GENEL - 29 Haziran 2020 Pazartesi 11:53

63 yıllık arşiv gün yüzüne çıkıyor

A
A
A
63 yıllık arşiv gün yüzüne çıkıyor

Doğu’da bir üniversite kurulması fikriyle başlayan ve uzun süren incelemelerin ardından Erzurum’da kurulması kararlaştırılan Atatürk Üniversitesinde 63 yıllık tarih gün yüzüne çıkıyor.

Doğu’da bir üniversite kurulması fikriyle başlayan ve uzun süren incelemelerin ardından Erzurum’da kurulması kararlaştırılan Atatürk Üniversitesinde 63 yıllık tarih gün yüzüne çıkıyor.


Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi kapsamında yürütülen çalışmalar arasında yer alan arşiv çalışmaları, Kurumsal İletişim Direktörlüğü (KİD) bünyesinde devam ediyor. Üniversite kütüphanesinde yer alan binlerce fotoğraf, dia film, video ve doküman türü materyallerin incelenmeye alındığı arşiv çalışması, tasnif ve tarama işlemlerinin ardından dijital ortama aktarılıyor.


Kurulduğu günden bugüne ülke yükseköğretimine önemli katkılar sunan Atatürk Üniversitesinin geniş bir hafızaya sahip olduğunu belirten Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, 63 yıllık tarihi gün yüzüne çıkarmak için çalışmalara başladıklarını ifade etti.


Arşiv çalışmasının ilk etabının tamamlanmasıyla ikinci etaba geçeceklerini ve bu kapsamda fakülte ve birimler ile üniversitenin diğer paydaşlarını da arşiv çalışmasına dâhil etmeyi planladıklarını dile getiren Rektör Çomaklı, Atatürk Üniversitesinin bölgesi için ne kadar önemli olduğunu arşiv çalışmalarına başladıktan sonra bir kez daha gördüklerini söyledi.


Doğu’da Bir Üniversite Kurulması Hayali


Tarihin tozlu raflarında yer alan dokümanları gün yüzüne çıkarmaya başladıktan sonra sık sık kuruluş yıllarına geri döndüklerini aktaran Rektör Çomaklı konuyla ilgili şöyle konuştu: “Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında açıkladığı Doğu’da bir üniversite kurulması fikrini 13 yıl sonra yeniden canlandıran, devrin Cumhurbaşkanı Celal Bayar olmuş. Bayar 1 Kasım 1950 tarihinde TBMM’yi açarken Atatürk’ün 1937 yılı konuşmasında Doğu Üniversitesi ile ilgili bölümünü aynen tekrarladıktan sonra “Eğitim işlerinde diğer mahallere nispetle daha geri kalmış olan Doğu bölgemizde böyle bir irfan müessesinin kurulması için bütün müşkülat iktiham olunmalı ve önümüzdeki bütçe yılında işe başlanmalıdır” diyerek atılacak olan adımların ilk müjdesini vermiştir.”


Kurulacak Yer İçin İnceleme Heyeti Yola Çıkıyor


İkinci Dünya Savaşının başlamasıyla rafa kaldırılan üniversite projesinin tekrar gündeme geldiğini belirten Çomaklı: “Türkiye’nin dört bir yanına üniversiteler açma planıyla harekete geçilen bir dönemde, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın teşvik ve desteğiyle Başbakan Adnan Menderes tarafından bir kültürel kalkınma hamlesi başlatmış, Bu sayede Doğu Üniversitesi’nin kurulması adına ilk adımlar atılmıştır. İlk adım olarak Başbakan Adnan Menderes “Doğuda bir üniversitenin temeli atılacaktır” sözleri ile meseleyi hükümet programına almış, kuruluş hazırlıklarına başlanmış ve yapılan ilk işte üniversitenin kurulacağı yeri tespit etmek olmuştur” dedi.


