlerimiz donanımlı olmasına, yıllarca eğitim fakültesinde dirsek çürütmesine rağmen eline ekmeğini alamamanın verdiği buhran ile son seçenek olarak hayatına son vermeyi çare olarak görmektedir. Devletimizin bu yaşanan intihar vakalarına kayıtsız kalmaması gerekir” dedi.


Geylan, “Şu anda valiliklerimizin beyanları üzerine yaptığımız tespitlere göre 69 ilde norm kadro açığı 103 bin 527’dir. 81 ilden veriler elimize ulaşsaydı, bu sayının çok daha yüksek olduğunu görebilecektik. Hal böyleyken 2020 yılı için öğretmen atama sayısını sadece 20 bin olarak belirlemek sağlıklı bir yaklaşım, doğru bir atama politikası değildir. Elbette öğretmen atamalarının bir maliyeti olduğunu biliyoruz. Ancak MEB’in oükümete ve Maliye Bakanlığına durumun vahametini anlatıp, daha fazla bir sayı için gerekirse baskı yapması geleceğimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Elbette üniversite sayıları ve kontenjanları da ihtiyaçlara göre belirlenmelidir. Bu noktada 20 bin atamayı kabul etmiyoruz. Eğitimin şu anki atama ihtiyacı en az 100 bindir. Bu minvalde yapılması gereken Şubat ayında 20 bin atamaya ilave olarak 40 bin atama daha yapılmasıdır. 2020 yılı için hedefimiz 100 bin atamadır. Eğitime yapılan yatırım devreye girdiğinde maliyet hesabı en son düşünülecek konu olmalıdır. Söz konusu olan ülkemizin geleceğidir” açıklamasında bulundu.


Geylan, konuya ilişkin taleplerini ise şu şekilde sıraladı:


“Talebimiz, öğretmenlerin mülakatsız, sadece KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu olarak atanmasıdır. Farklı türde istihdam modellerine karşıyız. Sözleşmeli-kadrolu-ücretli öğretmen ayrımı öğretmenleri bölen, parça parça eden, velinin öğretmen seçmesine neden olan, verim ve kaliteyi düşüren en önemli hususlardır. Aynı işi yapan çalışanların farklı statülerde istihdam edilmesi adil ve hakkaniyete uygun değildir. Bu, öğretmenlik mesleğini de rencide eden bir uygulamadır. Derseniz ki, mahrumiyet bölgelerindeki öğretmen açığını nasıl gidereceğiz? Bunun yolunun ne olduğunu yıllardır anlatıyoruz. Çaresi mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere bölgenin durumuna göre bir brüt asgari ücret ile iki brüt asgari ücret arasında Zorunlu Hizmet Tazminatı verilmesidir. Bu yıl Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk eş durumundan tayin hakkı vererek, kadroya geçen sözleşmeli öğretmen ailelerini birleştirmiştir. Ancak bu yetmez! Sorunun kökten çözümü için sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması şarttır. Bu noktada talebimiz, öğretmenlerin mülakatsız, sadece KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu olarak atanmasıdır. Bunun dışındaki tüm istihdam türleri kaldırılmalıdır. Bilindiği üzere sözleşmeli öğretmenler her yıl eş durumu tayin hakkı sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. İktidar destekli hormonlu büyüyenler ve devlet gücünü kullanarak, kadroların torpil ve yandaş kayırarak doldurulmasını sağlayanlar ters esen ilk rüzgâra karşı duramayacaktır. 