GENEL - 08 Ekim 2019 Salı 15:39

Prof. Gündüz: “Tarihi unutmak karda uyumak gibidir”

A
A
A
Prof. Gündüz: “Tarihi unutmak karda uyumak gibidir”

Prof.

Prof. Dr. Tufan Gündüz, karda donarak ölenlerin, donduğunun farkında olmadan tatlı bir uyku haline girdiğini hatırlatarak, “Karda uyursanız öldüğünü fark etmezsiniz. Tarihi unutmak karda uyumak gibidir” dedi.


Türkiye’nin önemli düşünce ve bilim insanlarını Bursalılarla buluşturan Büyükşehir Belediyesi’nin Düşünce Akademisi, Prof. Dr. Tufan Gündüz’ün “Tarih Bizi Çağırıyor” semineriyle Tayyare Kültür Merkezi’nde başladı. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Gündüz, Bursalıların yoğun ilgi gösterdiği programda, Göktürklerden bugüne Türklerin tarih sahnesindeki konumunu anlatırken, toplumları ayakta tutan şeylerin moral değerler olduğunu vurguladı. Toplumların kendini mutlu etmek için her zaman pozitif noktalara bakmak istediğini hatırlatan Gündüz, “Genellikle büyük şahsiyetler, kahraman hükümdarlar ve büyük zaferler hatırlanır. ‘Bugünkü imkânlarınız ve donanımızla tarihin hangi döneminde olmak istersiniz?’ desem, büyük çoğunluk Kanuni dönemi, Yavuz dönemi veya İstanbul’un fethinde bulunmak istiyorum.’ der. Bunlar zaten parlak dönemler. Neden bugünkü imkânlarla gideyim, Genç Osman’ın hayatını kurtarayım diye kimsenin aklına gelmez? Çünkü toplumsal psikoloji böyledir. Yüksek moral veren yerde bulunmak isteriz. Buna tarihî derinlik diyoruz. Derinliği arttıkça moral değer artıyor.” dedi.


Siyaset yapılmaz, ibret alınır


Konuşmasında Bursa için de önemli bir parantez açan Prof. Dr. Gündüz, “Bursa’yı almak Osman Gazi için bir hayaldi. Elindeki sadece 3-5 kasabaydı ve Bursa ideal bir şehirdi. Osman Gazi’nin kızıl elmasıydı Bursa. Diğer önemi ise imparatorluğumuzun doğduğu şehirdir Bursa. Üzerinde ciddiyetle durmak gerektir ki İstanbul Türkçesine şekil veren şehirdir. Dil, kültür, sanat ve edebiyat başkentlerden çıkar. Millî Mücadele sırasına beklenmeyen şey Bursa’nın işgalidir. Bursa’nın işgali kimsenin aklına gelmez. Herkes şok oluyor; İstanbul ve Anadolu karışıyor. Böyle bir şey nasıl olabilir?! Hatta Meclis kürsüsüne siyah örtü atılıyor. Daha dramatik şeyler yaşanıyor. Yunan komutan Sofokles, Osman Gazi Türbesi’nde sandukaya ayağını koyup fotoğraf çektiriyor. Mehmet Âkif bunun üzerine Bülbül şiirini yazıyor. Eğer bu şiirin Bursa’nın işgali üzerine yazıldığını bilerek okursak; tokat gibi, yumruk gibi çarpar yüzümüze. Siz Ertuğrul Gazi’nin Türbesi’ni gördünüz mü? Panjurlarında hâlâ Yunan’ın kurşun delikleri var. Ne dediler; ‘Keşke Yunan kalsaydı dediler.’ Bu ayıp bize yeter, kimse kusura bakmasın. Hangi şart altında olursa olsun bazı şeyler söylenmez. Bursa’nın işgali siyasi mesele değildir, tarihî bir meseledir. Bunun üzerine siyaset yapılmaz, bundan sadece ibret alınır. Karda donarak ölen adamlar, donduğunun farkına varmazlar. Tatlı bir uyku hâline girerlermiş. Karda uyursanız öldüğünüzü fark edemezsiniz. Tarihi unutmak, karda uyumak gibidir.” diye konuştu.


