- 01 Aralık 2018 Cumartesi 12:30

Erzincan’da ki merkeze bağlı köy ve mahalle muhtarlarıyla biraraya gelindi

A
A
A
Erzincan’da ki merkeze bağlı köy ve mahalle muhtarlarıyla biraraya gelindi

Erzincan’da 2017-2018 yıllarında yapılan ve yapımı devam eden, 2019 yılında ise yapılacak olan kamu ve özel sektör yatırımları ile istihdam konularının yanı sıra muhtarların öneri ve taleplerinin görüşülmek üzere Erzincan’da biraraya gelinen “Muhtarlar Toplantısı” Ekin Konferans Salonu’nda düzenlendi.

Erzincan’da 2017-2018 yıllarında yapılan ve yapımı devam eden, 2019 yılında ise yapılacak olan kamu ve özel sektör yatırımları ile istihdam konularının yanı sıra muhtarların öneri ve taleplerinin görüşülmek üzere Erzincan’da biraraya gelinen “Muhtarlar Toplantısı” Ekin Konferans Salonu’nda düzenlendi.


Gerçekleştirilen toplantıya Erzincan Valisi Ali Arslantaş’ın yanı sıra Erzincan Milletvekilleri Süleyman Karaman ve Burhan Çakır, Erzincan Belediye Başkanı Cemalettin Başsoy, Erzincan Vali Yardımcıları Mehmet Şerif Olçaş, İhsan Ayrancı, Çağlayan Aydın, kamu kurum müdürleri, belde belediye başkanları, merkeze bağlı köy ve mahalle muhtarları katıldı.


Düzenlenen toplantıda, konuşma yapan Erzincan İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Yaşar Felekoğlu, 2017 yılı programında yer alan projelerin değerlendirmesini katılımcılara aktararak, 2018 yılı yatırım programına alınan 463 projedeki 368 çalışmanın tamamlandığı 84 projenin ise yapımının devam ettiğini, 11 projenin ise ihale aşamasında olduğunu bildirdi.


Felekoğlu yaptığı sunumda Erzincan İl Özel İdaresi olarak Tarım, Kırsal Altyapı, Köy Yolları, Köy İçme suları, Köy Sosyal Tesisleri ve Köy Sosyal Hizmetler Sektörlerindeki çalışmalara yönelik şu bilgileri verdi; “tarım sektöründeki 65 proje işinde 15.941.162,00 TL harcanarak, bu projelerden 61 çalışmanın tamamlanmış olup, 4 çalışma ise devam etmektedir.


Köy içme suları sektöründe, 59 projenin tamamlanmış olup, 41 projedeki çalışma devam etmektedir. 5 proje ise ihale aşamasındadır.


Kırsal altyapı sektöründe, 24 proje tamamlanmış olup, 11 projedeki çalışma devam etmektedir. 2 proje ise ihale aşamasındadır.


2018 Yılı Köy Sosyal Tesisleri programı kapsamında, 71 köy içerisindeki 56 köydeki sosyal tesislerin yapım bakım ve onarımları tamamlanmış olup ve 15 köydeki sosyal tesislerin yapım bakım ve onarımları devam etmektedir.


İl Özel İdaresince 18 Köyde Yeni Yerleşim Yeri Çalışması yapılmıştır.


Köy yolları sektöründe 2018 yılındaki 181 proje kapsamında stabilize, istinat duvarı, menfez, köprü ile birlikte 213.60 kilometre sıcak asfalt, 38,70 kilometre birinci kat ve 27,00 kilometre ikinci kat asfalt dökülerek, 25 köyde 162.260 metrekare kilit parke çalışması yapılmıştır.”


Ardından konuşan Erzincan Belediye Başkanı Cemalettin Başsoy, Erzincan Belediyesi olarak bugüne dek yapılan ve yapılacak olan çalışmalara ilişkin katılımcılara bilgi vererek toplantının hayırlara vesile olmasını temenni etti.


Daha sonra konuşan Erzincan Milletvekilleri Süleyman Karaman ve Burhan Çakır ise tüm muhtarlara çalışmalarında başarılar dileyerek, yapılan toplantının hayırlara vesile olmasını temenni ettiler.


