SAĞLIK - 11 Ocak 2021 Pazartesi 15:42

Yıldız “Erken dönemde doğru tedavi önemli”

A
A
A
Yıldız “Erken dönemde doğru tedavi önemli”

DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.

DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Yıldız, “Her yıl 10 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta” dedi.


Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Yıldız, verem eğitimi ve farkındalık haftasında önemli bilgiler paylaştı. Veremin bulaşıcı bir hastalık olduğunu ifade eden Doç Dr. Pınar Yıldız, yüzde 80 oranında akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda görülebileceğine işaret etti. Tedavi edilmeyen veya yetersiz tedavi edilen hastalarda ölüme yol açabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Yıldız, bugünkü modern tedavi ile tüberküloz hastalarında yüzde 100 yakın iyileşme sağlanabildiğini dile getirdi.



“Her yıl 10 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta”


Dünyada her yıl 1,2 milyon insanı verem hastalığından hayatını kaybettiğini belirten Yıldız, “Her yıl 10 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta ve bunların ancak yüzde 71’i kayda geçmektedir. Her yıl dünyada yarım milyon dirençli tüberküloz hastası ortaya çıkmaktadır. Bu hastaların kayda geçmeyenleri, düzenli tedavi edilmeyenleri ve takipsiz olanları, ölümle sonuçlanmaktadır. Sonuçta dünyada en çok öldüren bulaşıcı hastalık olan verem, bütün ölümler içinde de onuncu sırada yer almaktadır” diye konuştu.


Türkiye’de başarılı bir verem savaşı programı yürütüldüğünü ifade eden Doç. Dr. Yıldız, “Ülkemizdeki tüberkülozlu hasta sayısı her yıl azalmaya devam etmektedir. 2005 yılında 20 bin 535 olan toplam olgu sayısı, 2019 yılında 11 bin 401 olarak gerçekleşmiştir. Yıllar içinde nüfusun artmasına rağmen hasta sayısı düşmüş, toplam olgu hızı yüz binde 29,8’den 13,7’e gerilemiştir” dedi.



“Tüberkülozlu hasta sayısı yüzde 26 oranında azaldı”


Türkiye’de de pandeminin, tüberküloz kontrolünü olumsuz etkilediğine dikkat çeken Yıldız, “2020 yılı verileri ile 2019 yılı verileri karşılaştırıldığında; verem savaşı dispanserlerinde yapılan muayene sayısı, korumaya alınan kişi sayısı, yapılan temaslı muayene sayısı ve bakteriyolojik inceleme sayıları yaklaşık yüzde 40 düzeyinde azalmıştır. Yeni kayıt edilen tüberkülozlu hasta sayısı yüzde 26 oranında azalmıştır” şeklinde konuştu.


Bulaştırıcı bir hastalık olan tüberkülozun bulaş yollarını açıklayan Doç. Dr. Yıldız, “Tüberküloz hastanın solunum yoluyla havaya saçtığı mikropların, sağlıklı kişiler tarafından nefes ile alınarak akciğerlerine yerleşebilir. Akciğere gelen mikrop, ya vücutta hapsedilir ve sessiz bir enfeksiyon olarak kalır, ya da hastalık yapar. Sessiz enfeksiyon olanların onda biri ileri bir tarihte hastalanabilir. En sık akciğerleri tutar. Diğer organlarda da hastalık yapabilir. Tanısı, mikrobun gösterilmesi ile konulur” ifadelerini kullandı.


2-3 haftadan uzun süren ve tedaviye cevap vermeyen öksürük, balgam çıkarma, balgamında kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı şikayeti olanların göğüs hastalıkları uzmanına başvurması gerektiğini belirten Yıldız, “Akciğer dışı tüberküloz hastalığı olanlarda hastalığın olduğu organa ait daha farklı belirtiler de olabilir. Örneğin lenf bezi tüberkülozunda hastalığın olduğu lenf bezinin büyümesi, böbrek tüberkülozunda idrarda kan görülmesi, kemik tüberkülozunda ağrı gibi pek çok belirti de görülebilir” dedi.



