GENEL - 02 Aralık 2019 Pazartesi 17:02

Yörük Ali Efe Sempozyumu sosyal gezi programıyla sona erdi

A
A
A
Yörük Ali Efe Sempozyumu sosyal gezi programıyla sona erdi

Kuvayı Milliye’nin 100.

Kuvayı Milliye’nin 100. yılı münasebetiyle düzenlenen Yörük Ali Efe Uluslararası Halk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu, “Aydın Yöresi Yerel Araştırmacıları” konu başlıklı kapanış toplantısı ve sunulan kapanış bildirgesinin ardından düzenlenen gezi ile son buldu.


Rektör Danışmanı Hüseyin Turgut’un başkanlığında gerçekleşen kapanış toplantısında, bu vatan toprakları için canını feda eden kahramanları anmak ve anlamanın önemine dikkat çeken Turgut, “Bu toprakları bize vatan yapan yiğitlerimizi unutmamak ve anılarını yaşatmak bizim vazifemizdir. Tarihimiz ünlü destanları aratmayacak nitelikte sayısız kahramanlıklarla doludur. Ahlak, erdem, fazilet, cesaret, yiğitlik kavramlarını gördüğümüz, her biri ayrı bir destan olan bu kahramanlık öykülerine sahip çıkmalı, gelecek nesillere aktarmalıyız” diyerek sempozyumun önemine vurgu yaptı.


Aydını Anlatabilmem İçin Yeni Bir Alfabe Öğrenmem Gerek


Fatma Yazıcı, Aydın’ın bulunduğu konum dolayısıyla tarihi geçmişiyle, giyim tarzıyla, kültürel yapısıyla, el sanatlarıyla, inançlarıyla her dönem tarih sahnesinde çok önemli noktalarda yer aldığını belirttiği konuşmasında, “Menderes havzası bereketli toprakları ve su kaynakları sebebiyle, tarih öncesi dönemden günümüze kadar birçok topluluğa kucak açmış adeta bir uygarlık vadisidir. Vatanımızın bütün şehirleri vazgeçilmez, bütün şehirleri kutsal, eşsiz güzelliktedir ama Aydın’ı anlatabilmem için benim yeni bir alfabe öğrenmem gerek” sözleri ile bölgenin önemine vurgu yaptı.


Mustafa Kemal Anadolu Gerçeğini Görüyordu


Türk milletinin, Anadolu’da kurduğu Kuvayi Milliye teşkilatının milli mücadele girişimlerini, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla duyurmaya başladığını belirten Musa İlhan, “Mustafa Kemal Anadolu gerçeğini görüyordu. O hiçbir zaman ümidini yitirmemişti. Anadolu topraklarında yaşayan Türk halkına çok güveniyordu, milli bir hareket oluşturulursa bu toprakların geri alınacağını biliyordu. Bu güç ve inançla Türk Milletini; hürriyet ve istiklale kavuşturdu” sözleri ile milli mücadelede Anadolu halkının gücünü aktardı.


ADÜ Bir Çığır Açtı


Kuvayı Milliye ve milli mücadele hakkındaki tüm hatıraların belgelenerek gelecek nesillere aktarılmasının önemine dikkat çeken Musa İlhan, “Yerel çalışmalara katkı sağlayan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi gerçekten bir çığır açtı. Bu bir başlangıçtır bundan sonraki çalışmalarda hiçbir beklentimiz olmadan katkı vermeye hazırız” dedi.


Tarihi Yaşatmak için Sanatını Gücünü Kullanmalıyız


Tarihin bir milletin hafızası olduğunu, bu sebeple tarihe sahip çıkmamız gerektiğini belirten Nurten Aslan, milletlerin geçmişe dair hafızalarını canlı tutarak geleceklerini daha iyi planlayabileceklerini söyledi. Tarih bilgi ve bilincini güzel sanatların dallarıyla gençlere ve halka aktarılabileceğini vurgulayan Aslan, “Sanatın gücünü kullanmalıyız. Tarihi bir olay bir tiyatro oyunu olarak sahnelenebilir, bir sinema filmi olarak beyaz perdeye yansıtılabilir. Bu noktada özellikle edebiyatı kullanmak önemlidir. Çünkü dil, bir milletin kültürünü en güzel şekilde yansıtarak, edebiyat aracılığıyla halkın duygularına hitap eder. Tarihi edebiyatla yaşatabiliriz” dedi.


