- 11 Ekim 2018 Perşembe 11:52

DESAM Başkanı Avcı: “Lojmanlar satılmalı ve kira yardımı yapılmalıdır”

A
A
A
DESAM Başkanı Avcı: “Lojmanlar satılmalı ve kira yardımı yapılmalıdır”

Devlete ait 249 bin lojman ve tatil-sosyal tesisin 5 yılı aşkın süredir satılacağı yönünde yapılan resmi açıklamaların bir türlü hayata geçmediği aksine kiralama ve yeni satın almalarla lojman sayısının her geçen gün daha da arttığını belirten Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, önerilerde bulundu.

Devlete ait 249 bin lojman ve tatil-sosyal tesisin 5 yılı aşkın süredir satılacağı yönünde yapılan resmi açıklamaların bir türlü hayata geçmediği aksine kiralama ve yeni satın almalarla lojman sayısının her geçen gün daha da arttığını belirten Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Başkanı Gürkan Avcı, önerilerde bulundu.


Lojmanların satılması gerektiğini ifade eden Avcı, şu açıklamalarda bulundu:


“2000’li yıllara kadar lojmanların yapılış amacı ve o günkü şartlar dâhilinde şehirlerimizin ve taşranın durumu ve memurların karşılaştığı ciddi konut ihtiyacına çözüm bulma politikaları dikkate alındığında çok doğru bir uygulamaydı. Ancak günümüzde şehirlere göçün artması, ulaşım imkânları dikkate alındığında ayrıca bir lojman tahsisi ciddi bir israfa ve haksızlığa sebep olmaya başlamıştır. Lojman ve tatil - sosyal tesisi sayısı aksine her geçen yıl artmaktadır. Ayrıca mevcut uygulamada, lojman olayı, devlette kayırmacılığı ve adaletsizliği beraberinde getirmektedir. Herkese lojman sağlanamadığı için kamu görevlileri arasında eşitsizlik yaratılmış olmaktadır. Yıllardır lojmanlarla ilgili olarak bir takım düzenlemeler yapılmasına rağmen bir taraftan lojmanların satılması için yasal düzenlemeler yapılırken bir taraftan da yeni lojmanların yapılmasını büyük bir tezat oluşturmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar dikkate alındığında şu anda kamu kurum ve kuruluşlarına lojman tahsis edilmesinin ve yeni lojman yapılmasının, kiralamaların israf olduğu aşinadır. Şehirlerin en merkezi ve nezih semtlerinde ve genelde yöneticilere tahsis edilen bu lojmanlar hem kurum içinde deki personel arasında hem de halk arasında ciddi bir adaletsizlik oluşturmaktadır. Özellikle bu dönemde kamudaki belirli kesimlerin sefa ve menfaatleri veya rahatı yerine tüm vatandaşların çıkarları ön planda tutulmalı ve tüm kamu çalışanlarının ve tüm vatandaşların yaşam standartlarını artırmaya yönelik kararlar alınmalıdır. Lojmanların yapım, tamir, bakım ve işletme giderlerine harcanan paralar üretime ve halkın refahını artıracak yatırımlara ayırmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamu lojmanlarını satarak, bunun yerine memurlara 500 TL kira yardımı yapmasını öneriyoruz. Kamu hizmetine mahsus stratejik öneme haiz kimi makam ve kurum görevlilerine lojman tahsis edilmelidir. Devletin lojmanlardan topladığı kira gelirleri lojmanların bakım, onarım, tadilat, kapıcı, güvenlikçi, personel giderleri ve müteahhitlik masraflarını dahi karşılamaya yetmemektedir. Bu haliyle sayısı her geçen yıl artan kamu lojmanlarının devletin sırtında tam bir yük olduğu unutulmamalıdır. Lojmanların ve kamu sosyal tesislerinin satılmasıyla devlet yöneticilerinin ve kamu görevlilerinin halkla kaynaşması da sağlanmış olacaktır. Lojman yaşamı günümüzde çağcıl bir yaşam anlayışı olmaktan çıkmıştır. Kamu yöneticilerinin halktan yalıtılmış bir hayat sürmesinin, kendi toplumunu tanımamasında, güvensiz olmasında çok etkili olduğu bilinmektedir. Bunun yanında lojmanda oturan kamu görevlilerinin sosyalleşme mekânının ordu evleri, polis evleri, hâkim evleri, hekim evleri, öğretmen evleri olması, lojman sakinlerinin çocuklarının lojmanların yakınındaki aynı okullarda okuması bu yalıtılmışlığı arttırmaktadır. Yani toplumsal kaynaşma alanları akrabalık ilişkileriyle sınırlı kalmaya mecbur edilmektedir. Bu durum askeri lojmanlarda oturanlarda daha bariz olmak üzere kendi içine kapalı bir dünyada yaşamaya yol açmaktadır. Devletin ve kamu kurumlarının halkla buluşması, kaynaşması için lojman hayatına son verilmesi gerekmektedir. Lojman ve sosyal tesis açısından son derece zengin olan devletimiz tüm bu giderleri vatandaşından aldığı vergilerle karşılamaktadır. Her lojmanın bakım ve onarımı, yapım ve tamir masrafı tek tek 75 milyon vatandaşın cebinden çıkmaktadır. Böylesi müthiş bir israf ve savurganlığa dur denilmelidir. Milletvekili lojmanlarını satarak lojman saltanatı konusunda büyük bir duyarlılık örneği gösteren Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bu müsrifliğe, adaletsizlikçe bu israf ve saltanata son vermesi beklenmektedir. Maliye Bakanlığı 5 yıl