Çeşitli üniversitelerde görevli öğretim üyelerinden oluşan 15 kişilik birinci ilim heyetinin üniversitenin yerini tespit etmek üzere 1951 yazında Doğu illerinde bir geziye çıktığını aktaran Çomaklı: “İlim heyeti bu gezi programını, o sıralarda Doğu illerini ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı Bayar’ın seyahat programına göre ayarlamıştır. Heyet Diyarbakır, Elazığ ve Van’ı Cumhurbaşkanı ile birlikte ziyaret etmiştir. Cumhurbaşkanı Bayar doğu bölgesi ziyaretlerini tamamlayıp Ankara’ya dönmesine rağmen ilim heyeti Erzurum’a geçerek incelemelerine devam etmiştir” şeklinde konuştu.


Her Türlü Fedakârlığa Hazır Olan Bir Erzurum Halkı


Ziyaretler esnasında ilim heyetini karşısında gören her şehir ve kasaba halkı gibi Erzurum halkının da üniversitenin kurulması için en uygun yerin kendi yaşadıkları topraklar olduğunu ileri sürdüklerini ve bunları ispat etmeye çalıştıklarını vurgulayan Rektör Çomaklı: “İspat etmekle de kalmayarak her türlü fedakârlığa hazır olduklarının güvencesini veren Erzurum halkının duruşu karşısında ilim heyeti şaşkınlığın verdiği mutlulukla anlatılanları can kulağıyla ve gözleri yaşararak dinlemiştir. Heyet ziyaret ettiği yerlerdeki yöre halkının verdiği bilgiler ve kendilerinin yaptığı incelemeler sonucunda bir karara varmıştır. Buna göre ilim heyeti; fizik, coğrafya, iklim, yol, sağlık durumu, enerji kaynağı gibi Doğu’yu çeşitli yönleri ile inceledikten sonra “Murat havzasını üniversite için en uygun yer” olarak kabul ettiğini kayıtlara düşmüştür” ifadelerini kullandı.


Doğu’da Kurulacak Üniversitenin İsmi: Atatürk Üniversitesi


Dönemin Milli Eğitim Bakanı Rıfkı Salim Burçak’ın Erzurumlu olması ve Demokrat Parti Hükümeti’nin Erzurum’a ayrı bir önem vermesinden dolayı, bu durumun üniversitenin kurulacağı yer açısından diğer illere göre Erzurum’a daha fazla avantaj sağladığı bilgisini paylaşan Çomaklı: “Üniversite’nin kurulacağı yer tespit edildikten sonra sıra “Doğu Üniversitesi” diye geçen yükseköğretim kurumunun isminin belirlenmesine gelmiştir. Bu konu hakkında Milli Eğitim Bakanı Rıfkı Salim Burçak ve Bakanlık Müsteşarı Reşat Tardu bir görüşme yapmıştır. Neticede ortak olarak alınan bir kararla Doğu Üniversitesi’nin adının “Atatürk Üniversitesi” olması konusunda fikir birliğine varılmıştır” dedi.


İlk Defa 1 Kasım 1953 tarihinde TBMM’de Dile Getirildi


Rektör Çomaklı: “Milli Eğitim Bakanı Burçak üniversitenin isminin belirlenmesi sürecinde kararı nasıl verdiklerini kısaca şöyle açıklıyor: “Bir kere, Doğu’da bir Üniversite açılması fikrini ilk defa ortaya atan Atatürk’tü.” Bu durumun resmiyet kazanması amacıyla Milli Eğitim Bakanı Rıfkı Salim Burçak hem ikinci ilim heyetinin kararları hem de üniversitenin adı konusunda Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile bir görüşme yapmıştır. Milli Eğitim Bakanı yeni üniversiteye Atatürk’ün adını koymak istediklerini ve bunu kendilerinin ilan etmesi gerektiğini Cumhurbaşkanına söylemiştir. Bayar, bu durumu olumlu karşılamış ve bu görüşmenin ardından “Atatürk Üniversitesi” adı ilk defa Cumhurbaşkanı’nın 1 Kasım 1953 tarihinde TBMM’yi açış konuşmasında geçmiştir” bilgilerine yer verdi.