Tarihine Sahip Çıkmayan Ulusların Coğrafi Sınırlarını Düşmanları Çiziyor


Bilge Din Adamı Hacı Süleyman Efendi hakkında bilgi veren Ethem Oruç, 2. Meşrutiyet Dönemi’nde İttihak ve Terakki’nin temsilcisi Aydın Milletvekili olan Hacı Süleyman Efendi’nin ekonomik ve çağdaş gelişme ile Osmanlı Devleti’nin kurtarılmasının mümkün olduğunu düşündüğünü belirtti. Mustafa Kemal’in Aydın cephesindeki hareketleri yakından takip ettiğini ve süreçte gönderdiği telgrafların 2000’den fazla olduğunu aktaran Oruç, “Tarihine ve kültürüne sahip çıkmayan ulusların coğrafi sınırlarını düşmanlarını çiziyor. Bu sebeple tarihimize sahip çıkmalı gelecek kuşaklara aktarmalıyız” dedi.


Onlar Eşkıya Değil, Kurtuluş Savaşı’nın Kahramanlarıdır


Yörük Ali Efe ve Kıllıoğlu Hüseyin Efe’nin çok yakın arkadaş olduklarını ifade eden Ahmet Zeki Muslu, bu insanların eşkıya değil, Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları olduğunun altını çizdi. Muslu “16 Haziran 1919’da Aydın’da yeni bir dönem başlamıştır. İlk kurşun sıkılarak örgütlü mücadelenin ilk adımı atılmıştır. Ellerinde silahlarla cepheye koşan Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe gibi kahramanlar Aydın’ın işgalden 3 hafta sonra yeniden geri alınmasında önemli rol oynamışlardır” dedi.



Bu vatan için somut, elle tutulur neler yaptık sorusunun sorulması gerektiğini söyleyen Hüseyin Kuruüzüm, Karacasu’nun sahip olduğu coğrafi ve tarihsel zenginliklerin yanı sıra bölgede yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Kuruüzüm, “İnsan kendi coğrafyasına isterse her türlü zorluğu aşarak katkı sağlayabilir. Ülkesi için çalışanları, kültürünü korumak isteyenleri selamlıyorum. Yaşasın ülkemiz, yaşasın Cumhuriyet” sözleri ile konuşmasına son verdi.


Üniversiteler Evrensel Anlamda Bilgi Üretmekle Yükümlü Kurumlardır


Katılımcılar arasında bulunan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi kurucu Rektörü Ethem Ruhi Fığlalı,üniversitelerin interdisiplinerçalışmak ve bilgiyi müştereken yürütmek misyonundaolan kurumlar olduğunu belirttiği konuşmasında,iki üniversitenin kuruluş aşamasında yaptıkları çalışmaları aktardı. Fığlalı, “Üniversite bir fakülte değildir, bir yüksekokul değildir üniversite bulunduğu çevreye evrensel anlamda bilgi üretmekle yükümlü oran kurumlardır. Bu anlamda Aydın Adnan Menderes Üniversitesinin bugün gerçekleştirmiş olduğu bu sempozyumoldukça kıymetlidir” dedi.


Kapanış oturumunun ardından, sempozyum kapanış bildirgesini gerçekleştiren Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanları Doç. Dr. Mustafa Oner Uzun ve Doç. Dr. Caner Işık, Kuvayı Milliye’nin 100. yılında Yörük Ali Efe ekseninde, Devlet Konservatuarı ve Fen Edebiyat Fakültesi olarak düzenledikleri sempozyumda emeği geçen herkese teşekkürlerini ilettiler.


