GENEL - 12 Eylül 2019 Perşembe 18:51

Başkan Sekmen’den “ulaşım” ve “erişilebilirlik” vurgusu

A
A
A
Başkan Sekmen’den “ulaşım” ve “erişilebilirlik” vurgusu

Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Erzurum’u ulaşılabilir bir kent olduğu kadar, erişebilir de bir kent haline getireceğiz” dedi.

Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Erzurum’u ulaşılabilir bir kent olduğu kadar, erişebilir de bir kent haline getireceğiz” dedi. Türkiye ve AB tarafından ortaklaşa finanse edilen, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yürütülen “Türkiye’de Yolcu Taşımacılığı Hizmetlerinin Erişilebilirliği Projesi”nin Erzurum Çalıştayı bugün yapıldı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’ın katılımıyla Atatürk Üniversitesi Nene Hatun Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen çalıştayda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, ulaşım hizmetlerinde erişilebilir olmanın önemine vurgu yaptı. Erzurum’da mesailerinin büyük bir bölümünü ulaşım hizmetleri için ayırdıklarının altını çizen Sekmen, en az ulaşım kadar erişilebilir olmanın da önem taşıdığını dile getirdi.


Ulaşım yatırımlarına dikkat çekti


“Türkiye’de Yolcu Taşımacılığının Erişilebilirliği Projesi”nin, ulaşım ve özellikle de yolcu taşımacılığı alanında Türkiye’de çok ciddi bir gelişim ve değişime kapı araladığını kaydeden Sekmen, ulaştırma alanında Türkiye’nin kaydettiği büyük mesafeye de dikkat çekti. Sekmen, hava, deniz, kara ve demiryolu ulaşımında Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımlarının yapıldığını hatırlatarak, ulaşım hizmetlerinin çıtasının sürekli yükseldiğini ve Türkiye’nin bu alanda gelişmiş dünya ülkeleriyle neredeyse boy ölçüşür bir noktaya ulaştığını dile getirdi.


Ulaşımın bir ihtiyaç ve aynı zamanda medeniyetin de bir işareti olduğunu ifade eden Başkan Sekmen, “Ulaşım olanaklarının sınırsız ve tüm yönleriyle kolayca kullanılabildiği ülkeler, takdir edilmelidir ki; hem yaşam standardının yüksek olduğu ve hem de gücün bütünüyle elde tutulduğu ülkelerdir” dedi.


Sekmen’den ipekyolu hatırlatması


Erzurum’un geçmişte tam teşekküllü bir ticaret merkezi olmasının yegâne faktörünün ulaşım olduğunu belirten Sekmen, “Hükümetimizin attığı büyük adımlar ve hayata geçirdiği yeni ulaşım projeleri de göstermektedir ki; tarihi İpekyolu bir kez daha canlanmakta, yeni bir ruh ve yepyeni bir vizyonla yeniden hayat bulmaktadır. Bu gelişmelerin bizleri sevindirip, heyecanlandırıyor olmasının altında yatan temel neden de, işte budur. Çünkü biz biliyoruz ki; sosyo-ekonomik gelişme sürecimizi ulaşım olanaklarıyla tamamlayacak, bölgelerarası gelişmişlik farkını da, yine ulaşım imkânları sayesinde ortadan kaldıracağız. Bu bağlamda sağladığı imkân ve sunduğu olanaklardan dolayı genel anlamda hükümetimize, özel olarak da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımıza sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum” diye konuştu.