“Tüberküloz bakteri kaynaklı, Covıd-19 hastalığı ise, virüs kaynaklı bir hastalıktır”


Tüberkülozun yeni tip korona virüs Covid-19 hastalığı ile benzer yönlerine dikkat çeken Yıldız, “Her iki hastalıkta bulaştırıcı enfeksiyon hastalıkları grubunda yer alır, akciğeri tutar ve akciğer enfeksiyonuna neden olur. Tüberküloz bakteri kaynaklı, COVID-19 hastalığı ise virüs kaynaklı bir hastalıktır. COVID-19 henüz tedavisi kesin olmayan ölümcül olabilen (%2-4) bir enfeksiyon hastalığıdır. Tüberkülozda erken dönemde doğru tedavi ile tam iyileşme oranı yüksektir“ ifadelerini kullandı.


Balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile tüberküloz tanısının konulduğunu belirten Doç. Dr. Yıldız, “Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları tüberkülozdan şüphelenmeyi sağlar. Akciğer filmi veya diğer radyolojik incelemelerde tüberküloz hastalığının yaptığı değişiklikler görüldüğünde diğer hastalıklardan ayırt etmek için mikrobiyolojik inceleme yapılmalıdır. Hastadan alınan balgam veya diğer materyaller laboratuvarda incelenir. Tüberküloz basilinin görülmesi ya da ekilen kültürde basil üremesiyle tanı kesinleşir” diye konuştu.



“Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir”


Tüberküloz tedavisi için günümüzde çok güçlü ilaçlar bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Pınar Yıldız, “Tüberküloz mikrobunu kesin olarak öldürmek ve bir daha çoğalarak hastalık yapmasını engellemek için başlangıçta en az 4 ilaç kullanılması gerekmektedir. Yapılan balgam kontrollerinin sonuçlarına göre 2 veya 3 ay sonra ilaç sayısı azaltılacaktır. Tüberküloz mikrobu diğer mikroplara nazaran çok daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılması önemlidir. Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre içinde, Verem Savaşı Dispanserlerinde balgam ve akciğer filmi kontrolleri yapılacaktır. Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir. Dirençli tüberküloz dediğimiz bu hastalık tipinde tedavi çok daha zordur; çok sayıda ilacın 18-24 ay kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle ilaçların sağlık personeli veya sorumlu bir kişi tarafından hastaya içirilmesi en etkili tedavi yöntemidir. Böylece hastaların ilaçlarını aksatmadan düzenli alması sağlanmış olur. Bu yöntem ‘Doğruda Gözetimli Tedavi’ olarak tanımlanır” dedi.



“İlaçların yeterli süre ve düzenli bir şekilde kullanılmalı”


Ülkemizde tüberküloz tedavisinde kullanılan tüm ilaçların yıllardan beri Sağlık Bakanlığı tarafından karşılandığını ve bu hastalara Verem Savaşı Dispanserleri aracılığıyla ücretsiz dağıtıldığını sözlerine ekleyen Doç. Dr. Yıldız, “Özel beslenme, istirahat, uygun iklim koşulları veya stresten uzaklaşma gibi bazı unsurların tüberküloz tedavisinde çok da önemli olmadığı yapılan bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Tedavideki en önemli unsur; uygun ilaçların yeterli süre ve düzenli bir şekilde kullanılmasıdır” diye konuştu.


Tüberküloz aşısı olanların Corona virüsten daha az etkilendiği ile ilgili savunan veya karşıt görüşte olan çalışmalar mevcut olduğunu dile getiren Yıldız, kesin bir yanıt verebilmek için daha geniş popülasyonlu, kesin kanıta dayalı çalışmalara ihtiyaç olduğunu vurguladı.


Tüberküloz hastasının aynı evde yaşayanlara verem mikrobunu bulaştırma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Yıldız, “Çünkü aynı havayı en uzun süre paylaşmaktadırlar. Bu nedenle, tüberküloz tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı havayı paylaşan işyeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaş dispanserinde muayene için çağrılırlar. Buna temaslı muayenesi denilir. Temaslı muayenesi, eğer hastanın yakınlarında da hastalık varsa erkenden tanı koymayı sağlar. Hasta olmayan ve risk taşıyanlara da koruyucu tedavi verilir. Koruyucu tedavi eğer düzenli kullanılırsa, mikrobu almış kişilerin hastalanmasını yüzde 90’a varan oranda önler“ şeklinde açıklamasını tamamladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.