ASAYİŞ - 18 Mayıs 2018 Cuma 10:31

Antalya’da ölümüne darp edilen annenin hukuk mücadelesi

A
A
A
Antalya’da ölümüne darp edilen annenin hukuk mücadelesi

Antalya’da yaşayan 1 çocuk annesi turizmci Nilüfer Ç.

Antalya’da yaşayan 1 çocuk annesi turizmci Nilüfer Ç., eski eşinin ağabeyi ve yengesi tarafından şiddet gördüğünü iddia etti. Yasal mallarından vazgeçirilmek için ölümüne darp edilen Nilüfer Ç., azmettirilen şüphelinin 3 bin TL ile cezalandırılması karşısında buruk sevinç yaşadı. Eşiyle kazandığı gayrimenkuller ve çocuğunun haklarını almak isteyen anne Nilüfer Ç., yılan hikayesine dönen 150 milyona yaklaşan mal paylaşımı davasının sonuçlanmasını bekliyor.


Antalya’da yaşayan 40 yaşındaki Nilüfer Ç. 18 yıl önce iş adamı C.Ç. ile hayatını birleştirdi. Ailenin 2001 yılında erkek çocukları dünyaya geldi. Ardından Nilüfer Ç., eşinin ağabeyi ile gayrimenkul nedeniyle tartışmalar yaşadı. Olay davaya yansıyınca aile içinde gerginlikler oluştu. C.Ç. ise dava sürecinde 4 yıl sonra mülk kavgasından sıkıldığını belirterek evi terk etti. Ardından ağabey ve yenge ile Nilüfer Ç. karşı karşıya kaldı. Çocuğunun haklarını almak isteyen Nilüfer Ç. ile ağabey ve yenge arasında hukuk mücadelesi başladı. Nilüfer Ç., bu dava sürecinde her türlü şiddete maruz kaldığını iddia ederek, son olarak kimliği belirsiz bir kişi tarafından darp edildiğini ve hayatı tehlikesinin bulunduğunu ileri sürdü. Kendisini darp eden kişinin peşini bırakmayan Nilüfer Ç., avukatı İlkat İzol ile birlikte giriştiği hukuk mücadelesinde ilk olarak saldırganın belirlenmesini sağladı. Kısa süre önce yapılan yargılamada şüpheli 3 bin TL para cezasına çarptırıldı. Evliyken kazandıkları malları ve çocuğunun haklarını almak için hukuk mücadelesine devam eden Nilüfer Ç., mal paylaşımı davasının sonuca ulaşmasını istiyor.


Nilüfer Ç., 19 yıl önce eşiyle mutlu bir evlilik yaptığını hatırlatarak, bu evlilikten de bir erkek çocuklarının dünyaya geldiğini söyledi. 3 yıl sonra eşinin ağabeyi ve yengesinin baskılarına maruz kalmaya başladığını ileri süren Nilüfer Ç., "Ailesel şiddete maruz kaldım. ’Para için evlendi, dostu var, sevgilisi var’ gibi cümleler kurdular. 25 yıldır aynı adreste yaşıyorum. Anneliğime namusuma iftira atmalarına rağmen hepsine sessiz kaldım. Ta ki 3 yıl önce darp edilene kadar. Beni darp eden kişi kayın biraderim ve eşinin ortağının yakını çıktı. Darp edildim. 3.5 ay porselen makyajla gezdim. Estetik, plastik cerrahla yüzümdeki yaralar giderildi. Şemsiye yüzümde kırıldı. Takip edildim. Ölümden döndüm, hala korku içindeyim. Hava kararmaya başladığından itibaren sokağa çıkamıyorum” dedi.



150 milyona yakın gelir


2006 yılında eşine boşanma davası açmak zorunda bırakıldığını aktaran Nilüfer Ç., "Üzerimize olan malları bir şekilde kaçırıyorlardı. Evlilik birliği için de eşim ve çocuğumla mutluyken bir anda hayatımı bu karı koca cehenneme çevirdi. Hakkım olan mal varlığımdan yararlanamadığım gibi bir de ölümle tehdit edildim. Bunların hepsi miras yüzünden. Oğluma düşen ve medeni kanundaki yasal haklarımı istiyorum. 12 yıldır gelirlerimizden faydalanamıyorum. Yaklaşık 150 milyonluk gelir bizden kaçırıldı.Delillerle şikayet etmeme rağmen kovuşturmaya, soruşturmaya yer yoktur kararı verildi” diye konuştu.



