EKONOMİ - 18 Ocak 2019 Cuma 11:49

’869 Yerliysek Yeriz’ zirvesi tarımın başkenti Antalya’da gerçekleşti

A
A
A
’869 Yerliysek Yeriz’ zirvesi tarımın başkenti Antalya’da gerçekleşti

Food Product ve Hotel Equipment fuarları kapsamında ANFAŞ ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) işbirliği ile ’869 Yerliyse Yeriz’ Zirvesi düzenlendi.

Food Product ve Hotel Equipment fuarları kapsamında ANFAŞ ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) işbirliği ile ’869 Yerliyse Yeriz’ Zirvesi düzenlendi. EGD Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde düzenlenen zirvede yerli malı kullanmanın ülke ekonomisine katacağı katma değer vurgulandı.



Türkiye’nin cari açığını azaltmak ve milli bilinç oluşturmak üzere, Türkiye’nin uluslararası barkod kodu olan 869 rakamlı ürünlerin ve markaların desteklenmesi amacı ile yola çıkılan ’869 Yerliyse Yeriz’ kampanyası; Antalya’da eş zamanlı olarak düzenlenen ANFAŞ Hotel Equipment 30’uncu Uluslararası Konaklama ve Ağırlama Ekipmanları İhtisas Fuarı ile ANFAŞ Food Product - Uluslararası Gıda ve İçecek İhtisas Fuarı kapsamında düzenlenen zirvede masaya yatırıldı.



Antalya Fuar ve Kongre Merkezi (ANFAŞ) ev sahipliğinde, EGD Başkanı Celal Toprak’ın modaretörlüğünde gerçekleşen, yerli üretim logolu ürünlerin kullanımını esas alan zirve; ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı’nın açılış konuşması ile başladı. Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı (TAFED) Zeki Açıköz, Antalya Gastronomi Eğitimciler Birliği Derneği Başkanı (AGEB) Mustafa Erol, Türkiye Otel Satın Alma Yöneticileri Derneği Üyesi (TÜRSAD) Dr. Salih Tellioğlu, TÜRSAB Başkan Vekili Hasan Erdem ve TV Tarım Editörü, Program Sunucusu İrfan Donat’ında konuk olduğu zirvede, bu topraklarda üretilen mahsulün, üretimlere katkı sağlaması konusunda desteklenmesini, yerli firmalarımızın inovasyon çalışmalarına ağırlık vererek, sadece yerli olduğu için değil rekabet ettiği ithal firmaların karşısında kaliteli ve değerli ürünlerin ve markaların sektöre kazandırılmasının ne kadar hayati olduğunun altı çizildi.



’’Markalaşma zinciri oluşturulmalı’’


Geçtiğimiz yıl Türkiye’de yaşanan döviz dalgalanmasının sektöre büyük yara verdiğini belirten İrfan Donat, yaşanan sorunları kronik olarak nitelendirerek, "Yerli ve mili kelimelerini çok sık kullandığımız bir dönemde, maalesef döviz kuru dalgalanması yüzünden ithalat girdileriniz çok arttı ve bu da bir tezatlık oluşturuyor. Üretimimiz düştü, motivasyonumuz azaldı bu da en çok tarım sektörünü vurdu. Maalesef bugün üreticilerimiz geçinmenin ayakta kalmanın derdinde. Ama asıl yapılması gereken katma değerli ürün oluşturmak ve markalaşmak bu yönelik devlet politikaları üretmek gerek. ’869 Yerliyse Yeriz’ projesinin çok iyi sahiplenilmesi gerekir. Bu projenin başarılı olması için sürdürülebilirlik çok önemli. Markalaşma adına yapılması gerekenler dün yapılmadı ama, şimdi zamanı, bugünden bu ateşi daha da arttırmalıyız. Çok önemli ürünlerimiz var ama maalesef dünya coğrafik tescil listesinde sadece üç ürünle yer alıyoruz. Oysa bunları onlara yüzlere çıkarttığımız zaman ürünlerin katma değeri bir anda yüzde 20-30 artıyor. Bu projenin siyaset üstü kabul edilip, devlet politikası haline gelmesi, orta ve uzun vadede içinde bilim, AR-GE, inovasyon, pazarlama ve insan kaynağı olacak şekilde zincire dönüştürülmesi gerekir. Dünya bunu başardı, biz neden başarmayalım" dedi.



