SAĞLIK - 12 Şubat 2020 Çarşamba 13:21

Bilecik’in ünlü ’Linga’ tatlısı yeni neslin yediği wafflelerden daha sağlıklı

A
A
A
Bilecik’in ünlü ’Linga’ tatlısı yeni neslin yediği wafflelerden daha sağlıklı

Bilecik İl kültür ve Turizm Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı Elif Tuzcuoğlu Yiğit, ’Linga’ tatlısının Bilecik yöresine ait bir lezzet olduğunu, ama bunun kimsenin bilmediği anlatarak, "Linga tatlısı şimdinin krebi, waffle gibi düşünün.

Bilecik İl kültür ve Turizm Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı Elif Tuzcuoğlu Yiğit, ’Linga’ tatlısının Bilecik yöresine ait bir lezzet olduğunu, ama bunun kimsenin bilmediği anlatarak, "Linga tatlısı şimdinin krebi, waffle gibi düşünün. Köyde bildiğin teyzemin zamanında evde su, un, yumurta ne varsa çırpıp kahvaltıya çocukları doyurabileceği bir şey değil. Yeni neslin yediği o wafflelerden daha sağlıklı" dedi.


Bilecik İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından “Turizm Platformu” kapsamında Bilecik kent belleği envanteri çalışmasına başlanıldı. İlk bilgilendirme muhtarlara yapıldı. Bilecik Valisi Bilal Şentürk başkanlığında kentte daha fazla turist çekebilmek amacıyla oluşturulan “Turizm Platformu” kapsamındaki ilk çalışma Bilecik kent belleği envanteri oldu. Bu kapsamda Bilecik İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü çalışanları Bilecik’in Gölpazarı ilçesinde ilçe ve köy muhtarlarına ilgilendirme yaptı.



"Fazla turist alabilmemiz için önce elimiz de ne var onu görelim"


Gölpazarı Kaymakamı Muhammet Emre Canpolat’ın ev sahipliğinde Gölpazarı Öğretmen Evi toplantı salonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Folklor Araştırmacısı Elif Tuzcuoğlu Yiğit tarafından muhtarlar bilgilendirildi. Muhtarın eksiksiz katıldığı için duyduğu memnuniyeti dile getiren Tuzcuoğlu Yiğit, "Bilecik’in ilk önce turizmini, tarihini ve kültürünü geliştirebilmemiz için dışarıdan daha fazla turist alabilmemiz için önce elimiz de ne var onu görelim. Bu konuda yola çıkarak Bilecik kent arşivi, kent belleği oluşturmaya karar verildi. Bu turizm platformunun ilk yollarından biri. Bunun için neler yapılıyor? Bütün köy, ilçe ve mahalle muhtarlığımıza yazılar yazıldı. Elinize ulaşmıştır. Her köyümüzde bazı etkinlikler yapılıyor, bazı festivaller yapılıyor ama çoğumuzun bunlardan haberi olmuyor. Hem bunları birbirimizin haberi olması açısından, hem de elimizde ne var ne yok onları bir araya getirmemiz açısından sizin katkınız çok önemli. Muhtarların bundan sonra yapacağınız şöyle katkılar olacak. İlk önce kaymakamlıklarda elinizde ne varsa köyünüz ile ilgili isimleri olur, tarihi bir çeşme olur, bunları kaymakamlıklara bildirmeniz gerekir. Örneğin eski bir ev olur, ya da bunun dışında köy ismi ile ilgili hikâyeler. Biz bunlara çok önem veriyoruz. İsminden yola çıkarak bile o köyü kazandırabileceğimize inanıyoruz. Eski evlerde eski geleneklere ve göreneklere göre materyaller vardır. Bunlar kaymakamlıklara getirilecek ilk önce. Aynı zamanda bilgi varsa mutlaka onunla birlikte. Ama sakın şuradan şu anlaşılmasın; çekildiğiniz bir fotoğraf değil, eskiden okul önünde öğretmen ve öğrencilerle çekilmiş fotoğraf. Bizim için değerli evet ama günümüzde arkadaşlarıyla kol kola çekinmiş fotoğraf olamamalı. Anlamı, değeri olmalı. Kültürü, geleneği, göreneği ifade eden fotoğraflar olursa bizim için daha anlamlı" dedi.



