GENEL - 02 Ekim 2020 Cuma 10:05

Camiler ve Din Görevlileri Haftası

A
A
A
Camiler ve Din Görevlileri Haftası

Bayburt Müftüsü Hasan Başoğlu, Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Bayburt Müftüsü Hasan Başoğlu, Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla bir mesaj yayımladı.


Başoğlu, mesajında şu ifadelere yer verdi:


“Covid-19 salgını nedeniyle bu yıl Camiler ve Din Görevlileri Haftası etkinlikleri internet ve diğer basın yayın platformları üzerinden yapılacak. 1986 yılında başlayıp 2011 yılından itibaren de her yıl farklı ve anlamlı bir tema ile kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası bu yıl “Cami ve İlim” teması ile kutlanacak.


Bu kapsamda Bayburt İl Müftülüğü, Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla internet üzerinden din görevlilerine ve tüm halkımıza yönelik konferans, panel, vaaz ve çeşitli programlar düzenlenecek. Diyanet işleri Başkanlığımızca her yıl 1-7 Ekim tarihleri arası, Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu yıl Covid-19 salgını nedeniyle yüz yüze programlar düzenleyemediğimiz ve siz değerli halkımızla programlarımızda aynı ortamlarda olamayacağımız için çok üzgünüz.


Peygamber Efendimiz ’in övgüsüne mazhar olan İstanbul’un fethinin sembolü, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi 86 yıl sonra yeniden ibadete açılmıştır. Bu günleri bize gösteren Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bu hayra vesile olan Devlet büyüklerimizden Allah razı olsun. Bu hafta Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi Sempozyumu düzenlenecek ve 2 Ekimden itibaren Diyanet TV ve Diyanet İşleri Başkanlığı basın yayın platformlarından yayınlanacaktır. Tüm halkımızı bu sempozyumu izlemeye davet ediyorum.


Kıymetli Kardeşlerim! İslam medeniyeti, cami merkezli bir medeniyettir. Camiler, Yeryüzünün en ulu mabedi Kâbe’nin şubeleridir. Mahallelerimizin kalbi, şehirlerimizin ruhu, aziz milletimizin ve ümmet-i Muhammed’in güvenli yuvasıdır. Tarihten günümüze kadar sosyal hayata şahitlik eden, İslam beldelerinin, etrafında hayat bulduğu, mümin yüreklerin kendisinde buluştuğu, huzur bulduğu kutlu yerlerdir. Camilerimiz, sadece ibadetlerimizin değil, aynı zamanda tarihimizin, edebiyatımızın, örf ve adetlerimizin, kültürümüzün iç içe geçtiği merkezlerdir.


Tarihin her döneminde bağımsızlığımızın sembolü olan camilerimiz, 15 Temmuz’da kahraman din görevlilerimizin hoş sedası ile minarelerinden yükselen salalarla vatan hainlerinin darbe girişimlerine dur demiş, mabedimize uzanan kirli elleri ilahi sedayla bertaraf etmiştir.


Camilerimiz Covid-19 sürecinde minarelerinden yükselen dualarla hüzünlü kalplere sürur, hasta canlara şifa olmuştur.


Vefalı din gönüllülerimiz vefa sosyal destek gruplarında cansiperane, gece-gündüz, tatil ve mesai mefhumu gözetmeden bu süreçte evden çıkamayan yaşlılara ve hastalara el ve ayak olmuştur.


Asr-ı Saadetten beri tebliğ, ilim ve hikmetin merkezi olan camilerimiz, kıymetli yavrularımızın gönüllerine Kur’an’ın yazıldığı ilk mektep; camilerimizin muhterem imam hatipleri ve müezzin kayyımları da onların en değerli muallimleri olmuştur.


Kürsülerinden ve minberlerinden yükselen ilahi öğütler yediden yetmişe insanlığın felahına vesile olmaya devam etmektedir. Ezan ile başlayıp sala ile son bulan hayatımızın her anına rehberlik eden din gönüllülerimiz, Peygamber Efendimiz’in (sav) minber ve mihrabının varisliğini en güzel şekilde yerine getirmektedir.