2014 yılından beri mülakatla yönetici atayan Bakanlık, adeta önemli bir kısmı ehliyetsiz insanlardan oluşan bir makam düzeni kurmuştur. Ancak son atamalarda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yönetmelikte yaptığı düzenleme ile yazılı sınav başarısına göre yönetici atamaları gerçekleştirilmiştir. Nitekim öğretmen atamalarında da mülakatın etkisi sıfırlanmıştır. Ancak bu kati çözüm değildir. Zira mevzuatta mülakat hala vardır. Bakan değiştiğinde uygulama da değişebilecektir. Dolayısıyla MEB’in mutlaka mülakatı kaldırarak, yönetici atamalarını sadece yazılı sınav puanına göre yapması gerekmektedir. Sadece belli sendikal, siyasi yapıların, cemiyetlerin desteklenmesi, hak edenin görmezden gelinmesi yıkıcı bir düzeni beraberinde getirecektir. Bakınız Machiavelli, Prens adlı eserinde ’Birdenbire ortaya çıkan devletler, hızla tomurcuklanan ve büyüyen tabiattaki diğer tüm şeyler gibi köklenemez ve esasında sonunu getirecek ters esen ilk rüzgâra karşı duramaz’ der. Buradan hareketle biz de diyoruz ki sendikal hayatta yalanla, iftira ve tehditle ya da makam, mevki vaadinde bulunarak iktidar destekli hormonlu büyüyenler ve devlet gücünü de kullanarak, kadroların torpil ve yandaş kayırarak doldurulmasını sağlayanlar da ters esen ilk rüzgâra karşı duramayacaktır. Yapılması gereken kamuda adaletin tesis edilmesi, ehil insanların iş başına getirilmesi için belli yapıların kayırılmaması çok önemlidir. Ayrıca Türkiye’nin gözbebeği olan proje okullarındaki yönetici atamaları da tamamen taşra teşkilatındaki bir kısım yapılanmalara teslim edilmiştir. Bu yapıların işaret ettiği kişiler il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından Bakanlığa iletilmekte ve çok yüksek puanla bu okullara giren çocuklarımız, torpille makam sahibi olmuş, liyakatsiz bir kısım insanlara teslim edilmektedir. Bu düzen böyle gitmemelidir. Bu okulların da MEB Yönetici Atama Yönetmeliği’ne tabi olması ve dışarıdan yapıların tahakkümünün sone erdirilmesi gerekir.”



"İdeolojiler, siyasi ve sendikal tutumlar bu süreçten uzak tutulmalı, objektif şekilde tarama yapılarak, eğitim kalkınma planları oluşturulmalıdır"


Bölgeler arasındaki farklılıkların giderilmediğini belirten Geylan, “Bölgeler arası farklılıklar hala giderilemediği için okullarımız çok farklı düzeyde eğitim vermektedir. Hal böyle olunca, bölgelerin eğitim haritalarının çıkarılması, mevcut durumun saptanması, müfredattan, yönetici kademesine kadar tüm hususlar dikkate alınmalıdır. İdeolojiler, siyasi ve sendikal tutumlar bu süreçten uzak tutulmalı, objektif şekilde tarama yapılarak, eğitim kalkınma planları oluşturulmalıdır. Bu bölgeler için ihtiyaçlar belirlenip, yatırımlar buna göre yapılmalıdır” dedi.


4+4+4 sisteminin ilkokulda ilk mezunlarının bu sene verileceğini belirten Geylan, “4+4+4 sisteminin ilk mezunları bu yıl lise kapısına dayanacaktır. Hatırlanacağı üzere geçen yıl adrese kayıt sistemi nedeniyle LGS tercihlerinin ardından Anadolu liselerinin kontenjanları kapasitelerinin üzerinde dolmuş, MEB de bu sorunu, birçok okulumuzda ikili öğretime geçerek aşmaya çalışmıştır. Oysaki MEB’in hedefi 2019 yılının sonuna kadar ikili öğretim yapan okul kalmamasıydı. Ancak Anadolu liselerinde kontenjanın iki katı hatta daha fazla öğrenci kayıtları nedeniyle bu hedef gerçekleşemediği gibi, ikili eğitim yapan okul sayısı artmıştır. 4+4+4 sisteminin ilk mezunları bu yıl lise kapısına dayanacaktır. Dolayısıyla yaklaşık 800 bin ilave öğrenci bu sene LGS’ye girecektir. Bu da yığılmanın geçen yıldan daha fazla olacağını ortaya koymaktadır. MEB’in ivedi olarak yeni derslik üretmesi gerekir. Ayrıca yapılacak en önemli iş; kapasitesinin çok altında eğitim hizmet veren okul türlerinin, bu atıl kapasitesinin o eğitim bölgesinde ihtiyaç olan okul türlerine tahsis edilmesidir. Bu da pansuman bir tedbir olacaktır” ifadelerini kullandı.


