EKONOMİ - 27 Mart 2020 Cuma 09:10

AK Partili Yavuz; “Türk arıcılarından derhal özür dilenmelidir”

A
A
A
AK Partili Yavuz; “Türk arıcılarından derhal özür dilenmelidir”

Aydın Milletvekili ve AK Parti MKYK Üyesi Metin Yavuz, özel bir kanalda Çağla Şikel’in hazırlayıp sunduğu programa katılan bir bal firmasının Ar-Ge Direktörü Dr.

Aydın Milletvekili ve AK Parti MKYK Üyesi Metin Yavuz, özel bir kanalda Çağla Şikel’in hazırlayıp sunduğu programa katılan bir bal firmasının Ar-Ge Direktörü Dr. Emel Damarlı’nın, kovandan alınan balların kirli, mikroplu, antibiyotikli ve tarımsal ilaçlara maruz kaldığını ve bu sebeple markalı olmadığı için tüketilmemesi gerektiği yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi.



Programda kullanmış olduğu ifadeler ile Türk Arıcısına alenen hakaret edildiğinin altını çizen AK Partili Yavuz, “Bu talihsiz açıklamaları yapan Dr. Emel Damarlı’nın Ar-Ge direktörlüğünü yaptığı firmaya ve o firma sahiplerine baktığımız da bu çıkışın altında yatan gerçeğin aslında siyasi bir hamle olduğunu görebiliriz” dedi.



‘’Ürünlerinde kanserojen madde çıkan bir markanın şimdi hijyenden bahsetmesi çok manidar.’’


Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından hazırlanan raporda palmiye yağının kanserojen olduğunu duyurduğunu ve ülkemizde tanınan bir markanın bir ürününde bu yağın kullanıldığının ortaya çıktığını açıklayan Aydın Milletvekili ve AK Parti MKYK Üyesi Metin Yavuz, ‘‘ EFSA tarafından açıklanan rapor sonrasında söz konusu markanın ürünlerinde de bu yağın kullanıldığı ortaya çıktı. Firma tarafından hemen üründe değişikliğe giderek Palm yağı yerine Fındık yağı eklendiği görüldü. Fındık yağı ve Ayçiçek yağından ibaret olarak ta bitkisel yağ karışımına yer vermeye başladılar. Bu rapor açıklanıncaya kadar ürünlerinde kanserojen olduğu belirtilen palm yağı’nı ürünlerinde kullanarak insan sağlığını hiçe sayan bu markanın Ar-Ge direktörü şimdi nasıl olur da insan sağlığını gündeme getirerek hijyenden bahsedip arıcılarımıza hakaret eder. Marka altında sattıkları balları bu arıcılardan alan kendileri değil mi? Bunların gayesi arıcılarımızın tüketiciye kaliteli bal satmalarını engelleyip, tüketiciyi kendileri gibi endüstriyel bal üreten birkaç firmaya mahkum mu etmektir. Eğer öyle ise bunu asla başaramayacaklar. Söz konusu markanın sahiplerine baktığımızda farklı siyasi kimliği ile İstanbul’da yaptığı çalışmalarıyla tanınan ünlü bir işadamı karşımıza çıkıyor. Sahibi olduğu marka, Türkiye genelinde bal sektöründe önemli bir yer almış. Bunların aslında rahatsızlıkları başka… Onların rahatsızlığı Başkan Erdoğan liderliğinde, Tarım ve Orman Bakanımız Sn. Dr. Bekir Pakdemirli’nin sahte ballara karşı savaş açıp, bizlerin bal aromalı şuruba geçit vermeyişimiz. Üreticiden tüketiciye kaliteli balın ulaşmasını sağlamak ve insan sağlığını korumak adına alınan bu önlem belli ki onları baya bir rahatsız etmiş olsa gerek ki, kendi ürünlerinde kanserojen madde olduğu ortaya çıkan bu firmanın sözde Ar-Ge direktörü bir televizyon kanalında yayınlanan programa çıkarak hijyenden bahsedip, pis bir tabağı gösterip arıcılardan alınan bal böyledir diyerek, arıcılarımızın onurunu kırıcı ifadeler kullanıyor’’ dedi.



