EKONOMİ - 14 Mayıs 2021 Cuma 14:44

ATB Başkanı Çandır: "Çiftçiye itibarını yeniden kazandırmalıyız"

A
A
A
ATB Başkanı Çandır: "Çiftçiye itibarını yeniden kazandırmalıyız"

Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB) başkanlığını yürüttüğü Antalya Tarım Konseyi (ATAK), Dünya Çiftçiler Günü’nde “Söz Çiftçide” başlıklı online toplantı düzenledi.

Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB) başkanlığını yürüttüğü Antalya Tarım Konseyi (ATAK), Dünya Çiftçiler Günü’nde “Söz Çiftçide” başlıklı online toplantı düzenledi.


Gazeteci Galip Umut Özdil’in moderatörlüğünü yaptığı toplantıya, ATB ve ATAK Başkanı Ali Çandır, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin, Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp ile çiftçiler katıldı. Umut Özdil, pandemi dönemiyle birlikte tarımın öneminin ortaya çıktığını vurgularken, “Ancak üreticimizin sorunları maalesef devam ediyor” dedi. Üreticinin sorun ve çözüm önerilerini dinlemek için böyle bir toplantı düzenlediklerini belirten Özdil, “Pandemi döneminin iki kahramanı var; sağlık çalışanları ve çiftçilerimiz. Çiftçilerimizin sorunlarına çözüm noktasında ivme kazandırabilirsek ne mutlu bize” dedi.


ATB ve ATAK Başkanı Ali Çandır, “Kalkınmanın temeli tarımdır” diyerek sözlerine başladı. Tarımın stratejik bir sektör olmasının yanında artık beka sorunu olduğunu kaydeden Çandır, “Çiftçinin sorunlarını çözmeliyiz. Çiftçiye itibarını yeniden kazandırmalıyız. Çiftçi zenginleşirse ülke zenginleşir. Her türlü zorluğa rağmen alın teriyle toprağa değer katan çiftçilerimizin ellerini öpüyorum” dedi.


TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve ATSO Başkanı Davut Çetin, her enflasyon açıklandığında günah keçisi ilan edilen çiftçinin girdi maliyetlerine bakılması gerektiğini söyledi. Çetin, “Hal fiyatları kilo bazında ortalama yüzde 8.5-9 arttı ama çiftçinin girdi maliyetlerini konuşan yok. Üretim maliyetleri gözden geçirilmeli” dedi.


Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, çiftçinin salgında, savaşta ve barışta ürettiğini belirterek, “Çiftçinin elinden tutulduğunda, desteklendiğinde üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey olmaz” dedi. Çiftçinin üzerindeki girdi maliyetlerinin azaltılması isteyen Alp, “1 dolara ihtiyacımız olduğu bugünlerde üzerimizdeki girdi maliyeti baskısını kaldırın, yeni pazarlar bulun çiftçi ürün de üretir, ihracata katkı da sağlar” dedi.



Türk çiftçisi Don Kişot gibi


Toplantıya her ilçeden ve ürün grubundan katılan üreticiler, girdi maliyetlerinin yüksekliğine dikkat çekerken, desteklemelerin doğru ve yerinde yapılmasını talep etti. Zeytin ve muz üreticisi Zafer Tan, Türk çiftçisini yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot’a benzetti. Tan, “Don Kişot yel değirmeniyle tek başına savaştı, bizim çiftçimiz de Don Kişot gibi tek başına mücadele ediyor, sahipsiz” dedi.


Domates üreticisi Ramazan Koç, “Pandemide domates üretimi ve satışında sıkıntı yaşamadık. Gelirimiz iyi oldu ama girdi fiyatları çok yüksek olduğu için karımızda ciddi sıkıntı var. Üre gübresinde geçen yıla göre yüzde 100 artış var. Girdilerdeki artışı ürünün satış fiyatına yansıtamadık. Kişisel giderlerimizden kısarak ayakta kalmaya çalışıyoruz. Çiftçinin hiçbir sosyal faaliyeti yok” dedi.


Küçükbaş hayvan yetiştiricisi Nevzat Bayındır, yeni neslin hayvancılıkla uğraşmak istemediğini söylerken, “Böyle giderse özellikle küçükbaş hayvanda 5-10 sene sonra yetiştirici kalmaz. Bizim nesilden sonra bu işi yapacak kimse yok. Hayvanı otlatacağımız mera alanları giderek daralıyor. Hayvan otlatacak yer bulamıyoruz” dedi.



