GENEL - 13 Ocak 2022 Perşembe 10:54

"Geçmişten geleceğe" temasıyla Türkiye Dokuma Atlası Projesinin ilk sahne gösterimi yapıldı

A
A
A
"Geçmişten geleceğe" temasıyla Türkiye Dokuma Atlası Projesinin ilk sahne gösterimi yapıldı

Anadolu’nun geleneksel dokumalarının aslına uygun modern tasarımlarla dünyaya tanıtılması, binlerce yıllık dokuma kültürünün araştırılarak verilerin tek bir kaynakta toplanması, geleneksel dokumaların il bazında incelenmesi ve teknik yönden detaylandırılması amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde Türkiye Belediyeler Birliği’nin de paydaşı olduğu "Türkiye Dokuma Atlası Projesi" kapsamında "Geçmişten Geleceğe" temasıyla Türkiye Dokuma Atlası ilk sahne gösterimi gerçekleştirildi.

Anadolu’nun geleneksel dokumalarının aslına uygun modern tasarımlarla dünyaya tanıtılması, binlerce yıllık dokuma kültürünün araştırılarak verilerin tek bir kaynakta toplanması, geleneksel dokumaların il bazında incelenmesi ve teknik yönden detaylandırılması amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde Türkiye Belediyeler Birliği’nin de paydaşı olduğu "Türkiye Dokuma Atlası Projesi" kapsamında "Geçmişten Geleceğe" temasıyla Türkiye Dokuma Atlası ilk sahne gösterimi gerçekleştirildi.


Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan gösterime davetli olan Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci beraberinde Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Beyza Uçurum ile birlikte katıldı.


Programda tiyatral bir gösteriyle geleneksel dokumalar, günün farklı zamanlarında kullanıma ilişkin tasarlanmış kıyafetler ve ev tekstil örnekleri, 99 ülkeden büyükelçiler ve eşleri ile maslahatgüzarlar ve büyükelçilik temsilcilerinin beğenisine sunuldu.


Sahnede Arzu Kaprol, Dilek Hanif, Aslı Filinta, Ece Ege, Gül Ağış, Nedret Taciroğlu, Simay Bülbül, Tuvana Büyükçınar gibi ünlü tasarımcılar ile Sabancı Olgunlaşma Enstitüsünden tasarımcıların Türkiye coğrafyasındaki yüzyıllık dokumalardan tasarladığı kıyafetler yer aldı.


"Türkiye Dokuma Atlası Projesi" kapsamında; koyun yününden yapılan ve kimyasal madde içermeyen sağlıklı olması yönüyle tercih edilen el emeği olan ve şehrimize özgü nakışlarıyla süslenerek tezgahlarda dokunan geleneksel ve kıymetli bir kumaşımız olan “ehram” Türkiye Dokuma Atlası sahnesinde sergilendi. Sergide ayrıca Antep kutnu, Ankara sofu, şal şapik, beledi gibi dokumalardan hazırlanan örnekler de yer aldı.


Programa; Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve eşi Nebahat Özer ile Kültür ve Turizm Bakan yardımcıları Serdar Çam ve Özgül Özkan Yavuz, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun eşi Hülya Çavuşoğlu, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin, İstanbul Tekstil ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, Avrupa Konseyi Ankara Ofisi Başkanı Cristian Urse, BM Ankara Temsilciliği Daire Başkanı Tom Delrue, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Bilal Çakıcı, yabancı misyon şefleri ve eşleri ile diğer ilgililer katıldı.


