EKONOMİ - 31 Temmuz 2020 Cuma 14:24

Mavi vatanın kartalları için Antalya tersanelerinde hummalı çalışma

A
A
A
Mavi vatanın kartalları için Antalya tersanelerinde hummalı çalışma

Antalya’da Sahil Güvenlik Komutanlığı için seri üretim halinde 122 adet 12 metre boyunda hareket kabiliyeti yüksek kontrol botu üretiliyor.

Antalya’da Sahil Güvenlik Komutanlığı için seri üretim halinde 122 adet 12 metre boyunda hareket kabiliyeti yüksek kontrol botu üretiliyor. 35 deniz mili sürate sahip olacak bot, Artvin Hopa’dan İskenderun’a kadar en küçük kasabada bile konuşlandırılarak, arama kurtarma, kaçakçılık olayları ve yasa dışı göçmen faaliyetlerinin önlenmesinde aktif rol alacak.


Antalya Serbest Bölge’de faaliyet yürüten Ares Tersanecilik Genel Müdürü Utku Alanç, 2018 yılı itibarıyla en büyük askeri gemi ihracatçısı konumundayken şimdi Türk Sahil Güvenliği’ne hizmet etmenin gururunu yaşadıklarını kaydetti. Projenin 2018 yılında başladığına ve 1 yıl sonra tasarım çalışmalarına başladıklarına değinen Alanç, “Projenin ismi kontrol botudur. 122 bottan oluşuyor. Bu anlamda bir dünya rekorudur. Bu hacimde bir üretim dünyada henüz uygulanmış değil. 122 botun 105 adeti Sahil Güvenlik, 17’si ise Emniyet Genel Müdürlüğü için inşa edilecek. Yaklaşık 5-6 yıllık bir proje olacak. 5 yıl içinde tüm botların teslimini hedefliyoruz” dedi.



"Tasarımı yüzde yüz yerli"


Tasarım çalışmalarının ağustos ayı içinde sona ereceğini belirten Utku Alanç, “ Tasarım çalışması Sahil Güvenlik komutanlığının uzman personelinin katkısıyla tamamladık. Tasarımı yüzde yüz yerlidir ve Türk mühendisleri tarafından çalışılmış, doğrulama fazları da onlar tarafından yapılmıştır.”diye konuştu.



"Tüm sahil kasabalarımıza konuşlanacak"


Botların özeliklerinden bahseden Alanç şöyle konuştu: “ Botlar 12 metre boyunda ve yaklaşık 35 deniz mili sürate sahip olacak. Yasa dışı göçmen faaliyetlerin önlenmesi, arama kurtarma, kaçakçılık olaylarının önlenmesinde aktif olarak yer alacaktır. Sayı çok yüksek Artvin Hopa’dan , İskenderun’a kadar en küçük kasabada bile konuşlandırılacaklar. 7 gün 24 saat esasına göre görev yapacak. Gelen bir ihbarda 5 dakika içinde botla müdahale edilebilecek.”



“Her personel kolayca kullanacak”


Botun en önemli özelliğinin her askeri personelin kolaylıkla kullanabilecek olması olduğundan bahseden Alanç, “Ufak bir joystickle botu kumanda edebilmek mümkün. Botun tüm manevraları ufak bir joystickle yapılabiliyor. İleri, geri, yol verme, yanaştırma ve dönme gibi işlemleri tamamen joystick marifetleriyle yapılıyor. Tekne, çok üstün stabilizasyon sistemleriyle donatıldı. Tüm denizlerde kullanıma uygun, bu önemli bir kriter. Zira botlar yeri geldiğinde kazazede kurtaracak. Hem personelin rahat manevra yapabilmesi, hem de kazazedelerin hasarsız ve emniyetli şekilde en yakın sağlık kuruluşuna intikal edilmesi gerekiyor. Bir de botun arkasında kurtarma istasyonu mevcut olacak. Yerli tasarım ve yerli üretimdir. Bir prototip üretimi gerçekleştirdik. Şu anda faal. Botlara entegre ettikten sonra personelin denize inmesine gerek kalmadan doğrudan denizden kazazedenin bot üzerine alınmasını sağlayacak” dedi.


Botların model üretiminin tamamlanmasıyla beraber bu yıl Aralık ayı içerisinde Sahil Güvenlik Komutanlığına teslim edileceğini ifade eden Utku Alanç, ilk botun prototip olmasına karar verildiğini ve komutanlık tarafından yaklaşık 2 ay boyunca deneneceğini belirtti.



"2 ayda 6 bot teslim edeceğiz"


Botun tüm denizlerde kullanılacağını aktaran Alanç, sözlerine şöyle devam etti:


“Buradan alacağımız uzman görüşleriyle nihai tasarımları oluşturacağız. 122 botun seri imalatına Ocak ve Şubat ayı itibarıyla başlanmış olacak. Bu noktadan itibaren otomobil fabrikası gibi gemi inşaatı tarihinde bir ilk olacak. 2 ayda bir 6 bot teslim edecek şekilde hızlı imalat sürecimiz olacak.”


Alanç, Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Sahil Güvenlik Komutanlığında alüminyum botların mevcut olduğunu kaydederek, "Bu projede biz gelişmiş kompozit malzeme önerdik. Hem üretimin seri olması anlamında avantaj, hem de kompozitin diğer metallere oranla bakım gerektirmemesi anlamında ve operasyonel anlamda da büyük avantaj sağlayacak" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.