Vali Ali Arslantaş ise yaptığı konuşmada; “Devletimiz, 2023 hedefleri doğrultusunda başlattığı kalkınma hamlesi neticesinde yollarıyla, modern hastaneleri, okulları, sosyal alanları ve her geçen gün büyümeye, gelişmeye yönelik ürettiği yeni projeleriyle büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası ve ihyası için çalışmaktadır. Kadim bir kültüre ve her alanda önemli zenginliklere, birikimlere sahip olan Erzincan’ı bu hedefler doğrultusunda daha iyi yerlere taşımak hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.


Unutmayalım ki her imkân bir imtihandır. Rabbim bizlere bu aziz millete hizmet etme fırsatı verdi. Bizler de mesuliyetlerimizin bilincinde olarak vatandaşlarımıza en iyi hizmeti sunmak için çalışmalıyız. Hamdolsun şehrimizde bu anlamda kamu kurum ve kuruluşlarımız başta olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarımızla, muhtarlarımızla tüm mesaimizi hemşehrilerimize daha müreffeh bir yaşam sunmak için harcıyoruz.


Hayırla yâd edilmek, bir eser ortaya koymak, vatandaşlarımızın duasını almak arzusunda olan herkesin çalıştığını görmek bizleri ziyadesiyle mutlu etmektedir.


Şehrimize hizmet etmenin en büyük itici gücü, daima yanımızda olduğunu bildiğimiz vatandaşlarımızın desteği oldu. Devletimizi temsil etmek, vatandaşımızın gönlünü kazanmakla olur. Bu açıdan tüm muhtarlarımızın vatandaşlarımıza samimi, candan ve müşfik davranmaları devletimizin insanı yaşat ki devlet yaşasın düşüncesiyle de örtüşmektedir.


Özellikle Cumhurbaşkanımızın siz değerli muhtarlarımızın gerek özlük hakları gerek hak ettiğiniz prestijinizin sağlanması noktasında önemli destekleri oldu. Muhtarlarımız ve muhtarlık müessesesinin ihtiyaçları, karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunların çözümüne yönelik çalışmaların yürütülmesi amacıyla her yıl 19 Ekim gününü “Muhtarlar Günü” olarak kutlamaya başladık. İnanıyorum ki her geçen yıl daha güçlü yapısıyla muhtarlık müessesi daha etkin hizmetlere imza atacaktır.


Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında: “Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama ve egedeki kayalıklarla ilgili fırsatçı girişimler dikkatimizden kaçıyor. Ülkemizin güneyindeki gelişmelere yoğunlaşmasını fırsat bilerek Kıbrıs’ta ve egede haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda buradan ikaz ediyorum.


Güney sınırlarımızda yanlış hesap yapanların hesabını nasıl Fırat kalkanı operasyonuyla, Zeydindalı operasyonuyla, çok yakında başlayacak Mümbiç ve Fıra’tın doğusu operasyonlarıyla bozuyorsak onların hesabını da bozarız ve bozacağız. Şunun iyi bilinmesi lazım, Türkiye bir çadır devleti değildir. Asırlara bali olan bir devlet anlayışımız vardır. Ve biz bu devlet anlayışımızı bir kenara bırakarak “buyrun “ diyemeyiz. Gereği neyse bunu yaparız. Ve bir ölürüz bin diriliriz. Savaş gemilerimiz hava kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik birimlerimiz şu anda bölgedeki gelişmeleri gerektiğinde her türlü müdahaleyi yapma yetkisiyle yakından takip ediyorlar. Kıbrıs açıklarında faaliyet gösteren yabancı şirketlere Rum tarafına güvenerek hadlerini ve güçlerini aşan işlere kalkışmamalarını tavsiye ediyorum. Bunların efelikleri bizim ordumuzu, gemilerimizi uçaklarımızı görene kadardır. Bu işin geçerli olmayan anlaşmalarla bölgeye sondaj gemileri getirerek olmayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.