Tarih bizi zorluyor


Sultanların her zaman yenilebileceğini ve devletlerin her zaman toprak kaybedebileceğini dile getiren Prof. Dr. Gündüz, asıl meselenin ordunun ve devlet adamlarının psikolojik direncinin kırılması olduğunu belirtti. Osmanlı’da 1677’ye kadar ‘Sultanımızın gözünün gördüğü ve atının toynağının değdiği her yer benimdir.’ anlayışı, 2. Viyana Kuşatması ve 16 yıllık savaşın sonunda ‘Nereyi tutabiliriz?’ anlayışına dönmüştür. Ordu, Fatih ordulardan, kaçan ordulara dönüşmüştür. İşte 3. Selim’in orduyu değiştirme gayreti, yenilgi zihniyetini değiştirme çabasıydı. Çünkü ordu daha giderken ‘Yenileceğiz!’ diye gidiyordu. Bu ne zamana kadar sürdü? Kurtuluş Savaşı’na kadar, Büyük Taarruza kadar. Elde avuçta ne kaldıysa, yeni bir hamle yapıp, galip geliyorsunuz. Artık bu ordunun yenilmeyeceğini göstermeye başlıyorsunuz. Savaşta amaç kazanmak değil, yenilmeyeceğini göstermektir. Sonra ne oldu, elinde hiçbir şey yokken 1974’te Kıbrıs’a çıkıyorsun. Yıllardır teröristleri durmadan tepeliyorsun. El-Bab’a, Afrin’e, Suriye’ye ordumuz elini kolunu sallaya sallaya gidiyor. Tarih bizi çağırıyor diyoruz ya, imparatorluğumuzun gölgesi o kadar koyu ki biz onun altında eziliyoruz. İmparatorluğumuzun gölgesi bizi eziyor. Büyük tarihin altında kalıyoruz bu yüzden, zaman zaman ülkemizin başarılarını görünce mutlu oluyoruz. Neden? Çünkü biz kabımıza artık sığmıyoruz. Türkiye artık kabına sığmıyor. Bu kadar görkemli bir tarihimiz var demek, hikâyeden ibaret değil. Bunun bir de sorumluluğu var. Biz Kafkaslara, Balkanlara, Orta Doğuya, İran’a, Yemen’e sırtımızı dönemeyiz. Çünkü tarih bizi zorluyor. Türkiye artık pek çok olaya müdahale edecek, pek çok olayı engelleyecek veya başlatacak konuma gelmiştir” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Türkiye, Gazze’nin yaralarını sarıyor Yedi Başak İnsani Yardım Derneği, İsrail’in zulmü altındaki Filistin ve Gazze halkına 18 tır yardım malzemesi ulaştırdı. İçerisinde gıda, giyim, ısınma, hijyen ve temel ihtiyaç malzemelerinin bulunduğu yardım tırları, Mısır üzerinden Filistin ve Gazze halkına ulaştırıldı. Yedi Başak İnsani Yardım Derneği, dünyanın dört bir yanına olduğu gibi zalim İsrail’in bombardımanı ve zulmü altında zor günler geçiren Filistin ve Gazze halkının da yardımına koştu. Dernek, aylardır İsrail bombardımanı altında zor günler geçiren Gazze halkına toplam 18 tır gıda kolisi, sağlık desteği, ilaç yardımı, temizlik ve hijyen paketi gibi pek çok acil yardım malzemelerinden oluşan yardım malzemesi ulaştırdı. Dernek, bayram çalışmaları kapsamında ise 3 Nisan 2024 tarihinde yeni bir yardım konvoyunu Gazzeli mazlumlara ulaştıracak. “Bu sıkıntılar bitinceye kadar ve zafere erişinceye kadar Gazze’ye desteğimiz devam edecek" Zor günler geçiren Gazze halkına destek olmaya devam edeceklerini ifade eden ve yapılan yardımlarla ilgili bilgi veren Dernek Başkanı Mustafa Bulut, "Gazze’ye yardım çalışmaları kapsamında 10 Şubat’ta Mısır’da hazırladığımız 8 tırdan oluşan iyilik konvoyunu Gazzeli kardeşlerimize