‘‘Türk arıcısı işportacı değildir.’’


Türkiye’nin bal üretiminde dünya ikincisi olduğunu ifade eden Metin Yavuz, arıcıların işportacı gibi gösterilmesinin kabul edilemez bir hata olduğunu belirterek; ‘‘Ülkemiz 8 milyon koloni ve hobi arıcısı ile birlikte 150 Bini aşkın ailesiyle dünya bal üretiminde ikinci sırada. Hal böyle iken, katıldığı televizyon programında arıcı çiftçilerimizi ‘açıkta bal satan insanlar’ diye işportacı gibi gösteren söz konusu markanın Ar-Ge direktörünün bu hatası kabul edilebilir gibi değil. Hiçbir kanserojen madde kullanmadan, alınlarının teriyle ekmeklerini kazanmaya çalışan arıcı çiftçilerimizden kurumsal olarak özür dilenmelidir’’ dedi.



‘‘Arı ürünleri binlerce yıl önce tedavi amaçlı kullanıldı’’


Arı ve arı ürünlerinin mazisinin çok eskiye dayandığının altını çizen Yavuz, ‘‘İlk olarak Sümerler tarafından bal, Propolis, arı sütü ve polenin tedavide kullanıldığı kayıtlarda bulunmaktadır ve üretkenliğin sembolü olarak kullanılmıştır. M.S 980 ve 1037 İbni Sina gibi hekimlerin arı ürünlerini tedavi amacıyla ne şekilde kullandığı bilinmektedir. Kelimenin kökeni bal arısının Latince adı apis mellifera ve tedavi anlamına gelen Latince terapi sözcüklerinden gelmektedir. Arı ürünleri üretim kadar saklama koşulları etkinlik bakımından son derece önemlidir. Ham balın özellikle son yıllarda yürütülen iltihap giderici ve yanık iyileştirici mide ülser gastrit sindirim sistemi ve benzeri sorunların tedavisinde etkili olduğu düşünülmektedir. Her ne kadar bazı programlarda direkt aracıdan ürün alınmayacağı söylense de milattan sonraki zamana dönüş yaparsak eğer analiz ya da ısıl işlem görmüş bal bulunmamaktadır. Günümüzdeki konuşmalara baktığımızda arıcıların arılara antibiyotik kullandığı ve insanlara zararlı olduğundan bahsedilmiştir. Böyle bir şey söz konusu olamaz eski zamana dönüş yaptığımızda antibiyotik keşfedilmediği dönemlerde Savaş yaralarının tedavisinde bal kullanıldığı bilinmektedir önemli olan nokta balın antimikrobiyal özelliğinin kaybolmamasıdır. Bu örneği ele alacak olursak arı zaten bünyesinde doğal antibiyotiği bulunduruyor. Arıcıdan bal almayın çocuklarınıza yedirmeyin derken acaba bize bırakın balın özelliğini yok ederek, ışıl işlem uygulayarak size tekrar sunarız demek mi istiyorlar?’’ ifadelerini kullandı.



‘‘STK’lar her zaman üreticinin yanında yer alan çalışmalar yürütmelidir.’’