"Eski eşim bir anda iyileşti"


Eşinin ortalıkta olmadığını belirten Nilüfer Ç., "Oğlum babasıyla zaman da geçiremiyor. Ben sanki kayın biraderimle evliymişim gibi bilirkişi raporları bile onun yönünde geliyor. 12 yıl önce boşanma davası açtığımda 4 ay sonra eşime akıl sağlığı yerinde değildir raporu alındı. Şimdi İlkat İzol dosyaya girince, 12 yıldır deli olan kişi, bir anda iyileşti. Ailesi eşimin o raporu çıkardığını çok sonra öğrendim” dedi.



"Dosyama müfettişler atansın"


Kendisini ölümüne darp eden kişinin 3 bin TL’lik bir para cezası aldığına tepki gösteren Nilüfer Ç., “Tutuklanmadı. Şüpheli avukatım olmasa neredeyse beraat edecekti. Küçükte olsa şüpheli ceza aldı, bu sevindirici. 12 yıldır mağdur edildim. Adalet Bakanına, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına sesleniyorum, Antalya gibi bir yerde kadına şiddetin en ağırını görüyorum. Ama hiçbir şekilde yardım alamıyorum. Dosyama müfettişler atansın. Eşimle mal paylaşımı olan davada yasal haklarımı istiyorum" ifadelerini kullandı.



Avukat İzol: "Hakları ihlal edildi"


Avukat İlkat İzol ise müvekkilinin husumetli olduğu kişiler tarafından tutulan bir şahıs tarafından 3 yıl önce darp edildiğini aktardı. Şüpheliye verilen cezanın yetersiz olduğundan yakınan İzol, müvekkilini öldüresiye darp eden kişinin bu kadar az ceza almasının üzücü olduğunu söyledi. Yargılama sonucunda karşı tarafın Nilüfer Ç.’yi darp ettirdikleri kişiye ceza aldırmayı başardıklarını dile getiren İzol, “Bazı dosyalar hala devam ediyor. Müvekkilim 12 yıl boyunca hem maddi hem manevi olarak, hem kendisinin hem çocuklarının hakları ihlal edildi. Amacımız burada Nilüfer Ç.’nin evlilik birlikteliğinden olan müşterek çocuğun haklarının ihlal edilmesiyle birlikte mağduriyetinin giderilmesine son verilmesidir. Dosyada görmüş olduğum bir çok illegallikleri delillerle gerekli mercilere sundum. Müvekkilimin takip edilip darp edilmesi, maddi olarak mağdur edildiğini görüyoruz” diye konuştu.



"Varlık içinde yokluk çekti"


Hukuki sürecin sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirten İlkat İzol, bu suçları işleyen kişileri gereken cezayı almasını istediklerini kaydetti.