gönderdik. Hazırladığımız yardımlar Refah sınır kapısından geçerek Gazzeli kardeşlerimize ulaştırıldı. İçerisinde çadır, portatif tuvalet ve banyo, gıda kolisi, un ve muhtelif yardımlar bulunan tırlarımız Gazze’ye ulaştı. Ramazan çalışmaları kapsamında da 21 Mart’ta yine Mısır’da hazırladığımız 10 tırdan oluşan iyilik konvoyunu yine Gazzeli kardeşlerimize gönderdik. Bu tırların içerisinde de gıda, beslenme ve un gibi temel gıda malzemeleri bulunuyordu. Önümüzdeki 3 Nisan’da da yine Mısır’a giderek bayram için hazırlamış olduğumuz iyilik konvoyunu refah sınır kapısı üzerinden Gazze’ye sevk ederek kardeşlerimize ulaştıracağız. Gazzeli kardeşlerimiz bir taraftan İsrail’in bombalarıyla öldürülürken, katledilirken bir taraftan da açlığa mahkûm ediliyor. Biz kardeşlerimizle olan dayanışmamızı sonuna kadar sürdüreceğiz. Gazzeli kardeşlerimizin bu sıkıntıları bitinceye kadar ve bir zafere erişinceye kadar bizim Gazze’ye olan desteğimiz devam edecek. Bu vesileyle halkımıza bir çağrıda bulunmak istiyorum. Şu mübarek Ramazan günlerinde Gazze’ye olan desteğinizi ve dayanışmanızı ve duanızı arttırarak devam ettirin" ifadelerini kullandı.
Ankara Başkan Çetin gençlere Avrupa ülkelerine gitme imkanı sundu Pursaklar Belediye Başkanı Ertuğrul Çetin, geride kalan 5 yıl içerisinde Avrupa Birliği Eurapean Solidarity Corps Programı ile gençleri Avrupa’ya gönderdi. Gençlerin her alanda kendilerini geliştirebilmeleri için büyük yatırımlara imza atan Pursaklar Belediye Başkanı Ertuğrul Çetin, Avrupa Birliği Eurapean Solidarity Corps Programı kapsamında Ulusal Ajansla yapmış olduğu protokolle kabul olan projeler neticesinde 18 ila 30 yaş arasındaki gençleri belli aralıklarla dil eğitimi ve gönüllülük projesi çerçevesinde Avrupa ülkelerine yolcu etti. Gençlerin kendilerini en iyi şekilde geliştirebilmeleri için bütün imkânlarını seferber ettiklerini belirten Başkan Çetin, ‘‘Avrupa Birliği Gönüllülük Projesi kapsamında 1 yıllık gönüllülük faaliyetlerinde bulunmak üzere birçok genç kardeşimizi Avrupa ülkelerine yolcu ederek, dil eğitimi ve gönüllülük projelerine katılmalarına imkân sunduk. Gençlerimize bu imkânı tanıyarak yeni ülkeler keşfetmeleri, ufuklarının daha da gelişmesi için fırsat sunduk. 2021, 2022 ve 2027 yılına kadar akredite edilmiş olan Pursaklar Belediyesi, Türkiye’de 56 lider kuruluştan birisi olurken, Ankara’da tek belediyedir. Ülkemize ve gençliğine inanıyor, geleceğe umutla bakıyoruz. Genç kardeşlerimizin kendilerini tam donanımlı yetiştirebilmeleri için önümüzdeki günlerde inşallah farklı projelerle, farklı eğitim programları ile karşılarına çıkmayı planlıyoruz’’ dedi. Pursaklar Belediyesi tarafından Avrupa’ya gönderilen gençler, Siena Sanat Enstitüsü öğretmenleri ile mekâna özel sanat eserlerinin oluşturulması, mutfak bahçesi/kent bahçesi oluşturma, sürdürülebilir kariyer geliştirme, sanat etkinlikleri iletişimi ile işbirliği, grafikler/web sitesi oluşturma konusunda yardım, video/fotoğraf çekimi ve dizaynı ile ilgili yardım vb. projelerde toplum yararına hizmet veriyor.
