EKONOMİ - 12 Ocak 2020 Pazar 11:34

Türkiye’nin tek köfte fabrikası

A
A
A
Türkiye’nin tek köfte fabrikası

Köfte imparatoru olarak nam salan Bursalı girişimci Yusuf Akkaş’ın Bursa’nın Yenişehir ilçesinde 50 bin metrekare alan üzerine kurduğu köfte fabrikasında çalışan kadınlar her gün 100 ton köfte hazırlıyor.

Köfte imparatoru olarak nam salan Bursalı girişimci Yusuf Akkaş’ın Bursa’nın Yenişehir ilçesinde 50 bin metrekare alan üzerine kurduğu köfte fabrikasında çalışan kadınlar her gün 100 ton köfte hazırlıyor. Fabrikadaki çalışanların yüzde 80’ini oluşturan kadınlar kasaplıktan Call Center’a kadar her işi yapıyor. 700 kişinin çalıştığı fabrikada her gün 250 büyükbaş, bine yakın kuzu kesilip işleniyor. Firma bünyesinde 7 veteriner hekimle 40 gıda mühendisi çalıştırıyor.


Köftenin Efendisi Köfteci Yusuf firmasının başarısının perde arkasında günlük kesilen hayvanların bekletilmeden işlenmesi, elde edilen ürünlerin soğuk zincirle anında şubelere dağıtılıp buradaki müşterilere birinci elden taze olarak ikram edilmesi yatıyor. Bunlar bilinen gerçekler, ancak birde bilinmeyen görünmeyen kahramanlar var. Onlar firmanın işçi istihdamının yüzde 80’ine denk gelen kadın çalışanlar. Kadınların anaçlık duygusu firmanın başarısının en büyük sırrı.


Yenişehir’deki fabrikasının kapılarını İhlas Haber Ajansı’na açan Türkiye’nin köftecisi Yusuf Akkaş 7 bin kişinin çalıştığı 100 şubede oluşturulan sanal tüketim algoritmasına göre köfte fabrikasında her gün 100 ton et işlendiğini söyledi.



Günlük kasaptan bile daha tazeyiz


Günlük satılacak ürünün bir gün öncesinden fabrikada hazırlanarak soğuk zincirde dükkanlara sevk edildiğini aktaran Akkaş, "Biz günlük bir kasaptan bile daha tazeyiz. Köfteci Yusuf’un en güçlü yanı taze ürün satmaktır. Biz burada şubelerdeki satışa göre ürün üretiyoruz. Kendimiz hiç aracı kullanmıyoruz, kendi dükkanlarımıza kendi çiftliğimizde hayvan besliyoruz. Türkiye’nin en büyük besicileriyle belirlediğimiz ırklarda belirlediğimiz yemle hayvanlar besliyoruz. Yemine dikkat ettiğimiz çiftliklerdeki yaşamsal süreçlerini izlediğimiz geriye dönük takip ettiğimiz hayvanları tedarik ediyoruz. Daha sonra bunu belirli standartlarda helal kesimde anlaşmalı mezbahalar da kesim yaptırıyoruz. Mevcutta 7 tane veterinerimiz, 40’a yakın gıda mühendisimiz çalışıyor. Aldığımız hayvanları burada soğuk hava depolarında 1-2 gün bekletiyoruz. İçeride masaya temas etmeden havada söküm yapıyoruz" dedi.