Motivasyon düşük


Portakal üreticisi Mete Apaydın, endüstri mühendisliği bölümü mezunu olduğunu kaydederken, “İstanbul’da üniversiteyi bitirdikten sonra Finike’ye döndüm ve 3 nesildir uğraştığımız portakal üretimine devam ettim. 2013 yılından beri e ticaretle dünyaya Finike portakalı ulaştırıyorum. Ancak, son 10-15 yıldır motivasyonumuz düşük. Çiftçi hak ettiğini kazanamıyor. Ana sorunumuz girdi maliyetlerinin yüksekliği. Armatör gemisine ÖTV’siz mazot alıyor, üreten çiftçi neden mazotu ÖTV’li alıyor” dedi. Geçen yıl aşırı sıcak nedeniyle meyvelerde dökülme olduğunu, ortalama yüzde 50 tonaj kaybı yaşandığını anımsatan Apaydın, “Doğal olarak fiyatlar yükseldi. Yeni yılda Tarım Bakanlığı portakal ihracatına kısıtlama getirdi. İç piyasada fiyatı indirmek için üreticiyi bitirdiler. Enflasyonu baskılamak için arz talep dengesine müdahale ederseniz üreticiyi bitirirsiniz. Yıllardır zorla kazandığımız yurtdışı pazarına 20 gün mal gönderemezsek o pazarı kaybeder, kazanmak için de 10 yıl daha uğraşırız” diye konuştu.


Yeşillik üreticisi Yadigar Dalkıran, 17 günlük kapanma döneminde pazar kurulmadığı için ürünlerinin elde kaldığını belirterek, “Ciddi zararımız oldu. Çiftçi olarak veresiye alıyoruz, kazanınca borcumuzu krediyle kapatıyoruz. 1 domates fidesi 3-4 TL, ilaç, gübre, plastik dolara endeksli, girdi maliyetleri düşürülmeli” dedi.


50 yıl çiftçilik yaptıktan sonra çiftçiliği bırakan Mustafa Ateş, “Çiftçilikten para kazanmadığım için vazgeçtim. Eskiden 2 dönüm sera ile ya traktör alıyor ya ev alıyorduk. 2 dönüm alandan kazanıyorduk, şimdi 20 dönümden para kazanmıyoruz. Üretimden vazgeçtim artık seralarımı kiraya veriyorum” diye konuştu.


Armut üreticisi Süleyman İnce, Korkuteli’de Coğrafi İşaretli Karyağdı Armudu üretimi yaptıklarını belirtirken, “Bu yıl ürünümüz elde kaldı. Çevremizdeki çoğu üretici girdi maliyetleri nedeniyle üretimden vazgeçiyor, ağaçlarını kesiyor” dedi. İnce, kooperatiflerin daha etkin çalışması gerektiğini, örgütlü olan çiftçinin birlikte hareket ederek kazanabileceğini söyledi.



İthalat sopası tepemizde


Süt üreticisi Ünal Çoban, ürün fiyatlarının ithalat sopasıyla sürekli baskılandığını ancak girdi maliyetlerin herhangi bir müdahale olmadan her gecen gün arttığını kaydetti. Çiğ süt fiyatları baskılanarak enflasyonun önüne geçilemeyeceğini söyleyen Çoban, “Süt yem paritesi bozuldu. 1 litre sütle bir kilo yem alınıyor, bu şartlarda üretici para kazanamaz” dedi. Desteklerin ürüne yapılması, teşvik ve desteklerin bölgeye göre hazırlanmasını isteyen Çoban, “Aile işletmeleri gıda tekelleşmesinin önünde toplumun ve devletin ileri karakollarıdır. Tekelleşmenin önüne geçmek için aile işletmeleri daha fazla desteklenmeli. 10 baş işletme ile 1000 baş işletme aynı destek ve teşvik programından faydalanıyor. Uygulanan yanlış politikalarla tarımın ve hayvancılığın yanlış tarım politikalarla ailelerden alınıp çok uluslu şirketlere verilmesi bizi kaygılandırıyor. Bu bizim ekmeğimiz, ekmeğimizi kimseye vermeyeceğiz” diye konuştu.


Kırmızı et üreticisi İlhan Ayhan, kurdaki yükselişle birlikte yem fiyatının önüne geçilemediğini söylerken, “Bu maliyetlerle üretim yapmamız olanaksızlaşıyor. Kırmızı Et Üretici Birliği’ne her gün ‘para kazanamıyoruz işten ayrılıyoruz’ diye istifa dilekçeleri geliyor. Bu politikalarla Eylül- Ekim ayından sonra et fiyatlarının önüne geçilemez” dedi.


Mantar üreticisi Osman Yapıcı, kompost, elektrik, işçi fiyatları gibi girdilerin yüksekliğinden yakınırken, komposttaki yüzde 18 KDV’nin düşürülmesini istedi.