Türkiye tarihten ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı koruyacaktır. Bizim için Afrin neyse egedeki Kıbrıs’taki haklarımız da odur.”


Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ne demek istediğini sizlerle birlikte yorumlamak istiyorum.


“Yamyamlar İle Mücadele Halindeyiz”


Bir süredir Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yani daha doğrusu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin arkasındaki yamyamlar ile mücadele halindeyiz. Akdeniz’de şu anda 10 dan fazla ülkenin savaş gemisi uçak gemisi ve denizaltısı bulunuyor. Neden? Suriye savaşı için mi? Tabii ki hayır. Suriye savaşı işin bahanesi. Türkiye’nin de ağırlığını koyduğu bölgede çok farklı bir mücadele var. Hatta belki de Suriye’de savaşın bitmemesinin nedeni de bu mücadele. Savaş devam ettiği sürece emperyalistlerin savaş gemilerinin Akdeniz’de bulunmaları meşru hale geliyor çünkü. Orada olmalarının sebebi ne dersek tabii ki yine para, tabii ki yine enerji.


Yeni bir oyun kuruluyor, bu oyunun en önemli parametresi enerji ve Pazar mücadelesi. Ve bu oyunun bu günkü merkezi doğu Akdeniz. Kıbrıs adasının açıklarından başlayarak doğu Akdeniz’in bir çok yerinde devasa hidrokarbon rezervleri keşfedildi.


Haliyle bölge bir anda karıştı. Ortalığı karıştıran başlıca aktör Güney Kıbrıs Rum Yönetimi daha doğrusu onu önümüze atan batılı güçler. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mısır Lübnan ve İsrail ile ayrı ayrı anlaşarak adanın etrafını sözde münhasır ekonomik bölge ilan etti. Türkiye ise böyle bir oldu-bittiye asla müsaade etmeyeceğini belirtti. Türkiye ile baş edemeyeceğini bilen Rumlar ilan ettikleri bölgeyi parsel parsel bölerek ihale etti. Acıktıkları ihalenin sebebi büyük devletlerin şirketlerinin buralarda sondaj yapabilmesi, bir nevi abilerini çağırdı yani. Peki işe yaradı mı, tabii ki hayır. Onu birazdan anlatacağım.


Süreci yeniden gözden geçirirsek, İsrail 2009 yılında Tamar bölgesinde, 2011 de Leviatan 2012 de Kıbrıs açıklarındaki Afrodit bölgelerinde devasa doğalgaz yatakları buldu. Mısırda kendi kıyılarına 120 mil açıktaki Zohr bölgesinde devasa bir rezerv buldu. Bu rezervler küçümsenecek miktarlar değil, ABD jeolojik araştırma merkezi verilerine göre doğu Akdeniz’de 10 ila 15 trilyon metreküp doğal gaz, ve 3,5 milyar varil petrol olduğu tahmin ediliyor,


Bununla birlikte en az 10 trilyon metreküp keşfedilmemiş doğalgaz olduğu düşünülüyor. Bu rakamlar dünya enerji piyasasını sallayacak rakamlar. Zaten salladı da. Doğu Akdeniz coğrafyasında bulunan ülkeler siyasi çatışmalar ve iç çatışmalarla boğuşuyor. Amerika payını almak ve İsrail’i korumak için bölgede bulunuyor, Avrupa ise dünyanın en büyük doğalgaz pazarı olarak Rusya’nın tekelinden kurtulmak istiyor. Çünkü Avrupa birliği ham petrolde yüzde 90 doğalgazda yüzde 66 katı yakıtta yüzde 42 ve nükleer yakıtta ise yüzde 40 dışa bağımlıdır. Bu yüzden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin arkasında durmaya çalışıyorlar.


Bu hamleler Türkiye’yi yani bizi neden bu kadar rahatsız etti de kadife eldiven içindeki demir yumruğumuzu çıkarıp masaya vurduk. Deniz kuvvetlerimiz Akdeniz’e indi, nerede sondaj yapılacak denirse deniz kuvvetlerimiz tatbikat başlattı. Bu şekilde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu işi yaptığı ikili anlaşmalarla kendi başına yapamayacağını anladı. Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kıta sahanlığını işgal etmeyen aramalara zaten karışılmıyordu. Ama Türkiye sınır ihlaline asla müsaade etmeyeceğini net bir şekilde göstermiş oldu.