Bu vesile ile camilerimizin en değerli varlığı olan cemaatimizden ahirete irtihal edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum. Camilerimizde bu güzel hizmeti sunan adı din görevlisi fakat sıfatı din gönüllüsü olan kardeşlerimizden, ahirete irtihal edenlere Yüce Allah’tan rahmet; hayatta olanlara sağlık sıhhat ve afiyetler diliyorum. Camiler ve Din Görevlileri Haftasının, hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Yüce Rabbim, yurdumuzu camisiz, camilerimizi cemaatsiz, minarelerimizi ezansız bırakmasın.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Medical Point araç tercihini ‘çevreden’ yana kullandı ‘Gezegenin sağlığı eşittir insan sağlığı mottosuyla’ yoluna devam eden İEÜ Medical Point Hastanesi’nde çevre dostu elektrikli araç TOGG, makam aracı olarak kullanılmaya başlandı. Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Veysi Kubba, “Medical Point Hastaneleri olarak çevre dostu politikalar izlemeye devam ediyoruz. Bunun son örneklerinden biri de makam aracı olarak fosil yakıt üretmeyen TOGG’u tercih etmek oldu” dedi. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında sıcaklık artışını 1,5 C ile sınırlı tutmak için, sera gazı salımını 2030’a kadar yüzde 45 azaltmak, 2050 yılına kadar da net sıfır hedefine ulaşmak hedefleniyor. Medical Point Hastaneler Grubu da net sıfır hedefinde önemli projeleri hayata geçirmeye devam ediyor. Uyguladığı enerji politikaları sonucunda geçtiğimiz yıl "ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Sertifikası" almaya hak kazanan İEÜ Medical Point Hastanesi’nin bahçesine elektrikli araçlar için iki adet şarj istasyonu da kuruldu. “Elimizi taşın altına koymaya devam edeceğiz” İEÜ Medical Point Hastanesi, makam aracı tercihini de ‘çevreden’ yana yaptı. Yerli ve milli üretim, çevre dostu elektrikli araç TOGG, hastanede makam aracı olarak kullanılmaya başlandı. Tamamen elektrikli olan TOGG’un karbon salınımı, geleneksel yakıt tüketen araçlara oranla çok daha düşük. Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Veysi Kubba ‘net sıfır karbon’ hedefiyle çevre dostu uygulamaları hayata geçirdiklerinin altını çizdi. Kubba, “Son yıllarda dünyada iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Bu da bize her geçen gün gelecek için sorumluluk almanın aciliyetini hatırlatıyor. Medical Point Hastaneler Grubu olarak çevre dostu politikalar izlemeye devam ediyoruz. Bunun son örneklerinden biri de makam aracı olarak TOGG’u tercih etmek oldu. TOGG, yerli ve milli olması dolayısıyla bizleri gururlandırmakla kalmıyor, fosil yakıt tüketmediği için de çevreyi de kirletmiyor” diye konuştu.
Gaziantep Büyükşehir’den İskenderun’a altyapı ve üstyapı desteği Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, deprem sonucunda ciddi hasar gören İskenderun’un altyapı çalışmalarına destek amacıyla yaklaşık 10 gündür bölgedeki çalışmalarını sürdürüyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük hasar gören Hatay’ın İskenderun ilçesinde normalleşme sürecini hızlandırmak ve kentin daha yaşanabilir bir ortama kavuşmasını sağlamak için harekete geçti. Gaziantep Büyükşehir, İskenderun’un altyapı ve üstyapı sürecindeki mesaisine hem teknik açıdan destek veriyor hem de personel takviyesinde bulunup sürecin hızlı ve koordineli bir şekilde yürütülmesine katkı sağlıyor. Gaski ilçedeki atıksu sorununu çözdü “Asrın Felaketi” olarak tanımlanan 6 Şubat depremleri dolayısıyla altyapıda hayati öneme sahip olan atıksu çalışmalarına Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü ekipleriyle destek olup iyileştirme çalışmalarını tamamlayan Büyükşehir, ayrıca Fen İşleri Daire Başkanlığı, Kent Estetiği ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı ekipleriyle de ilçedeki teknik desteğini sürdürüyor. Bu kapsamda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve teknik ekibi, ilçeye ziyarette bulunup İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez ve ekibiyle saha gezisi ve istişare toplantılarına katıldı. Bölgenin eksikleri ve yapılan çalışmalar konusunda bilgi alınarak yeni destekler konusunda talepler dinlendi.
