GENEL - 09 Mart 2019 Cumartesi 17:44

Sivil toplumda kadının yeri anlatıldı

A
A
A
Sivil toplumda kadının yeri anlatıldı

Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin dokuzuncusu Prof.

Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin dokuzuncusu Prof. Dr. Ömer Çaha’nın verdiği “Sivil Toplum ve Kadın” adlı konferansla gerçekleştirildi.


Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin dokuzuncusu “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” dolayısıyla “Sivil Toplum ve Kadın” konusunda gerçekleştirildi. Bartın Üniversitesi Ağdacı Kampüsü Konferans Salonunda düzenlenen konferansı İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çaha verdi.


Çaha, dünyada kadının sivil toplum içerisindeki yerinden tarihsel olarak bahsederek “Kadın konusu evrensel bir meseledir. Evrensel dediğimizde mekân ve yerden bahsetmiyoruz. Tarihsel perspektiften bakacak olursak, kadın meselesinin modernizm ile birlikte daha belirgin halde kendini hissettirdiğini görebiliriz. Geleneksel toplum aile merkezli bir toplumdur. Kadın da ailenin bir parçası olarak, aynı zamanda hem sosyal hayatın hem de ekonomik hayatın merkezindedir. Ancak modern toplum, ekonomiyi, ekonomik hedefleri ya da üretim süreçlerini aileden kopartmıştır. Ortaçağ’da evler iki katlıdır. Üst katta aile oturur, alt katta ise atölye gibi üretim yerleri vardır. Burada aile bireylerinin hepsi çocuk ve kadın da dâhil olmak üzere çalışırlar. Dolayısıyla aile aynı zamanda bir üretim merkezidir. Kadında bu üretim merkezinde yer aldığı için karar mekanizmasının bir parçasıdır. Daha sonra üretim fabrikalara taşınıyor. Bununla beraber de kadın üretimden koparılmış, erkek ise fabrikaya çekilmiştir. Daha sonra bu fabrikalar için iş gücünü yetiştirmek üzere eğitim kurumları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla aile üretimden koparılmış ve üretimin merkezi kamusal ya da toplumsal alan dediğimiz bu yerler olmuştur" dedi.



Feminizm hareketinin ortaya çıkış süreci anlatıldı


Feminizm olarak adlandırılan hareketin ortaya çıkış süreçlerini aktaran Çaha, “Tarihsel olarak görebileceğimiz üretimde ve ailede yaşanan bu gelişmelerin beraberinde Avrupa’daki kadın hareketleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Yani Avrupa’daki kadın hareketlerinin ortaya çıkmasındaki temel neden budur. Üretimden kopan kadınlar 18’inci yüzyılın gelişiyle beraber kamusal hayatın bir parçası olma mücadelesine giriştiler. Feminizm ya da kadın hareketi denen harekette bu şekilde başlamış oldu” diye konuştu.



Avrupa’daki kadın hareketleri aktarıldı


Avrupa’da tarihsel olarak 3 dalga şeklinde kadın hareketi gerçekleştiğini de değinen Çaha, “Birinci dalga kadın hareketi ve eşitlik talebi vardır ve 1960’lara kadar etkilidir. İkinci dalga kadın hareketi ve kadının farklılığı söylemi 1960’lardan sonra ortaya çıkmıştır. Üçüncü dalga kadın hareketi ise feminizmde yeni bir yaklaşım getirmiştir. 1980’lerden sonra gelişen bir anlayıştır. Kadının iki kimlikliliği vurgusu vardır. Beyaz Batılı kadın hareketine karşı duyulan tepki olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca tek tip modernleşme anlayışına, kadının farklı bağlamlar içindeki ezilişi, kadınların kadınlar tarafından da eziliyor oluşuna tepki vardır”dedi.



Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet’le birlikte yapılan reformlar konuşuldu


Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet ile birlikte Ülkemizde kadın ile ilgili yapılan reformları da aktaran Çaha, “Türkiye’de birçok batı ülkesinden önce kadınlarla ilgili bazı düzenlemeler hayata geçirilmiştir.” dedi.