“Türkiye Akdeniz’e Ağırlığını Koydu”


Güney Kıbrıs Rum Yönetimi parsellerde kendi yapamadığı sondaj işi ile ilgili ihale açtı, abileri gelince Türkiye geri çekilir diye düşündü. Türkiye’nin sondaja müsaade etmediği üçüncü bölge diye bilinen alanın ihalesini İtalyan Enny şirketi aldı. Sahyben 12 adlı gemisini arama yapması için bölgeye gönderdi. İtalyan sondaj gemisini Türk savaş gemileri karşıladı ve rotasını değiştirmesini söyledi, gemi rotasını değiştirmeyince bizim savaş gemilerinden biri dümen kırdı ve İtalyan gemisine doğru tam hız yaklaşmaya başladı. İtalyan kaptan telsizle acil iletişim kurdu. Önümüzden çekilin yoksa birlikte batacağız diye çağrı yaptı. Türk kaptan ise hızımı ve rotamı kontrol edemiyorum diye cevap verdi. İtalyan kaptan buradan görebiliyorum hızını ve rotanı kontrol edebiliyorsun dedi ama bizim gemiden cevap gelmedi. Panikleyen kaptan tamam rotamı değiştiriyorum diyerek bölgeden uzaklaştı. Türkiye Akdeniz’e ağırlığını koydu, Rumlar ise abilerinin de Türkiye’yi caydıramayacağını anlamış oldu. Meşru hakkımızı kimseye ihlal ettirmeyeceğimizi o gün tüm dünyaya en net şekilde göstermiş olduk.


Ardından Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir anlaşma yaptı, bu anlaşmaya göre Türkiye petrolleri anonim ortaklığı bölgede petrol ve doğalgaz arayacaktı. Türkiye’nin ilk sondaj gemisi fatih de 2 ay önce bölgede aramalara başladı. Oradan gelecek iyi haberler inşallah bunca mücadelenin meyvesini verecektir. Batılı devletler ise oranın seyrini kendi lehlerine çevirebilmek için savaş gemilerini uçak gemilerini orada bekletmeye devam ediyorlar. Sözde sebep Suriye, işte bu yüzden Suriye savaşı bitmiyor bitirilmiyor. Türkiye bir yandan kendisini oyalamaya çalışan Yunanistan’ı susturuyor, bir yandan 10 dan fazla terör örgütüyle mücadele ediyor, bir yandan 4 milyon civarı Suriyeliye bakarken bir yandan da Akdeniz’i yola getiriyor. Peki gücü yeter mi? Evvel Allah, bu güne kadar yetti. Bundan sonra da hem Fırat’ın doğusunda başlayacak operasyon hem de Akdeniz’de devam eden sondajların sonuçlarıyla daha fazlasını yapacak. Güzel günler yakın.” diye konuştu.