Bu Arşiv Üniversitesinin Geçmişine Işık Tutacak


Kuruluşunun 63. yılını kutlayan Atatürk Üniversitesinin bu arşiv çalışması ışığında öneminin bir kez daha anlaşılacağının altınız çizen Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı, yapılan tasnif ve tarama çalışmalarında üniversitenin kuruluşundan günümüze kadar yapılan çalışmaların ve etkinliklerin dokümanlarına ulaştıklarını, bu zamana kadar hiçbir yerde yayımlanmamış bu arşivin üniversitesinin hafızasını oluşturduğunu söyledi.


Kuruluş hikâyesinin oldukça etkileyici olduğuna değinen Çomaklı: “Atatürk Üniversitesinin şehri ve bölgesi için ne anlam taşıdığını bilmek için bu süreci tekrar tekrar okumak gerekiyor. Biz de hafızalarda daha iyi yer etmek ve üniversitemizin arşivini gün yüzüne çıkarmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Arşiv çalışmaları tamamlandıktan sonra üniversitemiz web sayfasında da yayımlayarak herkese ulaştıracağız. Çalışmamız tüm mensuplarımıza ve vatandaşlarımıza hayırlı olsun” diyerek değerlendirmesini sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Çin’den Antalya’ya dostluk köprüsü kuruluyor Antalya Valisi Hulusi Şahin, Çin Halk Cumhuriyeti Anhui İl Komitesi Sekreteri, Halk Kongresi Daimi Komite Başkanı Bay Han Jun ve beraberindeki heyeti Hükümet Konağı binasında misafir etti. Vali Yardımcısı Mustafa Hulusi Arat, Dışişleri Bakanlığı Antalya Temsilcisi Büyükelçi Deha Erpek ile birlikte Antalya Valilik Makamını ziyarete gelen Komite Başkanı Bay Hun Jun Valilik şeref defterini imzaladı. İki ülke arasındaki ticaret, ekonomi ve insanlar arası alışverişlerde işbirliğini teşvik etmek için Bay Jun’a Anhui eyaleti ticaret komisyonu temsilcileri ve farklı sektördeki firmaların temsilcileri de eşlik etti. Anhui Eyaleti heyetini Antalya’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyduğunu ifade eden Vali Şahin Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında önemli yatırımların devlet başkanları nezdindeki ilişkilerin güçlü olmasından ötürü son yıllarda giderek arttığına vurgu yaptı. Antalya’nın önemli bir turizm ve tarım şehri olduğunu belirten Vali Şahin, Çin ile özellikle tohum üreticiliği ve mermer sektöründe Antalya’nın önemli bir ticaret hacmi olduğunu, her yıl binlerce Çinli turistin Türkiye’ye geldiğini ve ikili ilişkilerin güçlendirilmesi Antalya’nın tanıtımının artırılması ile birlikte bu sayının daha da artacağını belirtti. Ziyarette Antalya ile Anhui eyaleti arasında başta turizm olmak üzere, tarım, teknoloji, madencilik, sanayi, otomotiv gibi birçok alanda işbirliğinin daha ileri aşamalara taşınması için atılabilecek adımlar değerlendirildi. Anhui eyaleti ile Antalya arasında kardeş şehir ilişkisi tesis edilmesine yönelik çalışmaların konuşulduğu görüşmede Bay Hun Jun, kültürel ilişkilerin güçlendirilmesi ve Anhui eyaletinden bir şehir ile Antalya’nın kardeş şehir olmasını sağlayabilmek amacıyla Vali Hulusi Şahin ve beraberinde sektör temsilcilerinden oluşacak heyeti Çin’e davet etti. Valilik ziyaretinin ardından Anhui heyeti ile Vali Hulusi Şahin, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, kurum müdürleri, iş dünyası sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin yer aldığı Antalya heyeti, Anhui Eyaleti ve Antalya arasındaki karşılıklı ticari ve kültürel ilişkileri güçlendirmek ve daha ileriye taşımak için atılacak adımların görüşüldüğü bir toplantı gerçekleştirdi.