Ordu 70 yıldır fındık dallarından sepet örüyor Ordu’nun Ünye ilçesinde yaşayan Sezai Yıldıran, babasından kalma mesleğini sürdürerek 70 yıldır fındık dallarından sepet örüyor. İlçenin Saylan Mahallesi Bazmanlı mevkisinde 77 yaşındaki Sezai Yıldıran, babadan kalma meslek olan, "Geleneksel, Kültürel veya Sanatsal Değeri Olan Kaybolmaya Yüz Tutmuş Meslekler Listesi"nde yer alan sepetçiliği evinin bahçesindeki ufak kulübesinde 70 yıldır devam ettiriyor. Türkiye’nin farklı illerinden de sipariş alan Sezai Yıldıran, mesleğin kaybolmaması ve gelecek nesillere aktarılması için çaba sarf ediyor, gelenlere işin inceliklerini de öğretiyor. “Çocukluğumda başladım, 70 yıldır örüyorum” Çocukluğundan itibaren babadan öğrendiği mesleği 70 yıldır sürdürmeye çalıştığını ifade eden Yıldıran, “Ben bu mesleğe ilk olarak 7 yaşındayken babamdan görerek başladım. Çocukluğumda başladım, o günden bu güne 70 yıldır devam ediyorum. Herkesin öğrenmesini istiyorum. İsteyen mesleği öğrenmek için yanıma gelebilir. Babam ormanlardan ve fındık bahçelerinden bize çubuk ve özlük getiriyordu. Daha sonra babam örmeye başlamasının ardından bize vererek devam ettiriyordu. Biz de örmeye başladık ve öğrendik. Evimin bahçesindeki kulübemde ben bunu yaparken ayrıca eşim ve çocuklarımda bana yardım ediyor. Onların desteği olmasa bu kadar yapamam. Şu an herhangi bir sepeti yaklaşık 15 dakikada hazırlıyor, ortalama 2 saatte bitiriyorum” dedi. “Türkiye’nin her köşesinden sepet için arıyor ve istiyorlar” Ürettiği sepetleri için Türkiye’nin dört bir köşesinden taleplerin olduğunu söyleyen Sezai Yıldıran, “Gençlere mutlaka çağrıda bulunuyorum. Yanıma gelsinler mutlaka bu mesleği öğrensinler istiyorum. Mesleğin iyisi kötüsü olmaz. Yediden yetmişe kadar öğrenmenin yaşı yoktur diyerek iş bulamadık demesinler. Bu işi yaptıkları zaman paralarını kazanırlar ve azalmış bir mesleği yaşatmanın gururunu yaşarlar. Burada el sanatları hocalarımızda yanımıza gelerek bizlerden destek istediler. Bende onlara bu sepet için yardımcı oldum. Yaklaşık 20 gündür her akşam gelerek bu mesleği öğrendiler. Onlar da gelecek nesillere öğretmek için mücadele edecekler. Şu an sepetlerim için sipariş nedeniyle Türkiye’nin her tarafından arıyorlar ve yanıma geliyorlar" şeklinde konuştu. “Bu işe gönüllüyüz” Kültürel veya Sanatsal Değeri Olan Kaybolmaya Yüz Tutmuş Meslekler Listesi’nde yer alan sepet mesleğini 70 yıllık ustadan öğrendikleri için mutlu olduklarını ifade eden El Sanatları Öğretmeni Sezgi Tahmaz ise “Unutulmaya yüz tutmuş olan bütün el sanatlarına ilgim var. Sezai ustamızı köyde sepet örücülüğünü yaptığını duyunca bulunmaz bir nimet olduğunu gördük. Kendisine bize öğretmesi için ricada bulunduk. Kendisi de bize öğretmek için olumlu karşıladı. Bir aya yakındır Sezai amcamızın yanına sepet işini öğrenmeye geliyoruz. Geçmişine sahip çıkmayan kültürler, geleceğini de oluşturamazlar. Bu düstur ile bu işe gönüllüyüz ve yapmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.