SAĞLIK - 17 Mart 2020 Salı 10:32

Virolog Doç. Dr. Avcı’dan önemli uyarılar

A
A
A
Virolog Doç. Dr. Avcı’dan önemli uyarılar

Hitit Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi-Tıbbi Mikrobiyoloji-Viroloji Doçenti Dr.

Hitit Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi-Tıbbi Mikrobiyoloji-Viroloji Doçenti Dr. Gülçin Alp Avcı, son günlerde korona virüsü vakaları ile ilgili alınması gereken önlemler hakkında açıklamada bulunarak, “Panikle hata yapmaktansa, Sağlık Bakanlığının önerilerini dikkate almak ve onların gösterdiği bu üstün çabaya destek olarak emeklerin boşa gitmemesi ve pişman olmamak için elimizden gelenin en iyisini fazlasıyla yapmalıyız” dedi.


Korona virüsünün (Covid-19) dünyada yayılmaya devam ettiğini hatırlatan Hitit Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi-Tıbbi Mikrobiyoloji-Viroloji Doçenti Dr. Gülçin Alp Avcı, ancak virüsün nasıl bir yapıya sahip olduğunu, nasıl yayıldığını ve nasıl korunmamız gerektiğinin bilindiğine dikkat çekti.


Korona virüsü vakaları hakkında yetersiz bilgiye sahip olan bireylerin kulaktan dolma bilgileri hızla yayarak gereksiz bir panik ortamı oluşturduklarına vurgu yapan Avcı, vatandaşlara sağduyulu olmaları için çağrıda bulundu.



“Panikle hata yapılmamalı”


“Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun incelemeleri ve çalışmaları sayesinde bu virüsün ülkesine en geç alan ülkelerden biri, Türkiye” diyen Dr. Avcı, "Son birkaç gündür ülkemizde ortaya çıkan pozitif vakalardan dolayı halkımızdaki panik havası artış gösterdi. Bilinçsizce marketlere akın edilip, raflar boşaltıldı, evlerde yiyecek ve dezenfektan stoklandı. Konunun uzmanları her gün televizyon ekranlarında halkımızı doğru bir şekilde bilinçlendirmeye çalışıyor. Tüm dünya genelinde ülkelerle olan gerek ticari gerekse akrabalıklarımızdan dolayı kurduğumuz yakın temasımız nedeniyle ülkemizde pozitif vaka olması zaten kaçınılmaz bir durumdu. Sağlık Bakanımızda açık bir şeklide her konuşmasında bunu ifade etti. Ancak Sağlık Bakanlığımız ve Bilim Kurulumuzun incelemeleri ve çalışmaları sayesinde bu virüsü ülkesine en geç alan ülkelerden biri olduk. Bu durum ne anlama geliyor? Bakanlığımızın ve Bilim kurulunun değerli çalışmaları ve gözlemleri sayesinde virüsün bulaş, tanı ve tedavi gibi aşamaları izlenip nasıl hızlı bir yol izleyeceğimiz ve en az zararla nasıl bu zor koşulların üstesinden gelebileceğimiz konusunda çok önemli adımlar atıldı ve büyük bir titizlikle tüm çalışmalar devam etmekte. Şimdi tek yapmamız gerekense, panikle hata yapmaktansa, Sağlık Bakanlığımız ve Bilim Kurulumuz üyesi hocalarımızın önerilerini dikkate almak ve onların gösterdiği bu üstün çabaya destek olarak emeklerin boşa gitmemesi ve pişman olmamak için elimizden gelenin en iyisini fazlasıyla yapmakta. Çünkü bireysel çaba toplumsal çabayı destekleyecektir” ifadelerini kullandı.


Şu an pandemi yaptığı açıklanan Covid-19 virüsü ile de kısaca bilgiler veren Doç. Dr. Avcı, “Covid-19 zarflı bir RNA virüsüdür. Bu virüsler, 27 ila 32 kb uzunluğunda neredeyse bilinen en büyük viral RNA genomuna sahiptir. RNA virüsleri ve zarflı virüsler diğer virüslere oranla dezenfektanlara ve ortam koşullarına daha duyarlıdır. Bu iki özelliğin Covid-19’da bir arada olması bize bir takım avantajlar da sağlamaktadır. Virüsün taşıdığı zarf yapısı en az 60o -80olik etil alkol içerikli çözücülerle ve su-sabun kullanımı ile yok edilebilir. Zarfı olmayan bir virüs bu koşullarda uzun süre canlı kalamayacaktır. Ayrıca, havaların ısınmasıyla virüsün etkisinin azalacağı da düşünülmektedir. Ancak virüs şuanda sıcak ülkelerde de aktif rol oynadığı unutulmamalıdır. Bu durum tamamen virüsün yükünden kaynaklanmaktadır. Zaman içerisinde bu yük giderek azalacaktır” şeklinde konuştu.