İzmir İzmir’in geleneksel festivaliyle Bayındır’da yine çiçekler açtı İzmir’in Bayındır Belediyesi tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen Uluslararası Çiçek Festivali’nin 25’incisi ilçedeki Atatürk Caddesi’nde açılan 450 stant ile başladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay 25-28 Nisan tarihlerinde düzenlenen 25’inci Uluslararası Bayındır Çiçek Festivali’nin açılış törenine katıldı. Bayındır Belediye Başkanı Davut Sakarsu’nun ev sahipliği yaptığı programda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Mahir Polat, Torbalı Belediye Başkanı Övünç Demir, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Bayındır Kaymakamı Emin Kaymak, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları, oda, kooperatif ve siyasi partilerin temsilcileri, belediye meclis üyeleri, mahalle muhtarları yer aldı. “Halkımız seçimden sonra tüm Türkiye’nin dağlarını çiçekle bezedi” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, festival alanına kendisini ilçe girişinde karşılayan Torbalı Belediye Başkanı Övünç Demir ile geldi. Kortej ve bando eşliğinde yürüyen Başkan Tugay, halkın yoğun ilgisiyle karşılaştı. Bayındır’da rengarenk bir görüntü oluşturan ve dört günü kapsayacak geleneksel festivalin açılış töreni ilçe stadında halk oyunları ve gösterilerle başladı. Çiçek üreticilerinin yanında başta tarım olmak üzere farklı sektörlerden stantların da açıldığı, konserler, gösteriler ve yarışmaların düzenleneceği festivalin açılışını yapan Başkan Cemil Tugay, “Bayındır’ı Türkiye’de çiçeğin başkenti yapan herkese teşekkürler ediyorum” dedi. Başkan Tugay, “Çiçek bize doğanın sunduğu en güzel nimetlerden birisi. En özel günlerimizdeki en güzel hediyelerimizden birisi. Bir evin, bahçenin, balkonun çiçekli olmasının ne demek olduğunu gözünüzü kapatıp bunu hayal ederek anlayabilirsiniz. Böylesine özel ve değerli bir ürünü üretmek gerçekten en çok Bayındır ve Bayındırlılara yakışırmış. Yıllar öncesinden o faaliyeti başlatan o teyzemizi rahmetle anmak isterim. O günden bugüne bu emeği büyüterek bugünlere getiren herkesi de tebrik etmek isterim. Bize üretmek, güzellikler ortaya çıkarmak yakışıyor. Son seçimden sonra halkımız sadece İzmir’in değil Türkiye’mizin dört bir köşesinin dağlarını çiçeklerle bezedi. Bu güzel sonucun bizlere nasıl umut verdiğini ve geleceğe dair nasıl bir sorumluluk yüklediğini biliyoruz” dedi. “Verdiğimiz sözleri tek tek yerine getireceğiz” Seçimden önce olduğu gibi yine bir araya geleceklerini, birlikte çalışacaklarını belirten Başkan Tugay, “Bugün festivalde güç birliği yaptığımız değerli Davut Başkan’ımızı ve onun nezdinde Bayındır Belediyesi’nin tüm çalışanlarını saygıyla selamlıyorum. Önümüzdeki günlerde Bayındır, Küçük Menderes ve İzmir’imizin dört bir köşesinin daha iyi yaşam şartlarına sahip olabilmesi için ve ayrıca verdiğimiz tüm sözlerin hepsini tek tek yerine getirmek için iş birliğimizi sürdüreceğiz. Bayındır’da 25’inci kez çiçek festivali kutlanıyor. İnanıyorum