"Yerli üretim, üretici önceliğimiz"


Bu zirveyi düzenlemekteki temel amaçlarının yerli ürün kullanımının kitleselleştirmek daha fazla insanla buluşturma ve farkındalık oluşturmak olduğuna vurgu yapan Celal Toprak, "Bu ülkede her türlü imkan mevcut, bunları bir araya getirip doğru ve programlı bir şekilde ilerlediğimizde kimsenin bizimle baş etmesi mümkün değil’’ diyerek bu zirveye gelen, katılım gösteren ve takip edenlerin çok önemli bir misyonun çok kıymetli parçaları olduğunu belirttikten sonra sözü Zeki Açıköz’e verdi. Kendilerini, Türkiye’nin ’Beyaz Kelebekleri’ olarak ifade eden Zeki Açıköz, ’869 Yerliyse Yeriz’ kampanyasının biraz da vefa duygusuna dayandığına dikkat çekti.



Açıkgöz sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye’nin uluslararası barkod kodu olan 869 sadece bir numara değil, bir vefa anlamı da taşıyor. Çünkü bizim bu ülkeye bu vatana borcumuz var. Atalarımız bu ülkemiz için bizler için savaştı, can verdi. Peki biz ne yapabiliriz? Biz de bu ülkeye, bu ülkenin değerlerine, ürünlerini, ürettiklerine, üretenlerine sahip çıkmamız, korumamız, kollamamız gerek. Yerli üreticilere sektör ayrımı yapmadan sahip çıkmalıyız. İthalatçılarımız kızmasın, darılmasın ama biz önce yerli üreticimizin yanındayız. Çünkü önce can sonra canan anlayışını savunuyoruz".



"Gastronomi turizmini geliştirmeliyiz"


Türkiye’de 10 bine yakın seyahat acentasını temsilen zirveye katılan Hasan Erdem de, ’869 Yerliyse Yeriz’ projesini çok önemsediklerini belirterek özellikle gastronomi turizminin gelişmesi adına bu projenin büyük bir önem arz ettiğinin altını çizdi.


Türk ekonomisi ve özellikle cari açığın kapatılması noktasında turizm sektörünün büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyen Hasan Erdem, bugün Türkiye’nin dünya turizminde rekabetçi bir ülke olduğunu bunu gıda ve tarımda da başarmamak için hiçbir sebep olmadığını şu örneklerle zirve katılımcılarına anlattı: ’’Türk turizmi olarak dünya mirasının sayılı örneklerinin olduğu bir coğrafyadayız ama bu coğrafyamız aynı zamanda gastronomi anlamında da tarihi bir beşikteyiz. Bunu kullanmak ve bunu turizmle entegre hale getirmemiz gerek. Her şeyde olduğu gibi bu işte de bir formül var. Çünkü her türlü ürün ve zenginliğimiz var bu formülü bulup artık değer üretecek, markalaşacak projelere dönüştürmeli dahası bunu ekonomik girdiye çevirmeliyiz. Yerli ürünlerimizin gücü bu anlamda yadsınamaz. Yöresel lezzetlerimizi, unutulan değerlerimizi tekrar gün yüzüne çıkartıp bunu milli isimlerle markalaştırmak ve gastronomi turizmine kazandırmamız gerek. Çünkü yerli olmak demek, milli olmak demek evrensel olmamıza engel değil. Türkiye’nin lezzet ülkesi olduğunu anlatmamız lazım".