Doç. Dr. Mustafa Oner Uzun, “Bu görkemli sempozyumda sizlerle birlikte olmak büyük bir onur. Sempozyumumuzda, Üniversitemizle Aydınımızın kenetlenmesini, Üniversitemizin bir köprü olmasını istedik ve Yörük Ali Efe’ye yakışır bir sempozyum yapmaya çalıştık. Emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi.


Aydın’ın zengin bir halk kültürü mirasına sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Caner Işık, Yörük Ali Efe’nin Malgaç baskınıyla başlattığı milli mücadeleninAmasya’daki Mustafa Kemal’e ses olduğunu söyledi. Sempozyumun sonunda Aydın Halk Kültürü Araştırma Merkezi kurulması gerekliliğinin ortaya çıktığını ifade eden Işık, ADÜ’nün bilimsel rehberliğinde Kültür Müdürlüklerinin iş birliğiyle çalışmalar yapılarak, milli mücadelenin mekanlarının gelecek nesillere aktarılması için gezirotaları oluşturulabileceğini belirtti.


Kapanış bildirgesinin ardından, sempozyum ekibi Sultanhisar Malgaç Köprüsü ve Yenipazar Yörük Ali Efe Müzesi’ne gezi gerçekleştirdi.


Sultanhisar Malgaç Köprüsü’nde sempozyum ekibine, Sultanhisar Kaymakamı Rasim Belge ve Belediye Başkan Yardımcısı Okan Yalçınkaya, Malgaç Baskını ve bölge hakkında ayrıntılı bilgi verdi.


Yörük Ali Efe Müzesi’nde gerçekleşen zeybek gösterisinin ardından müzeyi gezen ekibe; Yenipazar Kaymakamı Bekir Yalçın ve Belediye Başkanı Mehmet Yüsran Erden, Müze Müdürü Abdulbari Yıldız, İlçe Jandarma Komutan Güngör Demirtaş eşlik etti.