Konuşmaların ardından köy ve mahalle muhtarlarının toplantıda dile getirmiş olduğu talepler değerlendirilerek, 2018 yılı için planlanan çalışmalar görüşüldü.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay 180 bin ton pamuk üretilen Hatay’da 3 bin depremzede çiftçiye pamuk tohumu dağıtıldı Asrın felaketinin yaralarının sarıldığı Hatay’da 3 bin depremzede çiftçiye 21.3 milyon TL değerinde sertifikalı pamuk tohumu dağıtıldı. Asrın felaketinin yıkıma uğrattığı Hatay’da depremin yaraları sarılmaya devam ediyor. Depremzede çiftçilerin yeniden ayağa kalkması için başlatılan devlet destekleri devam ediyor. Geçtiğimiz yıl 180 bin ton pamuk üretilen Hatay’ın Amik Ovası’nın bereketli topraklarında üretim yapan 3 bin çiftçiye “Hatay Depremin Yaralarını Pamuk ile Sarıyor” projesi çerçevesinde 21.3 milyon liralık sertifikalı pamuk tohumu dağıtıldı. Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın katılımıyla Kırıkhan ilçesinde gerçekleştirilen tohum desteğinin bölge çiftçisine bir nebze de nefes olması bekleniyor. Depremin yaralarını sarmak için yapılan desteklerin devam ettiğini belirten Vali Masatlı, "Türkiye’nin en önemli ve en verimli ovalarından biri olan Amik Ovası’nda başta pamuk tarımı olmak üzere sertifikalı tohum dağıtımlarını gerçekleştirdik. Burada da yaklaşık 21.3 milyon TL’lik tohumu bugün vatandaşlarımızla buluşturuyoruz. 3 bin vatandaşımıza sertifikalı tohum dağıtımı yaptık. Asrın felaketiyle beraber tarım sektörümüz de ciddi hasar aldı ama bu süreçte 1.1 milyar TL’lik destek yapıldı. Bugünkü projemiz sertifikalı pamuk tohumunun dağıtımı da buradaki vatandaşlarımızın üretimine güç katacaktır. Buradaki üretim kabiliyetimizi ve üretim miktarımızı arttırmasına ve kaliteli ürün elde etmemize ciddi katkı sunacak" dedi. 3 bin üreticiye sertifikalı tohum dağıttıklarını söyleyen Hatay İl Tarım Müdürü Abdurrahman Türkmen ise, "Yıllardır temel kaynaklardan biri olan tarım sektörü önemini her gün arttırmaktadır. 180 bin ton pamuk üretimiyle ilimiz Türkiye pamuk üretimi konusunda 4’üncü sırada yer almaktadır. 6 Şubat asrın felaketi sonrasında pamuk üretiminin devamlılığının sağlanması amacıyla birçok proje hayata geçirilmiştir. ’Hatay Depremin Yaralarını Pamuk ile Sarıyor’ projesi ile Antakya, Kırıkhan, Kumlu, Reyhanlı, Hassa, Belen, Altınözü ilçelerindeki yaklaşık 3 bin üreticimize sertifikalı tohum dağıttık" diye konuştu.
İstanbul Dilan ve Engin Polat, iş yeri kurşunlama davasında hakim karşısına çıkacak Sosyal medya fenomeni Banu Parlak’ın güzellik merkezinin kurşunlanmasına ilişkin açılan dava kapsamında Dilan ve Engin Polat çiftinin de aralarında bulunduğu 11 sanık bugün Küçükçekmece Adliyesi’nde hakim karşısına çıkacak. Bahçeşehir 1. Kısım Doğa Parkı’nda bulunan sosyal medya fenomeni Banu Parlak’a ait güzellik merkezi 1 Ekim 2023 günü saat 02.00 ve 04.30 sıralarında motosikletli şüphelilerce kurşunlanmıştı. Olaya ilişkin hazırlanan iddianame kapsamında Dilan ve Engin Polat çiftinin de ‘azmettirme’ suçundan cezalandırılması istenen davanın görülmesine bugün Küçükçekmece Adliyesi’nde başlanacak. İddianameden Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık Dilan Polat’ın sosyal medya hesabından yayınladığı bir videodaki konuşmasında Banu Parlak’a tehdit mesajı gönderdiği açıklanmıştı. İddianamede bu mesajdan kısa bir süre sonra Dilan ve Engin Polat’ın aldığı ortak karar ile sanık Engin Polat’ın müştekinin iş yerine silahlı