"Amacımız, yerli üretiminin marka değerlerini uluslararası camiaya taşımak’’


Mustafa Erol ise şöyle konuştu: "Yaklaşık 4 ay önce Türkiye Aşçılar Federasyonu Gastronomi Eğitimciler Birliği olarak bir proje başlattık. Uluslararası camiada daha çok ses getirmek, marka değerleri yerine gelmesi, yerli tohumculuk ve yerel ürünlerin mutfaklara kullanılabilmesi için ’869’ koduyla kampanyamızı başlattık. 869 kodu marketlerde okutulan barkod numarasının ilk 3 rakamıdır. Türk malının uluslararası tanınma kodudur. Derneğimizde yaklaşık 200 tane mutfak şefimiz var. Federasyonumuza bağlı 3 bin 500 tane şefimiz var. Büyük bir potansiyele ve maddi tonaja hüküm ettiğimiz bildiğimiz için devletimizin ve çiftçimizin şu zor zamanlarında destek olabilmek için yaptığımız bir projedir. İşin içerisine yerli üretim ve endüstriyel mutfak ürünleri girdi. Yerli tohumculuğun tanıtılması için atılımlar yaptık. İthal firmalar da artık yerel ve coğrafi işaretli ürünlerin kullanımı ile ilgili harekete geçmeye başladı. Bu domino taşı gibi birbirini yıkan etkiye gidecek gibi görünüyor. Amacımız belli; yerli üretime destek vermek, yerli üretiminin marka değerlerini uluslararası camiaya taşımak. Sadece kendi üretimimiz ve kendi tüketimiz için uğraşmıyoruz".



"Ürünlerimiz kalitesi tartışılmaz"


Panelde son konuşmayı yapan Dr. Salih Tellioğlu, özellikle akademisyen kimliği ile de önemli bilgiler aktardı. Döviz kurundaki yaşanan dalgalanmaların ülke ekonomisine ve de özellikle yerli üreticilere ciddi ekonomik kayıp yaşattığına değinen Tellioğlu, yerli ürünlerimizin kalitesinde, lezzetinde hiçbir sıkıntı olmadığını bu konuyu da avantaja çevirmek gerektiğini belirterek, "Kendim satın alma yapan birisi olarak yerli ürünlerimizi almakta hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Kendi üretimimizdeki ürünlerin lezzeti ve kalitesi, tadına diyecek yok ama bunun istenen seviyeye ve markalaşmaya çeviremediğiniz anda tercihler değişiyor. O yüzden markalaşma çok çok önemli ve sektörün çıkışı buna bağlı. Örneğin bunu yerli muzda başardık. Devletin doğru politikaları sayesinde bugün muz üreticilerinin yüzü gülüyor, insanlar ekim alanlarını arttırdı. Hatta pek çok otelci muz üretimi işine girmeye başladı. Yerli muzun zaten tadı, lezzeti ve aroması noktasında zaten sıkıntımız yoktu. İşte bu tür örnekleri ürün bazlı olarak arttırmalıyız bunu bir devlet ve üretim politikası haline getirmeliyiz, gastronomiyi biraz da ekonomik temelli bir değere dönüştürmeliyiz. Umarız ’Yerliysek Yeriz’ sloganı hem üretim hem de markalaşma adına bir fitili yakar ve daha çok milli markamızla dünya pazarında yer almamızı sağlar" dedi.