önce çok olumlu bir uygulama başlatmış lojman ve sosyal tesisleri satışa çıkaracağını açıklamıştı. Lakin 5 yıl zarfında satılan lojman (takribi 155 adet) ve sosyal tesislerin sayısı yeni alınan, yapılan ve kiralanan lojman ve sosyal tesis sayısının yanında hiçbir önem arz etmemektedir. Böylesine mühim bir konu bakanlıkların inisiyatifine bırakıldığında net sonuçlar alınamamaktadır ki bu nedenle konunun Cumhurbaşkanlığı tarafından takip ve planlamasının yapılması elzem hale gelmiştir. Genelde bürokrat ve yönetici konumundaki yüksek maaş alan kamu görevlilerinin faydalandığı lojman sefası devlette adaletsizliği ve kayırmacılığı daha da arttırmaktadır. Her kamu görevlisine lojman sağlanamadığı için kamu görevlileri arasındaki eşitliksizlik ve adaletsizlik artmaya devam etmektedir. Mevcut lojmanların ikamesi ve yeni lojmanların yapımı gibi herhangi bir ekonomik katkı sağlamayacak, tam aksine israf ve haksızlığı artıracak her türlü yatırım durdurulmalıdır. Devletteki lojman saltanatına ve sosyal tesis sefasına son vermelidir. Köy ve mezra okullarının lojmanları dışındaki Milli Eğitim Bakanlığı lojmanlarında ve diğer hemen her bakanlığın lojman ve sosyal tesislerinde ve özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerdeki lojmanlarda büyük oranda bürokrat ve üst düzey yöneticiler oturmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı sayısı 50 bine dayanan lojmanların, sosyal tesislerin ve öğretmen evlerinin de satılması’ hususunda örnek olmalıdır. Devletteki savurganlığı ve israfı ortadan kaldırmanın tek bir reçetesi vardır: lojmanları ve makam araçlarını satmak. Hizmetlerin özelliği gereği sadece çok sınırlı bazı personele lojman ve araç tahsis edilebilmelidir. Devletin elindeki 249 bin lojman ve sosyal tesis Cumhurbaşkanlığı nezaretinde oluşturulacak bir birim maharetiyle piyasa rayicine yakın bir bedelle evi, arabası olmayan memur ve vatandaşlara satılmalıdır. Devletin sahip olduğu tatil kampları, eğlence ve dinlenme tesisleri, misafirhaneler, kafeteryalar en kısa zamanda satılmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarının matbaa ve basımevleri ve benzeri işletmecilikleri dahi satılmalıdır. Kamu yönetiminde büro tefrişatı için yapılan gereksiz ve lüks harcamalara son verilmelidir. Hizmet özelliği gereği Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Bakanlar, Kuvvet komutanları, vali, rektör, emniyet müdürü, başsavcı, kaymakam gibi sadece çok sınırlı bazı makam ve kamu yöneticilerine ancak lojman tahsis edilmelidir. Türkiye lojman ve makam aracı sayısıyla dünya rekorunu elinde bulundurmaktadır. Türkiye bu kadar zengin bir ülke midir? Cumhurbaşkanına bir kere daha kamudaki lojman saltanatına ve araç sefasına son verme çağrısında bulunuyoruz. Memurun, işçinin, emeklinin maaşından, çocuklarımızın geleceğinden kısarak kimsenin sefa sürmesine, saltanat yaşamasına izin vermemeliyiz. Sayısı 249 bine dayanan devletteki lojman ve misafirhane saltanatına ve tatil kabilinden yapılan yurtiçi-yurtdışı gezi ve yolluk israfı son bulmalıdır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Mansur Yavaş’tan büyükelçi ve misyon şeflerine 23 Nisan resepsiyonu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. 65 ülkenin büyükelçisi ile misyon şeflerinin katıldığı davette konuşan Yavaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığını ve bu günün ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün olduğunu belirterek, “Dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Ankara’da coşkuyla kutlandı. Kutlamalar çerçevesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. Yavaş’ın ev sahipliğinde Mogan Park Konuk Evi’nde gerçekleştirilen 23 Nisan resepsiyonuna Ankara Valisi Vasip Şahin, büyükelçiler ile yabancı misyon temsilcileri, Ankara ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, basın mensupları, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve çok sayıda davetli katıldı. Konuşmasına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlam ve önemine değinerek başlayan Yavaş, “Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı ve ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün. Bu anlamda dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. “Başarımızdaki en büyük rol yönetim anlayışımız” Türkiye’deki son yerel seçimlerden bahseden Yavaş, yüzde 60,4 gibi rekor bir oy oranı ile tekrar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğini dile getirerek, “Bu başarıda hiç şüphesiz geçtiğimiz 5 yılda ortaya koyduğumuz adil, tarafsız, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, insan ve çevre odaklı yönetim anlayışımız önemli rol oynadı. Betona ve ranta