Çaha, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Osmanlı’da 1842’de Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar hemşirelik eğitimi almaya başladı. 1847’de kız çocuklarına sanayi mektebinde eğitim verilmiştir. 1847’de kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı. 1856’da köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı. 1858’de arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. 1858’de Kız Rüştiyeleri açıldı. 1869’da kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. 1869’da kadınlar tarafından çıkarılan Muhaderat Gazetesi yayımlandı. 1870’da kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı. 1871’de Mecelle’nin (Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması ve zorla evlendirmelerin ise geçersiz sayılması düzenlendi. 1873’de ilk defa kadın öğretmen atanmıştır daha sonra da okullara yönetici olarak atanmaya başlamışlardır. 1876’da Kanun-i Esasi (İlk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1897’de kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı. 1914’de İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yükseköğretim kurumu açıldı. 1917’de Aile Hukuku Kararnamesiyle kadınla erkeğe eşit roller verilir. 1921’de darülfünunda karma öğretime geçildi. Cumhuriyet döneminde ise kadınlara yönelik önemli reformlar yapılmış, böylece kadınlara biçilen rol ortaya konulmuştur. Bu noktada ‘Kadınlar Halk Fıkrası’ ve ‘Türk Kadınlar Birliği’nin de Cumhuriyetle birlikte ciddi kazanımların elde edilmesinde önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır" dedi.



“Ülkemizde kadınların mecliste temsiliyet oranı düşük”


Dünya’nın farklı bölgelerindeki ülkelerin kadınlara mecliste yer verme oranlarını da aktaran Çaha, “Amerika’da yüzde 28,3, Avrupa’da yüzde 26,4, Sahra Altı Afrika’da yüzde 23,8, Asya’da yüzde 19,6, Arap Ülkelerinde yüzde 18,9 ve Pasifik’te ise yüzde 15 oranında kadınlar mecliste temsil edilmektedir. Bu verilere göre dünyada kadınların mecliste temsil edilme oranı yüzde 23,4’tür. Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinde de kadın milletvekilleri farlılık göstermektedir. İsveç toplam 349 milletvekillinden 161’inin kadın olmasıyla yüzde 46,1 oranında listenin en sütünde yer alırken; Finlandiya yüzde 42, Norveç yüzde 41,4, Fransa yüzde 39,6, İspanya yüzde 39,1, İzlanda yüzde 38,1 oranlarıyla listede İsveç’i takip ediyor. Avrupa’daki 28 ülkenin meclisteki toplam milletvekillerinin kadın milletvekillerine oranı 30,2 iken Türkiye’de ne yazık ki bu oran yüzde 17,4’e denk gelmektedir” şeklinde konuştu.


Karşılıklı soru ve cevapların alınmasının ardından son bulan etkinliğe; Bartın Valisi Sinan Güner’in eşi Uzman Dr. Beyhan Güner, Bartın Belediye Başkan Vekili Hüseyin Fahri Fırıncıoğlu, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun ile eşi Hatice Uzun, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve öğrenciler katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Şenes Erzik: "Seçimle ilgili tarih tartışmalarını anlamsız buluyorum" Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Onursal Başkanı Şenes Erzik, seçimle ilgili tarih tartışmalarını anlamsız bulduğunu söyledi. TFF Onursal Başkanı Şenes Erzik gündeme dair açıklamalarda bulundu. Erzik, "Çok uzun yıllar FIFA ve UEFA’da üst düzey yöneticilik yaptım. FIFA Zürih’de müzesinin içinde bana özel bir köşe ayırdı. Ben de onlara elimdeki önemli fotoğraf ve objeleri karşılıksız verdim. Bu benim için çok önemliydi, Levent’te içinde bulunduğumuz binayı da Türk futboluna kazandırdık. Burası da müze gibi diyen Şenes Erzik, bugün de TFF ile FIFA ve UEFA ilişkileri son derece sağlam. Biz onlarla aile gibiyiz dedi. Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmak için çok uzun zamandır çalışıyoruz. Daha önce 1 oy ile kaybetmiştik. Bu kez kazandık. Sayın Mehmet Büyükekşi 2032 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın ev sahipliğini aldığımız gün beni onore etti. Bana TFF Onursal Başkanı akreditasyon kartımı kendi elleri ile takdim etti. O günün hatırasını evimde baş köşede saklıyorum. Ayrıca bana o gün hep birlikte çektirdiğimiz fotoğrafı hediye etti. Onu da evimde saklıyorum. Çok mutlu olduğum bir gündü. Gözlerim doldu" dedi. 18 Temmuz’da yapılacak TFF seçimli mali genel kurulu ile ilgili de konuşan Erzik, "Seçimle ilgili tarih tartışmalarını anlamsız buluyorum" diye konuştu. "A Milli Futbol Takımı ile ilgili iyi bir ekip kuruldu başarılı buluyorum. Montella tercihi çok doğru bir tercihti" diyen Şenes Erzik, Türk futbolunun geleceği ve kurtuluşu için altyapıya önem verilmesi gerektiğini vurguladı.