24 yıldır değişmeyen reçete


Köfteci Yusuf’un köftelerinin lezzetinin sırrının kadın eli değmesinden ve 24 yıldır değişmeyen reçetelerinden kaynaklandığını belirten Yusuf Akkaş, "Fabrikadaki işçilerin yüzde 80’ini bayan arkadaşlar oluşturuyor. Ağır bir iş gücü olmasına rağmen bizim yurtdışından getirdiğimiz hat sayesinde her şey istasyonlarla önlerine geliyor. Hayvanı kemiksiz yapıyorlar daha sonra kıyıp 1-2 gün bekletiyorlar. Bizim köftemizde dana eti, kuzu eti, tuz, pul biber, ekmek var. 24 yıldır değişmen bir reçetemiz var. Lezzetimiz gerçekten emektar bayan arkadaşların titizliği, taze olmamız, belirli standartların dışında hayvan kullanmamamız, soğuk zincire çok dikkat etmemiz, makine parkurumuzun güçlü olmasına bağlı. Üretim bölümü asla 4 derecenin üzerine çıkmaz. Burada çalışan arkadaşlar 10-12 derecenin üstünde çalışmazlar. Bazı bölümlerimizde 4 derecede çalışırlar. Et muhakkak soğuk olmalıdır. Et çok hızlı şekilde kemiksiz yapılır ve eti ezmeyen jilet bıçakların kullanıldığı 5 ton kapasiteli kıyma makinelerine girer. Sistem hep birbirine kombin çalıştığı için ürün hiç dışarı da durmaz daha sonra 2 tonluk büyük karıştırıcılarla karıştırılır. Buradaki tüm süreçte o ürün üretilirken hangi arkadaşların çalıştığı, hangi bölgenden gelen hayvanların kullanıldığı kayıt altına alınır. Daha sonra buzhanelerde 1-2 gün bekletilir. En son gün soğanı katılır şoklu şekilde sıfır derecede köfteyi üretiriz. Bu tabi ki köftenin daha lezzetli, sulu kalmasını sağlamaktadır. Daha sonra 4 derecelik araçlarla dükkanlarımızda ki soğuk hava depolarına girer. Sonrasında ise ızgara ateşinde pişirerek müşterilerimize sunarız" diye konuştu.



"O şanssız 10 milyon kişi çok şey kaybediyor"


Köfteci Yusuf markasının her geçen gün büyümesinin firmayı tavsiye eden müşteriler sayesinde gerçekleştiğine inanan Yusuf Akkaş, 80 milyon ülke genelinde şimdiye kadar 70 milyon kişinin Köfteci Yusuf şubelerini ziyaret ettiğini söyledi. Geriye kalan 10 milyon kişiyi ise şanssız olarak gördüğünü belirten Akkaş 10 milyon kişinin çok şey kaçırdığını ifade etti. Akkaş sözlerini şu şekilde sürdürdü:


"Dükkanda lezzet önemli ama biz müşterilerimizi evlerinde gibi hissettirirsiniz. Çalışan 7 bin arkadaşımız her başarılı işe isimlerini yazdırmak isterler. Bizde işi dünden daha iyi yapmak için uğraşırız. Herkes eve güzel bir hizmet sunmak ister. Bu da bizim müşterilerimizin gönlünü kazanmamızı sağlıyor. Ben müşterilerimle konuştuğumda "Yusuf nasıl bu kadar hızlılar? Nereden buluyorsun bu kadar güler yüzlü arkadaşları?" diye soruyorlar. İçeride bu maneviyat, müşterilerimizden aldığımız pozitiflikler, içerideki arkadaşlardan aldığımız pozitiflikler, bayan arkadaşlarımızın anaçlık duyguları, işi sıkı tutma duyguları gerçekten bizi ileriye götüren büyük kozlarımız."