Hijyenin önemine dikkat çekti


Türkiye’de açıklanan ilk vakanın ardından marketler ve dezenfektan ürünlerindeki artışa da işaret eden Doç. Dr. Avcı, “Ülkemizin yiyecek konusunda vatandaşlarını sıkıntıya düşürmeyecek durumda olduğunu gayet iyi biliyoruz. Dezenfektanlar konusunda ise bu kadar aceleci davranmayıp elimizdeki imkânlardan gayet iyi bir şekilde faydalanabiliriz. Türk toplumu zaten temiz bir toplumdur. Bu birçok araştırmada da görülmektedir. Hepimizin evlerinde çamaşır suyu mevcuttur. Evlerimizdeki yüzeyler için özellikle bu çamaşır sularından faydalanabiliriz. Bunlardan kendimiz evde 1/10 oranında sulandırma ile çok iyi bir dezenfektan oluşturabiliriz. Ayrıca el temizliği için de, zaten televizyon ekranlarında ve sosyal medyada sağlık alanında çalışan kurum ve insanların paylaşımlarında olduğu gibi, 20 saniye boyunca su ve sabun yeterlidir” açıklamasında bulundu.



"Uzun süre kullanılan nemli maskeler, ellerle sürekli temas halindeki maskeler mikroorganizmalara davetiye çıkarmaktadır”


Maske kullanımı ile ilgili de uyarılarda bulunan Doç. Dr. Avcı, “Bir diğer dikkat çeken konu ise maske kullanımı. Bu konuda da görüşlerini paylaşarak, “Maskeler de neredeyse tüketilmiş durumda. Bilmemiz gereken en önemli konu, maskeler ya hasta kişiler tarafından ya da hastaya müdahale edecek sağlık çalışanları tarafından kullanılmalıdır. Elbette risk grubundaki kişilerinde kullanmasında fayda vardır. Ancak kullandığımız maskelerin de hastalık etmeni mikroorganizmaları biriktirdiğini ve bu durumunda enfeksiyonlara neden olabileceğini unutmamalıyız. Özellikle uzun süre kullanılan nemli maskeler, uzun süre değiştirilmeyen maskeler ve ellerle sürekli temas halindeki maskeler mikroorganizmalara davetiye çıkarmaktadır” dedi.



“Okullar tatil oldu. Ama bu AVM’lerde gezin, kapalı oyun alanlarında vakit geçirin demek değil”


Bu süreçte insanlar arasındaki iletişimle ilgili de uyaran Avcı, “Dikkat etmemiz gereken en önemli konu iletişimde mesafe. Kalabalık ortamlardan lütfen uzak duralım. Evet, okullar tatil oldu. Ama bu AVM’lerde gezin, kapalı oyun alanlarında vakit geçirin demek değil. Çocuklarda bu virüsün çok ciddi etkilerini görmüyor olabiliriz. Bu tedbirler sadece çocuklarımızın sağlığını korumak için değil, onların temas edebileceği kronik hastalığı olan bireyleri de koruyabilmek için. Herkes dışarıdan göründüğü kadar sağlıklı olmayabilir. Bu hastalıklar kronik yani devamlı bu insanlarla var olan hastalıklardır ve bu kişilerin bağışıklık sistemleri basit hastalıkları bile tolere edemeyecek durumda olabilir. Unutmayın ki, sadece kendimizden sorumlu değiliz. Birimizin sağlığı toplumumuzun sağlığı demektir. Tabii ki, hem çocuklarımızı hem de kendimizi evlere uzun süreli kapatmayalım. Uzun süre kapalı ortam psikolojik hastalıklara da davetiye çıkarabilir. Açık havada, kalabalık olmayan bölgelerde vakit geçirmek hem bizleri hem de onları rahatlatacaktır. Sadece kendimizden sorumlu değiliz. Birimizin sağlığı toplumumuzun sağlığı demektir.