Ulaşımın taşıdığı önem kadar, ulaşım hizmetlerine çok daha büyük bir anlam kazandıran “Erişilebilirlik” modelini anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Sekmen, “Ulaşım alanında verdiğiniz hizmetlerden toplumun tüm kesimlerini eşit bir biçimde ve kolayca faydalandıramıyorsanız, engelli, yaşlı ve hareket kısıtlılığı bulunan vatandaşları, bu hizmet ve olanaklardan bütünüyle istifade ettiremiyorsanız, ulaşım hedeflerinizi yarım bırakmışsınız demektir. Dolayısıyla “Türkiye’de Yolcu Taşımacılığının Erişilebilirliği Projesi” de, bize göre çok önemli bir farkındalık adımıdır” ifadesini kullandı. Ulaşım hizmetlerinin erişilebilir olmasının, en büyük sorumluluğu yerel yönetimlere yüklediğine vurgu yapan Sekmen, “Şunu özellikle belirtmek isterim ki; görevde bulunduğumuz süre zarfında belki de mesaimizin büyük bir bölümünü harcadığımız alan ulaşım olmuştur. Şehrimize yeni ulaşım ağları kazandırmanın yanı sıra, mevcut yolların güncellenmesi ve günün ihtiyaçlarına göre yeniden dizayn edilmesi de, her zaman önceliklerimiz arasında yer almıştır Tabi bunu yaparken, temel felsefemiz; ulaşım ağlarımızı ve araçlarımızı da erişilebilir hale getirmek olmuştur. Empatik yaklaşımla yürüttüğümüz bu süreçte, Erzurum’da otobüs duraklarımızdan toplu taşım araçlarımıza, engelli rampalarından, kaldırım ve yaya geçitlerindeki hissedilebilir yüzey yollara varıncaya kadar birçok alanda çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz” şeklinde konuştu.


Yolcu taşımacılığı yapan tüm araçların engelli, yaşlı ve hareket kısıtlılığı olan vatandaşlar için kolaylıkla faydalanabilecekleri bir düzeye kavuşturulduğunu anlatan Sekmen, şunları kaydetti: “Şu anda belediyemize ait olanların yanı sıra özel halk otobüslerimizin tamamından engelli vatandaşlarımız kolaylıkla faydalanmakta, ulaşım hizmetlerinden herhangi bir problem yaşamadan faydalanabilmektedir. Erzurum’un çetin kış koşullarını göz önünde bulundurarak yine kendi tasarımımız olan otobüs duraklarımızda da engelli vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını Akıllı Duraklarla ön planda tuttuk. Duraklar içerisinde engelli vatandaşlarımız için gerekirse tekerlekli sandalyeleriyle bile bekleyebilmeleri için özel alanlar oluşturduk. Akıllı durak uygulaması üzerinde şu an yeni bir çalışma yürütüyoruz. Yakın bir zamanda akıllı duraklarımızı sesli ve görsel işaret sistemleriyle donatacak ve bu duraklarımızı şehrin dört bir yanında hizmete sunmuş olacağız. Yine üzerinde çalıştığımız bir başka alan da, şehir içi trafik ve sinyalizasyon sistemidir. Biz bu sistemi de güncelleyerek, engelli vatandaşlarımızın beklentilerini bütünüyle karşılayabilecek bir düzeye ulaştıracağız. Yine erişilebilirlik imkânları en üst düzeyde olan bir şehir oluşturma hedefimiz noktasında caddelerimizi, bulvarlarımızı, kaldırımlarımızı, meydanlarımızı ve sosyal yaşam alanlarımızı bile engelli vatandaşlarımıza özel olarak tasarladık. Yani düşünün ki; bugün şehir merkezine en uzak yerleşim birimimiz olan Yıldızkent’teki evinden tek başına çıkan görme ya da fiziksel engelli bir kardeşimiz, hissedilebilir yüzey yollar, erişilebilir ulaşım araçları ve akıllı duraklar sayesinde şehrin dilediği noktasına ulaşabilmekte ve yine aynı şekilde evine rahatlıkla geri dönebilmektedir.”


Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre; Erzurum’da 55 bine yakın engelli vatandaşın bulunduğunu hatırlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, bu durumun kendileri açısından da büyük bir sorumluluk anlamına geldiğini söyledi. Sekmen, “Şehrin toplam nüfusu içerisinde hatırı sayılır bir pay teşkil eden bu oran, ister istemez bizlere de çok özel sorumluluklar yüklemektedir. Engelli vatandaşlarımızın topluma kazandırılmaları ve sosyo-ekonomik yaşamda aktif rol üstlenmeleri noktasında hükümetimizin kuşkusuz büyük gayretleri var. Biz de bu çalışmalara ek olarak; Erzurum Büyükşehir Belediyemizi de seferber etmiş bulunuyoruz. Engelli kardeşlerimize bugüne kadar sayısız akülü ve tekerlekli sandalye dağıtımı yaptık. Bununla da yetinmeyerek belediyemizde bir de tamir atölyesi kurduk. Yani akülü ya da tekerlekli sandalyesi arızalanan engelli herhangi bir kardeşimiz için atölyemiz anında seferber oluyor ve sandalyesini ücretsiz onarıp teslim ediyor. Yine daha geçtiğimiz ay kapılarını hizmete açtığımız Engelli Koordinasyon Merkezimizde, engelli kardeşlerimizin toplumsal yaşama dâhil edilmeleri için ne gerekiyorsa yapılıyor” şeklinde konuştu.