değil, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan projelerimiz Ankara halkı tarafından kabul gördü. Bundan dolayı önümüzdeki dönem de aynı anlayışla halkımıza hizmete devam edeceğiz” diye konuştu. “Halkın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz” Ankara halkının refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarına artan bir azimle devam edeceğinin altını çizen Yavaş, “Akıllı şehir, yeşil dönüşüm, kırsal kalkınma, kent turizmi ve termal turizm gibi alanlarda söz verdiğimiz projeleri gerçekleştirmek için azimle çalışacağız. Tüm bu çalışmaları yaparken dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak sizlerle yakın işbirliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Sizlerin de bir Ankara sakini olarak ülkelerinizdeki tecrübeleri bizimle paylaşmanızdan ve iş birliklerimizi artırmaktan büyük mutluluk duyacağımızı bir kez daha belirtiyoruz” diyerek iş birliği çağrısında bulundu. "Avrupa Birliği temel hedeflerimiz arasında" Avrupa Birliği’ne girişi önemsediklerini belirten Yavaş, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin temel hedefleri arasında yer aldığını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem verdiklerini, bunun Türkiye için vazgeçilmez olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin son dönemdeki Avrupa Birliği ile olan ilişkilerine de dikkat çeken Yavaş, şunları kaydetti: “Türkiye’nin üye statüsü yerine ’dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır. Ne yazık ki, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik adımları geleceğe dair net bir yol göstermiyor ve ciddi bir jeostratejik vizyon veya tutarlı bir eylem planı içermiyor. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin stratejik çıkarları, Gümrük Birliği’nin siyasi şartlara bağlı kalmadan ve daha fazla gecikme olmadan yeşil ve dijital politikalar doğrultusunda modernize edilmesini gerektiriyor. Bu, sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücünü ve stratejik özerkliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda zorlu siyasi ve jeopolitik sorunların üstesinden gelinmesi için gerekli olan karşılıklı güvenin oluşmasına da destek olacak.” “Milletimiz ‘mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir” Yavaş, 18 Mart 2016’da gerçekleşen Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlarla ilgili de şunlara değindi: “Türkiye’nin üzerindeki sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık sadece göçmenler için bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun oluşturduğu toplumsal huzursuzluk, demografik baskı, sosyo-kültürel ve ekonomik çatışmalar, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir. Tam da bu sebeple milletimiz ’bir mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük, hakkaniyetle ve rasyonellikle bağdaşmamaktadır. Bu bakımdan mültecilerin kendi ülkelerinde doğru bir planlama ve insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum.” “Filistin halkının yanındayım” Atatürk’ün "Yurtta sulh, dünyada sulh" ilkesinin her zaman yol gösterici olduğunu söyleyen Yavaş, çocuk ve sivillere yapılan saldırılarda Filistin halkının yanında olduğunu belirterek, “21. yüzyılda çocukları, sivilleri öldürmek, susuz ve elektriksiz yaşamaya zorlamak sadece savaş değil, insanlık suçudur. Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum. İsrail hükümetini sağduyulu hareket etmeye davet ediyorum. Gazze’de, Filistin ve İsrail’in her yerinde en kısa sürede savaşın sona ermesini ve daha fazla çocuk ve sivilin hayatını kaybetmemesini umuyorum” diye konuştu. "Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram tüm dünyayı etkilemektedir" Zor zamanlarda belediye başkanları olarak etkilenen bölgelere ve insanlara yardım sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Yavaş, sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram, sadece savaş bölgelerinde yaşayan insanları değil, tüm dünyayı etkilemektedir. Ayrıca Ankara’da yaşayan herkesin seslerinin duyulduğu ve endişelerinin dikkate alındığı bir istişare ortamı oluşturmak için buradayız. Savaşların gölgesinde barışın değerini bir kez daha anlamamız ve içselleştirmemiz gerekmektedir. Barışı korumak ve barışın yeniden tesisini sağlamak, sadece ulusal bir görev değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluktur. Uluslararası toplumun bir parçası olarak Türkiye’nin barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, dünya genelindeki barış çabalarını destekleyici bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Bizler, belediye başkanları olarak bölgesel çatışmalara insani açıdan, barışçıl açıdan bakmaya devam edeceğiz.”