“Sosyal medyada Umre’den gelenleri ziyarete giden akraba ve komşuların paylaşımlarını görüyoruz”


Umre’den gelenlerle ilgili de önemli uyarılarda bulunan Avcı, şunları kaydetti:


“Elbette uçaktan indikten sonra gerekli sağlık taramalarından geçiriliyorlar. Ancak biliyoruz ki, anlık tarama bizim için sadece o anda şüpheli insanların hastane ortamında karantinaya alınmasını sağlıyor. Ancak biliyoruz ki, virüslerin bir kuluçka süresi var, yani bulaştırıcılık süresi, hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için önemli olan 14 günlük bir süreç. Bu süreç boyunca evlerine ulaştıktan belli bir süre sonra da hastalık belirtileri ortaya çıkabilir. Hastalık belirtileri yok diye lütfen söylenen karantina sürelerine uymamazlık yapmasınlar. Sosyal medyada Umreden gelenleri ziyarete giden akraba ve komşuların paylaşımlarını görüyoruz. Unutmayın ki, sadece kendi sağlığınızdan değil başkalarının da sağlığından sorumlusunuz. Lütfen ziyaretlerinizi erteleyiniz. ALO 184 Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM) Danışma Hattı, SABİM Korona Danışma Hattı’na dönüştü. Bu süreç hem Sağlık Bakanlığımız hem de Bilim Kurulu tarafından çok güzel bir şekilde planlandı ve yürütülüyor. Burada önemli olan sağlık çalışanlarını ve sağlık kuruluşlarını gereksiz yere meşgul etmemektir. Biliyoruz ki, Covid-19 diğer gribal enfeksiyonlarla benzer bir klinik tablo da oluşturmaktadır. Sağlık bakanlığımız ve Bilim kurulunun önerileri dikkate alınarak, ateş, solunum yolu enfeksiyon bulguları (öksürük, nefes darlığı) gibi belirtilerde sağlık kuruluşlarına başvurmadan önce sakin olmalı ve son 14 gün içerisinde sizin ya da bu süreçte iletişim kurduğunuz kişilerin yurt dışı giriş-çıkış durumu gözden geçirilmelisiniz, böylesi bir durum söz konusu değilse ve kronik bir hastalık geçmişiniz yoksa evde semptomlara göre hareket etmek en önemlisi. Bu bulgulara solunum sıkıntısı eklendiğinde mutlaka bir sağlık kuruluşuna telefonla (Alo 184- SABİM) durumunuz hakkında bilgi vermeli ve sağlık çalışanlarının uyarıları dikkate alınmalıdır. Eğer gerek duyulursa acil yardım istenebilir veya maske kullanarak aile hekimine başvuru yapılabilir. Bundan sonraki süreç sağlık kuruluşları tarafından yürütülecektir”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara UNESCO’da "30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü" etkinliği yapıldı Fransa’nın başkenti Paris’teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) binasında "30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü" etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Türkiye’nin UNESCO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gülnur Aybet, UNESCO’nun 42. Genel Konferansı Başkanı Simona-Mirela Miculescu, UNESCO Yönetim Kurulu Başkanı Vera El Khoury Lacoeuilhe ile UNESCO’nun Ekolojik ve Yer Bilimleri Bölümü Direktörü ve İnsan ve Biyosfer Sekreteri Antonio de Sousa Abreu’nün yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da etkinliğe video mesaj gönderdi. Türkiye’de farklı belediyelerin sıfır atık girişimi kapsamında yaptığı projeleri anlatan videonun gösteriminin yapıldığı etkinlikte, katılımcılar, Emine Erdoğan’ın önderlik ettiği Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını imzaladı. Büyükelçi Aybet burada yaptığı konuşmada, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü’nü kutlamak için bir araya geldiklerini ve bunu ikinci kez UNESCO merkezinde kutladıklarını ifade etti. Uluslararası Sıfır Atık Günü’nün atık üretim konusunda farkındalık oluşturmayı ve atıkların çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeyi amaçladığını kaydeden Aybet, bu önemli günün, sürdürülebilir tüketim ve üretimin tanıtımı için iyi bir fırsat olduğunu vurguladı. Aybet, "Her yıl dünya çapında topraklarımızı, suyumuzu ve havamızı kirleten milyarlarca ton atık üretiliyor" diyerek, sıfır atık konusunda insanların dünya kaynaklarıyla olan bağlarını da tekrar gözden geçirmesi gerektiğine işaret etti. Sıfır atık konusundaki girişimlerin benimsenerek doğal kaynakların muhafaza ve iklim değişikliğiyle mücadele edildiğini belirten Aybet, bunu benimsemenin ayrıca ekonomik bir fırsat olduğunu