Başkan Sekmen, Erzurum’daki engelli vatandaşlara yönelik olarak Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği hizmetleri ise, şöyle sıraladı: “Engelli öğrenciler için ücretsiz servis tahsis ediyor, onları okullarına özel olarak tahsis ettiğimiz araçlarla biz taşıyoruz. Engelli kardeşlerimizin istihdam edilmeleri noktasında gerek ulusal ve gerekse yerel şirketlerle yaptığımız bir protokol var ve bu protokol gereğince önceliği iş arayan engelli kardeşlerimize tanıyoruz. Engelli vatandaşlarımıza suyu yüzde 50 indirimli satıyor, bununla birlikte onları ulaşım hizmetlerimizden de yine ücretsiz faydalandırıyoruz. Yine belediyemize bağlı olarak faaliyet gösteren ESMEK’lerde engelli kardeşlerimize yönelik hem mesleki ve hem de sanatsal eğitimler veriyor, onları kendi aile bütçelerine katkıda bulunabilecek bir yetkinliğe kavuşturuyoruz. Bu ve bunun gibi daha birçok hizmetimizle Erzurum’u inşallah engelli kardeşlerimizin her türlü sorundan uzak bir biçimde yaşamlarını idame ettirebildikleri, üretip kazanabildikleri ve erişip ulaşabildikleri modern bir şehir haline getireceğiz. Bu bağlamda Türkiye’de Yolcu Taşımacılığının Erişilebilirliği Projesinin hazırlanması ve yürütülmesi sürecinde emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarak, üzerimize düşecek her türlü sorumluluğu seve seve yerine getireceğimizi de belirtmek istiyorum.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları Tom Dixon iş birliği ile Milano’da sergileniyor VitrA’nın yüzde 100 geri dönüştürülmüş lavaboları Tom Dixon iş birliği ile Milano’da görücüye çıktı. Tüm dünyadan tasarımcılar, mimarlık, tasarım ve sanatın geleceğini keşfetmek için 15-21 Nisan tarihlerinde Milano Tasarım Haftası’nda buluşuyor. VitrA da ünlü İngiliz tasarımcı Tom Dixon’la birlikte tasarladığı enstalasyonla, INTERNI CROSS VISION 70 sergisine katılarak, geleceğin sürdürülebilir tasarım trendinde yerini aldı. İç mimarlık ve tasarım alanında bir buluşma platformuna dönüşen ünlü Interni dergisinin 70’inci yıl dönümü için oluşturulan enstalasyon, zanaatkarlığı üretim yetkinliği ve endüstriyel üreticilikle birleştirerek, seramikte sürdürülebilir tasarım ve döngüsel ekonominin geleceğini temsil ediyor. ‘Yeniden Seramik’ (Re-Ceramic) adlı enstalasyon, geri dönüştürülmüş malzemelerle onların işlevsel ve estetik ürünlere dönüşümü arasındaki boşluğu kapatan bir anlatı sunuyor. Tasarımın kalbinin attığı Milano’da sergilenen enstalasyonla ilgili açıklama yapan Tom Dixon, “İzleyiciler için geri dönüşüm sürecine yapılan bir yolculuk hazırladık. Döküm tekniğini kullanarak seramiğin ‘ilkel çamur’dan dayanıklı ve işlevsel bir ‘sanat eseri’ne dönüşmesini anlatıyoruz” dedi. Yapılan açıklamaya göre, enstalasyonun en önemli parçasını geri dönüştürülmüş atıklardan sergi için sınırlı sayıda üretilen, Tom Dixon imzalı ‘VitrA Liquid’ banyo koleksiyonunda yer alan seramik lavabolar oluşturuyor. Yüzde 100 geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen dünyanın ilk lavabosu, aynı zamanda sürdürülebilir tasarımda önemli bir kilometre taşını temsil ediyor. Bu yaklaşım, VitrA’nın doğal kaynakların korumasına verdiği önemi gösterirken, döngüsel ekonomi konusunda da sektörün yeni standardını belirliyor. Tasarımın dönüştürücü gücünü sergiliyor INTERNI CROSS VISION 70 sergisi, İtalyan tasarım anlayışına derinlemesine yerleşmiş temalar olan endüstriyel inovasyon ve zanaat geleneği arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir platform. Tasarımın sürdürülebilirlik gibi karmaşık küresel zorlukları üretici ve teknolojik inovasyon yoluyla ele alma gücünü kutluyor. VitrA ve Tom Dixon’ın ‘Re-Ceramic’ adlı enstalasyonu, tasarımın dönüştürücü gücünü sergilemek için sanat ve endüstriyel üretim arasındaki sınırları ortadan kaldırıyor. Geleneksel uygulamalara meydan okuyan ve döngüsel ekonomi ilkelerini benimseyen bir yaklaşım izlerken, günümüzün en acil çevresel zorluklarından bazılarının ele alınmasında tasarımın rolü hakkında bir tartışma ortaya koyuyor.