Programa katılan Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi yaklaşık iki ay önce Anadolu’nun geleneksel dokumalarının aslına uygun modern tasarımlarla dünyaya tanıtılması, binlerce yıllık dokuma kültürünün araştırılarak verilerin tek bir kaynakta toplanması, geleneksel dokumaların il bazında incelenmesi ve teknik yönden detaylandırılması amacıyla bir proje başlatmıştı. Bayburt’tan da geleneksel dokuma örneğimiz olan çok sayıda ‘Ehram’ göndererek bu projeye dâhil olduk. Türkiye’nin en çok tanınmış desinatör ve modacıları ehramdan elbise tasarladılar. "Geçmişten Geleceğe" temasıyla Türkiye Dokuma Atlası ilk sahne gösterimi gerçekleştirildi. Programda tiyatral bir gösteriyle geleneksel dokumalar, günün farklı zamanlarında kullanıma ilişkin tasarlanmış kıyafetler ve ev tekstil örnekleri ve şehrimize özgü nakışlarıyla geleneksel dokumamız olan ehram, 99 ülkeden büyükelçiler ve eşleri ile maslahatgüzarlar ve büyükelçilik temsilcilerinin beğenisine sunuldu. Katılımcılar gösterilere büyük bir ilgi gösterdi. Biz de Bayburt Belediyesi olarak programda yerimizi aldık. Biz de bu proje kapsamında Aile Yaşam Merkezi’mizde tezgâhlar kurarak daha farklı boyutlarda geliştirmek istiyoruz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hakkari TRSM binası yıktırıldı, hastalar yakın bölgeden yer istiyor Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi (TRSM) binasının depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıktırılması üzerine hastalar mağdur olmamak için aynı bölgeden yeni merkezin açılmasını istiyor. TRSM olarak kullanılan Yüksekova Devlet Hastanesinin eski binası için yapılan deprem analizlerinin olumsuz çıkması sonucu yıkım kararı alındı. Eski binaların ilk bloklarında yıkım işlemi başlatılırken, diğer blok için de tahliye işlemlerine başlandı. Tahliye işlemlerinin ardından binada hizmet veren Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi’nin başka bir yere taşınacağı belirtildi. Merkezde tedavi gören hastalar ise kendilerine tahsis edilecek yeni yerin ilçe merkezine yakın olmasını talep etti. İlçe merkezine uzak bir yerin kendileri için sıkıntı olacağını belirten hastalar, tedaviye gelmekte zorlanacaklarını ve mağduriyet yaşayacaklarını kaydetti. Hastalardan İskender Bozkurt, "Yıkılan yerimiz bizim için önemliydi, burada tedavi oluyorduk. Hocalarımız bizimle birebir ilgilenip derdimize derman oluyorlardı. İlaçlarımızı burada kullanıyorduk. Şu anda uzak bir yere yapılsa servis sorunu yaşayabiliriz. Servis sorunu çözülse bile istenilen saatte hastalar gelemez. Hastaların bazıları sabah, bazıları ise öğleden sonra kalkıyor. Kaymakamımızdan, İl Sağlık Müdürlüğünden ricamız bize en yakın noktada yer versinler. Fazla ağır hastalarımız var, evden gelemiyorlar. Hocalarımız eve gelip hastalarla ilgileniyorlar" dedi. Hastalardan Ahmet Harmancı ise "Şu an kaldığımız bina deprem riski nedeniyle yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Bundan sonra bize yeni bir yer temin edecekler. Ancak çarşıya uzak olursa biz perişan oluruz. Hastalar perişan olur, gelemezler. Etkinliklere katılamazlar. Valimizden, kaymakamımızdan, belediye başkanımızdan ricamız bize yardımcı olsunlar. Biz burada etkinliklerimize devam edelim. Çarşıya yakın bir yer olsun. Bizim istediğimiz bunlar, bizimle ilgilensinler" şeklinde konuştu. 21 yıldır hasta olduğunu ve 7 yıldır merkezde tedavi gördüğünü belirten Harmancı, "Çok memnunuz. Bize yardımcı oluyorlar. Birçok etkinlik yapıyoruz. Bize çok katkıları oluyor, daha iyi toparlanıyoruz. Şu an kendimizi iyi hissediyoruz. Bize yardımcı olurlarsa daha iyi olacağız" ifadelerini kullandı.
Bolu Biyokütle santrali köylüleri bezdirdi Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Pelitözü köyünde faaliyet gösteren Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Biyokütle Santrali’nin vatandaşın tarlasına ve köy mera alanlarına döktüğü atık gübreler tepkiye sebep oldu. Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Pelitözü köyünde faaliyet gösteren Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Biyokütle Santrali, hayvan gübresinden enerji üretiyor. Hayvan gübresinin içerisinde bulunan minerallerin kullanıldığı işlemin ardından geriye atık sıvı gübre kalıyor. Kalan sıvı gübreler, santral çalışanları tarafından Pelitözü köyü sınırları içerisinde bulunan tarla ve mera alanlarına dökülmesi köylüler tarafından tepkiye neden oldu. Şirket yetkililerine durumu bildiren vatandaşlar, herhangi bir geri dönüş alamadıklarını ve durumu yazılı olarak Mudurnu Kaymakamlığı’na bildirdiklerini ifade etti. Köy sınırları içerisinde bulunan mera alanlarına atılan atık sıvı gübreler nedeniyle köylüler, hayvanlarını otlatamadıklarını dile getirdi. “Sıvı veya kuru atıklarını köyümüzün mera alanlarına tarlalarına döküyorlar” Hayvanlarını mera alanlarında otlatamadıklarını söyleyen Mehmet Karpınar, “Mudurnu’nun Pelitözü köyünde kurulmuş olan enerji santralinin, sıvı veya kuru atıklarını köyümüzün mera alanlarına tarlalarına döküyorlar. Sözlü olarak söylememize rağmen gübreleri atmaktan geri durmuyorlar. Hatta benim tarlama bile izinsiz dökmüşler. 2 kilometre uzaklıktan gelerek bütün tarlalara zarar veriyorlar. Bulunduğumuz alandaki, mera alanını gübre ile doldurdular. Biz bunları kaymakamlığa şikayet ettik. Gübre ile doldurdukları alana kanal yolu açarak, gübrenin gitmesini sağlamışlardı. Buraya doldurdukları gübre, yaklaşık 3 kilometre kanal yolundan gitti. Artık ne kadar kamyon sıvı gübre döktülerse” dedi. “Sıvı gübrenin yer altı sularına da karışma riski var” Yer altı sularına sıvı gübrenin karışma riskinin olduğunu söyleyen Mehmet Karpınar, “Şirket yetkilileri ile durumu görüştük. ‘Biz sizin zararınızı karşılayacağız’ diyerek bizi atlattılar. Bizde çareyi basın da bulduk. Gereğinin yapılmasını ilgili kişilerden arz ediyoruz. Bunun zararını bilmiyoruz. Devlet kurumlarına incelettirsin. Bir kamyon alacak yere 5 kamyon atıyorlar. Sonuç ortada. Burada biriken sıvı gübrenin yer altı sularına da karışma riski var. Bunun acilen denetlenmesini istiyoruz”