Milli Eğitim Bakanlığının protokolleri gözden geçirmesi gerektiğine değinen Geylan, öğretmenlere güvenilmesi gerektiğini söyledi. Geylan, “Okullarda değerler eğitiminin öğretmen olmayan kişiler tarafından MEB’in yaptığı protokollere binaen verilmesi bu yıl da büyük bir sorun olarak göze çarpmaktadır. MEB’in bu protokollerle okullara farklı cemiyet, dernek, vakıflar aracılığıyla öğretmenlikle ilgili olmayan kişileri dahil etmesi biz eğitimcileri kaygılandırmaktadır. Donanımını, yeterliliğini bilmediğimiz kişi ve kuruluşlar ne yazık ki okullarımızda cirit atmaktadır. Türk Eğitim-Sen olarak MEB’in değerler eğitimi konusunda kaygılı olmasını anlıyor, gayret ortaya koymasına olumlu bakıyoruz. Ancak MEB bu eğitimi kendi öğretmenleri vasıtasıyla vermelidir. Değerler eğitimi konusunda protokoller yapılması, bu kuruluşların partner olarak kabul edilmesi ve dışarıdan hizmet satın alınması, ‘Öğretmenlerle bu eğitimi kazandıramıyorum’ demektir ve bu tavır öğretmenlerimize hakarettir. Eğitim kurumlarımız kimsenin tarlası değildir. Ülkemizi 15 Temmuz felaketine sürükleyen nedenlerin başında kamu gücünün bir gruba mensubiyet üzerinden tanzim edilmesi geliyordu. Ülkemizin yeniden bu tecrübeyi yaşama lüksü yoktur. Bu noktada MEB’in yaptığı protokolleri gözden geçirmesi ve kendi öğretmenine güvenmesi gerekmektedir. Değerler eğitimini verebilecek donanıma sahip yüz binlerce öğretmenimiz bulunmaktadır” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara AFAD Başkanı Memiş: "Birçok iklim modeli önemli ölçekte iklimsel değişiklik ve buna bağlı hidrometeorolojik afetlerle karşılaşılacağını öngörüyor" AFAD Başkanı Okay Memiş, birçok iklim modelinin hidrometeorolojik afetlerle karşılaşılacağını öngördüğünü belirterek, iklim değişikliğinin etkilerinin kendini günlük hayatta da ciddi biçimde hissettirmeye başladığını söyledi. İklim değişikliğinin Türkiye’yi 2100 yılına kadar nasıl etkileyeceğinin ele alındığı İklim Değişikliği Afet Yönetimi (İDAY) projesinin kapanış programı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nda (AFAD) gerçekleştirildi. "2100’e Sözüm Var" projesini başarıyla tamamladıklarını aktaran AFAD Başkanı Okay Memiş, “Bu yararlı projemizin kapanışını da önemli bir projeksiyon ortaya koyarak yapıyoruz. 2100’e sözümüz var diyerek gelecek nesillere güzel bir miras bırakmak istiyoruz. İklim ve hava ile ilgili afetlerin sayısı 1960 ile 1990 yılları arasında neredeyse yüzde 35 arttı. Bu sürede bilim insanlarının uyarılarıyla dikkatler iklim değişikliğine yöneldi. 2000’li yıllarda tüm olayların yüzde 76’sı iklim ve aşırı hava olaylarıyla ilişkiliyken, bu oran 2010’larda yüzde 83’e yükseldi. Bu hızlı yükselişler iklim değişikliğini dünyanın birincil gündemi haline getirdi. Bir süredir buna ilişkin çözüm çabaları ortaya koyuluyor. Birçok iklim modeli önemli ölçekte iklimsel değişiklik ve buna bağlı hidrometeorolojik afetlerle karşılaşılacağını öngörüyor. Yapılan analizler neredeyse tüm emisyon senaryolarına göre küresel sıcaklık artışının 100 yıl sonuna doğru devam edeceğini gösteriyor" dedi. 2023 yılında sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin yaklaşık bir buçuk derece üzerinde seyrettiğini aktaran AFAD Başkanı Memiş, iklim değişikliğinin etkilerinin kendini günlük hayatta dahi ciddi biçimde hissettirmeye başladığını kaydetti.