İzmir İzmir’de enginar hasadı başladı Türkiye’de enginar üretiminde birinci sırada yer alan İzmir’de hasat yoğunluğu başladı. Enginarın tarladan çıkış fiyatının 15 lira olduğu, pazarlarda ise şu sıralarda 20-25 TL arasında satışa sunulduğu öğrenildi. Türkiye’de enginar üretiminin yaklaşık yüzde 29’unun karşılandığı İzmir’de enginar hasadı için hummalı bir çalışma var. Seferihisar ilçesi Turgut köyünde, sabahın erken saatlerinde başlayan hasat, gün boyu sürüyor. Bazı çiftçiler de bu yıl artan maliyetlerden dolayı, karaciğer dostu olarak bilinen enginarın yerine alternatif meyve-sebze arayışına geçti. “Adet fiyatı tarlada 15, tezgahta 20-25 TL’den satılıyor” Enginarların sakız cinsi olduğunu belirten üretici Ecem Bezer, “1992 yıllarında 3 bin dönüm kadar sakız enginarı üretilmekteydi, ancak şu an enginarımız 500 dönüme kadar düşmüş durumda. Çiftçilerimiz, artan maliyetler sebebiyle küskün durumda. Enginarı azaltıp, başka meyve sebze ekmeye başladılar. Enginarın tarlada satış fiyatı 15 TL, ancak pazara, manava satış yapan çiftçi, esnaf, birim fiyatını 20-25 TL arası satmak durumunda kalıyor” diye konuştu. “Enginar karaciğerin dostudur” Enginarın önemli bir geçim kaynağı olduğunu ve sağlığa iyi geldiğini belirten Bezer, şunları kaydetti: “Enginar, karaciğerin dostudur. Bir insanın enginar sezonunda toplam 60’a yakın enginar yemesi gerekmektedir. Sağlık açısından çok faydalıdır. Enginarı, sezonunda herkes tüketmelidir.” “Su sıkıntısı çekiyoruz” Eskiden maliyetlerinin düşük olduğunu, çiftçilik yapmanın daha kolay ve su olduğu zamanlar enginar üretiminin çok fazla olduğuna değinen üretici Turgut Bezer, “Ancak şu an herkesin suyu olmadığı için enginar üretimi aza indirilmiş durumda. Devletimiz bu konuda bize, üreticilere teşvik sağlarsa, Seferihisar’ın sakız enginarına çiftçimiz tekrardan döndürülebilir. Teşvikler az gibi görülse de bizim için çok değerli. Seferihisar’da sosyete manavımız var ve 15 yıldır kendi enginarımızı üretip, manavımızda satışa sunuyoruz. Kendi manavımız, tezgahımız olmasa, pazarını bulmakta, satmakta çok zorlanırdık. Küçük üreticilerin elinden tutup, maliyetleri düşürebilirsek, üreticilerimiz tekrar tarlalara geri döner” cümlelerini aktardı. “Seferihisar’da enginar üretiminin yüzde 70’ini karşılıyorduk” Turgut, Ulamış, Azmak ve Düzce köylerinde 3 bin dönüm sakız enginarlarının bulunduğunun altını çizen Bezer, “Türkiye’nin her tarafına gönderirdik. Türkiye’nin yaklaşık yüzde 70’ini karşılıyorduk. Maliyetlerden dolayı enginar üretimini azalttık” diye ekledi.
Elazığ Elazığ’da gençlerin ’ruh sağlığına’ odaklanan uluslararası buluşma Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneğinin işbirliğiyle başlatılan "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim" Projesi, 8 ülkeden 29 kişinin katılımıyla Elazığ’da başladı. Proje dahilinde uzmanlar, ruhsal sağlık sorunları yaşayan gençlere fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili terapi uygulamalarını gözlemleyecek ve alternatif eğitim modelleri üzerine çalışacak. Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim” Projesi, Elazığ’da büyük bir heyecanla başladı. Proje çerçevesinde 8 ülkeden 29 katılımcı, ruhsal bozukluğu olan gençlere terapi aracı olarak fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili çeşitli uygulamaları gözlemlemek üzere bir araya geldi. Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Polonya, Slovakya, Malta, Makedonya ve Bulgaristan’dan gelen uzmanlar, 8 günlük süre boyunca alternatif eğitim modelleri üzerine yoğun bir çalışma gerçekleştirecek. Bu süre zarfında, zihinsel sağlık sorunları yaşayan gençlere yönelik eğitimlere katılacak olan uzmanlar, aynı zamanda ilgili kurum ve kuruluşları ziyaret ederek yerinde incelemelerde bulunacak. ’’Çalışmalardan oldukça etkilendim’’ Proje hakkında bilgi veren Avrasya Gençlik Gelişim Derneği Başkanı Meriç Tahan, ’’Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme” Erasmus Eğitim Projesi için Elazığ’dayız. Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği ile iş birliği halindeyiz. Alternatif eğitim modelleri üzerine zihinsel sağlık problemi yaşayan gençlerimize sağlayabileceğimiz bu modeller üzerine bir projedeyiz. 8 ülkeden 29 katılımcı ile Elazığ’da gerçekleşiyor. Bu proje boyunca sanat ve spor bazlı terapi modellerini paylaşıyoruz ve dergi çıkartacağız. 8 gün boyunca çeşitli kurum ziyaretleri ve iyi uygulama ile gözlem etkinlikleri yaptık. Aynı zamanda Belçika’dan Hollanda’dan, Malta’dan, Makedonya’dan Slovakya ve Polonya’dan ve çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen uzmanlar da kendi deneyimlerini paylaştılar. Ayrıca Elazığ’daki iyi uygulamaları incelediler ve bu başarılı uygulamalardan çok etkilendiler” dedi. Belçika’da bir terapi merkezinde uzman olan Sam Lambin, ’’Elazığ’daki çalışmalardan oldukça etkilendim. Belçika ve Türkiye’de yapılanlar oldukça birbirine yakın. Beklentimin çok üstünde modeller uygulanıyor. Elazığ’daki özellikle Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki uygulamalar çok iyi. Özellikle aile ziyaretleri konusunda ben de benzer çalışmalar yapıyorum ve buradaki ziyaretlerde de benzer etkinlikler gözlemledim. Farklılıklar da var bunları da paylaşmak için buradayız” şeklinde konuştu. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi çalışanlarına teşekkür ederek konuşmasına başlayan ve verimli bir proje gerçekleştirdiklerini ifade eden Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği Başkanı Çiçek Tutuş, ’’Projemiz beden ve zihinsel hareketleri konuları hakkında farklı ülkelerden gelen katılımcılarla birlikte bir hafta boyunca kamu kurum ve kuruluşlarını da ziyaret ederek çeşitli eğitim ve sosyal çalışmalar yapmaktayız. Derneğimiz bir çok ulusal ve uluslararası projeler yürütmekle beraber halen devam eden etkinliklerimiz, faaliyetlerimiz de Kültürhane Kitap Kafe adı altında devam etmektedir” diye konuştu. Hollanda’dan gelen katılımcılardan Rüstem Demir ise ’’Her şeyden önce Elazığ’ı çok beğendik. Bilmediğimiz bir şeyleri burada fark ettik, Elazığ’da Türkiye’de olan üç kurumdan birinin burada kurulduğunu ve yüzüncü yılında olduğunu da öğrendik. Çok değerli çalışmalar yapıldığını gördük. Bu ziyaretimizde Türkiye uyruklu olmayan, yabancıları da getirdik. Farklı ülkelerden katılımcılarla gelmeye çalıştık ve onlar da çok mutlular. Türkiye’nin farklı bir resmini gösterme imkanı bulduk” dedi. Polonya’da PDR uzmanı olarak çalışan Viktoria Pandelova da Elazığ’daki uygulamalardan oldukça etkilendiğini, birçok şey öğrendiğini ve kendi uygulamalarını da paylaşmaktan memnun olduğunu dile getirdi.