Yörük Ali Efe’nin ailesiyle birlikte yaşadığı müzeyi ziyaret ederek bilgi alan ekip, Yörük Ali Efe’nin mezarı başında dua etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Beylikdüzü’nde tır kornaları mahalleliyi isyan ettirdi Beylikdüzü Ambarlı Limanı’na giriş için beleyen tırların korna sesleri, Marmara Mahallesi sakinlerini isyan ettirdi. Liman girişinde oluşan yoğunluk nedeniyle dakikalarca kornaya basan tır şoförleri yüzünden huzursuz olduklarını söyleyen vatandaşlar, duruma çözüm bulunmasını istedi. Liman girişinde oluşan tır kuyruğu dron ile görüntülendi. Her gün yüzlerce tır ve aracın giriş çıkış yaptığı Ambarlı Limanı yolunda zaman zaman tırlar uzun kuyruklar oluşturuyor. Oluşan kuyrukta bekleyen tır sürücüleri, duruma tepki göstermek için kornalarını kullanıyor. Sürücülerin kornalı protestosu ise Marmara Mahallesi ve Yakuplu Mahallesi’nin bir kısmında oturan vatandaşları canından bezdirdi. Özellikle hafta sonlarında evlerinde istirahat eden vatandaşlar, korna sesleriyle irkiliyor. Duruma isyan eden mahalle sakinleri, yetkililerin bir an önce duruma ele atmasını istedi. Elvan Küçük isimli mahalle sakini, tırların korna seslerinden dolayı rahatsız olduklarını belirterek, “Rahatsız olmak ne kelime artık mustaribiz bu konudan. Defalarca bu konuda müracaatlarda bulundu tüm site sakinleri. Her akşam devam ediyor, özellikle cuma akşamları. Tırcıların limanda bir takım problemleri var fakat problemlerini etrafı rahatsız ederek halletme yoluna gidiyorlar. Sürekli korna çalıyorlar. Hastası var, çoluk çocuğu var. Saatlerce sinir bozucu, moral bozucu bir şekilde korna çalıyorlar. Devletimizin artık bu konuya bir el atması gerekiyor. Problemleri neyse çözülsün. Onlar da yaptıkları protestonun çevredeki insanlara verdiği zararı düşünsünler, kendi ailelerini, çocuklarını düşünsünler. Bu küçük bir şey, bunun saatlerce çalındığını düşünün. Hep beraber çalındığını düşünün cinnet geçirirsiniz, burada yaşayamazsınız artık. Biz bu konuda çok mustaribiz. Devlet bu konuya el atsın, liman işletmesi el atsın. Valimiz, belediye başkanımız, emniyet müdürümüz çok rica ediyoruz. Lütfen artık dayanamıyoruz” dedi. Mahalle sakinlerinden Mehmet Şimşek ise, “Akşam saatlerinde aşırı derecede bir korna sesi ve birçok tır korna çalınca insanlar çok rahatsız oluyor. Burada, bu bölgede oturan insanlar gece geç saatlerde bile aşırı derecede korna sesinden rahatsız oluyor” şeklinde konuştu. Selman Yücel yaşananlara bir çözüm bulunmasını isteyerek, "Buradaki tır şoförleri zaman kaybı yaşadıklarından dolayı korna ile tepki verip protesto ediyorlar. Bu korna sesleri de burada oturan vatandaşları rahatsız ediyor. Kiminin hastası var, yaşlısı var, tahammül edeni var, etmeyeni var. Ben valimizden ve bu bölgedeki tüm yetkililerden limanla ilgili çare bulmalarını istiyorum” diye konuştu.
Denizli Uzman Dr. Oğuz: "Covid aşısı olmayanlar için kalp krizi riski artıyor" Denizli Devlet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nde görev yapan Uzman Doktor İbrahim Oğuz, 20 milyon insan üzerinde yapılan çalışma ile Covid aşısı olmayanların aşı olanlara oranla daha fazla kalp krizi riski taşıdığının ortaya çıktığını belirtti. İstatistiklere göre Türkiye’de ölümlerin büyük bölümünün kalp hastalıklarına bağlı olduğu ortaya çıktı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Denizli Devlet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Doktoru İbrahim Oğuz, Corona döneminden sonra kalp hastalıklarının gençlerde de sık sık görüldüğünü ifade ederek, “Başlıca etkenleri arasında sigara kullanımındaki yaygınlık, kötü beslenme alışkanlıkları, spordan uzaklaşmak, tuz kullanımı ve birçok faktör var. Ancak son zamanlarda yapılan bir çalışma ile çarpıcı sonuçlarla karşılaştık. Korona döneminden sonra vatandaşlar özellikle kalp krizine bağlı ölümleri Covid aşısına bağlıyordu. Ancak 20 milyon insan arasında 1 yıl takip ile bir çalışma yapıldı. Çalışmanın sonucuna göre aşı olmayanlarda aşı olanlara göre daha fazla kalp hastalıkları ve ölüm gözlendiği ortaya çıktı. Covid aşısı değil daha çok Covid insanlarda kalp krizi riskini artırıyor. Önce Covid hastalığına yakalanıp, daha sonra kalp krizi geçirdiği için insanlar bunu aşıya bağlıyor. Ama yapılan bu çalışma ile bunun tam tersi