Pamuk üreticisi Süleyman Bacak, pamuğun stratejik bir ürün olduğunu belirtirken, Türkiye’de tekstil sektörünün 1.5 milyon ton lifli pamuğa ihtiyacı varken, 650 bin ton üretim olduğuna dikkat çekti. Bacak, “Aradaki farkı ithal edip döviz kaybediyoruz. Pamukta tekstilcinin ihtiyacını karşılayacak hale gelmeliyiz. İnsanlar para kazanmayınca pamuğu bıraktı. Pamuk üretiminde kooperatifleşme çok önemli” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır 77 kişinin hayatını kaybettiği Serin-2 Apartmanı’nın sanıkları hakim karşısına çıktı Diyarbakır’da geçen yıl 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Serin-2 Apartmanı’nda 77 kişinin hayatını kaybetmesi, 29 kişinin de yaralanmasına ilişkin biri müteahhit 4 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, sanıklar hakkında 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan binanın müteahhidi Hüseyin B, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. hazır bulundu, binanın statik proje müellifi Cihan U. da bulunduğu ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Diğer tutuksuz sanık olan bina fenni mesulü Ekrem B. ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda bazı mağdurlar ve avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan sanık Hüseyin B, binanın müteahhitti olmadığını ve söz konusu proje hakkında bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Mağdur olduğunu savunan Hüseyin B, "Söz konusu apartmanda herhangi bir mülküm yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. Sanık Nasır Ç. ise, dava konusu binanın proje tarihinde İnşaat Odası Diyarbakır Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi olduğunu bildirdi. Üyeleri tarafında uygulanmak üzere hazırlanan projelerin vize işlemleri ile yükümlü olduklarını öne süren Nasır Ç, şöyle devam etti: "Burada projeyi inceleme, onaylama, uygulamaya sevk etmek gibi bir görev ve sorumluluğum yoktur. Projeyi değerlendirmem söz konusu değildir. Tek yaptığımız işlem projeyi hazırlayan kişinin projeyi hazırlamaya ehliyeti olup olmadığına yöneliktir. Projenin kapağına imza atıyoruz. Ancak inceleme yetkimiz ve görevimiz bulunmamaktadır. Bu inşaatın yapımındaki eksiklikler ve deprem nedeniyle yıkılmasında kusurum bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum." Sanık Cihan U. da, binanın sadece statik projesini hazırladığını ve inşaatın statik projesine uygun imal edilip edilmediğini denetleme görevinin belediyeye ait olduğunu savundu. İnşaat yapım aşamasında yıkılan binaya hiç gitmediğini ileri süren Cihan U, şunları kaydetti: "1999 yılında İzmir’e taşındım ve o zamandan beridir proje hakkında bilgim yoktur. Projemizin 1975 yönetmeliğine göre denetlenmesi gerekmektedir. Ancak biz kendimizi sağlama almak adına değerleri hep yüksek girerdik. Bu nedenle üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum." Mağdur olan müştekiler ise depremde binanın enkazında yakınlarını kaybettiklerini, binanın yakınında köprülü kavşak yapılmasının sarsıntıya sebep olduğunu savundu. Binanın altında bulunan bankada ise kolon kesme iddialarının bulunduğunu aktaran müştekiler, bu konuların araştırılarak, kusuru bulunanların cezalandırılmalarını istedi. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında dosyadaki eksikliklerin giderilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti de savunmaların alınmasının ardından ilgili kuruma köprülü kavşak inşaatının bölgedeki yapılara zarar verip vermediğine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığının sorulması, Bağlar Belediyesine bölgedeki zeminin bataklık olup olmadığının tespiti ve binanın altında bulunan bankanın da tüm tadilat projeleri hakkında bilgi verilmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırarak, duruşmayı 14 Ekim’e erteledi. Davanın iddianamesinde, tutuksuz sanıklardan binanın müteahhidi Hüseyin B, binanın statik proje müellifi Cihan U, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. ve bina fenni mesulü Ekrem B. hakkında, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor.
