KÜLTÜR SANAT - 08 Ekim 2018 Pazartesi 19:13

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali devam ediyor

A
A
A
Başka Sinema Ayvalık Film Festivali devam ediyor

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde bu yıl ilk kez düzenlenen Başka Sinema Ayvalık Film Festivali devam ediyor.

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde bu yıl ilk kez düzenlenen Başka Sinema Ayvalık Film Festivali devam ediyor.


Başka Sinema Ayvalık Film Festivali, güne üniversite öğrencileri için düzenlenen, Mahmut Fazıl Coşkun ve Onur Ünlü’nün tecrübelerini paylaştıkları atölye ile başladı. Mahmut Fazıl Coşkun senaryonun sete çıkana kadar kendinde bitmeyen bir süreç olduğunun altını çizerken, Onur Ünlü, yönetmen koltuğunun ateşten olduğunu, ilk filmi Polis için sete girdiğinde tir tir titrediğini söyledi. Ünlü, “İşi gücü bırakıp senaryoya bakın. İyi bir senaryo yazmak gerçekten çok zor. Ben senaryo yazma kısmını çok seviyorum. Kendi kendime yazıyorum çünkü. Senaryo bitip sete çıktığınızda bir sürü insana kafanızdakini çok iyi bir şekilde anlatmanız gerekiyor. Mesela şimdi diyalogsuz bir senaryo yazdım ve senelerdir boş yere diyalog yazdığımı fark ettim.”


Toplumdan dışlanmış, ötekileştirilmiş “başka” kadınların başrolde olduğu Sean Baker’ın yönettiği The Florda Project, Sebastian Lelio’nun Yabancı Dilde En İyi Oscar ödülünü alan filmi Muhteşem Kadın (A Fantastic Woman) ve bu iki filmle bağlantısı olan Türkiye’den Sibel’i de ele alarak “Başka Kadınlar” adlı bir panel düzenlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Dilek Tunalı, Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Lale Kabadayı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Derya Özkan bu filmler üzerinden kadın kimliği, toplumdaki kadın algısı ve “makbul” birey tarifi üzerinden bir sohbet gerçekleştirdiler. Panelde; kadın filmi nedir, bakış açısı nasıl olmalıdır, sessizlik ve kadın ilişkisi üzerine konuşuldu.


Rudiger Süchsland’ın Caligari’den Hitler’e adlı ilk belgesel filminin ardından çektiği ikinci belgeseli Hitler’in Hollywood’u (Hitler’s Hollywood) yönetmeninin katılımıyla izleyicilerle buluştu. Hitler Almanya’sında çekilmiş filmlerle ilgili titiz bir inceleme yapan yönetmen Rudiger Süchsland, Fatih Özgüven moderatörlüğünde Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in hayalindeki bu Nazi Hollywood’u, o dönemde çekilen filmler ve kendi çektiği belgesel üzerine Ma’adra Binası’nda bir söyleşi gerçekleşti. Süchsland, “Aslında bu propaganda filmler kötü bir amaca hizmet ediyor olsalar da iyi filmler ve hala etkilerinin sürdüğünü söyleyebilirim. Üzerine çok iyi bir şey inşa edilemedi. O dönemde Goebbels’in haberi olmadan çekilen film yoktu. Yılda 100’e yakın film çekiliyordu, senaryo, yönetmen ve hatta oyuncu seçimi bile onaydan geçiyordu. Bağımsız yapımcı diye bir şey yoktu. Belgeselimin çalışması 2 yıl sürdü, ama tabii sinema yazarı olmamdan dolayı yıllardır izlediğim filmlerle büyük bir birikimim vardı. Bir nevi Nazi dj olduğumu söyleyebiliriz. Elimdeki materyalleri öznel bir bakış açısıyla bir araya getirdim filmde. Belki başka biri başka zaman başka türlü bir araya getirebilir bu materyalleri” dedi.


Minik sinemaseverleri de unutmayan festivalde Barbara Bredero yönetmenliğindeki Zürafa filminin gösteriminin ardından Midi Cafe’de çocuklar için film atölyesi düzenlendi. Atölyeye katılan her çocuk önce kendi hikayesini yazdı, sonrasında da storyboardlar hazırlayıp maket cep projeksiyonu yapmayı öğrendiler ve kendi filmlerini izlediler. Son olarak da hologram yaparak atölyeyi tamamladılar.


Venedik’te Ufuklar Bölümünde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen, Adana Film Festivali’nde Jüri Özel, Yılmaz Güney, En İyi Görüntü Yönetmeni ve Film-Yön En İyi Yönetmen Ödüllerini alan Mahmut Fazıl Çoşkun imzalı Anons’un Vural Sineması’ndaki gösterimine yoğun ilgi sebebiyle ek seans konuldu. Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, oyuncular Ali Seçkiner Alıcı, Tarhan Karagöz, Murat Kılıç, Şencan Güleryüz, yapımcı Halil Kardaş ve idari yapımcı Sinan Yusufoğlu gösterim sonrası izleyicilerle bir araya geldi. 1963 yılının Mayıs ayında, bir darbe girişiminin İstanbul ayağında İstanbul Radyosu’nu ele geçirip bildiri okumak isteyen dört askerin trajikomik hikâyesine odaklanan film için Mahmut Fazıl Coşkun, “Filmi 2014 yılında yazmaya başladık. 2017 yılında da çekime başladık. 15 Temmuz’da da çok şaşırdık. Filmi çekmek üzere hazırlıklara başlamışken böyle bir olayla karşılaşınca bizim için herkesin dışında ayrı bir ilginçliği oldu. Filme hazırlanırken darbeler çok eskide kaldı, yeni nesle nasıl anlatacaksın, diyorlardı. Yaşananların ardından da fazlasıyla gerçek ve herkesin vakıf olduğu bir olay, bu filme insanları nasıl ikna edeceğiz, diye düşünmeye başladık. 8 ay civarında senaryoyu değiştirsek mi, sonuna kadar çekip anons edildiği sahne belgesel gibi gerçeğe mi dönse dedik. Sonra güncel bir hikâye yapmadığımızı düşündüm, onun peşine takılmak haksızlık gibi geldi bana ve böyle yaptım” dedi.


89 yaşındaki Agnes Varda’nın Fransız fotoğrafçı ve sokak sanatçısı JR ile birlikte yönettiği, geçen yıl prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde “Altın Göz” ve “Palme de Whiskers” ödülüne layık görülen filmi Mekânlar ve Yüzler (Faces and Places) Sarımsaklı Özgürlük Parkı’nda izleyicilerle buluştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.