"Biz büyük bir satın almacıyız, peşin para mal alırız" diyen Akkaş, "Bu bizi rakiplerimizin önüne geçiren bir şeydir. Ankara, Balıkesir bölgelerinde büyük çiftçilere kendi yemrasyonumuzda hayvan besletiriz. Bin büyük baş hayvan bakan bir celep için ben bulunmaz bir nimetim, onlarda bizim için bulunmaz bir nimet. Tek tek kasaba gidip satmaktansa her gün buraya 5 tır mal getirerek parasını alarak hayatına devam eder. Bizde onlar için gerçekten güvenilir tüketiciyiz. Şuan kendi desteğimizle küçük köylerde hayvan besletiyoruz. Yemini biz alıyoruz. Aslında bulunduğumuz yerde ki mahallenin gelişmesine, ekonominin gelişmesine besicilerin gelişmesine fayda sağlayan bir firmayız. Bizim kendi köyümüzde örneğin 100 kuzu bakan çiftliklerin 80’i bizimle iş yapar. Hani insanlar günün sonunda kime satacağım diye düşünmüyor, parasını alabilir miyim diye düşünmüyor. Çünkü zor para kazanılıyor. 5 tane danasını satıp parasını alamamak bütün hayatını mahvedebilir. Bizde bu güveni sağlamışız ki kesiyoruz o gün veya diğer ki gün parasını ödemeye çalışıyoruz. Değişmeyen reçetemiz var 24 yıldır dediğimiz gibi aldığımız danalar biraz yağlı alırız çünkü yağı sonradan katmak yerine hayvanın kendi içinde olması biraz daha aromayı tutar. Yüzde 20-25 dönem dönem kuzu eti kullanırız kuzu yumuşaklığını ve lezzetini verir. Daha sonra ekmek kullanıyoruz ekmeğimizi bile özel yaptırıyoruz. Pul biberi Kahramanmaraş’tan alıyoruz. Soğanı sezonunda tarlada ektirerek, sezonunda temizleyip şokluyoruz. Temeli çok kuvvetli bir firmayız. Çok dikkat ediyoruz. Gıda mühendislerimiz, kalite çalışanlarımız, tüm departmanlarımız için aldığımız danışmanlıklar ve denetim ekiplerimiz bizi çok diri tutuyor. Bir hata olduğunda hemen bir sinyal alabiliyoruz çünkü o dükkanlarda temas halinde her gün müşteriyle yan yanayız. Kulağımız her zaman müşterimizde ve elemanımızdadır" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.
Samsun Polis, dolandırıcılara karşı vatandaşları uyardı Samsun Vezirköprü’de polis ekipleri hırsızlık, dolandırıcılık konularında vatandaşları bilgilendirerek uyarıcı broşürler dağıttı. Vezirköprü İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Çelik’in de katıldığı çalışmada birim amirleri ile polisler vatandaşları dolandırıcılık olaylarına karşı yüz yüze bilgilendirdi. Emniyet Müdürü Çelik, "Kendisini polis, asker, savcı ya da kamu görevlisi olarak tanıtarak para ve altın isteyen kişilere itibar etmeyin” dedi. İlçe merkezinde gerçekleştirilen çalışmalarda broşür dağıtılarak çok sayıda vatandaşa siber güvenlik, KADES, hırsızlık ve dolandırıcılık konuları hakkında yüz yüze bilgi verildi. Gerçekleştirilen çalışmalar çerçevesinde, özellikle dolandırıcılık konularıyla ilgili; pazar yerlerinde, taksi durakları ile kuaförlerde, kahvehaneler ile kafeler de, iş yerleri ve parklarda vatandaşlarla görüşüldü. Yapılan bilgilendirmede, “Kendisini polis, asker, savcı ya da kamu görevlisi olarak tanıtarak para ve altın isteyen kişilere itibar etmeyin. Bu kişiler çünkü dolandırıcıdır. Bu kişiler sizleri inandırmak için kimlik ve adres bilgilerinizi hatta kimlik numaranızı dahi söyleyebilir. Bunlara itibar etmeyin. Bankadan aradığını söyleyerek ’kredi kartı aidatınızı ve dosya masraflarınızı iade ediyoruz’ diyerek kart ve şifre bilgilerini isteyen kişilere inanmayın. İnternet sitelerinden alışveriş yaparken dikkatli olun, güvenilir siteleri tercih edin" ifadelerine yer verildi.
Bolu Bolu’da 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi, Bolu’da düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu kongrede Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.