SAĞLIK - 09 Mart 2020 Pazartesi 17:17

Sağlık Bakanlığı’ndan, göçmenleri bulunduğu alanda salgın önlemi

A
A
A
Sağlık Bakanlığı’ndan, göçmenleri bulunduğu alanda salgın önlemi

Sağlık Bakanlığı ekipleri göçmenlerin bulunduğu Pazarkule’de kurduğu sahra hastaneleriyle bir yandan Yunan sınır birliklerinin gaz ve mermiyle yaraladığı göçmenlere müdahale ederken bir yandan da alanda salgın hastalık oluşmaması için alan da dezenfektasyon işlemleri uyguluyor.

Sağlık Bakanlığı ekipleri göçmenlerin bulunduğu Pazarkule’de kurduğu sahra hastaneleriyle bir yandan Yunan sınır birliklerinin gaz ve mermiyle yaraladığı göçmenlere müdahale ederken bir yandan da alanda salgın hastalık oluşmaması için alan da dezenfektasyon işlemleri uyguluyor.


Sağlık Bakanlığı göçmenlerin Avrupa’ya geçmek için bekleyişini sürdürdüğü Pazarkule sınır kapısının olduğu noktaya çok sayıda ekip sevk etti ve alana Sahra hastaneleri kurdu. Çok sayıda göçmene hizmet veren Sahra hastanesinde çalışan sağlık personelleri zaman zaman Yunan sınır birlikleri tarafından atılan gaz bombaları nedeniyle zor anlar yaşasa da yaralanan ve hastalanan göçmenlere müdahale etmekten vazgeçmiyor.


Sahra Hastanesinde bin 210 kişiye müdahale edildi


Sahra Hastanesinin kurulduğu andan itibaren bin 210 göçmene müdahale de bulunduğunu belirten Edirne İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Cengiz Kalkan “Olayların başladığı andan itibaren sahra hastanemizde bin 210 kişiye müdahale edildi. Burada ortalama 9 ambulans ile hizmet vermekteyiz. Yaklaşık 30 ambulansımız il genelinde aynı zamanda poliklinik hizmetleri verir şekilde çalışmaktadır sahra hastanelerimiz her an sayı arttırabilecek şekilde çalışmaktadır” diye konuştu.


Sağlık personeli gaz maskesi ile çalışmak zorunda kalıyor


Yunan sınır birliklerine bağlı askerlerin göçmenlere sert müdahaleleri esnasında Sahra Hastanesinde çalışan personelin zor anlar yaşdığı belirten Kalkan, “Sağlık çalışanlarımız burada gözleri yaşarır ve gaz maskeleri ile çalışmak zorunda kalıyorlar. Yaklaşık 15 plastik mermi vakası 3 gerçek silah yaralanması 15 ateşli silah yaralanması yaşanmıştır. 14 yaralımız yatarak tedavi görmekte 186 yaralımız hastanelere intikal etti. Geri kalan hastalar da bu sahra hastanelerinde ilk müdahaleleri yapılmıştır. Buradan bir çok hastaneye sevk edilen hastanelerde tedavileri yapılmıştır” dedi.


Alan salgın hastalıklara karşı sürekli dezenfekte ediliyor


Göçmenlerin bulunduğu alanın olası bir salgın hastalığı karşı düzenli olarak dezenfekte edildiğini belirten Dr. Kalkan, "Edirne Valimiz Ekrem Canalp’in himayelerinde biz birinci madde olarak alanın hijyen açısından sağlıklı olmasına önem gösterdik. İlk andan itibaren sayın valimiz buraya taşınan tuvaletleri intikal ettirdiler burada öncelikle alanın sağlıklı bir alan olmasına özen gösterildi. Hemen akabinde il sağlık müdürlüğü ve halk sağlığı başkanlığımız koordinatörlüğünde alanın dezenfektan maddelerle özel kıyafet giymiş arkadaşlarımızca her gün dezenfektan uygulaması yaptık. Biz araç ve eleman desteği sağlamaktayız. Dünden itibaren biz kendimiz de ara vakitler de çadırların arasını gezerek hijyen ve önleyici sağlık çalışmaları yapılmaktadır. Saha da valiliğimizce iş birliği içinde çalışmaktayız. Afad’ımız Kızılay’ımız göç idaremiz beklemediğiniz anda çok yoğun gaz fişekleri atılıyor. Bu gaz fişekleri zaman zaman bizim sahra hastanemizin üzerine ve yanına düştü. O gazı bütün alanlarda ki çadırlara taşındığı zaman felaket anı oluyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün kurumlarıyla başta Sağlık Bakanlığı olarak can siper hane karşılıyor ve bu olaylar başladığı andan itibaren verilen mücadeleler Türkiye’nin sağlık alanında yaptığı hizmetlerle sadece Türkiye için değil bütün dünya için örnek olduğu görülüyor” dedi.