Ankara 12 yaşındaki ressamdan şehit babası anısına resim sergisi 2012’de Muş’ta görevi başındayken geçirdiği trafik kazasında şehit olan polis memuru Hüseyin Gül’ün 12 yaşındaki oğlu Talha Gül, çizdiği yağlı boya resimlerini babası anısına düzenlediği sergide sanatseverlerle buluşurdu. Muş’ta 2012 yılında görev sırasında geçirdiği trafik kazası sonucu şehit olan polis Hüseyin Gül’ün oğlu Talha Gül, 50 tane yağlı boya resminin yer aldığı sergisinin açılışını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara Fuaye alanında gerçekleştirdi. Babası ve tüm polislerin anısına düzenlediği sergisinde doğa ve manzara temalı resimlerine yer veren Gül’ün eserleri yoğun ilgi gördü. Bir buçuk senede çizdiği resimlerini sanatseverlerin beğenisine sunan Gül’ün sergisinde ailesi, yakınları, emniyet personelleri ve çok sayıda vatandaş yer aldı. 12 yaşında ilk sergi tecrübesini yaşayan Gül’ün eserleri bir hafta boyunca ziyaret edilebilecek. “Resimlerimi babam için çizdim” Mutlu ve heyecanlı olduğunu dile getiren Talha Gül, “Resimleri bir buçuk sene içerisinde çizdim. Genellikle doğa resimleri yapıyorum. En sevdiğim resimler çiçek resimleri oluyor. Şu ana kadar 50 tane resim çizdim. Babamın ve bütün polisler adına sergi açmak istemiştim. Bu sergiyi de onlar için açtım. Fikrimi ilk annemle paylaştım. Sonra da sergimizi açtık. Bu benim ilk sergim. Heyecanlıyım, çok mutluyum. İnşallah güzel geçecek. Sergimde doğa ve çiçek resimleri var. Bir resmi ortalama 4 saatte çiziyorum ama bazen süre uzayabiliyor. Daha küçük yaşlardayken de resim çizerdim, ardından da daha çok çizmeye heves ettim. Çok eğlenceli ve güzel gelmeye başlamıştı. Sonra da çizmeye devam ettim. Yeni sergiler açmayı da düşünüyorum” dedi. Resimlerini şehit babasına armağan ettiğini söyleyen Gül, “Babam çok iyi birisiymiş. Dinine bağlıymış. O da resim çiziyormuş. Bu resimlerin hepsini onun için çizdim” ifadelerini kullandı.
Balıkesir Başkan Hakan Şehirli’nin misafirleri Erasmus öğrencileri oldu Polonya, Portekiz ve Danimarka’dan gelen 18 yabancı öğrenci, Zağnos Paşa Ortaokulu’ndan 13 öğrenci, 17 yerli ve yabancı eğitmen Altıeylül Belediye Başkanı Hakan Şehirli’ye ziyarette bulundu. Başkan Şehirli; Polonya-Danimarka ve Portekiz’den gelen öğrenciler ile bir araya geldi. Sultan Abdülhamid Han Gelişim Merkezi Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Başkan Şehirli, “Öncelikle Altıeylül’ümüze, Balıkesir’imize hoş geldiniz. Sizleri ilçemizde ağırlamaktan büyük mutluluk duyduk” dedi. Başkan Şehirli: “Sizleri ilçemizde ağırlamaktan büyük mutluluk duyduk” Polonya-Portekiz ve Danimarka’dan gelen öğrencilerle bir araya gelen Altıeylül Belediye Başkanı Hakan Şehirli, “Hepinize öncelikli ülkemize, şehrimize ve ilçemize geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Sizleri belediyemizde ağırlamaktan büyük mutluluk duyduk. Polonya’dan, Portekiz’den ve Danimarka’dan gelen öğrencilerimize şunu söylemek istiyorum. Şehrimizi, Altıeylül ilçemizi ülkelerinde, ailelerine bizleri, ilçemizi ve Balıkesirimizi anlatın. Gördüklerinizi, gözlemlediklerinizi yaşamış olduğunuz güzellikleri paylaşırsanız hem bizi tanıtmış olursunuz hem de bizleri mutlu etmiş olursunuz” dedi. Başkan Şehirli, “Çocuklarımızın bayramınızı kutlarım” Başkan Şehirli; “Polonya’dan, Portekiz’den ve Danimarka’dan gelen öğrencilerimizin ve tüm çocuklarımızın Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği önümüzdeki hafta 104. yıl dönümünü kutlayacağımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarını tebrik ediyorum. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu önemli günü çocuklara armağan ederek, dünyada ki ilk çocuk bayramını ilan etmiş, toplumun geleceğinin çocuklarda olduğunu vurgulayarak onlara ne kadar güvendiğini ortaya koymuştur” diye konuştu. Bu zamana kadar COMENİUS ve ERASMUS projeleri konusunda düzenlemiş olduğu projelerle adından bahsettiren Zağnos Paşa Ortaokulu İngilizce Öğretmeni Huriye Gündüz, “Öncelikle bizleri Altıeylül Belediyesi’nde ağırlayan ve destek olan Sayın Başkanımız Hakan Şehirli’ye teşekkür ederiz. Zağnos Paşa Ortaokulu olarak 2013 yılından buyana COMENİUS ve ERASMUS projeleri yapıyoruz. Misafirlerimiz Polonya, Danimarka ve Portekiz’den öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz geldiler. Projemiz kapsamında kültürel farkındalık amacımız. 17 adet Birleşmiş Milletlerinin hedeflerine yönelik aktivitelerde bulunuyoruz. Aradaki bağları güçlendirmek için bizim geleneklerimizde bulunan ’Nazar Boncuğu’ etkinliği yaptık. Daha önceki etkinliklerimizde de ‘Yoksulluğu Nasıl Engelleyebiliriz’, ‘Organik Tarım’ gibi etkinlikler ve projeler gerçekleştirdik” dedi.