"Gittikçe gelenek, görenekleriniz kaybolmakta, yaşatılmamakta"


Folklor Araştırmacısı Elif Tuzcuoğlu, köylerde ulunan değerlerin gelecek nesillere aktarılmasının çok önemli olduğunu anlatarak, "Bunlar gelecek nesillere aktarılması, kaybolmaması açısından çok değerli. Siz de torunlarınızla, çevredeki geçmişi gördüğünüzde aslında ne kadar önemli olduğunu fark ediyorsunuzdur. Çünkü gittikçe gelenek, görenekleriniz kaybolmakta, yaşatılmamakta. Burada sizin bize olan katkınız çok fazla çünkü o bölgedeki hangi yaşlı teyze ne biliyor, hangi dede çok iyi hikaye anlatır? her köyde güzel hikaye anlatan tanıdıklarımız vardır. Bunlarla ilgili kim varsa ’kaynak kişi’ diyoruz biz ona. Kaynak kişiler hakkında Kültür ve Turizm Müdürlüğü 0228-2121588 telefon numarası arayıp Folklor Araştırmacısı Elif’i bağlar mısınız? Demeniz yeterli. Köyde sadece yaşlı teyze dediğimiz 80, 90 yaşındaki teyze değil, varsa tabi ki ama mutlaka vefat etmiştir, oğluna anlatmıştır, torununa anlatmıştır maniyi, masalı ya da hikâyeyi bu bile bizim için bir kaynak kişi" dedi.



"Linga tatlısı Bilecik yöresine ait bir lezzet"


Anadolu’nun Ramazan sofralarının vazgeçilmesi olan ve linga tatlısını Bileciklilerin bilmediğini anlatan Tuzcuoğlu, "Linga tatlısı, Bilecik yöresine ait bir lezzet. Bilecikliler linga tatlısını bilmiyor. Biz onu gün yüzüne çıkarmamız lazım. Linga tatlısı şimdinin krebi, waffle gibi düşünün. Köyde bildiğin teyzemin zamanında evde su, un, yumurta ne varsa çırpıp kahvaltıya çocukları doyurabileceği bir şey değil. Yeni neslin yediği o wafflelerden daha sağlıklı. Varsa böyle şeyler eskiden mutlaka yapılmıştır. Sizlerin de bilip bizlerin bilmediği böyle şeyler varsa mutlaka bizlere ulaştırın" dedi.