bir gün 50’ncisi olacak. İnanıyorum bir gün şu an aramızda olan küçük çocuklarımız 100’üncüsünü kutlayacaklar. Bayındır’ımıza kutlu olsun. Nice güzel günlerde birliğimiz, beraberliğimiz devam etsin” ifadelerini kullandı. Başkan Tugay’a teşekkür Festivale katkılarından dolayı Başkan Tugay’a teşekkür eden Bayındır Belediye Başkanı Davut Sakarsu ise “Başladığı günden beri ilçemizin gelişimine katkı sağlayan, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatımıza hız kazandıran, her sene sabırsızlıkla beklediğimiz çiçek festivalimizde birlikte olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz. Festivalimizin ilçemiz için hayırlı olmasını diliyorum” dedi. “Altın yıllarını da görecek” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasını hatırlatan Bayındır Kaymakamı Emin Kaymak, “Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla, hürmetle anmak istiyorum. Bayındır, gümüş yıl diyebileceğimiz 25’inci yılını idrak etmekte. İnanıyorum altın yıllarını da görecektir” diye konuştu. “Türkiye’ye çiçeği biz tanıttık” Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (BAYÇİKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı Ersoy Sümerkan da çiçekçiliğin Bayındır’daki tarihine değindi. Hikayenin bir evde başladığını ve arazilere yayıldığını belirten Sümerkan, “Türkiye’ye çiçeği tanıtan Bayındırlılardır. Önce mahallede satmaya başlamışlar, sonra pazarlara gitmişler, büyümüş. Çiçeği tanıtmışlar. Bu bir gerçektir. İddialıyız; Türkiye’ye çiçeği biz tanıttık” dedi. Başkan Tugay ve renkli anlar Açılışın ardından festival alanını gezen Başkan Tugay ve vatandaşlar arasında renkli görüntüler ortaya çıktı. Gösteriler eşliğinde stantlar boyunca yürüyen Başkan Tugay, üreticilerle sohbet etti, esnafla şakalaştı. Başkan Tugay, daha sonra Bayındır Belediyesi’ne geçerek Başkan Davut Sakarsu’nun makamını da ziyaret etti. Tugay ayrıca AK Parti’den istifa eden Karahalilli Muhtarı Hasan Sarıyeri’ye CHP rozeti taktı. Festivalin ilçeye kattıklarıyla en önemli sektör çiçekçilik Bayındır, son yıllardaki artışla dış mekân süs bitkileri üretiminde ilk sıraya yerleşti. İlçede çiçekçilik sektöründe yaklaşık 5 bin kişi istihdam ediliyor. Kooperatifler aracılığı ile yurtiçi ve yurtdışında belediyelere, otellere, site yönetimlerine, peyzaj şirketleri ile diğer özel ve resmi kuruluşlara mevsimlik, yer örtücü, çalı ve ağaç grubu, saksılı süs bitkilerinin üretimi ve satışı yapılıyor. Bayındır’da 1998 yılından beri çiçek festivali düzenleniyor. 8 üretici ile başlayan festival artık tüm Türkiye ve dünyada bilinen bir etkinlik halini aldı.
İstanbul Tekstilde çevreci dönüşüm vurgusu GAİB Başkanı Fikret Kileci, “Tekstili dönüştürmemiz gerekiyor. Şu ana kadar ki yaptığımız konvansiyonel üretimlerden çıkıp, günümüz şartlarına uygun daha çevreci, doğa dostu, insanları yok saymayan yöntemlere doğru geçmemiz lazım” dedi. Türkiye’de İş Dünyası dergisi tarafından başlatılan Mahkeme Sohbetleri 18 Nisan’da dokuzuncu kez iş dünyasıyla bir araya geldi. Bu kez “Tüm Sektörlerde Sürdürülebilir İnovasyon” başlığı altında toplanan farklı sektörlerden bir araya gelen temsilciler konuya ilişkin bilgi ve fikir alışverişinde bulundular. “Sürdürülebilirliğin