KÜLTÜR SANAT - 09 Haziran 2021 Çarşamba 17:05

“Karamanlılar: Anadolulu Ortodoks Türkler” konferansı

A
A
A
“Karamanlılar: Anadolulu Ortodoks Türkler” konferansı

Trakya Üniversitesi, Balkan Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen “Karamanlılar: Anadolulu Ortodoks Türkler” başlıklı çevrim içi konferansta İstanbul Üniversitesi’nden Doç.

Trakya Üniversitesi, Balkan Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen “Karamanlılar: Anadolulu Ortodoks Türkler” başlıklı çevrim içi konferansta İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nilüfer Erdem’i konuk etti.


Birçok çalışmasında Yunanca kaynak kullanması nedeniyle alanında Türkiye’de birkaç isimden biri olan İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Nilüfer Erdem “Sorularla Karamanlılar Anadolulu Ortodoks Türkler” başlıklı son kitap çalışmasından hareketle bir konferans gerçekleştirdi.


Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve çok sayıda akademisyen ile öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilen konferans Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet’in açılış konuşması ile başladı.


Doç. Dr. Nilüfer Erdem, Karamanlıların Osmanlı millet sistemi içerisinde Türk dilli, Türkçe konuşmaları ve Türkçe dışında başka hiçbir dil bilmemeleri nedeniyle ayrı bir konuma sahip olduklarını belirterek başladığı konuşmasında “Karamanlılar diğer Ortodoks topluluklardan farklı olduklarının bilincine sahiptiler. Karamanlıca kaynaklara bakıldığı zaman kendilerini ‘Anadolulu Hıristiyanlar’, ‘Anadolulu Ortodoks Hıristiyanlar’ olarak adlandırdıklarını ve kendilerini diğer Rum milleti içerisinde apayrı bir yere koyduklarını görürüz. Ağırlıklı olarak Karamanoğlu Beyliği’nin bulunduğu ve oldukça geniş bir coğrafyada yaşayan Karamanlılar ile ilgili eserler ancak 18. yüzyıl itibarıyla karşımıza çıkmaktadır. Karamanlılarda Türk kültürüne ait pek çok iz görülür. Örneğin; ata kültü dediğimiz ataların türbelerini ziyaret etme geleneğinin, Müslüman Türklerde olduğu gibi çaput bağlama geleneğinin ve eski Türklerde olan ateş kültünün Karamanlılarda da var olduğunu görürüz. Karamanlılarda, aslında pek çok eski Türk geleneği Hıristiyanlıkla harmanlanarak ortaya çıkmıştır. Türk halk kültüründe olduğu gibi kuyruklu yıldız, Karamanlılar tarafından da uğursuz bir öğe olarak kabul edilir. Mübadele, Karamanlılar için kolay bir süreç olmadı. Aslında onlar Anadolu’da kalmayı çok istemişlerdi. Çünkü onlar için Anadolu memleket anlamına geliyordu” dedi.


19. yüzyıla kadar birçok Karamanlının Türkçe isimler taşıdıklarını söyleyen Doç. Dr. Nilüfer Erdem, zamanla ekonomik nedenlerle içlerinden kıyı bölgelerine göç etmek zorunda kalanlar olduğunu ve onların diğer Ortodoks cemaat içerisinde daha iyi bir konuma gelebilmek için Yunanca isimler almaya başladıklarını söyledi. Özellikle Amerikan misyonerlerin Karamanlılara yönelik faaliyetlerini de irdeleyen Doç. Dr. Nilüfer Erdem, Karamanlı din adamların bundan rahatsız olduklarını belirtti. Yine 19. yüzyıl itibarıyla Karamanlıca neşriyatta din dışı eserlerin yayınlanmaya başladığını ifade eden Doç. Dr. Nilüfer Erdem, Karamanlıların dinsel metinlerine bakıldığında Yunanca ’Theos’ kelimesi yerine Türkçe ’Allah’ ve ’Rab’ kelimelerini kullandıklarını söyledi.


Doç. Dr. Nilüfer Erdem, “Karamanlılar kendilerini daima Türk toplumunun bir parçası olarak gördü. Hiçbir zaman mübadeleye tabii olacaklarına inanmadılar. Karamanlıca yayın yapan gazetelerde bile kendilerini Türk olarak tanımlayan yazıların varlığını görüyoruz. Dolayısıyla mübadele kapsamında topraklarını terk etmek zorunda kalan birçok Karamanlının, Yunan asıllı birileriyle karşılaşması ilk defa Mersin’den bindikleri gemideki mürettebatla olmuştur. Yunanistan’a gittikten sonra birçok Karamanlı, Yunanca bilmemesi nedeniyle ciddi zorluklar yaşamıştır. Mübadele sonrasında Karamanlılar, Yunanistan’a toplu şekilde yerleştirilmiş, yerleştikleri yerlerde kendi geleneklerini yaşatmaya devam etmiş ve buralara, Anadolu’daki kendi yerleşim yerlerinin, köylerinin isimlerini vermişlerdir” diyerek günümüzde üçüncü nesil Karamanlıların Yunan toplumuna adapte olduğu gerçeğini kabul etmek gerektiğini söyleyerek sunumunu tamamladı.


İki saat boyunca devam eden konferans, soru-cevap bölümüyle sona erdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te esrarengiz patlama sesi korku ve paniğe neden oldu Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin eden patlama sesi ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatılırken boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durulduğu öğrenildi. Olay, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde meydana geldi. İddiaya göre, özellikle bölgedeki kırsal Gökçeli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar bir anda çok yüksek bir patlama sesi duydu. Duydukları sesle korku ve panik yaşayan vatandaşlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine sesin duyulduğu bölgelere jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ölen ya da yaralanan kimsenin olmadığı olay sonrası patlama sesinin kaynağı ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatıldı. Olayla ilgili çalışma yapan ekiplerin boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi. Korku ve panik yaşayan vatandaşlar o anları anlattı Yaşadıkları korku ve paniği anlatan Çapan Köse ve Adil Yılmaz isimli vatandaşlar, önce kısa süreli keskin bir ışık gördüklerini sonrasında ise şiddetli bir patlama sesiyle irkildiklerini söyledi. Vatandaşlar, Suriye’ye yakın olduklarını ve oradan bir şey düşme ihtimalinin akıllarına geldiğini de ifade etti. Konu ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.