aktardı. Aybet, Sıfır Atık Projesinin Emine Erdoğan himayesinde 2017’de başlatıldığına dikkati çekti. Sıfır Atık Projesi’nin ana hedefinin, atıkların geri kazanım oranını 2035’e kadar yüzde 60’a taşınması olduğunun söyleyen Aybet, bu projenin, başlangıcından bu yana Türkiye ekonomisine 185 milyar Türk Lirası kazandırdığını ifade etti. Aybet, ayrıca proje sayesinde 490 milyon ağacın kesilmekten kurtarıldığını ve 5,9 milyon ton sera gazı emisyonunun önlendiğini aktardı. "Sıfır Atık Projesi artık küresel bir hareket haline geldi” Sıfır Atık konusunda 21 milyon kişiye eğitim verildiğini dile getiren Aybet, "Türkiye’nin başarılı Sıfır Atık Projesi artık küresel bir hareket haline geldi" dedi. UNESCO’nun 42. Genel Konferansı Başkanı Miculescu da Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre, dünyada her yıl 2,24 milyar ton kentsel katı atık, 37 milyon plastik atık üretildiğini, ve 931 milyon ton gıdanın atığa dönüştüğünü belirtti. Miculescu, "Bu plastik atıkların her yıl parçalanarak okyanuslara karışması bekleniyor" diyerek, söz konusu atıkların ekosistemlere zarar verdiğinin altını çizdi. Söz konusu atıkların ekosistemlere zarar verdiğini ifade eden Miculescu, Emine Erdoğan’a, ülkesinin atık ve çevre sorunlarıyla ilgili paradigma değişimine sağladığı katkıdan ötürü hayranlığını dile getirdi. UNESCO Yönetim Kurulu Başkanı Lacoeuilhe de herkesin satın aldığı ürünlerin nereden geldiğine ve etkilerine dikkat etmesi gerektiğini vurguladı. Lacoeuilhe, mümkün oldukça ürünleri yeniden kullanmak ve geri dönüştürmek gerektiğini belirterek, bu bilincin çocuklara da kazandırılmasının önemine dikkati çekti. Kadınların sürdürülebilir tüketim konusunda önemli bir rolü olduğuna işaret eden Lacoeuilhe, kadınların çevreyi muhafaza etmek konusunda öncü rol oynadığının altını çizdi. Antonio de Sousa Abreu de dünyada her yıl milyarlarca ton atık üretildiğini vurgulayarak, "Bu nedenle UNESCO, sıfır atığa doğru ilerlemenin hayati önemini vurgulayan bu girişimi üstlenen Türkiye delegasyonuna çok minnettar" ifadesini kullandı. Sıfır Atık Projesi Emine Erdoğan’ın himayelerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 2017’de başlatılan Sıfır Atık Projesi, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde atıkları kontrol altına alma, gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir Türkiye ile yaşanabilir dünya bırakma amacı taşıyor. Sıfır Atık Projesi kapsamında sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına ilişkin genel ilkelerin ve uygulama esaslarının belirlenmesini sağlayarak sıfır atık yaklaşımının ülke genelinde benimsenmesi, uygulanması ve yaygınlaştırılması amacıyla hazırlanan Sıfır Atık Yönetmeliği 12 Temmuz 2019 tarihli ve 30829 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye 2018’den bu yana çevre ve sürdürülebilirlik alanlarında ulusal ve uluslararası uzman isimlerin, kurum ile kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektör temsilcileri ile bireylerin aynı platformda buluştuğu Sıfır Atık Zirveleri gerçekleştirildi. BM Genel Kurulunda kabul edilen "sıfır atık" kararı Eylül 2022’de BM 77. Genel Kurulu görüşmeleri sırasında New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir araya gelen Emine Erdoğan, ikili iklim kriziyle mücadele kapsamında "Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı"nı imzaladı. BM Genel Kurulu, 14 Aralık 2022’de Türkiye’nin ana sunucusu, 105 ülkenin ise ortak sunucu olduğu "sıfır atık" kararını fikir birliği ile kabul etti. Genel Kurulun bu kararla 30 Mart’ı Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan etmesinin yanı sıra BM Genel Sekreteri Guterres’ten, yerel ve ulusal sıfır atık girişimlerini teşvik etmek için bilgi, deneyim ve uzmanlığa dayalı, cinsiyet dengesi ve adil coğrafi temsil dikkate alınarak gönüllü ve seçkin kişilerden oluşan 3 yıl görev yapacak bir danışma kurulu kurması istendi. Sıfır atık girişimleri, çevreye duyarlı atık yönetimi, sürdürülebilir tüketim ve üretim konularının BM bünyesinde ele alınmasına devam edilmesi gerektiği vurgulanan kararla, üye devletler, BM ile diğer uluslararası ve bölgesel örgütler, sıfır atık girişimlerini uygulamaya teşvik edildi.