düşmanı modadır” Sürdürülebilir inovasyonu bir tekstilci gözüyle değerlendiren GAİB Başkanı Fikret Kileci, bu kavramların eskiden bir moda ve satış argümanı olduğunu ancak işlerin artık değiştiğini söyledi. Bu dönüşüme ayak uydurmak adına bir an önce aksiyon almak gerektiğini dile getiren Kileci, “Burada da en öncelikli konu eğitim. Bu eğitim ve farkındalıkları oluştururken de konuya inanan, bunun öneminin farkında olanlarla süreci yönetip bu alanda bir başarı hikayesi yazmamız gerekiyor, bu sayede de toplumun geriye kalan kısmının da bu alanı takip etmesini sağlamamız lazım. Bugün bu adımları atmazsak daha sonra çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalırız” diye konuştu. “Sürdürülebilirliğin düşmanı modadır” diyen Kileci, hızlı tüketimin sürdürülebilirliği öldürdüğünü de aktararak, “İklim değişiyor, mevsimler değişiyor, dünyamız tümüyle değişiyor. Birileri var ki bu durumu çok erken fark ettiler ve hızlı aksiyon aldılar. Ama bir kesim de var ki durumun kendi menfaatlerine yarar sağlamayacağını fark edip değişime direniyor. Her eylemin mutlaka doğru yapanı da vardır, yanlış yapanı da. Geçen haftalarda Brüksel’deydim, bir platforma katıldım. Orada şunu fark ettim ki; Hindistan, Pakistan, Malezya, Bangladeş gibi rakip ülkelerimiz bizden çok öndeler. Mesela Pakistan ciddi anlamda olayın farkında. Bu durumu herkes biliyor, Avrupa’da konuşuluyor, dünyada konuşuluyor ama aksiyon alınmıyor. Aslında haksız da değiller, durumda bir bilinmezlik var” dedi. Tekstil özelinde de bir değerlendirmede bulunan Kileci, şöyle konuştu; “Tekstil bugün en önemli sektörlerden bir tanesi. Dolayısıyla bizim sektörümüzde bugün Türkiye’de milyarlarca Dolarlık yatırımlar var. Planlı ve programlı bir şekilde devletinde öncülüğünde tekstili dönüştürmemiz gerekiyor. Şu ana kadar ki yaptığımız konvansiyonel üretimlerden çıkıp, günümüz şartlarına uygun daha çevreci, doğa dostu, insanları yok saymayan yöntemlere doğru geçmemiz lazım.” “Gelecek, zanaati olan insanın elinde olacak” TİAD Başkanı Murat Akyüz, sürdürülebilirlik kavramının inovasyona olan etkisine değinerek şu sözleri kullandı; “Sürdürülebilirlik gelişebilir olmalı. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ve inovasyon birlikte değerlendirilebilecek bir süreç. Sürdürülebilirliğin kendisi başlı başına kadındır. Kadın olmazsa sürdürülebilir olamayız.” TİAD’ın bu kapsamdaki çalışmalarına değinen Akyüz, “Sürdürülebilirlik adına TEMA ile çalışmalar yapıyoruz. Örneğin artık birini ziyaret etmek için gittiğimizde ona çikolata almak yerine adına bağışladığımız ağaç sertifikasını veriyoruz. Bunun bir de teknolojik tarafı var. Bu alanda sürdürülebilirliği birazda kopyalıyoruz diyebiliriz. Yurt dışında bu işin öncüsü olan firmalardan bize uygun olan gelişmeleri ülkemize transfer etmeye çalışıyoruz” dedi. Teknolojinin büyük bir hızla ilerlediğini de sözlerine ekleyen Akyüz, derneğin yapay zekâyı ve makineleşmeyi oldukça aktif olarak kullandığını ifade etti. Akyüz, son olarak gençlere de bir çağrıda bulunarak şunları söyledi; “Üniversite mezunu arkadaşlarımızı mutlaka teknoloji fuarlarını özellikle de endüstri ve üretim ile ilgili olan fuarlarını