saldırı düzenlenmesi için Gürcistan’daki bağlantıları vasıtasıyla kamuoyunda "Daltonlar" çetesi olarak bilinen silahlı organize suç örgütünün firari yöneticilerinden Beratcan ve Batın Can Gökdemir’le iletişim kurduğu aktarılmıştı. Gökdemir kardeşlerin de İstanbul’da özel olarak kiralanan hücre evinde eyleme hazır vaziyette bekleyen sanıklar Batuhan İnci, Yunus Emre Yıldız, Nizamettin Bilgili, Onur Abiç ve İsmail Emre Arifoğlu’na talimat verdiği iddianamede belirtilmişti. İddianamede, iş yerinin kurşunlandığı ve bu nedenle dış cephesinde bulunan 5 camın 4’ünün değiştiği, saldırı sebebiyle toplam zararın 45 bin lira olduğu kaydedilmişti. Olayın ardından şikayetçi olan Banu Parlak, kendisini öldürtmek isteyen Polat ailesinden şikayetçi olmuştu. Dilan Polat ise ifadesinde, tehdit içerikli görüntüdeki konuşmaları Parlak için söylemediğini, kendisine sözlü saldırıda bulunanlara genel olarak çektiğini savunmuştu. Sanık Engin Polat ise saldırıyı sosyal medyadan duyduğunu, saldırıdan 2 gün önce Banu Parlak’ın sosyal medyadan açıklama yapıp kendilerini suçladığını savunarak, bunu kimin yaptığını bilmediğini anlatmıştı. İddianamede, Polat çiftinin "birden fazla kişiyle birlikte silahla tehdit suçunu azmettirme" ve "mala zarar vermeye azmettirme" suçlarından toplamda ayrı ayrı 2 yıl 4 aydan 8 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilmişti. Haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıklar Barış Boyun, Beratcan ile Batin Can Gökdemir için ise "silahlı suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "birden fazla kişiyle birlikte silahla tehdit", "mala zarar verme" ve "ruhsatsız silah taşıma" suçlarından ayrı ayrı toplamda 8 yıl 4 aydan 23 yıla kadar hapis cezası istenmişti. İddianamede, diğer sanıklar Batuhan İnci, İsmail Emre Arifoğlu, Nizamettin Bilgili, Onur Abiç, Yunus Emre Yıldız ve Sezgin Polat’ın farklı suçlardan 2 yıl 4 aydan 23 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti.
İstanbul MediaMarkt’ta 1 yılda 700’den fazla akıllı telefon kiralandı MediaMarkt, tüketicilerin akıllı telefonlara kolaylıkla ulaşabilmesi için İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Mersin ve Kayseri’de bulunan seçili mağazalarında Akıllı Telefon Kiralama hizmeti veriyor. 2023 yılının Mart ayından bugüne dek 700’den fazla akıllı telefonun kiralandığı markaların mağazalarında adet bazında en çok kiralama ile Kayseri ili başı çekiyor. Avrupa’nın önde gelen elektronik perakendecilerinden MediaMarkt, 2023 yılından bu yana Akıllı Telefon Kiralama hizmetiyle tüketicilere son teknoloji ürünleri daha erişilebilir kılıyor. Tüketicilere daha sürdürülebilir bir teknoloji deneyimi yaşatmayı hedefleyen markanın İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Mersin ve Kayseri’de bulunan seçili mağazalarında verilen Akıllı Telefon Kiralama hizmeti kapsamında, hizmetin başladığı 2023 yılının mart ayından bugüne 700 adetten fazla akıllı telefon kiralandı. Elde edilen rakamlara göre en çok akıllı telefonun kiralandığı il Kayseri oldu. Kayseri’yi Mersin ve Adana takip etti. Kiralanan akıllı telefonlar sıfır üretici garantili olup kutu açılımı kiralama esnasında gerçekleşiyor. Smart Kirala ödeme uygulaması başladı Yapılan açıklamaya göre, tüketiciler MediaMarkt’tan halihazırda bulunan kredi kartlarıyla 6-12 taksitle ödeme yapabiliyor. Akıllı telefon kiralamalarında ödeme konusunda esnekliği daha da artıran marka, yakın zamanda Smart Kirala ödeme yöntemini de müşterilerine sunmaya başladı. Smart Kirala yöntemiyle kiralama yapmak isteyen ve Findeks puan kriterini karşılayan markanın müşterileri, 6 veya 12 aylık taksit seçenekleriyle kredi kartı limitinin tamamını kullanmadan aylık sabit tutarda ödeme yapabiliyor. 