Toplantıda İl Kültür Ve Turizm Müdürü Mehmet Kocabıçak, Gölpazarı Yazı İşleri Müdürü Mustafa Bakay, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Nesrin Öner’de hazır bulundular.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi 2024 yılını ‘Kalite Yılı’ ilan etti Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesin ’de kalite eğitim programı düzenlendi. Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SBTÜ), 2024 yılını "Kalite Yılı" olarak ilan etti ve bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarına başladı. Üniversite, bu alandaki tecrübelerinden yararlanmak için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile de iş birliği yaptı. TSE’den gelen eğiticiler, üniversitenin akademik ve idari kadrosuna Kalite Yönetim Sistemi ile ilgili alanlarda eğitim verdi. “Biz bütün işlerimizi fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz” “Kalite eğitiminde ki amaç sadece belge almak değil bunu özümsemek, süreçleri tanımlamak ve yaygınlaştırmak ve kurum geneline yaygınlaştırıp kurumsallaştırmaktır” diyen Sivas Bilim ve Teknoloji üniversitesi Mehmet Kul, “Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak 2024 yılını kalite yılı olarak ilan etmiştik. Bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarımıza başlamıştık. Bu konuda tecrübeli bize yol gösterebilecek kuruluşlarla da temasa geçtik. Ülkemizde de bu anlamda en yetkili kuruluşlardan bir tanesi Türk Standartları Enstitüsü. Onlarla temaslarımız gerçekleşti. TSE başkanı, genel sekreteri ve diğer uzman personellerle görüştük niyetimizi belirttik. Özellikle bunu kalite belgesini almak değil özümseyerek bütün süreçlerimize adapte etmek istiyoruz. Bütün süreçlerimiz de hem eğitim hem araştırma hem toplumsal katkı ve bilişim sistemleri olsun, bu süreçlerinin Kalite Yönetim Sistemi Standardına uygun olarak oluşturulması koordine edilmesi ve geliştirilmesini amaçlıyoruz. Bununla birlikte fırsatları ve tehditleri tespit etmek ve bu süreç içerisinde bizim stratejik planımıza uygun kalite süreçlerini oluşturmak anlamında faydalı olacağını düşündüğümüz için Türk Standartları Enstitüsü ile görüşmelerimizi yaptık ve tamamladık. Bu eğitim kapsamında Türk Standartları Enstitüsünden uzman arkadaşımız geldi ve eğitime başladık. Hem akademik personelimiz hem idari personelimiz bu eğitimleri alıyorlar. İlerleyen süreçlerde ISO 9001 belgesini alıp, bu kalite süreçlerini denetleyici kuruluş tarafından denetimlerin gerçekleştirilmesini yapacağız. Bu eğitim o sürece hazırlık amacıyla gerçekleştiriliyor. Biz bütün işlerimizi mensuplarımıza, mezunlarımıza, kuruma ve topluma fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz. Amacımız bu kalite süreçlerini bütün akademik ve idari personelimizin özümsemesini sağlamak. Bu süreçlere uygun iş ve işleyişi gerçekleştirmek” dedi.
Gaziantep HKÜ’de ’Adölesan İdiopatik Skolyoz’ kongresi Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından, “Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep” Kongresi, alanında uzman bilim insanlarının katılımıyla HKÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde doğa dostu bir yaklaşımla gerçekleştirildi. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda geniş bir perspektifi kapsayarak, uzman konuşmacılar ile katılımcılara zengin bir bilgi paylaşım platformu sunmayı amaçlayan kongreye; Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serkan Usgu, hekim ve fizyoterapist kadrosundan oluşan 18 alanında uzman konuşmacı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan, Kongre Başkanı ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, “Öncelikle, bu yıl düzenlediğimiz kongreyle ilgili bir geleneği başlatmak istediğimizi belirtmek isterim. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusuna gönül ve emek vermiş, yıllarca bu alanda bilimsel katkıları olan hocalarımızla bir araya gelmek, bu alandaki gelişmeleri tartışmak ve paylaşmak amacıyla düzenli olarak gezici bir kongre oluşturma hedefimiz var. Bu yılki kongremizin konusu dar kapsamlı olabilir, ancak 300’ün üzerinde kayıtlı katılımcının bulunması bizleri son derece mutlu etti. Bu, alanımıza olan ilginin ve katkıların arttığının bir göstergesidir. Bu kongre, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşarak birbirimizi daha da ileriye taşıyacağımız bir platform sunuyor. Bilimsel açıdan verimli bir etkileşim ve iş birliği için kongrenin düzenlenmesinde başta HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. Doğa dostu yaklaşım ile gerçekleşen kongrenin ilkini düzenlemenin heyecanını yaşadığını belirten Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, “Skolyoz konusunda 2017 yılında Prof. Dr. Yavuz Yakut hocamızın koordinatörlüğünde Gaziantep ve çevre ilçelerini içine alan kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde bu önemli kongrenin; üniversitemiz, fakültemiz ve bölümümüzde güzel bir farkındalık oluşturacağına ve bilimsel içeriğinin yüksek olacağına inanıyorum. Bu sebeple Kongre Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut hocama, HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’ye ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. İlki düzenlenen Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep Kongresi’nde kayıt ve bilimsel program detayları dijital ortamda katılımcılarla paylaşılırken, Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda cerrahi, kalp damar problemleri, ortopedik cerrahi, erken ortez tedavisi, farklı fizyoterapi uygulamaları, proprioseptif eğitim, vestibüler sistem, ağrı ve yaşam kalitesi, tedavinin nitel başarısı konularının yanı sıra okul taramaları, aile eğitimi, spor konuları ve 20 farklı sözel bildiri geniş bir kapsamda ele alındı.