Bolu Orman yangınlarıyla mücadele için ormancılara İHA pilot eğitimi verildi Bolu’da orman personeline, orman yangınlarıyla mücadele için kullanılacak olan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi verildi. Bolu Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde başta orman yangınlarıyla mücadele çerçevesinde kullanılacak olan, orman alanlarındaki dumanın, orman yangınlarında tehlike arz eden noktaların tespitini ve yayılış yönünü görme imkanı sunan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi orman personeline verildi. Orman suçları ile mücadele ve orman koruma çalışmalarında, kaçak hafriyat döken araçların veya şahısların koordinatını hassas şekilde veren, belirlenen hedefleri 8 kilometre yarı çapında takip edebilen ve en önemlisi termal kamerası ile gece net görüş sağlayan İnsansız Hava Aracı (İHA) kullanımına yönelik eğitim alan ormancılar, artık ormanlarda İHA’ları kullanacak. Bursa Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Kadıoğulları tarafından verilen eğitime Aladağ Orman İşletme Müdürü Ahmet Toklu ve Mengen Orman İşletme Müdürü Emre Koçak ile tüm işletme müdürlüklerinden işletme müdür yardımcıları ve işletme şefleri ile Bolu Orman Bölge Müdürlüğü teknik personeli katıldı. Özellikle maden ve izin saha kontrolleri, kaçak hafriyat dökümlerinin takibi, açma ve işgal suçlarının tespiti, kaçakçılık ile mücadelede gece korumaları, orman yangınları, kadastro çalışmaları, arama-kurtarma çalışmaları, ağaçlandırma çalışmaları, fidan sayımları, teras ve yol ölçümleri görüntüleme, tespit ve sayısallaştırma çalışmaları olmak üzere birçok konuda kullanım alanına sahip olan İHA ve entegre kamera sistemlerinin aktif olarak daha verimli kullanımına yönelik eğitimlere devam edileceği öğrenildi.
Afyon ‘Geçmişe Yolculuk’ isimli tiyatro oyunu büyük beğeni topladı Afyonkarahisar’da Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği, İçişleri Bakanlığı desteğiyle ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi kapsamında İstanbul’da tiyatro oyunu sergiledi. Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği’nin ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi İçişleri Bakanlığı tarafından kabul gördü. Proje kapsamında 16 kişilik ekip 5 skeçten oluşan “Geçmişe Yolculuk” isimli tiyatro gösterisini İstanbul Pendik Yunus Emre Kültür Merkezinde sahneledi. Tiyatro gösterimlerinde kayınvalide-gelin ilişkisi, Afyon gastronomisi ve davet kültürü, düğün gelenekleri, şifalı su tanıtımı ve kadına şiddet konuları ele alındı. Gönüllü Hanımlar Derneği Başkanı Fulya Bolcal, "Gerçek bir tiyatrocu nasıl olur, kimdir, bu soruların cevapları bizlerde yok aslında. Doğuştan yetenekli ya da ömrümüzü bu işe adamış da değiliz. Öğrenmeye çalıştık, gönül verdik. En önemlisi, her ayrıntısı gizemle dolu bu sanat dalını çok sevdik. Ocağımızdaki yemeğimizin altını kısıp koştuk eğitimlere, kekimizi fırından çıkarıp sıcağıyla paketleyip geldik provalara. Bu yaştan sonra ne çok alışkanlığımızdan vazgeçtik sahnelerde sesimiz daha gür çıksın diye. Kimimiz anne, kimimiz anneanne, kimimiz babaanne, kimimiz ev hanımı, kimimiz iş kadını olan bir avuç kadınız" dedi.