Ordu Başkan Güler’den ilk ziyaret Perşembe Belediyesi’ne Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, göreve başlamasının ardından teşekkür ziyaretlerine başladı. Başkan Güler’in ilk durağı Perşembe Belediye Başkanı Cihat Albayrak olurken kendisine de başarı dileğinde bulundu. 31 Mart Yerel Seçimlerinde halkın oyları ile bir kez daha Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini üstlenen Dr. Mehmet Hilmi Güler, mazbatasını almasının ardından ilk ziyaretini Perşembe Belediyesi’ne gerçekleştirdi. Başkan Güler ziyaretinde, 31 Mart seçimlerinden Perşembe Belediye Başkanlığına seçilen Cihat Albayrak ile bir araya geldi. AK Parti İlçe Başkanı Mehmet Çalış, MHP İlçe Başkanı Beytullah Genç, Meclis Üyeleri, birim müdürlerinin de hazır bulunduğu ziyarette Başkan Güler, Perşembe’nin genç Başkanı Cihat Albayrak’a hayırlı olsun dileklerini ileterek başarı temennisinde bulundu. Perşembe’de değişim ve dönüşüm başlıyor Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Perşembe Belediye Başkanı Cihat Albayrak ise ziyareti dolayısıyla Başkan Güler’e teşekkürlerini iletti. Başkan Güler öncülüğündeki Büyükşehir Belediyesi ile koordineli çalışmalar yapacaklarının altını çizen Başkan Albayrak, Perşembe’de değişim ve dönüşümün başladığını belirtti. Ziyaret, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafı ve hediye takdiminin ardından sona erdi.
Antalya Alanya Belediyesi’nden ‘mali tablo’ açıklaması Alanya Belediyesi, geçtiğimiz gün belediye ana binasına asılan ve tartışma haline gelen mali tablo ile ilgili bir açıklama yapıldı. Açıklamada, “Bir siyasi partinin ilçe örgütünün bir kamu kuruluşunun mali tablosunu açıklamasının hukuki ve teknik dayanağı yoktur, bu nedenle siyasi parti ilçe binasına asılan tablonun itibari bir kıymeti bulunmamaktadır” denildi. Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik, 31 Mart Yerel Seçimleri sürecinde vaat olarak borç bakiyesi ve aylık gelir gider dengesini gösteren mali tabloyu göstermişti. Başkan Özçelik, verdiği sözü tutarak belediyenin borç listesini ve aylık gelir gider dengesi afişini ana binaya astı. Asılan listeye göre Alanya Belediyesi’nin kısa vadede ödenmesi gereken toplam borcu 1 milyar 122 milyon 258 bin 556 lira. Önceki dönem Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in partisi MHP Alanya İlçe Binasına ise belediyenin borç listesinin yer aldığı başka bir aylık gelir gider denge afişi asıldı. Afişte yazılan borcun 448 milyon 631 bin 348 lira olduğu görüldü. Alanya Belediyesi’nden konuyla ilgili açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, daha önce asılan mali tablonun tahrif edilerek araya eklemeler yapılarak başka bir tablo hazırlandığı ve MHP ilçe binasını asıldığı belirtildi. “Mali tablo tahrif edilerek araya eklemeler yapılarak başka bir tablo hazırlandı” Alanya Belediyesi’nin açıklamasından 31 Mart 2024 tarihi itibariyle stok borçlarını ve aylık gelir gider dengesini gösteren mali tablonun 16 Nisan tarihinde belediye binasına asıldığı ayrıca, basın kuruluşlarına açıklamasıyla birlikte gönderildiği ifade edildi. Söz konusu mali tabloya önce bir siyasi partinin ilçe yöneticisi tarafından “tablonun belediye alacaklarını kapsamadığı” şeklinde eleştiri getirildiği daha sonra Belediye tarafından asılan mali tablonun tahrif edilerek araya eklemeler yapmak suretiyle