olduğu ortaya çıktı” şeklinde konuştu. “Sadece sol kol ağrısı kalp krizi belirtisi için yeterli değil” Halk arasında bilinenin aksine sol kol ağrısının kalp krizi belirtisi için yeterli olmadığını dile getiren Oğuz, “Kalp krizi belirtileri olarak göğüs üzerinde baskı şeklindeki ağrılar bizi kalp krizi konusunda daha çok düşündürüyor. Mevsim geçişlerinde, sıcak soğuk değişimlerinde iğne batması şeklindeki ağrılarla başvuranlar çok oluyor ancak bu şekildeki ağrılar daha çok kas ağrısını düşündürüyor. Göğüste baskı ve ağırlık tarzı ağrılar doğrudan kalp krizi belirtisidir. Sadece sol kol ağrısı pek önemli değil, daha çok göğüs ağrısı ile birlikte olan sol kol ağrısı, terleme, nefes darlığı buna eşlik ediyorsa o zaman kalp krizi olarak değerlendirilebilir” dedi. Kalp krizi riskini en aza indirmek için tavsiyelerde bulunan Oğuz, sedanter yaşamdan uzak durulması gerektiğini belirterek, “Spora çok önem verilmesi lazım. Hamur işi ve yağlı yiyeceklerden uzak durmamız gerekiyor. Kötü kolestrol dediğimiz LDL’yi herkesin ölçtürmesi gerekir. Eğer bu değer yüksekse tedavisine başlanılmalı. Çünkü kötü kolestrol dediğimiz LDL sürekli damarlarda birikerek damarlarda tıkanıklığa yol açar. Özellikle diyabet, tansiyon, böbrek yetmezliği gibi kronik rahatsızlığı olanlar kontrollere düzenli olarak gitsin. En önemli faktörlerden biri de sigara kullananların sigarayı bırakması lazım” diye konuştu.
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde 4 bölüm daha akredite edildi Atatürk Üniversitesi, çağdaş eğitim modelini benimsemek ve topyekün kalkınmayı sağlamak amacıyla başlattığı Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesinin karşılığını almaya devam ediyor. Bu kapsamda verdiği eğitimin kalitesi bağımsız kurullarca tescillenen Atatürk Üniversitesinde; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler, İktisat, Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler Bölümleri akredite edilerek önemli bir başarı elde etti. Yapmış olduğu değişim ve dönüşüm yapılanması ile Araştırma Üniversitesi statüsü kazanan Atatürk Üniversitesinde gerek verdiği eğitimin tamamı gerekse program bazlı akreditasyon süreçleri de olumlu şekilde ilerliyor. Programları akredite olan üniversiteler sıralamasında Türkiye’deki toplam 208 üniversite arasında birinci sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, 129 devlet üniversitesi, 23 araştırma üniversitesi ve 53 kurumsal akreditasyon alan üniversite arasında toplamda 55 programı akredite olan Atatürk Üniversitesi, en fazla programı akredite olan üniversite olarak adını zirveye yazdırmıştı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde eğitim veren 4 programın daha akredite olmasıyla birlikte bu sayı 59’a ulaştı. Rektör Çomaklı: “Tercih yapılırken akredite olan bölümlere öncelik veriliyor” 27 programın da akreditasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Önlisans ve Lisans Eğitim Koordinatörlüğü ile Kalite Koordinatörlüğünün araştırmaları ve çalışmaları sonucunda Türkiye çapında önemli bir başarı elde ettiklerini ve bu başarı çıtasını da her geçen gün daha da yukarı taşıdıklarını ifade etti. Akreditasyon sürecinin fakülte ve bölümler için oldukça büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Çomaklı: "Üniversite bölümlerinin akredite edilmesi, eğitim kalitesinin güvence altına alınması ve uluslararası tanınırlığın artırılması için önem taşıyor. Akredite bir bölüm, öğrencilere daha güvenilir bir eğitim sunarken, mezunların iş bulma şansını da artırıyor. İşverenler, akredite bir bölümden mezun olan adayları tercih ederken daha güvende hissediyorlar. Ayrıca, akredite bölümler öğrenciler ve aileleri için de güvenilir bir rehberlik kaynağı oluyor. Bu nedenle, öğrenciler tercih yaparken ve kariyer planları oluştururken akredite edilmiş bölümlere öncelik veriyorlar. Biz de bu bilinçle hareket ederek üniversitemizin verdiği eğitimi daha kaliteli hale nasıl getirebiliriz sorularına cevaplar arayarak adımlar atmayı sürdürüyoruz. Bu düşüncelerle; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz ile onlara rehberlik eden Kalite Koordinatörlüğümüze teşekkür ediyor, bizimle birlikte üniversitemizin başarısı için gayret gösteren tüm mensuplarımıza kolaylıklar diliyorum” diye konuştu.