GENEL - 12 Temmuz 2019 Cuma 10:13

(Özel) Köylerindeki boş alanları ağaçlandıran köylüler tek tek hapse giriyor

A
A
A
(Özel) Köylerindeki boş alanları ağaçlandıran köylüler tek tek hapse giriyor

Bursa’da 200 yıl önce kurulan köyde yaşayan vatandaşlar, dedelerinden kalan tarlaları işledikleri için hapis cezasına mahkum ediliyor.

Bursa’da 200 yıl önce kurulan köyde yaşayan vatandaşlar, dedelerinden kalan tarlaları işledikleri için hapis cezasına mahkum ediliyor.


200 yıl önce Horasan’dan gelen ailelerin kurduğu Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinin Taşpınar köyü sâkinleri, dedelerinden kalan ve 50 yıldır işledikleri araziler yüzünden teker teker hapis cezası alıyor. Eskiden geçimini hayvancılıkla sağlayan orman köyü Taşpınar’da köylüler 50 yıl önce tarım yapmaya başladı. Köylülerin ekip biçtikleri arazilerin bir kısmı 2B arazisi kapsamına girerken, bir kısmı ise girmedi. 2B kapsamına alınmayan orman arazileri köylüler tarafından işgâl edildiği gerekçesiyle 2 kişi 9 ay hapse mahkûm edildi. Ardından 8 köylü hakkında da işlem yapıldı. Bu 8 köylü de cezaevine girecekleri günü bekliyor. 3 bin nüfuslu köyde 2 bin 500 kişinin cezaevine girme tehdidiyle karşı karşıya olduğu öğrenildi.


Uzun yıllar köylüler tarafından işlenen 14 dönümlük orman arazisinin 12 dönümü 2013 yılında geçen kadastroyla 2B arazisi kapsamına alınırken, tarlanın ortasında bulunan 2 dönüm ise orman arazisi vasfında gözüküyor. Köylüler bu çelişkili işlemler yüzünden mağdur olduklarını söyledi.


Dedelerinden kalan arazileri ekip biçtikleri için hapis yattıklarını ifade eden Taşpınar köyü sâkinleri, "Biz dedelerimizden kalan arazilerde tarım yapıyoruz. Biz bırakın ağacı, bir çırpı bile kesmedik. Ailemizden cezaevine girenler var. Şu an iki kişi cezaevinde. 8 kişi daha girmek üzere. Şikâyet oldukça bu sayı gittikçe artıyor. Köyümüzün yüzde sekseni cezaevine girebilir. Yetkililerin bu duruma çare bulmasını istiyoruz. Cezaevinde bulunan yakınlarımızın cezasının affedilmelerini istiyoruz" dediler.


Taşpınar Muhtarı Hasan Uludağ, "Ormanda tahribat yapılmadan işgâl edilen yerler var. Bu araziler 40 yıldır kullanılıyor. Biz boş alanları tarım alanı olarak değerlendiriyoruz. Bu kullandığımız alanların bir kısmı 2B kapsamına alınırken, bir kısmı alınmadı. Alınmayan kısımlar işgâl gözüktüğü için şikâyet edildiğinde köylüler ceza alıyor. Şu an şikayet edilen 2 kişi cezaevinde. 8 kişi hakkında da işlem yapıldı. Köyümüzde 3 bin kişi yaşıyor. Bunun yüzde sekseni cezaevine girebilir. Bu duruma bir çare bulunmasını istiyoruz" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.