başka bir tablo hazırlandığı ve aynı siyasi partinin ilçe binasına asıldığının görüldüğü kaydedildi. “Korsan mali tablo oluşturulmuştur” Bazı hususların kamuoyuna duyurulmasının zaruri hale geldiği belirtilen açıklamada, “Alanya Belediyesi bir kamu kuruluşudur. Bir siyasi partinin ilçe örgütünün bir kamu kuruluşunun mali tablosunu açıklamasının hukuki ve teknik dayanağı yoktur, bu nedenle siyasi parti ilçe binasına asılan tablonun itibari bir kıymeti bulunmamaktadır. Açıklanan mali tablo, Belediyemiz tarafından kamuoyuna sunulan mali tablonun tahrif edilmesi suretiyle ancak aynı yazı fontu, aynı renk kartelası kullanılarak hazırlanmıştır; bir başka ifadeyle korsan mali tablo oluşturulmuştur. Bu durum, dikkatli hafızalarda seçim kampanyası sırasında korsan pankart hazırlanması eylemini çağrıştırmıştır” denildi. “2013 yılı gelir toplamı 99 milyon 543 bin 12 TL” Açıklamanın devamında, belediyenin önceki yıllardaki borçlarıyla ilgili bilgiler verilerek, “Aynı kişinin 2014 yılında bir önceki Belediye’den gelir toplamı kadar borç devraldıklarına dair açıklaması da maalesef gerçeği yansıtmamaktadır. 2013 yılı kesin hesap raporundan Alanya Belediyesi’nin 2013 yılını 12 milyon 802 bin 463 TL borçla kapattığı, aynı yıl gelir toplamının ise 99 milyon 543 bin 12 TL düzeyinde gerçekleştiği görülmektedir” ifadeleri kullanıldı. “Mali tablo konusundaki söylemlerin eleştirel bir kıymeti yok” Öte yandan, MHP Alanya İlçe Teşkilat Binası’na asılan mali tablo ile ilgili ise “Belediyemiz tarafından açıklanan mali tabloya eleştiri getiren siyasi parti ilçe yöneticisinin önceki belediye yönetiminden belediyemizin reklam panolarını kiralayarak halen işleten kişi olduğu kamuoyunun malumudur. Bir başka ifadeyle kendisi önceki belediye yönetimi nezdinde ticari açından müsaadeye mazhar bir kişidir. Bu nedenle, belediyemizce ilan edilen mali tablo konusundaki söylemlerinin eleştirel bir kıymeti olmadığı, ilgilinin kişisel hezeyanını yansıttığı şeklinde değerlendirilmektedir” ifadeleri kullanıldı. Alanya Belediyesi tarafından açıklanan tablonun stok borç durumunu ve aylık gelir gider dengesini gösterdiğini, belediyenin 31 Mart itibariyle borç ödeme gücüne dair bir gösterge olduğu görüldüğü ifade edildi. Alanya Belediyesi’nin gelirlerinin olağan giderlerini karşılamadığına değinilen açıklamada, her ay 73 milyon TL daha ilave borç oluştuğu belirtildi. “Siyaseten ve kamu yönetimi açısından izaha muhtaç olduğu düşünülmekte” Alanya Belediyesi tarafından yapılan açıklamada son olarak şunlar kaydedildi: “Belediyemizce ilan edilen mali tablodan da görüleceği üzere, Alanya Belediyesi çalışanlarının maaşlarından kesilen gelir vergileri ile çalışanların güvencesi olan sosyal güvenlik primleri, bireysel emeklilik sistemi işveren katkıları maalesef ödenmemiştir. Hiçbir kamu kurumunun çalışanlarının mali haklarından daha öncelikli bir harcamasının bulunamayacağı, birincil mali sorumluluğunun çalışanlarının haklarını eksiksiz yerine getirmek olduğuna inanılmaktadır. Alanya Belediyesi’nin başkaca hiçbir borcu bulunmasa dahi çalışanlarına ilişkin değinilen borçların ödenmemiş olmasının hiçbir şartta kabul edilebilecek bir tercih olamayacağı değerlendirilmektedir. Bu nedenle önceki belediye yönetiminin bu tercihinin siyaseten ve kamu yönetimi açısından izaha muhtaç olduğu düşünülmektedir.”