gezmelerini öneriyorum. Çünkü gelecek, elinde bir zanaati olan insanın elinde olacak. Ekim ayında Maktek Avrasya Fuarı var. Gelip orada teknoloji ile tanışmalarını rica ediyorum.” “İthalata bağlı olmayan tek sektör yazılım” Sürdürülebilir inovasyon tüm dünyada yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu kavramı yazılım ve teknoloji açısından ele alan TÜYAFED Başkanı Mustafa Çalış, “İnovasyon konusunda temel hedefimiz sürdürülebilirlik ve teknoloji. Bugün ülkemizi ilk 10 ekonomiye taşıyacak yegane güç; teknoloji ve yazılımdan geçiyor. Eğitim ve ihracat özelinde inovasyonları birleştirip, şirketlerin kombinasyonlarını sağlayarak dünyaya adapte etmemiz gerekiyor. Şu anda ilk 10 ekonominin yedisi teknoloji alanındaki şirketleri kapsıyor. Biz ise ülke olarak 21’inci sırada yer alıyoruz. Endüstri 3.0 ya da 4.0’dan artık yazılım devrimine doğru geçmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla buraya yapacağımız yatırımlar ülkenin kaderini değiştirecek unsurlardır” şeklinde konuştu. İhracat özelinde değerlendirmelerde de bulunan Çalış, “Ülkemizde şu anda 3,5 milyar Dolarlık yazılım ve teknoloji ihracatı var. Bu da Türkiye’nin bugün 255 milyar Dolarlık ihracatının yüzde 1,4’üne tekabül ediyor. Sürdürülebilir inovasyon tarafındaki çalışmalarla kamu, sanayi ve STK entegrasyonlarıyla beraber ülkemizi yukarıya doğru taşıyabiliriz. Dünya trilyon Dolarlık hacme doğru giderken Türkiye’nin de bu pazarda yerini alması gerekiyor. Bu da inovasyonla, dijital dönüşümle gelişebilir. Bugün ithalata bağlı olmayan tek sektör yazılım.” “Sürdürülebilirliğe bireysel bakmak gerek” Konuyu hukuki yönüyle ele alan Stratejik Satın Alma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Arya Kadın Girişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özlem Kurt ise tüm alanlarda karşılaşıldığı gibi sürdürülebilirlik alanında da bazı rezistanslarla karşılaşıldığını aktardı. Konuya bireysel bakmak gerektiğini belirten Kurt, “Özellikle sürdürülebilirlik konusuna biraz bireysel bakmak gerektiğini düşünüyorum. Kanunla desteklenmesi gerektiğine de inanıyorum ancak diğer yandan da eğitimden şirket politikalarına kadar uygulamalarda alışkanlıkların değiştiriliyor olmasına çalışılması lazım. Örneğin bu konunun okullarda ders niteliğinde öğretilmesi gerekiyor. Çünkü çocukların dijital dünyadaki etiğin nasıl olduğunu doğru anlaması önemli. Aynı şekilde sürdürülebilirliği de anlatmak gerekiyor. Çünkü bu kavram iki çöpü birbirinden ayrıştırmak demek değil” dedi. “Fikrimize sahip çıkalım” Dijital ortamda sınırların e-ticaret ile ortadan kalktığını söyleyen Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, bu durumun bazı riskleri de beraberinde getirdiğini dile getirdi. Bu risklerden de söz eden Yamankaradeniz; “Markanızı, tasarımlarınızı tescil işlemleriyle koruma altına almazsanız çok ciddi maddi kayıplara uğrayabilirsiniz. Üstelik bunun için artık markanızı veya buluşunuzu ülke çapında tescil ettirmek de yeterli değil. Uluslararası marka tescili, küresel pazarda rekabet avantajı elde etmek için kritik bir adımdır. Öte yandan tescilli markaların dahi taklit edilebilmesi, global marka izlemenin önemini de ortaya koyuyor” dedi.