Diyarbakır 77 kişinin hayatını kaybettiği Serin-2 Apartmanı’nın sanıkları hakim karşısına çıktı Diyarbakır’da geçen yıl 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Serin-2 Apartmanı’nda 77 kişinin hayatını kaybetmesi, 29 kişinin de yaralanmasına ilişkin biri müteahhit 4 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, sanıklar hakkında 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan binanın müteahhidi Hüseyin B, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. hazır bulundu, binanın statik proje müellifi Cihan U. da bulunduğu ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Diğer tutuksuz sanık olan bina fenni mesulü Ekrem B. ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda bazı mağdurlar ve avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan sanık Hüseyin B, binanın müteahhitti olmadığını ve söz konusu proje hakkında bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Mağdur olduğunu savunan Hüseyin B, "Söz konusu apartmanda herhangi bir mülküm yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. Sanık Nasır Ç. ise, dava konusu binanın proje tarihinde İnşaat Odası Diyarbakır Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi olduğunu bildirdi. Üyeleri tarafında uygulanmak üzere hazırlanan projelerin vize işlemleri ile yükümlü olduklarını öne süren Nasır Ç, şöyle devam etti: "Burada projeyi inceleme, onaylama, uygulamaya sevk etmek gibi bir görev ve sorumluluğum yoktur. Projeyi değerlendirmem söz konusu değildir. Tek yaptığımız işlem projeyi hazırlayan kişinin projeyi hazırlamaya ehliyeti olup olmadığına yöneliktir. Projenin kapağına imza atıyoruz. Ancak inceleme yetkimiz ve görevimiz bulunmamaktadır. Bu inşaatın yapımındaki eksiklikler ve deprem nedeniyle yıkılmasında kusurum bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum." Sanık Cihan U. da, binanın sadece statik projesini hazırladığını ve inşaatın statik projesine uygun imal edilip edilmediğini denetleme görevinin belediyeye ait olduğunu savundu. İnşaat yapım aşamasında yıkılan binaya hiç gitmediğini ileri süren Cihan U, şunları kaydetti: "1999 yılında İzmir’e taşındım ve o zamandan beridir proje hakkında bilgim yoktur. Projemizin 1975 yönetmeliğine göre denetlenmesi gerekmektedir. Ancak biz kendimizi sağlama almak adına değerleri hep yüksek girerdik. Bu nedenle üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum." Mağdur olan müştekiler ise depremde binanın enkazında yakınlarını kaybettiklerini, binanın yakınında köprülü kavşak yapılmasının sarsıntıya sebep olduğunu savundu. Binanın altında bulunan bankada ise kolon kesme iddialarının bulunduğunu aktaran müştekiler, bu konuların araştırılarak, kusuru bulunanların cezalandırılmalarını istedi. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında dosyadaki eksikliklerin giderilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti de savunmaların alınmasının ardından ilgili kuruma köprülü kavşak inşaatının bölgedeki yapılara zarar verip vermediğine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığının sorulması, Bağlar Belediyesine bölgedeki zeminin bataklık olup olmadığının tespiti ve binanın altında bulunan bankanın da tüm tadilat projeleri hakkında bilgi verilmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırarak, duruşmayı 14 Ekim’e erteledi. Davanın iddianamesinde, tutuksuz sanıklardan binanın müteahhidi Hüseyin B, binanın statik proje müellifi Cihan U, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. ve bina fenni mesulü Ekrem B. hakkında, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor.
Ankara 12 yaşındaki ressamdan şehit babası anısına resim sergisi 2012’de Muş’ta görevi başındayken geçirdiği trafik kazasında şehit olan polis memuru Hüseyin Gül’ün 12 yaşındaki oğlu Talha Gül, çizdiği yağlı boya resimlerini babası anısına düzenlediği sergide sanatseverlerle buluşurdu. Muş’ta 2012 yılında görev sırasında geçirdiği trafik kazası sonucu şehit olan polis Hüseyin Gül’ün oğlu Talha Gül, 50 tane yağlı boya resminin yer aldığı sergisinin açılışını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara Fuaye alanında gerçekleştirdi. Babası ve tüm polislerin anısına düzenlediği sergisinde doğa ve manzara temalı resimlerine yer veren Gül’ün eserleri yoğun ilgi gördü. Bir buçuk senede çizdiği resimlerini sanatseverlerin beğenisine sunan Gül’ün sergisinde ailesi, yakınları, emniyet personelleri ve çok sayıda vatandaş yer aldı. 12 yaşında ilk sergi tecrübesini yaşayan Gül’ün eserleri bir hafta boyunca ziyaret edilebilecek. “Resimlerimi babam için çizdim” Mutlu ve heyecanlı olduğunu dile getiren Talha Gül, “Resimleri bir buçuk sene içerisinde çizdim. Genellikle doğa resimleri yapıyorum. En sevdiğim resimler çiçek resimleri oluyor. Şu ana kadar 50 tane resim çizdim. Babamın ve bütün polisler adına sergi açmak istemiştim. Bu sergiyi de onlar için açtım. Fikrimi ilk annemle paylaştım. Sonra da sergimizi açtık. Bu benim ilk sergim. Heyecanlıyım, çok mutluyum. İnşallah güzel geçecek. Sergimde doğa ve çiçek resimleri var. Bir resmi ortalama 4 saatte çiziyorum ama bazen süre uzayabiliyor. Daha küçük yaşlardayken de resim çizerdim, ardından da daha çok çizmeye heves ettim. Çok eğlenceli ve güzel gelmeye başlamıştı. Sonra da çizmeye devam ettim. Yeni sergiler açmayı da düşünüyorum” dedi. Resimlerini şehit babasına armağan ettiğini söyleyen Gül, “Babam çok iyi birisiymiş. Dinine bağlıymış. O da resim çiziyormuş. Bu resimlerin hepsini onun için çizdim” ifadelerini kullandı.