Öte yandan, alanda kurulan aşılama merkezlerinde çocukların aşıla işlemi de sürekli olarak yapılmakta. Aşı olan çocuklara burada bulunan görevli personel tarafından çeşitli hediyeler veriliyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Enflasyonda düşüşe ’yeşillik’ desteği Eskişehir’de yeşillik üretimi yapan çiftçiler, 9 günlük Ramazan Bayramı tatilinden dolayı semt pazarlarının kurulamadığını ve buna bağlı olarak yarı yarıya ürünlerinin fiyatlarının düştüğünü belirtti. Geçtiğimiz pazar günü biten 9 günlük Ramazan Bayramı tatili insanların dinlenmesi, sevdikleri ile hasret gidermesi ve tatil için güzel bir fırsat olarak değerlendirildi. Tatil genel manada insanları mutlu ederken bazı üreticilerin ise işleri sekteye uğradı. Pazarlara yeşillik satışı yapan Eskişehirli çiftçilerin ürünleri kurulmayan semt pazarlarından dolayı ellerinde kaldı. Haftanın neredeyse kenttin çeşitli yerlerindeki pazarlara yeşillik sevk eden çiftçiler, 9 günlük süreçte zorluk çekti. Arz talep mantığı ile belirlenen ve çiftçinin de elinde yüklü miktarda mal kalmasına bağlı olarak da fiyatlar yarı yarıya düştü. Durum çiftçilerde mağduriyete sebep oldu. “Malın kalması demek veya yetişkin bir ürünün tarladaki heba olması demek” 9 günlük tatilin çiftçi için çok uzun olduğunu belirten Yeşil Sakarya Üreticiler Başkanı Süleyman Buluşan, “9 günlük bayram tatili. Ülkemizin tarımsal olarak belki bize çok büyük zararı var. Ama bu sadece hani turizme, faydası olan bir konu. Örneğin şimdi bugün bayram öncesi biliyorsunuz Ramazan ayı dolayısıyla veya söylentilere göre marul mesela pazarlarda 30 liraya kadar çıktı. Ama bunun arz ve talep meselesi olduğunu hepimiz unutuyoruz. Çünkü bizim malımız hiçbir zaman için rayiç fiyatı kendi kendine yükseltemez. Burada her şeyden önce planlı üretim ve bunlar akabinde de gelen 9 günlük bayram tatili sürecinde, tabii tatile gidenler için belki çok hoş bir seda ama biz üreticiler için çok büyük sıkıntı. Çünkü neden? Günde mesela şu araç her gün çıkması gerekiyor. Her gün giden bir araç bir anda 9 gün kımıldamıyor. Bu tarlada malın kalması demek veya yetişkin bir ürünün tarladaki heba olması demek. Kaldı ki ekonomisinde de çok büyük etki yapıyor. Neden? Biz mesela şu anda en büyük sıkıntımız tarladaki işçi. Tarladaki işçiye hemen dönüş yapabilmesi için parasını ödeyebilinmesi için ekonomi dokuz gündür durdu. Ama işçi ne yapıyor burada, devam ediyor. Mevcut olarak bütün ürünlerde yarı yarıya bir fiyat farkı var. Bunun işte sebebi bir kere bir anda malın depoda stokta durup dururken hepsi birden çıkması. 15-20 gün önce, 30 lira civarlarında olan bir marul, şu anda 20 ile 15 liraya düştü. Bu tarlada 10 lirayken 5 liraya düştü” dedi. “Pazarlar kapalı, üretici, ürettiği ürünü satamadı” Çiftçi Kadir Yavaş ise üreticilerin ürünlerini satmamasından dolayı fiyatların düştüğünü belirtirken şöyle konuştu; “9 günlük tatil süresince bu havaların da sıcak gitmesiyle Türkiye genelinde olan yeşil grupların hepsi yetiştiği için bir de millet tatilden yeni çıktı. Arz talep meselesi de azaldı. Bu yüzden yani istekler azaldı biraz. Bunlarda fiyatlarda düşüşe neden oldu. Bayramdan önce yani maksimum yüksek satışlarda şu an yarı yarıya gerileme var. Bu havaların ısınmasıyla birlikte olan bir şey. Bir de 9 günlük bayram süreci olunca sevkiyat olmadığı için bütün mallar birbirini sıkıştırdı Türkiye genelinde. Pazarlar kapalı, üretici, ürettiği ürünü satamadı, pazarlayamadı. Ya elinde varsa dışarıya attı ve de bekletti, bir şeyler yaptı, bir şekilde. Herkesin ürünü yetiştiği için mecbur sıkıntılı bir dönem oldu.” (BT-