Ortada 150 milyona yakın bir mal varlığı olduğunu ifade eden İzol, “Bu varlığın, hak ve hukuk çerçevesinde Nilüfer hanım ve çocuğuna almayı planlıyoruz. Müvekkilimin 12 yıllık bir mağduriyeti olmuş olabilir. Bir çok ihmal ve resmi belgede sahtecilikte olmuş olabilir. Ama hukuk yoluyla bu sorunları çözeceğimize inanıyoruz. Nilüfer Ç. varlık içinde yokluk çekmiştir.Malların yüzde 50’si müvekkilime aittir, bu nedenle kendine ve çocuğuna düşen payı alacaktır. Yolsuzlukla mallar müvekkilimin eski eşinin ağabeyinin üzerine geçmesi söz konusudur. Bunlar dava dosyalarında mevcuttur” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Bakan Ersoy: "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Antalya’da Doğu ve Güneydoğulu iş insanlarının iftar yemeğine katıldı. Burada konuşan Bakan Ersoy, Antalya ve ilçelerinde gerçekleştirdikleri ziyaret ve buluşmalarda yapılan çalışmaları inceleme ve eksiklikleri yerinde tespit etme imkanını bulduklarını söyledi. “Vatandaşlarımızı dinledik, çiftçilerimizle dertleştik, basınımızla buluştuk, esnafın taleplerini not ettik” diyen Ersoy, Antalya’nın tüm noktalarına nüfuz ederek adeta şehrin röntgenini çektiklerini aktardı. "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız" Turizm konusuna da değinen Bakan Ersoy, küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle sektörün büyük sorunlar yaşadığını belirterek, "Herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda hayata geçirdiğimi doğru politikalar ve geliştirdiğimiz stratejiler neticesinde hem şehrimiz hem de ülkemiz adına büyük bir başarı elde ettik. Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız. Peki bu başarıların elde edilmesi, milyonlarca insanın seyahatlerinde rotayı Antalya’ya çevirmesi, Danimarka’da insanların Antalya’daki kültürel mirası araştırması sadece tesadüfle açıklanabilir mi? Elbette hayır. Emin olun başarılı olmak için çok çalışıyoruz. Hiçbir sorunu halının altına süpürmüyor, kalıcı çözümler geliştiriyoruz” dedi. “Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz” Turizmi 12 aya yaymak için kültür, tarih, sağlık, doğa, inanç, gastronomi, spor gibi alanlarla turizmi çeşitlendirdiklerini kaydeden Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün dünyanın dört bir yanında, 200’den fazla ülkede Antalya’nın, Kemer’in tanıtımını gerçekleştiriyoruz. Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz. Çin’de, Japonya’da, Amerika’da, Almanya’da, Rusya’da, Manavgat’ı, Kemer’i, Side’yi tanıtıyoruz. İnsanlık tarihinin en önemli kültürel mirasına sahip olan bölgemizde bu mirasın gün yüzüne çıkartıp, her yıl milyonlarca insanın şehrimizi, ilçelerimizi ziyaret etmesi için tarihin en yoğun arkeoloji çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Yeni kütüphaneleri, müzeleri, sanat merkezlerini, restorasyonları, galerileri, festivalleri Antalya’mıza kazandırıyoruz. En çok izlenen uluslararası filmlerin Antalya’da çekilmesini sağlıyoruz.” “Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister” İlçelere yapmış olduğu ziyaretlerde, gördüğü ve duyduklarını paylaşan Ersoy, "Biz dünyanın bir ucunda Avustralya’da gözbebeğimiz Antalya’nın tanıtımını yapıyor, bölgeye turist çekip, turizm gelirimizi arttırmanın çabası içine girmişken şehrimizdeki bazı yerel yöneticilerimizin temel görevlerini dahi yerine getirme konusunda çok da başarılı olduklarını söyleyemiyoruz. Biliyorsunuz yeri geldiğinde bu güzel şehir ve bu şehrin insanları kaybetmesin diye yerel yönetimlerin sorumluluğundaki birçok soruna el atıyoruz. Altyapı sorunlarını çözüme kavuşturuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak arıtma tesisleri inşa ediyoruz. Antalya’nın kanalizasyonuna, içme suyuna, yağmur suyuna el atıyoruz. Diğer bakanlıklarımızla görüşerek şehrin ihtiyaçlarının karşılanması adına elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz. Biz Antalya’nın turizmde dünyanın süper ligine yükselmesi ve oradaki yerini kalıcı hale getirmek için gece gündüz demeden çalışırken, yerel yönetimlerimizin de başarılı çalışmalar ortaya koymasını beklemek sanırım tüm Antalyalıların en doğal hakkıdır. Sadece kısır siyasi tartışmalar oluşturup, bu tartışmalardan medet umarak başarılı olmak mümkün değildir. Belediyecilik aynı zamanda bilgi ister, çalışma ister, proje ister. Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister. İyi bir belediye başkanı kendini değil kentini düşünen kişidir” diye konuştu. “Antalya bunu hak etmiyor” Bakan Ersoy, 16 milyonun üzerinde turistin geldiği Antalya’nın temel altyapı problemlerini çözme konusunda yeterli olamadığını ileri sürerek, "Tüm desteğimize rağmen sosyal ve kültürel yatırımlar konusunda, şehrin hak ettiği projeler hayata geçirilmedi. Maalesef Antalya bunu hak etmiyor. Biz, Antalya’nın dünyanın en önemli turizm merkezleriyle rekabet edip bir adım öne geçmesi için çalışırken, maalesef bazı yerel yöneticilerimiz bu iddianın çok uzağında kaldılar. Eğer biz Antalya’nın küresel bir vizyonla hareket edip, rakiplerinden ayrışmasını istiyorsak yerelde de böyle iddialı bir bakış açısı geliştirmek zorundayız. Bunun için biz Antalya’nın hizmet alanında kaybedecek tek bir saniyesi dahi olmadığını söylüyoruz. Bizim şehir için çalışan, dinamik kadrolara ihtiyacımız var. Antalya’nın bugün burada olduğu gibi birbirine karşı samimi olan, birbirine gönlünü açan, dürüst, çalışkan ve üreten kadrolara ihtiyacımız var. Bu şehirde yaşayan, bu şehir için üreten, kalbi bu şehir için atan vatandaşlarımıza yönelik; ayrımcılık yapmayan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, herkesin inancına, kültürüne, geleneğine saygı duyan, herkese eşit davranan, adil yerel yöneticilere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Ankara UNESCO’da "30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü" etkinliği yapıldı Fransa’nın başkenti Paris’teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) binasında "30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü" etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Türkiye’nin UNESCO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gülnur Aybet, UNESCO’nun 42. Genel Konferansı Başkanı Simona-Mirela Miculescu, UNESCO Yönetim Kurulu Başkanı Vera El Khoury Lacoeuilhe ile UNESCO’nun Ekolojik ve Yer Bilimleri Bölümü Direktörü ve İnsan ve Biyosfer Sekreteri Antonio de Sousa Abreu’nün yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da etkinliğe video mesaj gönderdi. Türkiye’de farklı belediyelerin sıfır atık girişimi kapsamında yaptığı projeleri anlatan videonun gösteriminin yapıldığı etkinlikte, katılımcılar, Emine Erdoğan’ın önderlik ettiği Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını imzaladı. Büyükelçi Aybet burada yaptığı konuşmada, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü’nü kutlamak için bir araya geldiklerini ve bunu ikinci kez UNESCO merkezinde kutladıklarını ifade etti. Uluslararası Sıfır Atık Günü’nün atık üretim konusunda farkındalık oluşturmayı ve atıkların çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeyi amaçladığını kaydeden Aybet, bu önemli günün, sürdürülebilir tüketim ve üretimin tanıtımı için iyi bir fırsat olduğunu vurguladı. Aybet, "Her yıl dünya çapında topraklarımızı, suyumuzu ve havamızı kirleten milyarlarca ton atık üretiliyor" diyerek, sıfır atık konusunda insanların dünya kaynaklarıyla olan bağlarını da tekrar gözden geçirmesi gerektiğine işaret etti. Sıfır atık konusundaki girişimlerin benimsenerek doğal kaynakların muhafaza ve iklim değişikliğiyle mücadele edildiğini belirten Aybet, bunu benimsemenin ayrıca ekonomik bir fırsat olduğunu aktardı. Aybet, Sıfır Atık Projesinin Emine Erdoğan himayesinde 2017’de başlatıldığına dikkati çekti. Sıfır Atık Projesi’nin ana hedefinin, atıkların geri kazanım oranını 2035’e kadar yüzde 60’a taşınması olduğunun söyleyen Aybet, bu projenin, başlangıcından