İnteraktif bir şekilde geçen toplantı, katılımcıların soru-cevaplarının da alınması ve yakın gelecek dönemde başka illerde de düzenlenmesi temennilerinin artından toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Aksaray’da nefes kesen polis-hırsız kovalamacası kamerada Aksaray’da inşaat malzemesi deposunu soyan hırsızlar ile polis arasındaki kovalamaca film sahnelerini aratmadı. Elektrikli motosikletle kaçan hırsızlar bir süre sonra motosikletin aküsünün bitmesiyle bu kez de yaya olarak kaçmaya başladı. Gecenin sessizliğini siren seslerine bıraktığı kovalamacada hırsız kardeşler yarım saat süren takip sonucu yakalanırken, nefes nefese kalan şüphelilerden biri yere yatırılıp ters kelepçe yapıldığı esnada polis memurlarına “Kalbim var” diyerek yardım istedi. Olay, gece yarısı Tacin Mahallesi’nde bulunan bir inşaat malzemesi deposunda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, depodan oksijen bariyerli yerden ısıtma borusu çalan 2 hırsız, çaldıkları boru paketlerini beraberinde getirdikleri 3 tekerlekli elektrikli motosiklete yükledi. Hırsızlık esnasında çevrede bulunan bir vatandaş durumu fark ederek hemen 112 Acil Çağrı Merkezine ihbarında bulundu. İhbar üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede belirtilen adrese intikal eden ekipler 2 şahsı depodan hırsızlık yaparken suçüstü kıstırdı. Polisleri görünce neye uğradıklarını şaşıran 2 hırsız deponun duvarından atlayarak bahçe dışındaki boruları yükledikleri elektrikli motosiklete binerek kaçmaya başladı. Şahısların kaçması üzerine polis ekipleri telsizden anons ederek diğer ekiplere kaçış istikameti hakkında bilgi verdi. Ekiplerin hırsızların peşine düşmesiyle gecenin sessizliği siren sesleriyle yankılandı. Polis ve hırsızlar arasında yaşanan kovalamaca ise film sahnelerini aratmadı. Bir süre elektrikli motosikletle kaçan hırsızlar kaçarken çaldıkları boruları da motosikletin kasasından aşağıya attı. Polis ekiplerinin bölgeyi abluka aldığı kovalamacada motosikletin aküsünün bitmesi üzerine hırsızlar bu kez de motosikleti bırakıp yaya olarak kaçmaya başladı. Taşpazar Mahallesi’nde ara sokaklara ve apartmanların bahçesine girerek izlerini kaybettirmeye çalışan S.Ç. (21) ve U.Ç. (34) isimli 2 kardeş çok geçmeden yakalandı. Yüzüstü yere yatırılarak ters kelepçe yapılan nefes nefese kalan hırsızlardan S.Ç. ekiplerin ters kelepçe taktığı esnada “Kalbim var” diyerek yardım istedi. Yüzüstü yatırılarak kelepçelenen 2 kardeş gözaltına alınarak polis aracına bindirildi. Şahıslar sorgulanmak üzere İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine götürülürken çaldığı yaklaşık 150 bin TL değerindeki malzemeler sahibine teslim edildi. Olayla ilgili Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahkikat başlatıldı.
Sakarya Para vermeyen annesini benzin dökerek yakan şahıs tutuklandı Sakarya’nın Akyazı ilçesinde para istediği annesinden ret cevabı aldıktan sonra benzin dökerek kendisini ve annesini ateşe veren şahıs tutuklanarak cezaevine gönderildi. Elleri sargıda adliyeye sevk edilen şahsın, kendisini görüntüleyerek soru yönelten gazeteciye, “Niye çekiyorsun ki bu kadar, ne yaptığımı sen nereden biliyorsun?” ifadeleri de dikkatlerden kaçmadı. Korkunç olay, 18 Nisan Perşembe günü Akyazı ilçesi Erdoğdu Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, geçtiğimiz hafta annesi M.Y.’den (64) geçtiğimiz hafta bir miktar para alan ve tekrar isteyince ret cevabı ile karşılaşan Ö.Y. (42) öfkelendi. Ö.Y., maddi ve ailevi sorunları iddiası ile benzin dökerek annesi ve kendisini yaktı. Durumun haber verilmesi üzerine bölgeye jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İlk müdahalesi olay yerinde yapılan talihsiz kadın, ilk olarak Akyazı İlçe Devlet Hastanesi’ne buradan da Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Vücudunda 2 ve 3’üncü derece yanıklar oluşan ve hayati tehlikesi bulunan M.Y., buradaki müdahalelerinin ardından Kocaeli Şehir Hastanesi Yanık Ünitesi’ne sevk edildi. Elleri sargılı şekilde adliyeye sevk edilen şahıs tutuklandı Her iki elinde de yanıklar oluşan şüpheli Ö.Y. ise olaydan kısa bir süre sonra yakalanarak ilçe jandarma komutanlığına götürüldü. Şahıs, burada tamamlanan işlemlerinin ardından elleri sargılı bir şekilde adliyeye sevk edildi. Ö.Y.’nin kendisini görüntüleyerek soru yönelten gazeteciye, “Niye çekiyorsun ki bu kadar, ne yaptığımı sen nereden biliyorsun?” cevabını vermesi ve ‘Pişman mısınız?’ sorusunu ise yanıtsız bırakması dikkatlerden kaçmadı. Adliyeye sevk edilen Ö.Y., tutuklanarak cezaevine gönderilirken, hastanede tedavi gören M.Y.’nin hayati tehlikesinin devam ettiği öğrenildi.
İstanbul Freni tutmayan otomobil, 14 aracı biçti Ümraniye’de frenlerinin tutmaması sonucu kontrolden çıkan otomobil park halindeki 14 araca çarptı. Olay saat 21.45 sıralarında Ümraniye Armağanevler Mahallesi 23 Nisan Caddesi’nde meydana geldi. Frenleri tutmayan 34 DGK 750 plakalı Fiat marka ticari araç, seyir halindeyken Range Rover marka araca çarptı. Çarpışma sonucu lastiği fırlayan 34 DGK 750 plakalı hızını alamayıp 14 araca çarparak durabildi. Kazada şans eseri ölen yada yaralanan olmazken otomobillerde maddi hasar meydan geldi. Kazayı yapan sürücünün araçtan indikten sonra şok halinde olduğunu gören vatandaşların araması sonucu olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Maddi hasar meydana gelen bazı araçlar çekici yardımıyla götürülürken, kaza sonrası cadde polis kontrolünde trafiğe açıldı. Öte yandan kaza sonrası sürücü ifade için karakola götürüldü. Kazayı gören Zafer Karagül, "Bu yol tehlikeli. Yukarıdan gelen araba geldiği zaman bu aşağıdan yukarı araba çıkamıyor. Bu yolu tek yola çevirdikleri zaman veyahut yan yolla açtıkları zaman sıkıntı biraz azalabilir. Birkaç defa çöp kamyonu viraj alamadığı için oraya yuvarlandı. Gene bu dört yol ağzında 3-4 kere kazalar oldu. ’Ne oldu?’ freni tutmayan araba vura vura aşağı indi. Allah’tan büyük bir kazaya engel oldu" dedi. Başka görgü tanığı Serdar Burak Eker, "Doblo sürücüsü var bizim yaşlarımızda 2 tane çocuk, çok hızlı geliyorlar. Yerler de ıslak olduğu için hakimiyetini kaybetmiş. Önde bir panelvan vardı, ona sürttü. Sonra otomobile çarptı. Sonra jeep kurtulayım derken ona ön sağ kafasından çarptı. Sonra park halindeki araçlara çarparak tır dorsesinin orada durdu. Zaten Doblo’nun tekeri orada kaldı, kıvılcımlar falan çıkıyordu. Çocuk büyük ihtimalle şoktan dolayı sarhoş zannedildi, linç ettiler çocuğu. Polis geldi kaldırdı, ifade vermeye götürdüler. Kaldırıma çıkan araçlar oldu baya büyük maddi hasarlı kaza ama can kaybı yok. Ben 20 yaşındayım çocuk da benim yaşlarımda bir şey ama şoktan dolayı konuşamıyordu. Öyle üzüldüm kendisine" ifadelerini kullandı.