Her sektörde olduğu gibi bal sektöründe yer alan üreticilerin haklarının savunulmasında Sivil Toplum kuruluşlarının büyük önemi olduğunu belirten Metin Yavuz, ‘‘Sivil Toplum Kuruluşları; üyelerine menfaat sağlamak, üyelerinin menfaatlerini korumak, toplumsal fayda oluşturmak gibi birçok amacı olması dolayısıyla hayata geçen oluşumlardır. Ülkemizde diğer sektörler de olduğu gibi bal sektöründe de bu amaçla kurulan STK’lar mevcuttur. Bunlardan bazılarının son zamanlarda yürüttükleri politikalara bakıldığında kuruluş amaçlarının dışına çıktığı görülmektedir. Oysa bazı STK’lar, arıcı çiftçilerimize örgütlenip, kooperatifleşip kendi ürününüzü kendiniz satın diyeceğine, bazı şirketlerin adeta silahşörlüğünü yapmaktadır. STK’ların görevi bal ve arı ürünlerini satan firmaları değil, arıcıları savunmaktır. Bundan dolayı her zaman üreticinin yanında yer alan çalışmalar yürütmelidirler’’ diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Toz taşınımı sağlığı olumsuz etkiliyor Yurdu etkisi altına alan toz taşınımının insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlker Özsaraç, özellikle astım, KOAH gibi nefes darlığı hastalığı olanların gerek olmadıkça dışarı çıkmamaları konusunda uyardı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde yer yer toz taşınımı beklendiğini belirtip yaşanabilecek olumsuz şartlara karşı dikkatli ve tedbirli olunması çağrısında bulunurken, Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlker Özsaraç, özellikle KOAH ve astım hastalarını uyardı. Toz fırtınasının insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini belirterek, gerekli olmadığı sürece dışarıya çıkılmaması önerisinde bulundu. Dr. Özsaraç, “Tozlar, bazı hastalıklar için tetikleyici olabiliyor. Özellikle yaşlı ve çocuklar bu durumdan daha çok etkileniyor. Havada asılı olan toz partikülleri solunum yolu hassasiyeti bulunanlarda olumsuz etkiler oluşturuyor. Partiküller, akciğerlere gidip ciddi anlamda nefes darlığı, hırıltılı solunuma neden oluyor. Bu hava şartlarında astım, kronik bronşit gibi akciğer hastalığı olanların rahatsızlığı kötüleşirken hastaneye ve acile başvurular artabiliyor. Çoğu bireyde ise bu durumlarda halsizlik, kırgınlık, solunum sıkıntısı ve baş ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle bu hava olaylarının yaşandığı dönemlerde özellikle solunum güçlüğü çeken ve astım hastalığı bulunanlarla yaşlı ve çocuklar mümkün olduğunca evde kalmalı, dışarı çıkılacaksa mutlaka maske kullanılmalıdır. Evde kalındığı sürece ise pencere ve kapılar açılmamalıdır” dedi. Partiküllerin akciğere indiğinde özellikle astım hastaları için ciddi anlamda alerjik reaksiyonlar oluşturup, atağa sebep olup ciddi sonuçlar doğurabildiğine dikkat çeken ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Özsaraç, "Bu havalar özellikle astım, KOAH ve kronik bronşiti olan hastalarda ciddi ataklara neden olabilmektedir. Bu süreçlerde dışarıdan eve gelindiğinde duş alınması koruyucu önlemler arasında yer alıyor. Diğer yandan kronik hastalığı olanlar, astım, KOAH gibi özellikle nefes darlığıyla ilişkili hastalığı olanlar, kalp ve alerjik hastalığı olanların şikayetlerinin artması durumunda, geç kalmadan mutlaka bir uzmana başvurmaları gerek” diye konuştu.
İstanbul Esenyurt’ta bir vatandaş yangından kaçıp çatı katında kurtarılmayı bekledi Esenyurt’ta 5 katlı bir binada iddiaya göre engelli küçük çocuğun çakmakla oynaması sonucu çıkan yangında apartmanda mahsur kalan 4 kişi kurtarıldı. Dumanlar yükselince çatıya çıkan bir adam ise uzun süre yardım beklerken o anlar dron ile havadan da görüntülendi. Yangın, saat 10.00 sıralarında Esenyurt Necip Fazıl Kısakürek Mahallesi’nde 5 katlı bir apartmanın bodrum katında çıktı. İddiaya göre, bahçe katında oturan engelli küçük yaşta bir çocuk çakmakla oynarken yatak odasındaki eşyaları yaktı. Evden dumanlar çıktığını gören vatandaşlar itfaiye, polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Yangının