Antalya Antalya’da deniz manzaralı 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi Antalya’nın tarihi sembollerinden Hıdırlık Kulesi’nde gerçekleşen arkeolojik kazılarda, Roma dönemine ait 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi. Şu ana kadar 100 metresinin gün yüzüne çıkarıldığını belirten Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, "Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üçkapılar’a kadar uzanıyor ve denize kadar olan bağlantısını bulduk" dedi Antalya Müze Müdürlüğü ve KUDEB denetiminde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen ’Hıdırlık Kulesi Çevresi Arkeolojik Kazı ve Seyir Terası Projesi’nde hummalı çalışma sürüyor. Tarih ve manzarayı buluşturacak projede teknik çalışmalar ilerlerken, yeni arkeolojik keşifler de gün yüzüne çıkarılıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin, Antalya’nın kültürel mirası ve tarihi yapılardan Hıdırlık Kulesi’ni kültürel ve turistik çekim merkezi haline getirmek için 2020 yılında Koruma Kurulu kararı doğrultusunda başlattığı arkeolojik kazı çalışmaları sonunda bölgede antik dönem kalıntıları ve yapıları ortaya çıkmıştı. Sütunlu cadde gün yüzüne çıkarıldı Proje kapsamında tarihi kalıntıların konservasyon çalışmaları devam ederken, arkeolojik kazı çalışmaları da titizlikle sürüyor. Son olarak kulenin güney kısmında tarihe ışık tutacak sütunlu bir cadde gün yüzüne çıkarıldı. Caddenin Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık olduğu belirtilirken, uzunluğunun 800 metre olduğu değerlendiriliyor. “Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor” Daha önceki kazı çalışmalarında hamam, Girit Buz Fabrikası ve villa mozaiklerinin ortaya çıkarıldığını aktaran Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, bu eserlerin sürdürülebilir kullanımı ve korunması için projeler ürettiklerini kaydetti. Projenin bitimiyle birlikte Türkiye’nin en büyük seyir terasını hayata geçireceklerini belirten Öz, “Çalışmalar sonlandığında önemli çıkan yapılar cam kaplamalardan sergilenecek, diğer alanlarda da ahşap yürüme alanları olacak. Kamusal anlamda önemli bir iş yapıldı. Burada işgal altındaki alanlar söz konusuydu, biz bu işgalleri tekrar kamuya kazandırmak için işgallerden arındırıp bu alanda çalışmalarımızı tamamlayıp projemizi 2023 yılında uygulamaya başladık. Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor. Konservasyon çalışmaları hızla ilerliyor, bunun akabinde de terasla ilgili çalışmalar gerçekleşecek” dedi. “100 metrelik kısmına ulaştık” Yapılan çalışmalar esnasında Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık sütunlu bir cadde bulunduğuna dikkati çeken Öz, şu bilgileri paylaştı: “Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üç Kapılara kadar uzanıyor. Burada da denize kadar olan bağlantısını bulduk. Aslında o caddeyi ayağa kaldırıyoruz. 3 bin 500 yıl önce Roma Dönemi’ne ait. Kültür Bakanlığımız devamının olduğunu öngörüyor, tahmini 800 metre olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 100 metrelik kısmına ulaştık.” Buz fabrikası Öz, ortaya çıkan yapılardan Girit Buz Fabrikası’nın genç Cumhuriyet Dönemi’ne ait olduğunu belirterek, “Hemen yanında bir kanal açılmış. Tabii burası Antalya ve havalar sıcak. Yiyecek ve içeceklerin korunmasıyla ilgili kurulmuş önemli bir tesis. Geçmişteki sanayileşmeyle ilgili de bize done veriyor” ifadelerini kullandı. “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli” Proje kapsamında Hıdırlık Kulesi’nin dışının konservasyonu ve yenilenmesiyle ilgili de çalışmalar yaptıklarını da sözlerine ekleyen Öz, “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli. Bu anlamda tarihe önem veren bir başkanla çalışmak bizim için çok güzel” dedi.