Bursa Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat: "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil" İran ve İsrail krizinin daha da tırmanarak bir savaş çıkmasının kısa vadede mümkün olmadığını belirten Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil. İsrail, Amerika’nın bölgeye dahil olarak İran’a yönelik bir operasyon yapılma taraftarı. İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında ise net bir biçimde İsrail’e doğrudan savaşmak gibi bir niyeti yok. Bu aşamada her iki devletin de karşılık geri adım atarak krizi sonlandırmasını bekliyoruz" dedi. Orta Doğu’da yaşananları değerlendiren Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "Orta Doğu son dönemlerde yine ciddi krizlerle karşı karşıya gelmiş durumda. Özellikle İran ile İsrail arasındaki kriz, kronikleşmiş bir hal almaya başladı. Bu tür rekabetlerde aktörlerin karşısına üç farklı seçenek çıkar. Birincisi aktörlerden biri karşı tarafa blöf yapar, karşı taraf ise geri adım atarak bir saygınlık veya stratejik kayıp yaşamakla birlikte krizin son bulmasına imkan tanır. İkinci seçenekte ise, aktörler karşılıklı olarak bir geri adım atma durumu tercih ederler, bu durumda da kriz kendiliğinden son bulur. Son olarak üçüncüsünde ise, aktörler mevcut pozisyonlarından taviz vermezler. Daha sert adımlar atmaya başlarlar. Bu da kaçınılmaz olarak aktörler arasında bir savaşa yola açarlar" dedi. "İran ve İsrail krizi, daha da tırmanarak bir savaşa yol açması kısa vadede mümkün değil" Bu 3 senaryo üzerinden İran-İsrail ilişkisini değerlendiren Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "İran ve İsrail arasındaki ilişkilerde ilk senaryonun gerçekleşmeyeceğini çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Her iki tarafta geri adım atma niyetinde değil. Bunu hem İsrail’in Şam’daki büyükelçilik saldırısında gördük. Hem de İran’ın İsrail’e misilleme olarak insansız hava araçları ve balistik füzelerini kullanarak yaptığı saldırıda net bir biçimde gördük. Dolayısıyla iki tarafta geri adım atma niyetinde değil. İkinci seçeneği bir tarafa bırakacak olursak, üçüncü seçenekteki gibi tarafların krizi daha da tırmandırarak bir savaşa yol açması ise kısa vadede mümkün olmayacak gibi görünüyor" ifadelerine yer verdi. "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil" İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında İran’ın net bir biçimde İsrail’e doğrudan savaşmak gibi bir niyetinin olmadığını belirten Polat, "Diğer taraftan İsrail ise İran ile savaşma konusunda o kadar isteksiz değil. Ancak bunun da bazı şartları var. İsrail, Amerika’nın bölgeye dahil olarak İran’a yönelik bir operasyon yapılma taraftarıdır. Ancak ABD cephesine bakıldığında ise hem bu yıl içerisinde yapılması planlanan seçimlerin başkan üzerindeki baskısı, hem de Amerika’nın uzun yıllardır yaklaşık 15 yıldır Orta Doğu’ya doğrudan angaje olmamak gibi bir stratejik yaklaşımı söz konusudur. Bu opsiyonu da kısa vadede pek mümkün kılmıyor. Dolayısıyla önümüzde tek bir seçenek kalıyor. Bu aşamada aktörlerin krizi yavaş yavaş iki tarafın da geri adım atarak sonlandırmasını bekliyoruz. Mevcut durumda bu senaryonun gerçekleşme ihtimalini yüksek görüyorum. Özellikle İran ile İsrail arasındaki kriz kronikleşmeye başladı diyebiliriz" dedi. "Türkiye, Orta Doğu’da mümkün mertebe krizlerin barışçıl bir biçimde çözümlenmesini arzuluyor" Türkiye’nin, 7 Ekim’den beri bölgesel krizlerin artık bir noktada durması gerektiği yönünde bir politika benimsemiş durumda olduğunu ifade eden Polat, "Malum, son 15 yıldır Orta Doğu’da yoğun bir rekabet söz konusu bölgesel aktörler arasında. Buna bir de devlet dışı silahlı aktörler ve başarısız devletler eklenmiş durumdadır. Dolayısıyla Orta Doğu, 2000 yıllarının başından 2010 yıllarına kadar olan kısmen istikrarlı dönemini özlemiş durumdadır. Dolayısıyla Türkiye, ne İran-İsrail arasında, ne de İsrail-Hamas arasında böyle bir çatışmanın devamlılığı yönünde bir politika arzulamıyor. Türkiye, Orta Doğu’da mümkün mertebe krizlerin barışçıl bir biçimde çözümlenmesini arzuluyor. Bu çerçevede de girişimlerini sürdürüyor. Türkiye’nin kendi çıkarları açısından da bu oldukça önemli. Aksi takdirde, çeşitli insani krizler, terör örgütlerinin yeniden palazlanması gibi veya başarısız devletlerin ortaya çıkması gibi Türkiye’nin güvenliğini yanından ilgilendiren başka kriz alanları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Türkiye, bu tür krizlerin daha barışçıl yollarla çözümü için mücadele ediyor" şeklinde konuştu.