dumanları kısa sürede tüm apartmanı sardı. Binanın üst katlarında dumanlar nedeniyle mahsur kalan 3’ü kadın toplam 4 kişi itfaiye tarafından kurtarıldı. Yangın çıkardığı söylenen çocuğun 3 ay öncede yine benzer şekilde yangın çıkardığı söylenirken çocuğun durumunun iyi olduğu öğrenildi. Yangından etkilenen 3 vatandaş tedbir amaçlı hastaneye kaldırılırken itfaiyenin müdahalesi ile dumanlar apartmandan tahliye edildi. Yangın sırasında sinir krizi geçiren bir daire sahibine ise yine ambulans ekipleri tarafından ilk yardımda bulunuldu. Çatı kenarında hayata tutunuş Apartmanın en üst katında oturan 36 yaşındaki Kudret Kulaver isimli vatandaş ise uzun süre kurtarılmayı bekledi. İtfaiye ekipleri yangın merdiveni ile çatıdaki Kulaver’i kurtardı. Yaşananları anlatan Kulaver, “Üst kattaydım zaten çatı tarafına çıktım orada nefes almaya başladım yoksa içerde boğulabilirdim dumandan. Bir anda geldi dumanlar. Yakın nasıl çıktı bilmiyorum” dedi. Mahsur kalan adamın kurtarılma anları ise dron ile havadan görüntülendi. Apartman sakinlerinden Hasan Çamyar ise, “Engelli bir çocuk var burada. 3 ay öncede burayı yaktı. Komşular geçerken dumanları görüp haber veriyorlar. Şimdi çocuk yatak odasında yangın çıkardı tüm binayı sarmış her yer is olmuş. Defalarca uyardık ama kadın çocuğu ile ilgilenmiyor” diye konuştu.
Konya KTO Karatay Üniversitesi, ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi aldı Geleceğe yönelik sürdürülebilir enerji politikaları benimseyen ve enerji yönetimi alanında kalite odaklı yaklaşımlar sürdüren Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi, enerji yönetimi uygulamaları ile "ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi” almaya hak kazandı. Enerji verimliliği, çevre dostu politikalar ve kalite standartlarına yönelik benimsediği yenilikçi uygulamalarıyla KTO Karatay Üniversitesi, “ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi” aldı. KTO Karatay Üniversitesi’nde gerçekleşen törende, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanı Mahmut Sami Şahin, KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fevzi Rifat Ortaç’a ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi’ni takdim etti. “Üniversitemiz enerji verimliliğinde lider konumda” Kalite yönetimine üniversite olarak büyük önem verdiklerini ve ISO 50001 Sertifikası ile yeni bir alanda kalitelerinin tescil edilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti ifade eden KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fevzi Rifat Ortaç, “Üniversite olarak, eğitim ve akademik başarıya odaklanmanın yanı sıra sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konularında da Türkiye’de öncü olmak istiyoruz. ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi almak, bu misyonun bir yansımasıdır. Kurumumuzda sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak hareket ediyor, enerji kullanımımızı optimize etmek ve çevresel etkilerimizi en aza indirmek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Üniversitemizde kapsamlı enerji etütleri gerçekleştirerek, etkili enerji yönetimi uygulamalarına olan bağlılığımızı gösteriyoruz. Bu etütler, üniversitemizin iyileştirme alanlarını belirlemesine, enerji kullanımını optimize etmesine ve sürdürülebilirlik çabalarını geliştirmesine imkan tanıyor. Enerji verimliliğinin artırılması adına yapılan yatırımlar ve uygulanan stratejiler sayesinde hem maliyetlerimizi azaltıyor hem de öğrencilerimize ve personelimize daha sürdürülebilir bir çevre sunuyoruz” dedi. TSE Başkanı Mahmut Sami Şahin ise “ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Sertifikası, enerji yönetimi konusundaki en yüksek uluslararası standartlardan biridir. KTO Karatay Üniversitesi’nin bu alandaki çalışmaları tescillenmiş oldu. Kalite yönetimi anlamında yüksek bir bilince sahip olan üniversitemizin rektörü başta olmak üzere tüm çalışanlarını tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.