24 aylık Akıllı Telefon Kiralama hizmetinden yararlanan müşterilere kiralamanın 12’nci ayında üç seçenek sunuluyor. İlk seçenek kiralanan cihazla aynı marka aynı model yenilenmiş telefon alma fırsatı olurken diğer seçenek kiralama sonunda ürünlerini sözleşmeye uygun olarak teslim eden müşterilere güncel bedel üzerinden nakit olarak teslimat bonusu verilmesi. Üçüncü seçenek olarak ise teslimat bonusunun, bir üst model kiralanacak akıllı telefona geçişlerde indirim olarak kullanma fırsatı sunuluyor. Hediye çekleri ürün kiralamada da kullanılabilecek Marka, müşterilerin mağazalarda sunulan geri alım hizmetiyle elde ettikleri hediye çeki tutarlarını çok yakında kiralama hizmetinde indirim olarak kullanabileceğini duyurdu. Ayrıca kiralanan ürünün yanında sunulan ömür boyu ekran koruma ve kılıfa ek olarak, powerbank ve şarj adaptörü gibi ürünlerin ekleneceği ürün paketleri de Akıllı Telefon Kiralama hizmeti kapsamına dahil edilecek.
Adana Yusuf Şimşek; "Tek isteğim polis ya da asker olmak ancak, okumak yerine tarlada çalışıyorum" Tarım işçilerinin çocukları okumak yerine anne ve babaları gibi tarlada çalışmak zorunda kalıyor. Bu çocuklardan 14 Yaşındaki Yusuf Şimşek, okuyup polis ya da asker olmak istediğini söyledi. Uçsuz bucaksız tarım arazilerine sahip Adana’ya her sene binlerce işçi başka kentlerden geliyor ve tarıma istihdam sağlıyor. Şanlıurfa’dan Adana’ya gelerek tarım sektöründe çalışan tarım işçileri, okul çağındaki çocuklarıyla birlikte yaz kış demeden tarlalarda hasat yapıyor. Tarlalarda kurdukları çadırlarda barınan ve tarım sektörüne ciddi şekilde katkı sağlayan Şanlıurfalı tarım işçileri, çocukları da okula gitmek yerine tarlada çalışıyor. Tarlalarda aileleriyle birlikte çalışan çocuklar ise okumak istediklerini ve hayalleri olduğunu söyledi. "Okusam asker ya da polis olurdum" Ailesiyle birlikte tarlada çalışan çocuklardan Yusuf Şimşek (14), "Okula gitmiyorum. 5 yıl önce okulu bıraktım. Yazmayı biliyorum, okumayı bilmiyorum. Günlük 50-60 lira kazanıyorum. Yaşım büyüdükçe para artacak. Ailecek burada çalışıyoruz. Küçük kardeşim var 4 yaşında. O da okula gitmiyor ama ben büyüyünce okula gidip onu okutacağım. Soğan bitince portakala gideceğiz sonra karpuza gideceğiz. Nerede iş varsa oraya gideceğiz. Okusam ya asker ya polis olurdum. Şimdi tarım işçisi oldum" dedi. "Çocuklar okuma gitmek istiyor" Tarım işçilerinin elçisi Gülçin Hanter, “Çocuklar okula gitmiyorlar. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Çocukları aileler kendileriyle birlikte süründürüp getiriyor. Bu çocuğu çadırda bıraksa suya girer sonrada boğulur. Bizim Çukurova bir iş alanıdır. Çukurova’da tarım işçileri için barınma alanları istiyoruz. Eğitim alanı olsun ve çocukları güvenle bırakabilelim istiyoruz. Bu aileler 4-5 ay daha kalacaklar. Çocuklar okuma gitmek istiyor” ifadelerini kullandı. 9 çocuğuyla birlikte tarlaya çalışmaya gelen Eyüp Yörük, “Çocuklarımla birlikte burada çalışıyoruz. Biz Şanlıurfa’dan buraya geldik. Biz tatildeyiz şuanda. Çadırda kalıyoruz. Çocuklar okula gitmiyor. Göndermek istiyoruz ama gönderemiyoruz. 8 tane çocuğum var gitmiyorlar okula” diye konuştu.