bu yana Türkiye ekonomisine 185 milyar Türk Lirası kazandırdığını ifade etti. Aybet, ayrıca proje sayesinde 490 milyon ağacın kesilmekten kurtarıldığını ve 5,9 milyon ton sera gazı emisyonunun önlendiğini aktardı. "Sıfır Atık Projesi artık küresel bir hareket haline geldi” Sıfır Atık konusunda 21 milyon kişiye eğitim verildiğini dile getiren Aybet, "Türkiye’nin başarılı Sıfır Atık Projesi artık küresel bir hareket haline geldi" dedi. UNESCO’nun 42. Genel Konferansı Başkanı Miculescu da Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre, dünyada her yıl 2,24 milyar ton kentsel katı atık, 37 milyon plastik atık üretildiğini, ve 931 milyon ton gıdanın atığa dönüştüğünü belirtti. Miculescu, "Bu plastik atıkların her yıl parçalanarak okyanuslara karışması bekleniyor" diyerek, söz konusu atıkların ekosistemlere zarar verdiğinin altını çizdi. Söz konusu atıkların ekosistemlere zarar verdiğini ifade eden Miculescu, Emine Erdoğan’a, ülkesinin atık ve çevre sorunlarıyla ilgili paradigma değişimine sağladığı katkıdan ötürü hayranlığını dile getirdi. UNESCO Yönetim Kurulu Başkanı Lacoeuilhe de herkesin satın aldığı ürünlerin nereden geldiğine ve etkilerine dikkat etmesi gerektiğini vurguladı. Lacoeuilhe, mümkün oldukça ürünleri yeniden kullanmak ve geri dönüştürmek gerektiğini belirterek, bu bilincin çocuklara da kazandırılmasının önemine dikkati çekti. Kadınların sürdürülebilir tüketim konusunda önemli bir rolü olduğuna işaret eden Lacoeuilhe, kadınların çevreyi muhafaza etmek konusunda öncü rol oynadığının altını çizdi. Antonio de Sousa Abreu de dünyada her yıl milyarlarca ton atık üretildiğini vurgulayarak, "Bu nedenle UNESCO, sıfır atığa doğru ilerlemenin hayati önemini vurgulayan bu girişimi üstlenen Türkiye delegasyonuna çok minnettar" ifadesini kullandı. Sıfır Atık Projesi Emine Erdoğan’ın himayelerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 2017’de başlatılan Sıfır Atık Projesi, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde atıkları kontrol altına alma, gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir Türkiye ile yaşanabilir dünya bırakma amacı taşıyor. Sıfır Atık Projesi kapsamında sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına ilişkin genel ilkelerin ve uygulama esaslarının belirlenmesini sağlayarak sıfır atık yaklaşımının ülke genelinde benimsenmesi, uygulanması ve yaygınlaştırılması amacıyla hazırlanan Sıfır Atık Yönetmeliği 12 Temmuz 2019 tarihli ve 30829 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye 2018’den bu yana çevre ve sürdürülebilirlik alanlarında ulusal ve uluslararası uzman isimlerin, kurum ile kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektör temsilcileri ile bireylerin aynı platformda buluştuğu Sıfır Atık Zirveleri gerçekleştirildi. BM Genel Kurulunda kabul edilen "sıfır atık" kararı Eylül 2022’de BM 77. Genel Kurulu görüşmeleri sırasında New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir araya gelen Emine Erdoğan, ikili iklim kriziyle mücadele kapsamında "Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı"nı imzaladı. BM Genel Kurulu, 14 Aralık 2022’de Türkiye’nin ana sunucusu, 105 ülkenin ise ortak sunucu olduğu "sıfır atık" kararını fikir birliği ile kabul etti. Genel Kurulun bu kararla 30 Mart’ı Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan etmesinin yanı sıra BM Genel Sekreteri Guterres’ten, yerel ve ulusal sıfır atık girişimlerini teşvik etmek için bilgi, deneyim ve uzmanlığa dayalı, cinsiyet dengesi ve adil coğrafi temsil dikkate alınarak gönüllü ve seçkin kişilerden oluşan 3 yıl görev yapacak bir danışma kurulu kurması istendi. Sıfır atık girişimleri, çevreye duyarlı atık yönetimi, sürdürülebilir tüketim ve üretim konularının BM bünyesinde ele alınmasına devam edilmesi gerektiği vurgulanan kararla, üye devletler, BM ile diğer uluslararası ve bölgesel örgütler, sıfır atık girişimlerini uygulamaya teşvik edildi.