Erzurum ETÜ’de TÜBİTAK’tan destek alan öğrenciler için ödül töreni düzenlendi Erzurum Teknik Üniversitesi’nde (ETÜ), 2023 yıllarında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) “2209-A Üniversite Öğrencileri Destekleme Programı” kapsamında destek almaya hak kazanan proje ekipleri için ödül töreni düzenlendi. Fen Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Fatih Yetim, Prof. Dr. Ceren Sultan Elmalı, dekanlar, akademisyenler ve projeleri kabul edilen öğrenciler katıldı. Programın açılışında konuşan Rektör Çakmak, ETÜ’de geliştirilen ve kabul alan proje sayısının her geçen dönem arttığına dikkat çekerek: “Malumunuz olduğu üzere TÜBİTAK Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışmaları üniversitemiz ev sahipliğinde düzenleniyor. Onları gördüğümde sizin küçüklüğünüz aklıma geliyor. Çünkü proje kültürü o yaşlardan itibaren kazanılmaya başlıyor. Proje denildiğinde genelde akademisyenler tarafından hazırlanan Ar-Ge faaliyetleri akla gelirdi. Ancak son dönemde TÜBİTAK’ın da desteğiyle bu anlayış değişti ve artık öğrenciler tarafından hazırlanan projeleri de konuşuyoruz. Bu noktada sizlerin elde ettiği başarılar üniversitemizin tanınırlığına ve bilinirliğine önemli katkılar sunarken kariyerleriniz açısından da çok önemli kazanımlar sağlayacaktır. Çünkü mezun öğrencilerimizden aldığımız geri bildirimlere baktığımızda iş verenlerin akademik başarının yanı sıra takım çalışmasına yatkınlık ve proje kültürüne sahip olmak gibi kriterlerine de öncelik verdiğini görüyoruz. İnanıyorum ki aynı kararlılık ve azim ile kabul alan proje sayımız önümüzdeki süreçte daha da artacak. Bu vesileyle başta siz değerli öğrencilerimiz olmak üzere bilgisi ve tecrübesiyle size yol gösteren danışman hocalarımıza teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum” diye konuştu. Program Rektör Çakmak’ın ve Rektör Yardımcılarının öğrencilere ve danışmanlarına teşekkür belgelerini takdim etmesi ve hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.
İstanbul Oscar ve Altın Palmiye ödüllü Anatomy of a Fall, TV+ta izleyiciyle buluşuyor Dijital içerik platformu TV+, Oscar ve Altın Palmiye ödüllü suç draması ‘Anatomy of a Fall’ filmini, 26 Nisan’da sinemaseverlerle buluşturuyor. En iyi film ve dizileri yıl boyu ekrana getiren TV+, 26 Nisan Cuma günü tüm dünyada büyük ses getiren ‘Anatomy of a Fall’ (Bir düşüşün anatomisi) filmini kullanıcıların beğenisine sunuyor. TV+’ta yayınlanacak film, Cannes’da kazandığı Altın Palmiye ödülünün ardından 5 dalda aday gösterildiği 96’ncı Oscar Ödülleri’nde ‘En İyi Özgün Senaryo’ ödülünün de sahibi oldu. Filmin senaryosu, daha önce Victoria ve Sibyl filmlerinde de birlikte çalışan yönetmen Justine Triet ile eşi Arthur Harari tarafından yazıldı. İntihar mı kaza mı cinayet mi? Film, Sandra Hüller’in başrolde olduğu sürükleyici bir suç draması. ‘Birinin özel hayatı başkasının cehennemidir’ fikrinden yola çıkan film, Fransız Alpleri’nde bir kulübede kocası Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra’yı izliyor. Samuel yüksekten düşerek ölür fakat soruşturma sonucunda ölüm nedeninin intihar mı kaza mı olduğu kesinleşmeyince Sandra cinayet suçlamasıyla tutuklanır. Samuel’in ölümünün sorgulandığı mahkeme süreci, çiftin çalkantılı ilişkilerinin de derinine inen rahatsız edici ve tatsız bir psikolojik yolculuğa dönüşür.